Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Tophane, gecekondulaşan bir mahalle. Eski İstanbul mahallesi ile hiçbir ilgisi yok. Burada meydana gelen son olayları "mahalle baskısı" söylemi içinde açıklamak mümkün değil. Tophaneliler, "buldukları malı" kaptırmak istemiyorlar, o kadar!

        TÜRKİYE'de, başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere şehirlerin patlaması, 1960'larda ortaya çıkan ve günümüze kadar hızını giderek artıran bir olgudur. Kırların, kasabaların ve küçük kentlerin ne yapacaklarını bilemedikleri fazla nüfuslarını büyük kentlerin fethine yollamaları, şehirlerin sınırlarını, topografyalarını, mimarilerini büyük ölçüde değiştirdiği gibi, eski toplumsal dokuları da berhava etmiştir.

        Bu süreç içinde, eski toplumsal dokunun ana belirleyicisi olan mahalle ortadan kalkmamış, ama özünü tamamen kaybetmiş, aslından tamamen başka bir şey haline gelmiştir. Niteliğini, 1960'larda başlayan ve 1980'lerden sonra artık bir saldırı haline dönüşen büyük hercümerç esnasında hızla kaybeden ve en tipik örnekleri İstanbul'da gözüken "eskinin" mahallesi, bugün birçok kesimde (bilir bilmez) bir nostalji öğesi olarak çeşitli güzellemelere konu oluyorsa da, aslında merkezi iktidarın halkı denetleme, sakin tutma ve bastırma aracından başka bir şey değildi. Osmanlı İstanbul'unda ve taşra kentlerinde mahalle, anonim bir topografik kimlik bağlamında bireyin ve

        farklılığın oluşmasını engellemekte en etkin araç olmuştur.

        Mahalle, bir Osmanlı icadı değildir. Kökü ta MÖ 3. yüzyılda Helenistik döneme kadar geri giden, bütün Ortadoğu ve Akdeniz dünyasının, bazı farklılıklarla birlikte, ortak bir kentsel örgütlenme biçimidir. Osmanlı mahallesinde esas, benzerleri bir araya toplamak, benzemezleri birbirine karıştırmamak ve benzemeyen mahalleler arasındaki teması asgari düzeyde tutmaktı. Nitekim Osmanlı'da hiçbir zaman karışık mahalle olmamış, Müslüman, Hıristiyan ve Musevi mahalleleri birbirinden titizlikle ayrılmıştır ("Müslüman mahallesinde salyangoz satmak" deyiminin de açıkça ortaya koyduğu üzere).

        Osmanlı mahallesi, orada yaşayan insanların elbette kamusal, ama özel hayatlarının da sonuna kadar denetlendiği bir mekanizma olmuştur. İmamın, papazın veya hahamın önder olduğu ve "doğru davranış" ölçüsünü verdiği mahallede, tek sosyalleşme mekânı cami, kilise veya havradır. Komşuluk, zorunlu bir dayanışma ve denetim getirmektedir. Herkesin herkesi gözlediği ve ölçüyü verdiği bu ortamda, ceza görmeden "hata yapmak" mümkün değildir. Bu oluşumdan birey de çıkmaz, kolektif kimlik de. Nitekim mahalle düzeninde, herkes "El âlem ne der"in baskısı altında, normlara ve kurallara uyarak, "çıkıntılık" yapmanın bedelinin olduğunu bilerek yaşamıştır.

        Her çocuğa her büyüğün, her yaşlının herkese karışabildiği bu ağır baskı ortamının yapısı, aslında Osmanlı'nın son dönemlerinden itibaren başlamak üzere değişecek, süreç, 1950-1960'lar koridorundan sonra çok hızlanacaktır. Bu süreçte türdeş mahalle önce çatlayacak, Teşvikiye, Nişantaşı veya Ankara'da Yenişehir gibi karma ve denetimsiz mahalleler oluşacak, eski mahallelerin baskıcı yapısı gevşeyecektir. Sonunda Osmanlı mahallesi berhava olacak ve hızlı değişim süreci içinde bu kez sınıfsal tabakalaşmanın

        doğrultusunda yeni mahalle tipleri ortaya çıkacak ve asıl önemlisi gecekondu, sahneye "görkemli" bir giriş yapacaktır.

        Kentlerde eski mahalleler, sakinlerinin gelir dönüşümlerinin paralelinde terkler ve yeni katılımlar içinde melez hale gelirken, hem üst tabakaların hem de alt tabakaların kentin farklı coğrafyalarında birbirlerinden tamamen koptukları yeni mahalleler oluşmuştur. Bu oluşum esnasında tabaka atlayarak yukarı çıkanların yerine daha talihsiz başkaları gelmiş, gecekondularda ise, büyük balıkla baş etmek için hemşeri dayanışması gerektiğinden, "kökene göre" mahalleler oluşmuştur. Bu arada İstanbul'un eski mahallelerinin birçoğu terk yüzünden gecekondulaşmış ve hemşeri dayanışması raconuna bağlanmıştır.

        Tophane, gecekondulaşan bir mahalle. Eski İstanbul mahallesi ile hiçbir ilgisi yok. Burada meydana gelen son olayları "mahalle baskısı" söylemi içinde açıklamak mümkün değil. Tophaneliler, "buldukları malı" kaptırmak istemiyor ve eski defterlerden akıllarında kalan türküleri söylüyorlar, o kadar!

        Diğer Yazılar