Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Tahran’daki tarihi zirve tamamlandı. Türkiye, Rusya ve İran aynı masada oturdular ve kendi pencerelerinden dünyaya mesajlar verdiler.

        Türkiye’nin terörle mücadele konusundaki kararlılığı ve diğer iki ülkeden farklı olarak “şeffaf ajandası” gündeme damgasını vurdu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şu cümleleri bunu yeterince ifade ediyor:

        “Türkiye olarak terör örgütleri arasında fark görmüyoruz. Biriyle mücadele için diğerinin taşeron olarak kullanılmasını kabul etmiyoruz. Milli güvenliğimize kast eden şer odaklarını Suriye'den söküp atmakta kararlıyız.”

        Bu açıklamadan saatler önce Erdoğan, İran’ın dini lideri Ali Hamaney’le bir araya gelmişti. Görüşme sonrasında İran devlet televizyonu Hamaney’in, “Türkiye’nin Suriye’ye yönelik bir askeri operasyon yapmasını bölgeyi istikrarsızlaştıracak bir hamle olarak gördüğünü” aktardı.

        Dini liderin görüşü, İran’ın Suriye politikasını yansıtıyor. Özellikle Suriye konusuna çok farklı yerlerden baktığımız da gayet açık.

        DEVAMLILIK VE TECRÜBE

        Tahran zirvesine Türkiye tarafında yapılan hazırlıklarda önemli rol alan bazı isimlerle kısa görüşmeler yaptım. Ankara’nın bu zirvede vereceği mesajlar ve muhataplarının muhtemel yaklaşımlarını öngörmek üzerinden ciddi hazırlıklar yaptığını not etmek istiyorum.

        Zirvenin akışında bu çok net biçimde hissedildi.

        Burada bir tabloya dikkat çekmek istiyorum.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’la birlikte zirveye katılan MİT Başkanı Hakan Fidan, bu görevinde 12 yılı doldurdu. Öncesindeki TİKA Başkanlığı ve Başbakanlık müsteşar yardımcılığı görevlerinde de yakın coğrafyamızın tüm kritik sorunlarında aktif roller üstlendi. Son dönemde Doğu Akdeniz’den Libya’ya, Mısır’dan Körfez ülkelerine kadar geniş bir alanda Türkiye’nin tezlerinin sağlam bir zemine oturmasında önemli rolü var.

        Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu 2010-12 arasında Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanlığı, 2013-14 yıllarında AB Bakanlığı yaptı. 2014 itibarıyla (arada kısa bir genel başkan yardımcılığı var) bugünkü görevini sürdürüyor. Yani tam 8 yıldır.

        Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın da kritik konumlarda yer alırken, özellikle dış politikada sağladığı katkı ve tecrübe de malum.

        Türkiye artık uluslararası zeminlerde böyle bir süreklilik ve tecrübeyle hareket ediyor. Giderek zenginleşen oyun kurucu rolünde bu tablonun katkısı büyük.

        MADDE MADDE SENARYOLAR

        Rusya ve İran, Suriye’nin geleceği konusunda farklı yaklaşımlara sahip olsalar da, bu ülkedeki varlıklarını korumakta kararlılar.

        Türkiye ise, hem uzun sınır komşuluğu, hem terör tehdidi, hem de mülteci sorunu üzerinden ağır bedeller ödediği bir alanda hareket ediyor.

        Bu arada, Rusya’nın Ukrayna işgali sonrasında Suriye’den belli ölçüde çekileceği, İran’ın bu alanları dolduracağı tartışması özellikle Batı'da hararetle sürüyor. Ölçüp biçmeden bu boşluğa Türkiye talip olsun diyenleri saymıyorum elbette.

        Sizin için şimdilik 10 maddede özetledim senaryoları ve çatışma alanlarını.

        1. Moskova’nın Suriye’den öne sürüldüğü biçimde çekileceği tezi başlı başına tartışmalı. Buna fazla yaslanmak ciddi yanılgılara neden olabilir.

        2. İran’ın buradaki askeri, siyasi ve ekonomik nüfuzu zaten yeterince büyük.

        3. Ruslar, Akdeniz’deki iki stratejik liman, Lazkiye ve Tartus’taki varlığını korudukça gücünü önemli ölçüde sürdürmüş olacak.

        4. Mümkün olur da Suriye yeniden inşa edilirse İran burada önemli bir paya sahip olacak, ama Rusya’nın denetiminde.

        5. Rusya-İran ortaklığı, şu ana kadar Şam rejimini ayakta tuttu. En büyük zaaf alanı, Rusya’nın Suriye ve İran güçlerine (milisler özellikle) vereceği hava desteğinin azalması olabilir.

        6. Rusya bugüne kadar İran’ın Suriye üzerinden İsrail’e hamle yapmasını frenleyen bir rol oynadı. Dahası Rusya genel anlamda İsrail’in bölgedeki politikalarına yönelik olumsuz bir tutum izlemedi. Eğer İsrail, Ukrayna’ya verdiği desteği Rusları rahatsız edecek noktaya taşırsa, o zaman Suriye özelinde işlerin seyri değişebilir. İsrail’in temkinli olduğunun da altını çizelim.

        7. İran’ın ABD ile ilişkilerini normalleştirme meselesinin seyri, Suriye’deki varlığının niteliğini değiştirir mi? 40 yılı aşan yatırımdan sonra İran’ın bunu yapması çok zayıf ihtimal.

        8. İran, Kuzey Suriye’deki Kürtlerle, Türkiye’nin muhtemel bir operasyonuna karşı işbirliği alanları açmayı sürdürüyor.

        9. Suriye Kürtlerinin, Türkiye’ye karşı varlığını sürdürmek için, gerekirse Şam rejimiyle, elbette Rusya-İran kontrolünde anlaşması ciddiye alınması gereken bir senaryo. Bölgede sadece ABD değil aleyhimize iş çeviren.

        10. En zoru bunu yazmak. Bütün bu dengeleri alt üst edecek olan hamle, kuşkusuz Türkiye’nin güvenliğini sağlayacak operasyonlar yaparken, Suriye Kürtlerinin geleceğinde bizim rolümüz nasıl olabilir sorusu üzerine daha fazla kafa yormak olmalı.

        Diğer Yazılar