Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Türkiye’nin Semerkant-New York hattındaki stratejik yolculuğu üzerine konuşmaya devam edelim.

        ABD Başkanı Joe Biden’ın dünyaya nefes aldıran tahıl koridoru süreciyle ilgili Türkiye’den söz etmemesine dikkat çekenler oldu. Bu bir tercihti kuşkusuz.

        Öte yandan Türkiye’nin çabalarıyla 200 savaş esirinin mübadelesinin gerçekleşmesi, BM Genel Sekreteri başta olmak üzere uluslararası düzeyde büyük ilgi ve takdir gördü.

        Açılışı anlamsız ve içi boş eleştirilere konu olan Türkevi ise kelimenin tam anlamıyla bir diplomatik karargaha dönüştü.

        Bunlar önemli ve atlanmaması gereken gelişmeler.

        Ancak biz daha geniş bir alana bakma çabamızı sürdürelim. Çünkü öylesine önemli bir zaman dilimindeyiz ki, dünyanın kaderini belirleyecek gelişmeler herkesin kapısına dayanmış durumda.

        ABD KAFKASLARDA KIŞKIRTICI

        Rusya lideri Putin’in kısmi seferberlik ilanı, karşı tepkiler ne olursa olsun çok ciddiye alınmış görünüyor. Alınmalı da. Savaşın seyri Rusya’nın lehine gitmiyor olsa da, bu tür hamlelerin sıkça dile getirilen “yeni dünya savaşı” endişesini tırmandırdığı çok açık.

        Türkiye açısından da tüm bu gidişatın ortasında çok önemli başlıklar var.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Ermenistan ziyareti soruldu. Cevabı kısaca aktarıyorum:

        “Pelosi’nin bu ziyaretiyle kalkıp da Kafkasya’daki bu gelişmelere darbe vuracak ne mecali var ne cürmü var. Fakat tabii bu konularla ilgili Kafkasya’da bizim de bazı hamlelerimiz olacak. Onun da şimdilik sadece planlama süreci içerisindeyiz. Sayın İlham Aliyev kardeşimizle de bunları konuşup, ona göre adımlarımızı atacağız.”

        Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin yeni dönemdeki ilgi alanlarından birisini tarif ediyor. Başka bir ifadeyle Kafkaslardaki varlığımız ve nüfuz alanlarımız, dış politikanın ana dinamiklerinden biri olacak.

        Erdoğan’ın ABD’nin “Kafkasya’daki gelişmelere darbe vuracak mecali yok” değerlendirmesinin de altını çizelim.

        ABD sadece kışkırtıcı bir rol oynuyor. Burada oluşan dengelerde Batı adına sahne alacak güç Washington değil.

        KAZAKİSTAN NEREYE?

        Bu kadar değil elbette.

        Kafkasların ötesindeki alanlarda işlerin daha karışık ve büyük güçlerin çatışma alanı olduğu gerçeğini de görmek zorundayız.

        Türkiye, yeni dönemde bu coğrafyaya olan ilgisini artırmak niyetinde. Türk Devletleri Teşkilatı’nın varlık nedeni bu.

        Ancak buradaki zorlukları ve çatışma alanlarını ciddiye alarak hareket etmek gerekiyor.

        Kazakistan, bahsettiğimiz coğrafyanın tartışmasız en önemli aktörlerinden. Batılı enerji şirketlerinin bu ülkedeki etkinliği, aynı zamanda önemli bir nüfuz alanı oluşturuyor.

        Rusya, 2022 Ocak ayında bu ülkedeki ayaklanmaya deyim yerindeyse “başlamadan” müdahale etti. Kazakistan’ın kendisini zayıflatacak bir enerji aktörü olmasını istemiyor. Ancak bunu kontrol etmesi hiç kolay değil.

        Türkiye, Kazakistan’la olan ilişkilerini, coğrafi olarak tanımlarsak Azerbaycan’dan geriye doğru sağlam tutmak zorunda. Enerji koridorundaki avantajını sürdürmesi buna bağlı.

        ÇATIŞMA İÇİNDE ÇATIŞMA

        Bir başka önemli konu, Tacikistan ve Kırgızistan arasında kısa süre önce gerçekleşen ve 90’dan fazla askerin öldüğü çatışmalar. Semerkant’ta şimdilik kaydıyla barış sağlansa da bu iki ülke arasında, kuşkusuz arka plandaki aktörler (en başta Rusya, Çin ve ABD) üzerinden çatışmaların devamı muhtemel.

        Afganistan, ABD’nin “sürpriz” çekilişiyle birlikte daha büyük bir bilmeceye dönüştü. Ancak şurası çok açık. Rusya ve Çin, yeni Afganistan’ın sınır bölgelerini kendilerine yönelik açık bir tehdit olarak görüyor. Sıcak ilişki kurmaya çalıştıkları Taliban yönetiminin bu sınırlara ve örgütlere ne kadar hakim olacağı ise tam bir muamma.

        Afganistan konusunda Ankara’nın dikkatli ve iyi ilişkileri kuşkusuz ciddi bir avantaj. Burada anahtar ülkenin, yine bir başka dost ülke Pakistan olduğunu da Ankara’nın avantaj hanesine yazabiliriz.

        Türkiye’nin dünyadaki yeni düzenlemenin neredeyse tam ortasında, her biri çok farklı dinamiklere sahip sorunlu alanlarda hareket etmek zorunda olduğunu sadece birkaç örnekle aktarmak istedim.

        Batıdan ayrılıp doğuya dönüyoruz basitliğinde değil hiçbir şey.

        Dünya bu sıkışıklığı bir büyük savaş olmadan atlatabilecek mi?

        En büyük ve sarsıcı soru da bu zaten.

        Diğer Yazılar