Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        İzmir’de HDP il binasına giren Onur Gencer, parti çalışanı Deniz Poyraz’a tam altı kurşun sıktı.

        Genç bir kadın hunharca katledildi.

        Bu terörü lanetlemek hepimizin boynuna borçtur.

        Deniz Poyraz’a baş sağlığı dilemekten bile kaçınan aşırı sağcı milliyetçi parti yetkilisi olmak bu durumu değiştirmez.

        Bir parça merhametiniz varsa kendinizi ve tutumunuzu sorgulamanız icap eder.

        Daha ilk anlarda "Bu yalnız kurt işi" diyerek tahmin yürütenler oldu, onları da hayretle karşıladım. O ne hızlı öngörü kabiliyetidir öyle?!

        Hızlı evet, zira Sedat Peker ifşaatlarının gösterdiği şeylerden biri, hatta belki en önemlisi eski Türkiye çetelerine müzahir figürlerin, yeni Türkiye’nin pelerinin altında horon teptiği realitesiydi. Üstelik Kürtler ya da Aleviler üzerinden büyük şeyler tezgahlandığını, gençlerin asla sokağa dökülmemesi gerektiğini söyleyip uyarmıştı.

        FETÖ’nün tasfiyesini mazeret ederek, kâh kaba milliyetçilik, kâh yerlilik ve millilik söylemleri üzerinden yeniden rol kapan, marinalara çöküp kim bilir hangi operasyonu finanse eden, devletin tankı ile girdiği otelleri haksız şekilde ele geçiren adamların maddi menfaatlerinin, bitimsiz ‘mala çökme’ edimlerinin susturucusu olarak kullanılan ‘vatan millet beka’ söylemi arasındaki bağlantıyı nasıl reddedemez isek, bütün bu çarkın gayri resmi silahlı unsurlarla, psikolojik harekatlarla, jitemvari teknikler, kontrgerilla tarzı yöntemlerle desteklenmeyeceğine de hükmedemeyiz.

        REKLAM

        5 ay önce olsa "Yok artık" diyebilirdik, artık diyemeyiz.

        Sadece Sedat Peker içinde olduğu bu mal-menfaat-siyaset-çıkar örgütleri-paramiliter yapılar işbirliğinin vatan millet "Ama o küresel güçler var ya…” edebiyatına sarıla sarıla geldiği itirafını / tanıklığını yaptı diye değil…

        Eski MİT kontrterör daire başkanı Mehmet Eymür’ün söylediklerinin üzerinden daha bir ay bile geçmediği için…

        “90’larda böyle kepazelik yoktu. Her zaman vardı ama bu kadar aleni değildi. Şimdi bakıyorum yine aynı isimlerden aynı şeylerden bahsediliyor. Bu gidişin sonu siyasi cinayetlerdir” demişti.

        Velhasılı…

        Umarım bu cinayet terör örgütü PKK’ya ‘gel gel’ yapmak suretiyle şehirleri kasıp kavuracak yeni bir saldırı dalgası oluşturup, yeni bir OHAL ilanı dahil sert ve otoriter kontrol ve denetim yöntemlerinin yürürlüğe girmesini sağlamak için planlanmış bir provokasyon zincirinin ilk halkası değildir.

        Umarım sadece cani ruhlu bir adamın işlediği siyasi nefret cinayetidir.

        “Ne yani siyasi nefret cinayeti daha mı iyi?” diye soracaksınız.

        Hayır, bir sivil bu kadar kirlenebiliyorsa onun gibi başka siviller de vardır düşüncesi elbette bizi karanlık bir ümitsizliğe sürükleme potansiyeli taşır. Kötüdür.

        Ancak siyasi nefret siyasetin imkanları çalıştırılarak baş edilebilir hale gelebilecek bir şey.

        REKLAM

        Siyasetçiler dillerini düzeltir, her gün bir partiyi kapatmakla tehdit etmez, her gün o partiye oy verenleri dahi töhmet altında bırakacak kadar aşırı ifadeler kullanmaz, bağırmak ve nara atıp nutuk irâd etmek için harcadıkları enerjiyi çatışma çözümü çalışmak için kullanırlarsa, toplumsal dizilimin en alt katında duran algısı kıt, idraki dar adamlar da durumdan vazife çıkarmaya yeltenmez.

        Ama bu iş, muktedirin gövdesiyle iç içe ya da bitişik duran ve ondan iktidar devşiren yapıların kendilerini sallantıda hissetmelerinden kaynaklanan tedirginlikle ve aynı zamanda daha hiç savcı yüzü görmemiş olmaktan aldıkları cesaretle tezgahladıkları bir sürecin ilk adımı ise, işte onunla baş etmek çok zor.

        Zira o ihtimalde söylenen, gösterilen ile gerçekte amaçlanan arasında asla eşgüdüm olmayacak, maniple edilecek ve güdüleceğiz.

        Kandırılacağız ve kim tarafından kandırıldığımızı anlamayacağız.

        İstismar edileceğiz ama hesap soracağımız somutlukta bir muhatap bulamayacağız.

        Yapanların ve yaptıranların maksadı hasıl olana dek, iplik gibi eğirileceğiz tezgahlarda.

        Arada bir resmi yakalar gibi olacağız, arkamızdan gelen "hain, dönek, millet düşmanı” sesleriyle sindirileceğiz.

        Hepsi tanıdık değil mi?

        Hepsi yaşandı, çünkü bu adeta Türkiye’nin saklı ve görünen, meşru ve gayrimeşru aktörlerinin gizli andı.

        Demek ki kaderimizde, çirkin bir şey için dua etmek de varmış.

        İnşallah, sadece siyasi nefret cinayetidir.

        Diğer Yazılar