Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Amerika’da birkaç haftadır süren protestoların ardından COVID-19 vakalarında ciddi bir artış bekleniyordu. Ülkenin her eyaletine yayılan protestolarda sosyal mesafe tamamen unutulmuştu. Zaten binlerce kişinin olduğu sokaklarda istense bile mesafeyi korumak imkansızdı. New York’ta bir Pazar günü 16 bin kişi protestoya katıldı mesela. Şehirleri yönetenler de gösterilere katılan herkesin test yaptırması gerektiğini söyledi.

        Bu gibi toplu gösterilere, kalabalık ortamlara “süper yayıcı” deniyor. Daha evvel cenazeye katılan tek bir kişinin bütün kasabaya virüsü taşıdığı gibi örnekler mevcut. Bu yüzden protestoların da vaka sayını zıplatacağına kesin gözle bakılıyordu.

        Ama beklenen olmadı. Minneapolis ve New York gibi yoğun protestoların yaşandığı iki şehirde vakalar yükselmedi, aksine düştü. Önce, biraz daha beklenmesi gerektiği, belki yükselişin ikinci haftanın sonunda daha net anlaşılacağı düşünüldü. Beklenenin aksine o da olmadı. Sonuçta varılan sonuç protestoların açık havada yapılması, göstericiler dışında insanların -sokağa çıkma yasaklarının da etkisiyle- evlerinde kalması ve de en önemlisi maske takılmasının virüsün yayılmasını engellediği. Yakın zamanda tıbbi makale olarak da bu sonuçların yayımlanması bekleniyor.

        REKLAM

        MASKE İŞE YARIYOR

        Kuşkusuz protestolar ve virüs arasındaki bağdan çıkacak en önemli sonuç maskenin işe yaradığı. İlk günden beri uzmanların maske takma çağrıları boşa değilmiş. Artık hayatımızın bir parçası haline gelen maskenin en önemli işlevi virüsün yayılması engellemek. İlla ki N-95 olması da gerekmiyor, en uyduruk kumaştan bir yüz koruyucu bile işe yarıyor.

        Bir kez daha tekrar etmekte fayda var: COVID-19’a yakalananlar her zaman belirti göstermiyor, ateşleri yükselmiyor ya da öksürmüyorlar. Ama yine de başkalarına bulaştırabiliyorlar. Maske takmak yayılmayı önlüyor.

        Pandeminin başlangıcından bu yana virüsün davranış biçimleri konusunda da çok şey öğrendik. Mesela açık havada ya da iyi havalandırılmış iç mekanda virüsün bulaşmasının daha güç olduğu konusunda bir uzlaşı var. Sırf bu yüzden New York’ta trenlerin camlarının açılmasını önerenler bile var. AVM, lokanta, otel gibi dışarıdan havanın girmediği kapalı mekanlar daha riskli. Öte yandan, virüsün sadece öksürerek değil konuşarak da bulaşacağı anlaşıldı. Bu yüzden maske takmak kaçınılmaz.

        COVID-19 iyice kutuplaşan ABD’de kültür savaşlarının bir noktasına dönüşmüştü zaten. Maske de bu bölünmenin politik simgesi oldu. Pozitif vaka sayısının çeşitli nedenlerden dolayı çok olmadığı eyaletlerde yaşayanlar -ki bunların çoğu Cumhuriyetçi- virüse Demokratların ve sadece büyük şehirlerin yakalandığı yanılgısına kapıldı. Virüsün insan ürünü ya da Bill Gates’in icadı olduğuna dair hurafeler de etkili oldu kuşkusuz.

        REKLAM

        Sebebi her ne olursa olsun, özellikle Amerika’nın sağcı kesimi virüsü kendilerine değil başkalarına bulaşan bir salgın olarak yanlış yorumladı. Maskeyi bir zayıflık göstergesi olarak yorumlayıp reddettiler. Hatta erkeklikle maske arasında ters orantı kuranlar bile oldu.

        Maske takmayı zayıflık olarak algılayanların başında Amerikan Başkanı Donald Trump geliyor. Bugüne kadar kamuoyunun önüne hiç maskeyle çıkmadı, hatta maske fabrikasını gezerken bile maske takmadı. Sonradan bir-iki fabrika ziyaretinde basına kapalı tur sırasında maske taktığı söylendi ama gizlice sızan ve doğrulanmayan bir fotoğraf dışında Başkan’ı maskeyle görmedik.

        Pandemi seçim yılında ABD’yi vurduğu için hesapları alt-üst olan Trump maskeyi iktidarla eşitleyip seçmenin karşısına güçsüz çıkmak istemedi. Zaten bütün tıp uzmanlarının uyarılarına rağmen virüsü hafife almış, basit bir grip gibi geçeceğini iddia etmişti. Başkanların davranışları sadece kendilerini bağlamıyor ama; Trump seçmeni de maskeyi reddetti.

        VAKALAR YENİDEN YÜKSELİYOR

        Valilik binasını silahla basanların, virüsün uydurma olduğunu düşünenlerin protestolarını hatırlarsınız. Hepsinin amacı ülkenin bir an önce yeniden açılması ve ekonominin dirilmesiydi.

        Başta Teksas ve Florida olmak üzere Cumhuriyetçi eyaletler adeta ülkeyi erken açma yarışına girdiler. Mesela benim yaşadığım New York’ta daha bu hafta lokantalarda -sadece dışarıda- servis yeniden başladı. Oysa Teksas’ta bir aydan daha fazla süredir lokantalar, mağazalar açık.

        Buralarda maske takmıyorlar, maske takma kuralını da takmıyorlar. Kimi lokanta sahipleri maske takmak isteyen çalışanlarını imaj kaygılarından dolayı işten kovdu; maskeli garson müşteride kötü bir izlenim bırakıyor diye. Kimi eyaletlerde de yerel yöneticilerin erken açılış için vaka sayısını düşük göstermeye çalıştıkları, rakamlardaki manipülasyona direnen çalışanların işten atıldığı haberleri de geliyor.

        REKLAM

        Şimdi Teksas’tan rekor vaka sayıları geliyor. Benzer şekilde Florida da risk bölgesi, hatta Miami’de açık alanda bile maske takmak zorunlu kılındı. Artan vaka sayıları daha fazla test yapılmasıyla da ilgili değil, zira önemli olan pozitif vaka sayısıyla yapılan testin yüzdesi. Virüsün zirveye ulaştığı söylenen Nisan sonu-Mayıs başı rakamlarından bile daha fazla pozitif vaka çıkıyor. Dahası, ülkenin yeniden açılmasının en önemli ölçütlerinden biri hastanelerdeki yatak sayısıydı. Teksas’ta yoğun bakım üniteleri konusunda sıkıntı yaşanabileceği söyleniyor. Virüsü ciddiye almamak ve maske takmaya direnmek vaka sayısını artırdı.

        Sonuçta virüs hiçbir yere kaybolmadı.

        Üstelik daha yaz… Kışın, grip salgınıyla birlikte “ikinci dalga” ihtimalini ABD’nin en önemli salgın hastalıklar uzmanı Dr. Anthony Fauci dün yine tekrar etti. Başkan Yardımcısı Mike Pence ise daha geçenlerde Wall Street Journal’a kesinlikle ikinci dalganın gelmeyeceğini yazdı.

        Kime inanmak gerektiği çok açık değil mi?

        Diğer Yazılar