Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Joe Biden’ın elini öpermiş gibi yumruk tokuşturduğu fotoğraf Türkiye’deki muhalifleri çok memnun etti. Koltuğun üzerine yayılmış Bill Clinton’ın karşısında hafif tedirgin ve okul müdürünün önündeki ezik öğrenci gibi duran Bülent Ecevit kıyaslamaları yapıldı. Sosyal medyada alkış almak için bu “el öpme” pozuna çakmak dünün modasıydı. Aynı fotoğraf Financial Times’ın birinci sayfasını süsledi, dün Amerikan basınında da konuşuldu. Ancak tek bir farkla. New York Post gazetesi ve Fox News gibi fotoğrafı haber yapan Murdoch yayın organları Biden’ın “garip” selamını işledi.

        Aşırı neşeli bir dede gibi kendini oradan oraya atan, kötü kötü espriler yapan Biden görüntülerden de anlaşıldığı gibi yerinde oturan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a selam vermek için beklemediği anda hızla ilerliyor. Erdoğan da tam yerinden kalkarken COVID-19 modasına uygun olarak yumruk tutuşturuyor, fotoğraf da o an çekiliyor. Bir saniye sonra Erdoğan ayakta, ama ayağa kalkmadan yumruk tokuşturmaya kalksa Biden’ın eli havada kalacak. Cumhurbaşkanı’nın refleksi o kadar hızlı değil, Biden gibi yerinden zıplamıyor, daha ağır hareket ediyor—liderlerin döndüğü anda aynı şekilde. Biden’ın uzaktan geldiğini görürken anında yerinden fırlasa böyle bir karşılaşma olmayacak, ama o an belli ki farkında değil.

        ASIL SORUN BAŞKA

        Burada gerçekten de tuhaf davranan, aşırı heyecanlı hareket eden Biden. Kötü bir niyeti de yok. Amerikalıların sahte samimiyet göstergelerinden biri. Biden zaten her gördüğünü sarılıp şapır şupur öpmesiyle meşhurdu, özellikle kadınlara yönelik aşırı samimi yaklaşımlarından dolayı başı belaya da girdi. Erdoğan’a da kendince bir samimiyet gösteriyor. Fotoğraf makinesi an be an bu karşılaşmayı yakaladığı için de tek bir kareden sanki Erdoğan’ın Biden’ın elini öpüyormuş gibi durduğunu anlamak mümkün. Oysa bütün objektif değerlendirmelere göre bu fotoğrafa farklı anlam yüklemek, buradan Türkiye’nin dış dünyada düştüğü durum üzerine yorum yapmak, fotoğrafı ilişkilerin metaforu olarak yorumlamak haksızlık.

        Böylesi yüzeysel konulara takılmak Türk-Amerikan ilişkileri arasındaki asıl sorunların da tartışılmasını engelliyor. Dünkü görüşmeyle çözülmeyen sorunlar.

        Türk kamuoyunun Biden ile yapılacak görüşmeye haddinden fazla anlam yüklemesi anlamsızdı başta. Nitekim 45 dakikanın sonunda dolar üç TL’ye düşmedi, Amerikan şirketleri yatırım yapmak için kapımızda kuyruğa girmedi, Türk ordusuna F-35’ler katılmadı. Ama en azından sallantılı Trump yıllarındaki ilişkiden sonra kurumsal bir ilişki kurulmasının ilk adımları atıldı. En azından yatağın ters tarafından kalkan bir Amerikan Başkanı’nın o günkü havasına göre Türkiye ve ekonomisi bundan böyle tehdit edilmeyecek. Tam da seçimden önce beklendiği gibi Biden yönetimi iki devletteki denk muhataplar üzerinden götürecek ilişkileri. Ankara’dan Biden’a doğrudan telefon hattı olmadığını biliyorduk, bu denge aynen devam edecek.

        TÜRKİYE BU GÖRÜŞMEDEN NE KAZANDI

        Muhalif çevrelerin Erdoğan’a yüklendikleri konulardan biri 24 Nisan’ın “hamdolsun” gündeme gelmemesi. Sabah gazetesinin AK Parti tabanını gaza getiren manşeti Erdoğan’ın Biden’a rest çekeceği beklentisini doğurdu sanırım. Oysa Türk hükümeti böyle çabuk gaza gelmeyecek kadar tecrübeli; bu manşetten de hoşlanmadıklarını duyuyorum. Yapılan ilk görüşmede 24 Nisan’ı gündeme getirmenin hiçbir anlamı olmazdı; ABD bu karardan Türkiye’nin memnun olmadığını biliyor, Türkiye de ne yaparsa yapsın bu konudan dönülmeyeceğini, kavgaya değmeyeceğini. Geride bırakmak en doğru hamleydi, nitekim iki lider de geleceğe yönelik işleyen bir ilişki için bunu tercih etti. ABD zayıflamış ekonomisiyle Türkiye’nin kendisine ne kadar ihtiyacı olduğunu biliyor, bunu sık sık belirtmekten de vazgeçmeyecek.

        Türkiye’nin bu görüşmeden ilk aşamada somut kazanımı olmamış gibi gözükse de en azından ilişkilerin yeniden başlangıcı olarak atılan bir adım olması açısından anlamlı. Amerikan üniversiteleri not ortalaması düşük öğrencileri “academic probation” altında tutmayı çok sever, dönem boyunca notlarını takip edip sene sonunda hakkında kararı verirler. ABD’nin Türkiye’ye uyguladığı da buna benzer. Önümüzdeki dönem notlarımıza bakıp ödevlerimizi zamanında yapıp yapmadığımız kontrol edilecek, buna göre bir sonraki aşamaya ya geçeceğiz ya da geçmeyeceğiz.

        Biden’ın birtakım ev ödevleri verdiği belli: Çin tehdidine karşı G7’yi nasıl yanına aldıysa Türkiye’den de destek bekliyor; Afganistan konusunda Türkiye’nin askeri gücü (NATO’nun ikinci büyük ordusu) çekilen Amerikan askerinin yerine bölgede güvenliği sağlamak için gerekli; Rusya’yla flörtten vazgeçilmesini istiyor. Aslında AK Parti’nin ilk dönem ayarları gibi, ama 2021’de aşırı milliyetçi bir koalisyon, medyada Erdoğan’ı destekleyen ulusalcı-sağ kamuoyu önderlerinin yarattığı gürültü kirliliğinden kolay bir geçiş olmayabilir. Ama şartlar bu. ABD bundan böyle de çizgiyi çok net çizecek: Türkiye hala Batı’nın parçası mı değil mi? Bu kararın sonu AB üyeliği falan da değil bu arada. Asker karşılığı yatırım belki.

        Diğer Yazılar