Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Her Amerikan başkanının görev süresini tanımlayan krizler vardır. 11 Eylül saldırıları George W. Bush’un iki dönem başkanlığına damga vurdu; babası da Irak’ın Kuveyt işgaliyle hatırlanır. Ekonomik krizden toparlanma Obama’nın göreviydi. COVID-19 salgını Donald Trump’lı yıllara damga vurdu. Ukrayna da Joe Biden’ın başkanlığının belirleyici krizi olacağa benziyor. Oysa ne Biden’ın ne de ekibinin göreve başlarken böyle bir niyetleri vardı. Obama’nın üçüncü dönemi olarak yorumlanan bu yönetim geçmişin hatalarından ders almış, ülkeyi daha ileriye götürmenin planını yapıyordu.

        2011’de Obama yaptığı konuşmada ABD’nin dünyadaki her çatışmaya artık koşmayacağını beyan etmişti. Joe Biden da öncelikle Ortadoğu’yla ilgilenmemeye kararlıydı. Bu coğrafyada neyle uğraşılsa sonuç alınamayan bir vakit kaybıydı. Rusya da siber saldırıları ve askeri gücü dışında ciddi bir tehdit değildi ABD’ye. İtalya’nın ekonomik üretimi bile Rusya’dan daha fazlaydı. Amerika’nın bir numaralı rakibi Çin’di, yeni yönetim de bütün enerjisini yaklaşan tehdide yoğunlaştırmak istiyordu. Dahası, ABD de kendi içinde bölünmüş, başkentinde ayaklanma yaşanmış, ülkedeki kutuplaşma çoğalmıştı. Evde yapılacak işler dışarıda yapılacak işlerden daha fazlaydı. Böyle bir ortamda kimsenin Putin’le uğraşacak enerjisi de yoktu. Ta ki Putin adeta eski tip savaş açıp kendini hatırlatana kadar.

        REKLAM

        BÖLÜNMÜŞ ÜLKE

        Batı ittifakının itirazlarına ve ülkesinin başına geleceklerine karşı defalarca uyarılmasına rağmen Putin’in Ukrayna’ya saldırmasının birkaç nedeni var. Bunlardan biri SSCB’yi yeniden kurma hayaliyse – zamanında 20. Yüzyılın en büyük felaketinin Birlik’in yıkılması olduğunu söylemişti – zamanlaması da ABD’nin kendi içinde bölünmüşlüğünün farkında olmasından kaynaklanıyor. Putin eskiden olduğu gibi Reagan tarafından “Şeytani İmparatorluk” olarak tanımlanan SSCB benzeri bugünkü Rusya’ya karşı ABD’nin birleşemeyeceğini, Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasında böylesi bir krizde kafalardan farklı sesler çıkacağını biliyor. Bir diğer deyişle ABD’nin şu anda zayıf olduğunun farkında.

        Bugün hiçbir Amerikalı yeniden savaşa girmek istemiyor. Meşru olmayan Irak savaşı ve 20 yılın sonunda fiyaskoyla çekildikleri Afganistan’ın yaraları hala sarılamadı. Bush ve ekibinin Irak’a saldırısının bedeli ağır ekonomik kriz oldu. Biden’ın Afganistan’dan son kalan askerleri çekmesinin görüntüleriyse daha sadece birkaç ay önce geldi, belleklerde çok taze. Yerini bilmedikleri, haritada gösteremedikleri bir ülkeye asker yollamayı haklı kılacak bir Amerikan kamuoyu yaratmak çok zor.

        Putin’in Rusya’nın elinde nükleer güç olduğunu hatırlatıp ABD’nin müdahalesi ihtimaline karşı üçüncü dünya savaşı tehdidini çıkarması da planlı bir hamle. Rusya’yı korkuyla yöneten bu tek adam böylesi abartılı tehditlerle Biden’ı daha da köşeye sıkıştırma peşinde.

        REKLAM

        ABD dahil olmadığı Rusya-Ukrayna savaşında Putin’i kendisini dengelemek zorunda hissettiği için taraf. Washington’dan sızan istihbarat Rus liderinin akli dengesini tamamen yitirdiği, kontrolden çıktığı üzerinde yoğunlaşıyor. Bugüne kadar ne söylediyse tersini yapan, açık açık yalan söyleyen, daha geçen hafta bütün dünyaya Ukrayna’yı işgal etmeyeceğini söyleyip savaşı başlatan Putin’in bundan sonraki hamlesini de kimse bilmiyor. Kendi danışmanları, Rusya’da onu destekleyen elitler dahi aklından ne geçtiğini çözemiyor. Putin’in kendi ekibinden bile metrelerce uzakta oturarak basın toplantısı yapması tek adamın nasıl başına buyruk hareket ettiğinin en güzel kanıtı.

        HİTLER BENZETMESİ

        Amerikan basını bu gibi benzetmeleri çekinceyle kullanır ama Putin’i Hitler’e benzeten ve Cenevre Sözleşmesi’ne göre “savaş suçlusu” olabileceğine dair yazılar arka arkaya çıkıyor. Putin birçok konuda bölünmüş Amerikan kamuoyunu en azından kendisinin “kötü adam” olduğu konusunda ikna etti.

        Ancak ABD’nin ölüsü bile dışarıdan görünen ve Putin’in sandığı gibi işlevsiz değil gibi. Geçen hafta Rusya’nın uluslararası para transferi haberleşme sistemi SWIFT’in dışında bırakılmasına Avrupa Birliği itiraz ediyordu. Ondan evvel Fransa’da Macron devreye gidip ABD’ye endeksli olmayan, üçüncü yolcu bir Avrupa Birliği politikası izleme seçeneğini denedi. 20 metrelik masanın ucuna oturtulan Macron kendisiyle dalga geçildiğini hemen fark etti. Avrupa Birliği ülkeleri de, Rusya’dan gaz ve petrol alan Almanya ve İtalya dahil, hafta sonunda Biden’ın dediğine geldi ve bazı Rus bankalarının SWIFT’ten çıkarılmasına karar verdi.

        ABD’nin bir sonraki amacı Rus Merkez Bankası’nı hedef almak, Putin’in 600 milyar dolar değerindeki kumbarasını savaş için aktaramamasını sağlamak. Putin ve en yakınındakileri doğrudan hedef alan yaptırımların da bu sefer işe yarabileceği tahmin ediliyor. Rusya’da sistem iktidardan zengin olanların Putin’i koltuğunda tutmasıyla işliyor; bu isimlerin Londra’daki para aklamak için aldıkları lüks evler ellerinden gitmeye başlarsa lidere sadakatlerini de sorgularlar mı? Chelsea Futbol Kulübü’nün başkanının vedası bu açıdan çok simgesel bir gelişme. Bugüne kadar Putin’e baş kaldırmayan elitler bu savaşın meşruiyetini sorgulayabilir mi?

        REKLAM

        SWIFT kararı ve başka yaptırımlar sadece elitleri değil sıradan vatandaşı da vuracak. Batı teknolojisine erişimi olmayan Rusya elindeki sınırlı imkanlarla içine kapanmak zorunda kalacak. iPhone artık sadece bir iPhone değildir. Vatandaşlar daha kalitesiz ürünleri daha pahalıyla almak, sürekli bir ekonomik krizin içinde fakirlikle boğuşmaya alışacak. Küba’da, İran’da olduğu gibi. Bütün bunlar Rus rejimine karşı halihazırdaki itirazlarla birleşince uzun vadede Rusya’nın karışması kaçınılmaz olacak.

        Hafta sonu Moskova’da 1300 kişinin gözaltına alınması da baskıcı Rus rejiminde bile insanların korkmadan, bıkmadan isyan ettiklerinin bir göstergesi. 1300 böylesi bir ülkede çok büyük bir rakam. Putin’in susturma, sindirme. rakiplerini tutuklatma, gazetecilerin esrarengiz bir şekilde öldürülmesi gibi KGB yöntemlerinin ülkesinin her vatandaşı tarafından benimsemediğinin işareti.

        Pazar sabaha karşı Kiev’in düşmesi beklenirken akşam saatlerine Ukrayna’yla Rusya’nın uzlaşmaya başlayacaklarına dair çıkan haberler de savaşın ömrünün çok uzun vadeli olmayacağı anlamına geliyor. Biden geçen gün “Putin’in dünya sahnesinde dışlanmasını sağlayacağım,” demişti. Beklenenin ve Türk ulusalcı sağının gönlünden geçenin aksine Ukrayna’yı bir gecede ele geçiremeyen Putin’in masaya oturması, kontrolsüzce giriştiği bu savaştan küçümsenerek çıkması bu yolda ilk adım olacak. “Şeytani İmparatorluk” konuşmasının devamında Reagan, SSCB’nin “tarihin çöp kutusuna ait” olduğunu söyleyip haklı çıktı. Hiç kimsenin tehditlerini ciddiye almadığı, bilgisayar başında birkaç hamleyle alt edilebilen, dünya savaşı çıkarmayı tehdit edecekken kendi sarayına gömülen bir tek adam iyice yalnızlaşacak. Biden için en iyi senaryo bu. Ya tutarsa.

        Diğer Yazılar