Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Zonguldak’ta ki maden faciasında otuz işçinin hayatını kaybetmesi kimin umurunda? Elbette ki burada bahsettiğim sorumluların vurdumduymazlığı, meseleyi anlamaya dahi çalışmamaları ile ilgilidir. Yoksa o madencilerin evlerine düşen ateş ana babalarının çocuklarının yaşadığı dehşet unutulacak bir şey değildir.

        Dünyanın her tarafında maden kazaları olmaktadır. Bizdeki maden kazaları tarihine baktığımızda geçmişten günümüze doğru azaldığını görürüz. Son yıllarda meydana gelen maden kazalarına bakıldığında ise önemli bir husus dikkat çeker. Maden kazaları artık büyük işletmelerde, devletin üretim faaliyetini sürdürdüğü kamu işletmeciliğinde giderek azalan, hemen hemen hiç rastlanmayan bir olay haline gelmiştir. Bir başka ifadeyle kazalar ya özel sektöre ait küçük işletmelerde ya da daha önemlisi bu son olayda görüldüğü gibi, kamuya ait sahalarda taşeron işletmeciliğinin uygulandığı işyerlerinde meydana gelmektedir. Bu, mutlaka üzerinde durulması gereken olaydır.

        Taşeronu Madene Sokmak

        1980li yıllardan günümüze Neo-liberal politikaların popülerleştirdiği bazı kavramlara sıkça rastlamaktayız. Bunlardan birisi özelleştirme, diğeri ise yaygın taşeron uygulamasıdır.

        Özelleştirme uygulamaları Neo-liberal politikaların önemli bir aracıdır. Özelleştirme yöntemiyle devlet işletmelerinin tekel konumundan çıkarılarak piyasa şartlarına tabi kılınıp rekabet edebilir bir dinamizm kazanması hedeflenmiştir. Özelleştirmenin bir diğer amacı ise kamu kaynaklarının daha verimli bir üretim yapısı içerisinde değerlendirilmesi iddiasına dayanmaktadır.

        Özelleştirme uygulamalarına yapılan eleştirilerin önemli bir kısmı gerçekleştirilen özelleştirmelerin, bahsedilen bu gerekçelere uygun olmayan bir tarzda yapılmış olmasıyla ilgilidir. Dolayısıyla ekonomik rasyonaliteye uymayan daha çok kayırmacılık rant aktarılması vb. öncelikleri dikkate alan bir anlayışla kamu tasarruflarının yarattığı kuruluşların, kötü kaynak kullanımı anlamına gelen özelleştirme usulüyle tahrip edilmesi ciddi bir sorundur.

        Ülkemizde özelleştirme uygulamalarına paralel biçimde yaygınlaştırılan hatta bir çeşit özelleştirme politikası gibi kullanılan taşeronlaşma çok daha kötü ve tehlikeli bir hal almıştır.

        Taşeron işletmeciliği ,hem üretim sahasında bazı işlerin yapılması için ana işletme içerisinde yeralan faaliyetlerin taşerona verilmesini, hem de doğrudan doğruya kamu hizmeti üreten devlet örgütlenmesinin bir parçası olan kurumlardaki hizmetlerin yerine getirilmesini işinin, özel kuruluşlara verilmesini kapsamaktadır.

        Kaza mı, Cinayet mi?

        Ülkemizde genellikle bir üretim sahasında faaliyet gösteren büyük işletmeler içerisinde sendikal örgütlenme, sosyal haklar kapsamlı bir şekilde uygulanmaktadır. Bu durumda taşeronların üretime sokulması bunların getirdiği maliyetten kurtulma amacı taşımaktadır. Bunun elbette ki önemli sorunlar yaratması kaçınılmazdır. Bu sorunların başında, üretimdeki uzmanlaşmış emeğin üretim sürecinden tasfiye edilerek en ucuz ve vasıfsız bir emekle ikame edilmesi gelmektedir. İkincisi ise kamunun örgütsüz, sosyal haklardan mahrum bir işçiliği teşvik etmesidir. Kamu bunu teşvik ederse küçük işletmeler veya özel sektör ne yapar?

        Taşeron işletmeciliğin felakete dönüştüğü, insani maliyetinin korkunç bir düzeye çıktığı yer bu işletmeciliğin madenlere girdiği noktadır. Günümüz teknolojisinde, ancak kamusal sorumluluk bilinciyle hareket eden, gerekli yatırımları yapan büyük işletme sorumluluğuna ve tecrübesine sahip kurumlar, madende çalışmanın gerekli şartlarını oluşturacak, güvenlik tedbirlerini alacak düzenlemeleri yapabilir. Bu vasıflardan uzak küçük çıkar hesaplarıyla hareket ederek, kamu maden işletmelerinde taşeron uygulamasına gitmek cinayete davetiye çıkarmaktır. Madende kaybettiğimiz işçilerin acısını duymak, bu sorumluluğun bilincine varıldığı zaman anlamlı olacaktır.

        vbilgin@haberturk.com

        Diğer Yazılar