Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye’de tartışılan konuların birçoğunun aslında “dışarı” ile şu veya bu düzeyde alakası olduğunu görmek şaşırtıcı değildir. Asıl şaşırtıcı olan dışarının Türkiye’nin iç meselelerine bigâne kalması olurdu. Nasıl kalsınlar ki? Burası Türkiye ve burada belli sıfatları taşıyanların bir kısmı fark etmese de bu coğrafyada, Balkanlardan Orta Doğuya oradan Orta Asya’ya kadar uzanan her yerde yaşanan her olay Türkiye ile en azından belirli bir seviyede ilgilidir veya irtibatlıdır.

        Şunu açıkça görmek durumundayız: ABD gibi “dünya politikası” olan her güç merkezi Türkiye’yi sadece takip etmez. Burada olan her şeyle ilgilenir, olaylara ya müdahale eder ya yönlendirmeye çalışır ya da bizatihi belirlemek ister.

        ABD’nin Hassasiyeti

        OIG (ABD Dışişleri Bakanlığı Genel Teftiş Bürosu) bir rapor yayınlamış. İnternet üzerinden açıklanan bu yüz on sayfalık gizli olmayan rapor esas itibariyle ABD’nin büyükelçilik, konsolosluk ve diplomatik temsilciliklerinin faaliyetlerinin değerlendirilmesi ile ilgili bir çalışma hüviyeti içindedir. Buna rağmen raporun ABD’nin Türkiye’nin ve onun bu coğrafyadaki rolüne dönük hassasiyetlerini yansıtması oldukça önemlidir.

        Burada göze batan ilk husus, söz konusu kuruluşlardaki ABD personelinin çalışmalarının toplum içinde nasıl derinlik kazandığı ile ilgilidir. ABD, Türkiye’nin “etnik sorunları” da dahil bölgesel düzeyde faaliyet gösteren birimleriyle her konuda, her meseleyle “etkin bir ilişki” kurduğunu söylerken, aslında sürecin içinde yer aldığı vurgusunu dolaysız bir biçimde ifade etmektedir. Kendi ifadeleri ile “gizli iletişim bilgilerine erişebilirlikten” söz etmeleri ilginçtir!

        Bu tür doğrudan kamuya açık veya sızdırılan raporların vermek istediği mesajlar vardır. Bunlardan birisi “biz tabloyu tanıyoruz ve olup bitenlerden sadece haberdar değiliz”mesajıdır. Bir diğeri ise “olayların akışışu yöndedir ve biz bundan şu şekilde rahatsızız ya da memnunuz”tarzındadır.

        Dolayısıyla Türkiye’de yaşanan olayların ayrıntısıyla takip etmekle kalmayıp, onlarıdeğerlendiren ve yönlendirmek isteyen bir anlayışın bu rapor vesilesi ile ne söylediğini de anlamak gerekir.

        Hatırlayacaksınız geçtiğimiz aylarda Türkiye’nin en çok konuştuğu konulardan birisi “eksen kayması” meselesiydi. Bu tartışmalarıyapanlar arasında eski alışkanlıklarıyla, geleneksel tutumlarıyla yeni durumdan tedirgin olan, ‘endişe’lerini ifade eden birçok kimseye rastlamak mümkündür. Yine bu tartışmaya katılmış olanlar içerisinde “Türkiye yön mü değiştiriyor? Oysa her şey ne güzeldi!” düşüncesini taşıyanlarla karşılaşmak da mümkündür.

        ABD, Neyin Endişesi?

        Türkiye’nin gidişatı, 21.yy’ın başında geldiği nokta bir değişimi ifade etmektedir. Türkiye bu değişimi yaşarken, daha önce sıkça vurguladığım “dünya sistemindeki” değişimden ivme almış ve yeni bir konuma yükselmiştir. Yani ortada “soğuk savaşın” ne dünyası ne de Türkiye’si bulunmaktadır. Yeni bir durum söz konusudur.

        Bahsedilen “raporda”da ABD’de, Türkiye’de tartışılan konuyu tartışıyor. İlginçtir onlarında merak ettikleri şey Türkiye’deki “endişelerle” büyük benzerlik göstermektedir: Burada temel soru Türkiye’nin Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan batılı yöneliminden uzaklaşıp uzaklaşmadığı ve eğer öyleyse bunun ne ölçüde olduğu ile ilgilidir. İlginç değil mi? Eksen kaymasını endişe edenler arasında ABD’de var.

        O halde meselenin “hassasiyeti”ortadadır. Türkiye kimin beklentilerine cevap verdiği anlaşılan “lobiler”tarafından belli endişelere sokulmak istenmektedir.

        Bugün Türkiye’nin geldiği nokta Mustafa Kemal’in yaşadığıdönemde “idealize”ettiği bir yerdir. Türkiye kendi coğrafyasında, yeni dünya şartlarında etkili bir konuma gelmektedir. 1920–2010 bu sürede katedilen mesafe küçümsenemez.

        Diğer Yazılar