Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Oy verme özgürlüğünü silahlı bir örgütün baskısıyla kaybeden insanların oylamaya katılmayarak sadece doğup büyüdüğü köylerinde, şehirlerinde hayatını idame ettirme imkânı bulduklarını asla unutmamak gerekir. Bu insanlar bir anlamda siyasal özgürlüklerini, yaşamanın bedeli olarak feda etmek durumunda kalmışlardır. Bu ciddi bir insanlık ve özgürlük sorunudur

        ÜLKEMİZDE milliyetçilik tartışmalarının büyük ölçüde yanlış bir eksende yapıldığı görülmektedir. Bu yanlış eksende yapılan tartışmaların önemli bir kısmının milliyetçiliği “etnik algı”ya dayanan bir fikir zannetmeleri ise ayrı bir garabettir. Özellikle Kürt etnisitesi dolayısıyla yapılan tartışmaların ekseriyetinde bu bilgisizliğe rastlamak mümkün.

        Etnik meselenin bir “milli mesele” gibi takdim edilmeye çalışılmasının sadece bir cehalet sorunu olmakla sınırlandırılamayacak nedenleri bulunmaktadır. Burada ayrı bir “proje”nin, uluslararası sistemin güç merkezlerinin, bizim coğrafyamıza yönelik yarım kalmış tarihî emelleri olduğunu da asla göz ardı etmemek gerekir.

        ETNİK CEMAAT

        Almıla isimli dergi, Ankara’da büyük bir çoğunluğu üniversite öğrencisi olan gençlerin çıkardığı çok renkli bir fikir ve kültür dergisidir. Son iki sayısında “cemaatleşme sorunları”nı ele alan Almıla, bilhassa son sayısında etnik meselenin de genişçe irdelendiği, tartışıldığı yazı ve röportajlara yer vermiş bulunuyor. Ülkemizin kısır tartışma ortamında bu tür nitelikli kalemleri ve düşünce adamlarını bir araya getirdiği için Almıla dergisinin katkısını çok önemli buluyorum.

        Dergide de birçok yazarın bahsettiği gibi etnik meselenin esasını sosyal bilimlerin mantığı içerisinde kavramak en doğrusudur. Buna göre etnisite soy tasavvuruna dayanan bir cemaat fikrinin ürünüdür. Oysa etnik yapılar tarihsel inşalardır ve bunların ortak soy iddiası “ırkçılık”tan öteye bir netice yaratmayacak olan, sağlıksız düşüncelerdir.

        “Milli mesele” ise milletleşme sürecini ve milleti, dolayısıyla milliyetçiliği ilgilendiren bir konudur. Millet, bir ırk, bir soy ya da etnik efsanelerin aşılarak, dönüştürülerek tarihsel olarak modernleşme sürecinde, vatan, milli devlet, yurttaşlık ve millet öncesi etnik, kavmi vb. özelliklerin üstünde bir sentezin ürünü olarak ortaya çıkan yeni bir varlıktır. Bu modern varlığın, bahsettiğimiz bu tarihsel dönüşümün, dayandığı “kültür ortak paydası”na dikkat çekmek lazımdır.

        Son yaşanan referandum terör örgütünün Güneydoğu bölgesinde belli bir alanı nasıl terörize ederek, siyasal nüfus kazandığını, siyasal bir güç haline dönüşmeye başladığını göstermektedir.

        Referandum sonuçlarının bölge açısından değerlendirilmesi yapıldığında; birincisi bölge insanının belli vilayetlerde, bütünüyle can güvenliği başta olmak üzere terörün insafına terk edildiğini, ikincisi, terörün fiili baskısının psikolojik bir yılgınlık yaratıp Türkiye aleyhinde psikolojik bir üstünlüğe sahip olduğunu, buradan siyasal inisiyatif kazandığını asla gözden uzak tutmamak gerekir.

        ÖZGÜR OLMAK

        Oy verme özgürlüğünü, seçme özgürlüğünü silahlı bir örgütün baskısıyla kaybeden insanların oylamaya katılmayarak sadece ve sadece o bölgede, doğup büyüdüğü köylerinde, kasabalarında, şehirlerinde hayatını idame ettirme imkânı bulduklarını asla unutmamak gerekir. Bu insanlar bir anlamda siyasal özgürlüklerini, yaşamanın bedeli olarak feda etmek durumunda kalmışlardır. Bu ciddi bir insanlık ve özgürlük sorunu olduğu gibi, ahlakî bir mesele olarak da ortada durmaktadır.

        Kimse “Bu bir protestodur, belki vatandaşlar bunu isteyerek yapmışlardır” gibi bir gerekçeyle açıklayarak bu ahlakî sorun karşısındaki sorumluluğundan sıyrılma yolu aramasın. Eğer insanların onlara, oy verme haklarına, tercihlerine saygı duyulsaydı, böyle bir protesto yapmak isteyenlerin bunu başka bir şekilde ifade edebileceklerini hepimiz biliyoruz.

        Bir terör örgütünün “kurtarılmış bölge” yaratarak, orada yaşayan halka baskı ve şiddet uygulayarak, bütün haklarını yok ederek, yarattığı ciddi bir “özgürlük sorunu” ile karşı karşıyayız.

        Devlete karşı, insan haklarına riayet etmeyen uygulamalara karşı, özgürlüğü savunmak ne kadar erdemli ise terör örgütüne karşı özgürlüğü savunmak da en az o kadar erdemlidir. Bu ülkenin “demokratlar”ı neden susuyorsunuz, özgürlüğün bir değeri yok mu?

        Diğer Yazılar