Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        REFERANDUM öncesi ve sonrasında Güneydoğu’da yıllardır süren terör sorununda yeni bir aşamaya gelindiğini gösteren birçok belirti bulunmakta. Esas itibarıyla, bir tarafta başından itibaren stratejisi, hedefleri belli olan bir örgüt bulunmaktadır. Diğer tarafta ise, bu durum karşısında bir stratejiye sahip olmak bir tarafa, ne yapmak istediği konusunda dahi belirsizlik yaşayan, iki ileri bir geri adım atan, dolayısıyla örgüte karşı, onun terörist faaliyetlerine cevap arayışında olan ve meseleyi sadece “terör ve güvenlik” meselesi düzeyinde ele alan bir “devlet yaklaşımı” vardır.

        SİYASETİNİZ NEDİR?

        Siyaset, toplumun karşılaştığı sorunları her düzeyde kapsamlı bir şekilde ele almayı, toplumsal sorunu öncelikle toplumsal politikalarla çözmeyi temel yaklaşım olarak kabul eden bir anlayışa dayanmaktadır.

        Siyaset etmek, ekonomik sorundan bölgesel gelişme sorunlarına, özgürlük ve demokrasi sorunundan, insan yetiştirme yöntemlerine kadar her konuyu, belli bir ideoloji, siyasal program ve ilkeler düzeyinde ortaya koyan, sivil taleplere cevap veren bir faaliyeti, çabayı ve üretimi gerektirmektedir.

        Bu konuda Türkiye, terör meselesini bir “güvenlik algısı”na endeksleyerek uzun yıllar siyasetin dışında tutarak “devlet görevlileri” nin meselesi olarak ele almıştır. Bunun anlamı açıktır. Türkiye siyaset üretememiştir. Meselenin yukarıda vurguladığımız boyutlarını ihmal etmiştir. Elbette ki bunun bedeli ağırdır. Epeyce bir süredir bu yaklaşımın yetersizliği, yanlışlığı anlaşılmış olmasına rağmen hâlâ ortaya tutarlı bir siyaset konulmamış olması, şüphesiz ki terör örgütünün işini kolaylaştırmaktan öteye bir netice vermemiştir.

        Terörün, Irak’ın işgaliyle birlikte yeni bir döneme girdiği uluslararası bağlantılarının işgal süreciyle yeniden biçimlendiği bilinen bir husustur. ABD’nin Irak işgalini sonlandırma planının ise aslında Türkiye açısından tamamen yeni bir durum, yönetilebilirse yeni bir fırsat olduğu açıktır. Bunu yaklaşık bir yıldır çeşitli zamanlarda çok defa yazıp ifade etmeye çalıştım.

        YENİ DURUM YENİ POLİTİKA

        Kısaca vurgulamak gerekirse, meselenin birinci boyutu, ABD bölgeden ayrılsa da savaş sürecinde sahip olduğu imkânları ve gücü kaybetmek istemeyecektir. Bir küresel güç merkezi olarak bunu yapmak mecburiyetindedir. Bu durumda Irak’ın bölünmesi, istikrarsızlığın sürmesi, yönetilemez bir durum yaratacağı gibi daha da önemlisi İran’ın bölgedeki nüfuzunun genişlemesine yol açacaktır. O halde, ABD Irak’tan çekildikten sonra da bu ülkenin şu veya bu şekilde bütünlüğünü esas alacak bir politikayı uygulamak durumundadır ve bunu gerçekleştirmek için Türkiye’den başka gideceği adres yoktur.

        O zaman bölgesel istikrar için terörün uluslararası desteğinin kesilmesi ve etkisiz hâle getirilmesi için uygun bir konjonktür ortaya çıkmış bulunmaktadır. Türkiye bu süreçte teröre karşı yeni bir anlayışla, yeni bir örgütlenme modeliyle, kısaca kapsamlı bir siyasetle cevap vererek terörü minimize edebileceği gibi meselenin toplumsal, ekonomik ve siyasal boyutlarını da ele alacak bir tarihsel dönemece girmiş bulunmaktadır.

        İkinci mesele ise, elbette ki meselenin etnik-toplumsal yönüyle ilgilidir. Meselenin bu boyutunun tarihsel ve toplumsal yapı değişmeleriyle ilgili olduğu için akşamdan sabaha çözülebilecek bir tarafı bulunmamaktadır. Fakat sorunu özellikle sosyal ve ekonomik politikalarla yönetilebilir hâle getirmek, demokratikleşme sürecini bir entegrasyon imkânı olarak değerlendirmek için gerekli ve zorunlu olan yaklaşımdır.

        Bugün Türkiye, bunları yapabilecek bir aşamada bulunmaktadır. Kendi yol haritasına sahip olmayanlar yönsüzlük duygusuna kapılırlar. Terör örgütünün adım adım hedefine yönelik olarak ortaya koyduğu politikaları ve kavramları tartışanlar bu duygu içerisinde şaşkınlık yaşamaktadırlar. Bu Türkiye’nin kabul edeceği bir şey değildir.

        Diğer Yazılar