Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Edebiyat 25 yıllık mücadelesini Yıkılmadım Ayaktayım'da anlattı

        Sevda Türküsev, insanları, hayvanları, doğayı seven ve her zaman gülümsemeyi başaran, içindeki çocukla hayatı eğlenceli bir hale getiren, biraz çılgın ama her zaman ayakları yere basan biri... Her şeyden önce bir anne, bir evlat, bir kardeş, bir dost...

        19 yaşında evlenen, 20 yaşında anne olan ve 25 yaşında eşinden ayrıldıktan sonra 5 yaşındaki çocuğuyla tek başına kalan Sevda Türküsev, kendisini "Zorlu şartları göğüsleyerek duruşundan asla taviz vermeden kendi hikayesini yazmış bir Türk kadını" cümleleriyle tanımlıyor.

        2004 yılında yazarlık kariyerine başlayanTürküsev, son kitabı Yıkılmadım Ayaktayım'ı Habertürk okuyucuları için anlattı.

        “Yıkılmadım Ayaktayım” ne anlatıyor?

        Kitabımı 25 yılda sıfırdan hayal ettiği yere gelmiş bir kadın olarak insanlara başarı ve dik durmak adına bir rol model olması için yazdım. Okuyan herkes “Bu kitap benim için yazılmış” diyor. Çünkü her başarılı ve çalışkan insanın hayatında onu yıkmak isteyen birileri oluyor. Ben her şeye rağmen yıkılmadım ayaktayım. Başımıza ne gelirse gelsin hayata gülümsemek isteyenler için bu kitabın adını “Yıkılmadım Ayaktayım” koydum.

        Acıların içinden geçilen yollar insanı ya insan eder ya da yoldan çıkartır. Acılarla baş ederek hayata karşı kim pozitif olmak istiyorsa takılsın peşime. “Su soğuk ama içine girince alışıyor insan” misalidir hayat ve olaylar. Seni yıkamayan her darbe seni güçlendirir, sonra umursamaz ve güler geçersin. İşin temeli hayatı anlamaksa acısıyla tatlısıyla kabullenip bunlarla baş etmeyi öğrenmekten başka bir formül yok.

        REKLAM

        Kitabınızda yaşanmışlıklarınızdan yola çıkarak okuyucularınıza güçlü olmanın yollarından bahsediyorsunuz. Peki neler bunlar?

        KIRIL-DEĞİŞ-GÜÇLEN-UMURSAMA ve GÜLÜMSE... Yazması kolay ama yaşaması ve bunları yapması inanın o kadar da zor değil. Zaten hayatta kolay olan ve kolay elde edilen şeylerin değeri yoktur. “Zor, oyunu bozar” misali zorlayacaksın. Başına gelen olaylara karşı duruşun karakterini ve hayata karşı gücünü belirler. Her acı insanı olgunlaştırır. Oturup vah vah yapmak yerine mücadele edeceksin. Pes etmeyeceksin, kaybetmek değil pes etmek insanı bitirir. İçindeki çocuğu asla öldürmeyeceksin. Sabırsız, şükürsüz ve ümitsiz olmayacaksın. İnsan sabrettikçe vazgeçmeye ve vazgeçmeye başladıkça da daha dazla güçlenir. Duygusal olaylarda vazgeçmek büyük acı verir ama şayet çok sevdiğin bir kişi ya da bir durum seni üzüyorsa her şeye rağmen vazgeçmelisin. Eğilirsen basamak dik durursan sığınak olursun.

        REKLAM

        Yıkılmadım Ayaktayım'da okuyuculara“bugün mutlu olmak için ne yaptın” diye soruyorsunuz. Size göre mutluluk nedir?

        Ben gerçekçi bir insanım, pozitif hayat dediğinizde öyle hemen hayat pozitif olmuyor. Bütün zorluklar sen mutlu ol diye var. Acılardan geçmeyenler gerçek manada kendiyle barışık olamadığı gibi mutluluğun anlamını kavrayamıyorlar. Mutluluk her yer karanlıkken içindeki aydınlığa gülümsemektir. Gülümseyin; insanlara, hayvanlara, doğaya, aynanın karşısında kendinize gülümseyin ve şükredin. Gülümseyen insanlar her zaman cazip ve etrafı insanla dolu olan insanlardır. Kendinizle barışın ve bakın görün asla ve asla sizi kimse yıkamayacaktır.

        Evet; yıkılmadım ayaktayım, sıfırdan başladığım hayatta, bugün geldiğim ve başardıklarımla gurur duyuyorum ama bu yeterli mi? Tabi ki hayır çünkü son nefesime kadar bu hikâye devam edecekse o halde ben de devam edeceğim. İnsan öncelikle kendiyle mutlu olmayı öğrenmeli. İnsanlar hep birilerinin gelip onları mutlu etmelerini bekliyorlar. Asıl önemli olan öncelikle insanın kendisiyle mutlu olması. Bir de dışarıda gelen mutluluk da eklenirse değmeyin keyfine… Dıştan gelen mutluluk bir gün biterse bunalıma girmez. Tabii ki üzülür fakat kendiyle mutlu olduğu için kısa zamanda toparlar ve yoluna devam eder. Bu kitapta da bunları yazdım. Mutsuz insanlardan uzak durun çünkü sizin de mutlu olacağınızı düşünemezler, sizi hep provoke ederler.

        .png
        .png

        Kadın erkek ilişkilerine de eğlenceli tavsiyelerde bulunuyorsunuz. Nedir bu tavsiyeler?

        Kıyamet kopana kadar tartışılacak ve hiç bir sonuca varılamayacak konulardan biridir kadın erkek ilişkileri. Ne erkek ne de kadın kendini de karşı cinsi de çok iyi bilmiyor. Erkeklerin duygularından çok mantıkları ön plandadır mantık yürütür ve duygularından çok mantıkları ön plandadır oysaki kadınlarda tam tersidir. İlişkiler başlarken herkes en güzel tarafını ve en güzel halini gösterir. Kadınlar biraz kızacak ama söylemek gerekir ki; bunu da en iyi biz kadınlar yapıyoruz. Erkeğin güzeli çirkini olmaz mantığı erkekleri bu konuda rahat bir konuma koymuş ama kadınlar hep güzel olmak zorunda.

        İki taraf da evlenene kadar kendini saklamayı çok iyi başarıyor ama kadınlar bunu daha iyi yapıyor. Evlendikten sonra da “Sen böyle değildin” cümleleri başlıyor. Evet; doğru zaten ikiniz de gerçekte böyle değildiniz. Nikah kıyıldıktan sonra her iki taraf da kendisi olunca olaylar başlıyor. Aslında her iki cins de kendisi ve karşındakini mutlu etme odaklı bir düşünceye sahip olsa sorun kalmayacak. Çok duymuşumdur “Ben bir nikahı kıyayım da gör sen” diyenleri. Sosyal medya ve diziler bu konuda çok fazla kötü etki oluşturdu ve oluşturmaya da devam ediyor. Aşkın içini öyle bir boşalttılar ki “aşkım, kuşum, balım, sensiz yaşayamam” diye başlayan ilişkiler fena kavgalarla hatta rezilliklerle bitiyor.

        REKLAM

        Trajikomik ama maalesef gerçek, anlayacağınız ilişkilerin temelinde manevi duygular yoksa o ilişki bitmeye mahkûm oluyor. İlk görüşte aşk diye bir şey yoktur. İlk görüşte etkilenme vardır. İlk görüşte âşık olduğunuzu zannedersiniz ancak tanımaya ve yaşamaya başlayınca ilişki oturur. İşte orada da karşılıklı bir kendini saklama durumu oluyor. Peki ne yapacağız; sonuç olarak evlenmeden kimse birbirini tanıyamaz. O yüzden diyorum ki tanıyacağım diye ilişkiyi fazla uzatmayın, uzattıkça yıpranıyor. En fazla sekiz ay sonra evlenin. Evlilik kurumu içinde konular daha iyi çözülüyor. Bırakıp gitmesi kolay olmadığı için taraflar daha sabırlı ve özverili oluyor.

        Hikayesini yeniden yazmak isteyenlere tavsiyelerde bulunuyorsunuz ve formüller veriyorsunuz. Biraz bunlardan bahseder misiniz?

        Hayal kurmak çok önemlidir. Hayaller can simididir, sizi ayakta tutar. Hayat sizin bakış açınızla anlam kazanır. Hayata bakış açınız varsa hayallerinizin hepsi olmasa da birçoğunu gerçekleştirebilirsiniz. Yıkılan ya da gerçekleşmeyen hayaller de işe yarar çünkü onlar yeni bir hayal kurmanız için sizi tetikler. Ben küçükken hep astronot olmak isterdim. Uzaya çıkamadım ama toplumun karşısına sahnelere, televizyonlara çıkabildim. Bugün hayal, yarın olasılık sonrasında neden olmasın ki? Bütün güzel şeyler bir hayalle başlar. Ya sabah uyanıp hayallerinizin peşinden koşarsınız ya da uyumaya devam edip rüya görmeye devam edersiniz; tercih sizin. Kişi istediği kadar güzel ve başarılı olsun öldüğünde hayat bitiyor, arkasından ağlansa da yaşam kalanlar için devam ediyor.

        Hal böyleyse o halde ne zaman sonlanacağını bilmediğimiz bu hayatı en iyi şekilde yaşamak lazım. Vurdumduymaz olun demiyorum sadece bencilleşmeden kendinizi sevin. Fedakâr olun ama kendinizi feda etmeyin. “Az uyuyan çok yaşar” derler, çok uyumayın; kitap okuyun, spor yapın, müzik dinleyin, sevdiğiniz işi yapın, dost biriktirin... Para araç, insanlık amaç olmalı. İbadet yapın, üretin, çocuklarla vakit geçirin, hayvanları sevin hatta evde bir evcil hayvan besleyin, kindar olmayın ama aptal da olmayın affedin ama unutmayın, temkinli olun.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ