Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'nde, Soma'daki maden faciasına ilişkin 8'i tutuklu 45 sanığın yargılandığı davanın dördüncü oturumu, sona erdi

        Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın dördüncü oturumu, tutuksuz sanıklar Ergin Yılmaz, Harun Güneş ve Coşkun Derici'nin savunmalarının alınmasının ardından tamamlandı.

        Mahkeme başkanı Aytaç Ballı, duruşmaya, pazartesi gününe kadar ara verdi.

        "TOPÇU DEFTERLERİ" TARTIŞMASI

        Mahkeme başkanı Ballı'nın duruşma sırasında, olaydan 2 gün önce sabit sensörde karbonmonoksit değerinin 12 saat 31 dakika boyunca 50 PPM'in üzerinde seyrettiğini belirtip bu durumu açıklamasını istediği tutuksuz sanıklar, durumun dinamit patlatılmasından ileri geldiğini iddia etti.

        Sanıkların, bu defterlerin avukatlarında bulunduğunu söylemesi üzerine, müşteki ve müdahil avukatları, sabit sensör verilerinin dinamit patlatılmasını değil, madende yangın yaşandığının kanıtı olduğunu ileri sürerek, "topçu defterleri"nin dinamit patlamalarıyla sabit sensörlerin karbonmonoksit ölçümlerinin karşılaştırılmasında önem taşıdığını kaydetti.

        Sanık avukatları ise "topçu defterleri"nin, 1 aylık çalışma sonucu Eynez Maden Ocağı'nda bulunduğunu dile getirerek, bilirkişi istediği zaman niteliğinden ve içeriğinden haberdar olmadıklarını savundukları defterleri tasnif ettiklerini ve "delil aşaması"nda mahkeme başkanlığına sunulacağını ifade etti.

        Müşteki avukatlarının defterlere el konulması talebi mahkeme başkanı Ballı tarafından üzerinde oynama yapılması durumunda tespit edileceği ve duruşmanın "delil aşaması"na geçilmediği gerekçesiyle reddedildi.

        DİĞER İFADELER

        Tutuksuz sanıklardan vardiya amir yardımcısı Ergin Yılmaz savunmasında, madeni Park Teknik işletirken 2009 yılında ocakta çalışmaya başladığını belirterek, madenin Soma Kömürleri AŞ'ye devrolduktan sonra daha iyi teknik imkanlara sahip olduğunu söyledi.

        Mahkeme başkanı Ballı'nın, Park Teknik için hazırlanan 2008 tarihli ocağın risklerinin anlatıldığı ve uzun süre üretim yapılamayacağı yönündeki raporla ilgili sorusuna Yılmaz, "Rapordan haberim yok. Bize, çok iyi teklif geldiği ve patronun bunu reddedemediği açıklandı" yanıtını verdi.

        İş müfettişleriyle hiç karşılaşmadığını belirten Yılmaz, denetimin gece vardiyasında çalışırken gerçekleşmiş olabileceğine dikkati çekti.

        Yılmaz, gaz maskelerinin kontrolü ve niteliğiyle ilgili bilgisi olmadığını ancak amir konumundakilerin depodan istedikleri zaman maskelerini değiştirebildiğini ve bunun kayıt altına alınmadığını dile getirdi.

        Tutuksuz sanıklardan vardiya amir yardımcısı Harun Güneş ise "topçu defterleri"ni gördüğünü, buna kapsül ve dinamit sayısı ile kullanıldıkları yer yazılsa da kullanım saatlerinin işlenmediğini kaydetti.

        Vardiya amir yardımcısı Coşkun Derici de hakkındaki suçlamaları kabul etmeyip, kendisiyle aynı gün aynı yerde işe giren, aynı konumda farklı vardiyada çalışan sınıf arkadaşının dava dosyasına girmediğini, buna karşın kendisinin sanık durumunda bulunduğunu belirterek durumu "adaletsizlik" olarak nitelendirdi.

        Salı hariç hafta boyu süren duruşma süresince, iddianame okundu, 8 tutuklu sanık ile 4 tutuksuz sanığın savunmaları alındı.

        SANIKLAR HAKKINDA İSTENEN CEZALAR

        Davada, tutuklu 8 sanık "olası kastla öldürme" suçundan 301 kez 20 yıldan 25 yıla, "neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama" suçundan da 162 kez 2 yıldan 6 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları istemiyle yargılanıyor.

        Tutuksuz 37 sanıktan 12'sinin "taksirle birden fazla kişinin ölümü ile birlikte birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma" suçundan 2 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılmalarının istendiği davada, 25 tutuksuz sanık ise bu suçları "bilinçli taksirle" işledikleri gerekçesiyle aynı aralıktaki ceza süresinin, üçte birden yarısına kadar artırılarak uygulanması talep ediliyor.

        'YALAN' İFADE İSYANI

        Manisa'nın Soma İlçesi'nde 301 madencinin hayatını kaybettiği faciayla ilgili 8'i tutuklu 45 sanıklı Akhisar'da görülen davanın dördüncü oturumunda iş güvenliği uzmanı olan ve aynı zamanda da vardiya amirliği yapan Yasin Kurnaz'ın da ifadesi alındı. Kendilerinden sorumlu olan başmühendis Mehmet Efe olduğu için sık sık onun adını geçirmek zorunda kaldıklarını anlatan Kurnaz şunları söyledi:

        "Amirlerimin verdiği görevleri takip ederim. Birinci vardiya amiriyim. Olay sırasında da madende değildim. Öncesinde de 3 gün izinliydim. Olaydan sonra madene geldim ve 4 gün kurtarma çalışmalarında görev aldım. Ben vardiya içerisinde gaz ölçümü yapardım, ama tüm vardiyadaki ocak içerisindeki genel ortalamayı bilmem. Zaten yukarıda da bir odam olmadığı için bilgisayar kayıtlarından bunları göremem. Ben işçilerle birlikte madene girer onlarla çıkarım. Gaz konusunda emniyet nezaretçileri bazen de kendileri ölçüm yaparlar ve bulundukları yerdeki gazın durumuna göre karar verirler. Hepsi bana gelmezdi. Ayrıca, madende, emniyet nezaretçisi, iş güvenliği uzmanı ile dinamit nezaretçileri de olurdu. Atılan her dinamit kayda alınırdı. Bunlar depodan toplu düşümlerini yapılması için deftere yazılırdı. Ayrıca her atılan dinamiti de dinamit nezaretçileri yazardı. Bunların kayıtları var ve bunları avukatlarım savunmamızda sizlere yazılı olarak da ulaştıracaklar."

        Emniyet nezaretçilerinin üzerine düşeni yaptığını, hava gitmediği zaman ya da duman görüldüğünde acil çıkış tabelaların ocak içerisinde bulunduğunu, ayrıca işçilerin acil telefonlarından 1111 ve 1123 numaralarını aradıklarını da söyleyen Yasin Kurnaz, ifadesini şöyle sürdürdü:

        "Kaza olan vardiya benim değil. İşçilere gelip sorarlarsa, iki ya da üç tanesi hariç hepsi iş güvenliği uzmanlarının emniyet görevini yerine getirdiklerini söyler. Bunlar göz ardı edilmemeli. Benim vardiyam hakkında kötü ya da olumsuz konuşacaklarını sanmıyorum. Sensörlerdeki eksik neye göre ben bilmiyorum. Mehmet Efe bizim sorumlumuzdu. Her şeyi ona sorardık. Elbette onun adını söyleyeceğiz. Ben sıcaklık sensörünün yerini bilmiyorum. Nasıl çalışır neye göre kayıt yapar bilmiyorum. Onu üst yöneticilerimiz bilir. Ancak bazı yerlerde işçiler efor sarf ettikleri için sıcaklık fazla olabiliyordu. Ama şu da var. Gereğinden fazla hava verildiği zaman yangın çıkma durumu da vardı. Bunun için kararında hava vermek lazımdı."

        Maskeler konusunda ise kendi maskesinin ve diğerlerinin 6 ayda bir kontrol edildiğini ifade eden Kurnaz, bu konuda 'yalan' ifade verenlerin olduğunu, bir işçinin hiç yeraltına inmediği halde, kendi maskesine 7 yıldır bakım yapılmadığını ileri sürdüğünü anlattı. Bu ifade sonrasında salonu dolduran işçi yakınları, "Onun için mi bizim çocuklarımız öldü? Oynuyorlardı herhalde" sözleriyle tepkilerini gösterdi.

        "HİÇ GÖRMEDİĞİM BİR ŞEYLE İLGİLİ BENİ KUSURLU YAZDILAR"

        Maden ocağında genel bir tatbikatın yapılmadığını, ancak işçilerin acil durumlarda ne yapacaklarını bildiklerini de öne süren Yasin Kurnaz, "Yüzlerce malzeme var. İş güvenliği uzmanları bunlarını hepsini bilmez. Ben üzerime düşeni yaparım. Diğer 8 iş güvenliği uzmanı da onları yapardı. Ben klasik ayaklardaki çelik tahkimat direklerini sarma ve sökümü konusunda risk analizleri yaptım. Bunları da eksiksiz yaptım. Hayatımda hiç görmediğim bir şeyle ilgili beni kusurlu yazdılar. Bu çok mantıklı değil. Ben her şeyden sorumlu olacaksam diğer birimlere ne gerek var? Burada işin ucunda ya ölüm var ya da hapse girmek. Bunu kimse göze almaz. Eksiklikleri görmezden gelemez" dedi.

        Yasin Kurnaz'ın ifadesinin ardından mahkeme başkanı ara verdi. Bu sırada işçi yakınları, "Bilseydiniz zaten hiçbirimiz burada olmazdık" diye bağırdı.

        ÖLEN BAŞMÜHENDİSİN BABASI: ÇAKALLARIN DANSINI İZLİYORUZ

        Sanıkların ifadelerinde sık sık suçladıkları olayda hayatını kaybeden başmühendis Mehmet Efe'nin babası Resul Efe, tepkisini duruşma çıkışında gösterdi. Resul Efe, "Üzerinde Akın bey var, Ramazan Doğru var, yönetim kurulu başkanı Can Gürkan var. Bunlardan aldığı emirle ve eline verilen imkanlar dahilinde görev yaptığını tahmin ediyorum. Kararlarının arkasında durduğuna inanıyorum. Ama şu an içeride bahsedilen suçların yüzde 90'ı Mehmet Efe'ye gidiyor. Ama ne kadar suçlu veya neyi ne kadar kim nasıl emir aldı, yaptı bunu tespit etmeyi biz de istiyoruz" dedi.

        Mehmet Efe'nin babası olarak bu olayın sonuçlanmasını kendisinin de istediğini kaydeden Resul Efe, sözlerini şöyle sürdürdü:

        "Ama şu an baktığınızda şu an içeride bütün her şeyin suçu alt birimdeki kişide. Sanki bir kişi idare ediyor. Sanki tek kişi çalışıyor içeride. Her şey onun üzerinde düğümleniyor. Akın bey 'normal' diyor, 'her şeyi biliyorum çok tecrübem var' diyor. Çok böbürleniyor, koltuk düşkünü olduğunu çok iyi biliyorum. Ocak müdürü olduktan sonra ocağa inmeyen birisi. Nasıl oluyor da işletme bu şekilde çalışıyor? Her şeyden haberi var. Akın bey bu ocağın azraili. Ondan sonra Adalı bu ocağın azraili. Adalı'yı gördüğü zaman işçiler şakır şakır titriyor, ben bunu kendi oğlumdan da duydum. Üzerlerine baskı yapıldığını, üretim zorlamasının olduğunu, Ciner grubunun burayı nasıl bıraktığını raporlar tenzi ediyor. Ama sanki Soma Kömürleri A.Ş.'nin elinde sihirli bir değnek var, her şeyi halledebilecek, güvenliği sağlayabilecek bir konumda. Her şeyi Mehmet Efe biliyor. Ocağı o yönetmiş, başka hiç kimse yetkili değil. Kendisini savunamadığı için ölünün üzerine bas geç. Çakalların dansını izliyoruz. Çakalların ortasında bir kuzu, herkes kuzuya nasıl pay edeceğini hesaplıyor."

        AA-DHA

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ