Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Medya Kanlı 1 Mayıs tartışması Taraf'ta istifaya yol açtı Ümit Kıvanç istifa etti

        HABERTURK.COM

        1 Mayıs günü Habertürk TV'de yayınlanan, Belkıs Kılıçkaya'nın sunduğu Doğru Açı programında başlamıştı tartışma... Birikim Dergisi Yayın Yönetmeni Ömer Laçiner'in, 34 kişinin öldüğü 1 Mayıs 1977 olaylarının sorumlusu olarak derin devleti göstermesinin ardından programa telefonla bağlanan Taraf gazetesi yazarı, tarihçi Halil Berktay olayların "solun iç işi" olduğunu söylemiş, 1 Mayıs'ta sol grupların çatıştığını iddia etmişti...

        Programın ardından pekçok gazete konuyu işledi... Ümit Kıvanç ve Halil Berktay'ın yazarı olduğu Taraf gazetesi de, dönemin sol örgüt liderleri ile konuşarak "İlk kurşun Maocular'dan" başlıklı bir haber yayınladı... Taraf gazetesi başlığını, dönemin Dev-Genç liderlerinden Bülent Uluer'in ağzından vermişti...

        ULUER VE ZİLELİ HABERTÜRK'E ANLATTI

        Ertesi gün Habertürk'te yayınlanan Gün Ortası programında, Taraf'a demeç veren Bülent Uluer ve Gün Zileli dahil olmak üzere sol kesimden isimler Kanlı 1 Mayıs'ı tartıştı... Programda Uluer o dönem solcular arasındaki çekişmeyi doğruladı ama "İlk kurşun Maocular'dan" diye bir cümlenin ağzından çıkmadığını söyledi. Dönemin Aydınlık hareketi üyelerinden Gün Zileli desol örgütler arasındaki gerilimi kabul etti ancak Taraf gazetesindeki haberde söylediklerinin kesilerek başka bir manaya sokulduğunu belirtti.

        Bütün bu tartışmaların ardından, Taraf gazetesinden bugün bir istifa haberi geldi. Ümit Kıvanç, gazetesinin bu konudaki tavrını eleştirerek son yazısını yazıp veda etti. Kıvanç bu yazıda, gazetesinde "içinde 'sol' geçen her şeye –nedense– içten bir düşmanlık" duyulduğunu vurguluyor, 1 Mayıs 1977'nin iyi tasarlanmış bir devlet operasyonu olduğunu söylüyordu.

        İşte Ümit Kıvanç'ın veda yazısı...

        HOŞÇAKALIN

        1 Mayıs 1977’nin ertesi günü Günaydın gazetesi, operasyon icabı, “Maocular Taksim’i kana buladı” ya da “…işçi bayramını kana buladı” manşetiyle çıkmıştı. Hangisiydi tam hatırlayamıyorum, ikisinden biri. Bizim gazete de buna benzer bir yayını sürdürmeye girişti.

        1 Mayıs 1977, iyi tasarlanmış bir devlet operasyonuydu. Solcular arasındaki akıl almaz gerginlikten yararlanarak, birileri, sosyalistlerin belini bir daha doğrulmayacak şekilde kırdılar. O meydana birçok yerden ateş açıldı. İnsanları vurup öldürmekten çok, panik ve izdihama yolaçma gayesiyle. (Yine de, vurulanlar oldu.) Alanın çevresinde görevli polislerin çoğunun bile olacaklardan haberi yoktu. “Vazifeliler” belli ki daha sıkı ve gizli bir operasyonun ruhuna uygun olarak hazırlanmıştı. Velhâsıl, 1 Mayıs 1977, bir katliam girişimiydi, otuz küsur insanın öldüğü bir olaya ille de katliam denmek istenmiyorsa.

        Böyle bir olayaortamısosyalist gruplar arasındaki ölümcül çatışmalar hazırladı, doğrudur. O âna kadar eline pek silah almamış İGD’liler ile Halkın Kurtuluşu arasında 1 Mayıs afişleri asılırken gece vakti çıkan arbedede Halkın Kurtuluşu’ndan bir genç vurularak öldürüldü. 1 Mayıs’tan bir-iki gün önce. Duygular iyice bilendi. DİSK’e Sovyetik eğilimliler egemendi ve “Maocular alana sokulmayacak” diye ilân etmişlerdi. On binlerce kişiydiler, sendikaların çoğu onların denetimindeydi, yani yanlarında işçiler de vardı, birilerini alana sokmak istemezlerse bunu yapabilecek güçleri vardı. Maocu denen ve yine on binlerce kişi olan gruplar, aynı şekilde, bir yere zorla girmeye kalkarlarsa bunu yapabilecek güçleri vardı.

        Sovyetiklerin ve Maocuların “Ortayolcu” dediği gruplar, tampon olsunlar diye aralara yerleştirilmişlerdi.

        Ben bu grupların biriyle birlikteydim. Biz alana girdik, bugünkü Taksim Hill Otel önlerine geldik ve olay başladı.

        İlk nereden ateş edildi, Maocular DİSK barikatının önüne geldiklerinde ne oldu, o sırada kimsenin bilmesi mümkün değildi.

        Zaten ilk anda, pek çoğumuz, orada çatışma çıktı sanmıştık.

        Buraya kadarı doğru.

        Fakat bundan sonrası da o kadar doğru. Ben o alanda, müthiş bir çaresizlik ve umutsuzluk içinde, elindeki incecik sopayı panzere atarak hiç değilse isyanını dışavurmaya çalışan insanlardan biriydim. İlk andan sonra, hepimize saldırıldığından şüphemiz kalmamıştı. AKM’nin önündeki polisler bizim onlara saldırdığımızı sanarak can havliyle birşeyleri kendilerine siper edip korunmaya çalışırken, bir panzer fırlamış, meydanın ortasında kaçışan insanları ezmeye çalışmıştı. Alandaki birilerinin herhangi bir yere ateş edebileceği bir durum da yoktu. Bizim gazetede ballandırılan masallardaki gibi, “solcuların silahlarına sarıldığı” bir olay falan yaşanmadı, çünkü herkes can derdine düşmüştü.

        O sıradaki ruh halim, bize saldıranların yanısıra kendimize kızmaktı, sonradan da bu değişmedi. Yıllardır, şimdi çok önemli bir keşif yapmış gibi “solcuların kabahati” konusunun üstüne atlayan ve neredeyse “1 Mayıs 1977’yi solcular yaptı” demeye uğraşanlar kısa pantolonluyken, ben de, ne yazık ki az sayıda insan da, 1 Mayıs 1977’ye nasıl gelindiğini herkese anlatmakla meşguldü. Yıllarca bunu yaptık, yıllardır bunu yaptık. “Alana yaklaşan kalaşnikoflu Maocular” masallarıyla değil, kendi yaşadıklarımız, gördüklerimizle.

        1 Mayıs 1977’yeortam hazırlanmasındabizim o zamanki dargörüşlülüğümüz ve mankafalığımız konu edilmeli, doğru. Ama bunu bizim gazetede yapıldığı gibi, içinde “sol” geçen her şeye –nedense– duyulan, içten bir düşmanlıkla, “hah, bulduk!” edâsıyla yaptığınızda, amacınızın hakikate hizmet olduğuna inanmak zordur. Bülent Uluer’le yapılmış görüşmeye “İlk kurşun Maoculardan” başlığını atmak, sadece gazeteciliğe ihanet değil, düpedüz kötü niyetliliktir (çünkü okuduğumuz habere göre, adam öyle bir şey dememiş).

        Bugün solculuk, sosyalizm vs. adına yenen haltları teşhir etmek başka şeydir, zamanında solcuların katledilişini de solcuların üstüne yıkmaya kalkmak başka şey. Panzere ip takılıp yerde sürüklenen PKK’li cesedi karşısında dehşete düşüp isyan etmeniz için PKK’li olmanızın, hattâ Kürtlerin haklarından yana olmanızın bile gerekmediği gibi.

        Bizim gazete bir defa, Muhsin Yazıcıoğlu-NTV hikâyesinde, “hah bulduk!” sendromu yüzünden çuvallamıştı. Şimdi bunun ikincisine doğru doludizgin gidiyor. Ben bu gidişe iştirak edemeyeceğim, herkesten özür dilerim.

        Sadece bir noktayı hatırlatarak veda etmek istiyorum: Bugün Türkiye’de, Kemalist değil sosyalist olan, hareketlerine din ve dindar düşmanlığıyla yön vermeyen, sosyalizmi demokrasinin çok derinleşmiş ve yayılmış bir hali olarak anlayan, kendi katillerinin tarafında saf tutmuş sözde solcular tarafından uğradıkları her türlü hakarete rağmen adalet ve demokrasi mücadelesinden vazgeçmeyen solcular var. Bizim gazete “solcular” derken nedense onları hiç kastetmiyor. Ben de o insanlardan biriyim ve bu tavırdan hem çok sıkıldım hem de açıkça mağdurum. O kalpsiz Demirel’in lafını döndürüp solculara çarpmaya kalkmak için insanın hayatında hiç Maraş katliamı gecesi TV izlememiş veya 1 Mayıs 1977 Taksim’i gibi bir yerde bulunmamış olması gerekir.

        Tarafgazetesi bence Türkiye basın tarihinde, hattâ siyasî tarihinde çok önemli bir rol oynadı. Bunu kimse inkâr edemez. Ben de, bu gazetede yazıyor olmanın getirdiği, maddî-manevî her türlü yüke katlanarak bu işe destek olmaya çalışanlardan biriyim ve bundan hiç pişman değilim.Taraf’a uzun ömür ve başarılar dilerim.

        Bu gazetede yazdığım süre içinde yazılarımla ilgili olarak beni yüreklendiren, onurlandıran değerli okurlarıma çok teşekkür ederim.

        Güçsüz düştüm, diyelim, söylediğim laf bana anlamsız geliyor, diyelim, bütün kusur bende olsun.

        Hoşçakalın.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ