Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık Moleküler Tümör Konseyi kanserli hastaların tedavi seçimine yardım ediyor
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Kanser hastalığında meydana gelen önemli bilimsel gelişmelerin hızına yetişmek çok zor. Dünya genelinde, tıp alanında yapılan bilimsel çalışmaların neredeyse yarısının bu alanda gerçekleşmesi de bunun göstergesi. Onkoloji alanında dünyada ve Türkiye’de gelişerek artan şeylerden biri de “kişiye özel tedavi yaklaşımı. ”Klasik kemoterapilere daha az yanıtlı olan tümörlerde “immunoterapi” ve “hedefe yönelik ilaç” kullanımının tedaviyi değiştirmesi çok önemli bir gelişme olarak görülüyor. Tümör dokusunun ve hastanın genomik özelliklerinin saptanarak etkili olmasıyla en uygun tedaviyi seçmek mümkün hale gelebiliyor. Uzmanlar bu yaklaşımın gelecekte daha fazla hasta için ulaşılabilir olacağını düşünüyor. Her kanserin DNA'sında farklı bir mutasyon kombinasyonu bulunduğunu söyleyen Acıbadem Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Özlem Er, “Bir tümörü benzersiz yapan ‘Biyobelirteç testi’ kanserin parmak izi diyebileceğimiz şeyi belirlemeye yardımcı oluyor” diyor.

        REKLAM

        EN UYGUN VE EN ETKİLİ TEDAVİ SEÇİMİ

        Bu süreçte, kişiye özel hassas tıp yöntemleriyle hastanın tümörüne özel en uygun ve en etkili tedavi seçilip uygulanıyor. Onkolojide hassas tıp, bir hastanın tümöründeki genomik anormalliklere dayalı bireyselleştirilmiş bir tedavi planı belirlemeyi amaçlıyor. Başka bir deyişle, kanserde hassas tıp, onkologların her bir hasta için en faydalı tedaviyi seçmesine yardımcı olmak için biyobelirteç testini kullanıyor. Bu nedenle tedaviler, hastanın kendi genetiğine, metabolik profiline, çevresine ve alışkanlıklarına dayalı olarak genomik olarak saptanıp bireyselleştiriliyor.

        Prof. Dr. Özlem Er
        Prof. Dr. Özlem Er

        HASTALARIN YAŞAM SÜRESİNİ UZATAN TEDAVİLER

        Prof. Dr. Özlem Er konuyu örneklendiriyor ve “Küçük hücreli olmayan akciğer kanserinin tedavisinde uzun yıllar sadece kemoterapi uyguladığımız hastalarımızın yaşam süreleri kısıtlı kalmakta idi. Son 10 yılda hem hedefe yönelik tedaviler (akıllı ilaçlar) hem de immunoterapi seçenekleri ile hastalarımızın yaşam süresi uzadı. Aynı zamanda etkisi artıp ilaç yan etkileri azaldığı için yaşam kalitelerinde de belirgin bir artış meydana geldi” diyor.

        KİŞİYE ÖZEL KANSER TEDAVİSİNİN ÇIKIŞ NOKTASI

        Kişiye özel kanser tedavisinde öncelikle kanser hücrelerinin kontrolsüz, aşırı büyümesine neden olan proteinlerin tanımlandığı ve bunu takiben bu hedefleri bloke eden ilaçların geliştirildiği belirtiliyor. Meme kanserinde HER2 proteininin tanımlanması önemli dönüm noktalarından biri olarak kabul ediliyor. Bu protein meme kanseri gelişiminde rol oynayabilecek bir gen olarak görülüyor. Patoloji raporu, kanserin HER2 durumu hakkında bilgi içeriyor. HER2 geni, HER2 proteinlerini yapıyor. Meme kanserlerinin yaklaşık yüzde 10 –20'sinde HER2 geni düzgün çalışmıyor ve kendisinin çok fazla kopyasını oluşturuyor (HER2 gen amplifikasyonu) HER2-pozitif meme kanserleri, HER2-negatif meme kanserlerine kıyasla daha hızlı büyüme eğiliminde olup yayılma ve geri gelme olasılığının daha yüksek olduğu belirtiliyor. Prof. Dr. Özlem Er, “Ancak HER2-pozitif meme kanserleri için özel ilaçlar var. Anti-HER2 tedavileri (HER2 inhibitörleri veya HER2 hedefli tedaviler olarak da adlandırılır), HER2-pozitif meme kanserinin tüm aşamalarını tedavi etmek için kullanılan bir ilaç sınıfıdır. Meme kanseri hücreleri üzerindeki HER2 reseptörlerini hedef alan çok sayıda farklı ilaç olduğunu söyleyebilirim. En yeni geliştirilen ‘Antikor-ilaç konjugatları’ olarak adlandırılan bazı anti-HER2 ilaçları, kemoterapiyi doğrudan HER2-pozitif kanser hücrelerine taşır. Bu da sağlıklı hücrelerin kemoterapi ilaçlarının toksik etkilerinden korunmasına yardımcı olur. Hangi anti-HER2 tedavisinin uygun olduğuna onkolog birçok faktöre göre karar verir. Bu kişiye özel kanser tedavi uygulamasının en güzel örneklerindendir” diyor.

        REKLAM

        DAHA UZUN YAŞAM

        Kişiye özel kanser tedavisinin günümüzde tüm kanserlerde uygulandığını söyleyen Prof. Dr. Özlem Er, en iyi sonuç aldıkları kanser türlerinin; cilt kanseri (melanom), akciğer kanseri ve meme kanseri olduğuna dikkat çekiyor. Melanomda 5 yıllık sağ kalım oranlarının yüzde 90’ ın üzerine çıktığını belirten Er, “Melanom tedavisinde hücrelerde var olan hedefi saptayarak hem hedefe yönelik tedavilerden (akıllı ilaç) hem immunoterapiden yararlanıldığında hastaların daha uzun yaşaması sağlanabiliyor” diyor ve devam ediyor, “Hassas tıpta tedaviye kimin yanıt vereceğini ve kimin yanıt vermeyeceğini belirlemeye çalışmak çok önemlidir.”

        EN BAŞARILI TEDAVİ EN AZ YAN ETKİ HEDEFİ

        Her hasta ve her kanser türünün farklı olduğunun unutulmaması gerekiyor. Hastalar arasında aynı kanser türünde bile farklılıklar bulunuyor. Günümüzde bir hastanın yaşı, cinsiyeti, kilosu, boyu, tümörünün yeri, büyüklüğü, ortaya çıkış zamanı aynı olsa bile uygulanan tedaviler farklılık gösteriyor. Bu faktörlere ek olarak ‘tümörün biyolojisi’ olarak adlandırılan hücresel özelliklere göre farklı tedavi seçenekleri uygulanabiliyor. Kanser hücresi içinde veya üzerinde taşıdığı proteinler kanserin gelişimi ve kontrolsüz büyümesinde önemli rol oynuyor. Bunları saptayıp tedaviye yanıtı artıracak tedavi seçimini yapmak ise moleküler testlerle mümkün oluyor. Bu nedenle kişiselleştirilmiş kanser tedavisiyle tedavi başarı şansı en yüksek tedaviyi en az yan etki ile uygulamak mümkün oluyor.

        REKLAM

        MOLEKÜLER TÜMÖR KONSEYİ NEDİR?

        Moleküler Tümör Konseyi, tedavisi zor kanserleri değerlendirmek ve kişiselleştirilmiş bir sağlık hizmeti fırsatı sağlamak için onkoloji alanında çalışan tıp uzmanlarının bir araya gelerek oluşturduğu kurula deniyor. Her bir hasta için moleküler analizin derinlemesine uygulanması ile karakterize ediliyor. Konsey kanserin hangi evresinde hangi testin yapılacağına karar veriyor.

        KONSEYDE KİMLER GÖREV ALIR?

        Bu konsey ‘Moleküler Tümör Kurulu’ olarak da isimlendiriliyor. Konseyde kanserlerde mevcut olan genomik değişikliklere dayalı olarak hastalar için en iyi seçenekleri tartışmak üzere tıbbi onkoloji, cerrahi, genetik danışmanlar, eczacılar, patoloji, radyoloji, temel bilim ve klinik çalışmalardaki uzmanlar bir araya geliyor. Bu geniş uzmanlık yelpazesi, teşhislerin doğru ve güncel şekilde doğrulanmasına, hedeflenebilir mutasyonların ve ilişkili ilaçların tanımlanması ile hastaları açık klinik çalışmalarla eşleştirmeye olanak tanıyor. Bunun dışında hastalar ve aile üyeleri için daha fazla genetik test ve danışmanlık gerektirecek olası doğuştan gelen ve çocuklarına aktarılabilecek germ hattı mutasyonlarını belirleyebiliyor. Bu durumlarda, hastanın normal DNA'sında tespit edilen doğuştan gelen germ hattı değişiklikleri de genetik danışmanların yardımıyla değerlendiriliyor. Konsey sayesinde ailenin henüz hasta olmayan ancak riskli bireylerine koruyucu yaklaşımlar açısından danışmanlık verilmesi de sağlanıyor.

        REKLAM

        HASSAS TIP BÜYÜK İLERLEME

        “Moleküler Tümör Konseyi, kanserin kişiselleştirilmiş tedavisini ileriye götürecek ne tür özelliklere sahiptir” sorusunu yönelttiğimiz Prof. Dr. Özlem Er, “Yeni nesil dizileme (NGS) ile özellikle tümör dokusunu veya kanda dolaşan tümör hücrelerini mutasyonlar için test eden ve bu sonuçları tedaviye rehberlik etmek için kullanan hassas tıp, kanser tedavisinde büyük bir ilerlemedir. Genomik test ve raporlamanın karmaşıklığını ortadan kaldırmak, güncel tedavilere ve klinik çalışmalara erişimi artırmak ve onkolojide hassas tıbbın klinik faydasını daha iyi anlamak için bir fırsat yaratmaktadır. Moleküler Tümör Konseyi tedavi kararlarını uzmanların ortak bir karar çerçevesinde belirlemesine ve hastalar için genetik danışmanlığa erişimi artırmaya yardımcı olur” diyor.

        BU ÇALIŞMAYA DİKKAT!

        2022 yılında “Nature Medicine” gibi önemli bir dergide Akciğer kanserinde sağ kalım oranlarının iyileştirilebileceğinin gösterildiği bir çalışma yayımlandığını söyleyen Er, “Likit (sıvı) biyopsiler, kanda dolaşan küçük miktarlardaki kanser DNA'sını tespit etmeyi hedefleyen kan testleridir ve her hasta için en etkili olabilecek hedefe yönelik ilaçları ortaya çıkarabilir. Çalışma, ‘küçük hücreli dışı akciğer kanseri’ tedavisi gören ve kanda genomik test yapılan 1000'den fazla hastanın izlenmesini içermekteydi. Moleküler test sonrası hedefe yönelik tedavilere erişebilen hastalarda, yaşam kaybının yüzde 37 oranında azaldığı bulundu. Bu açıdan bu testlerin yapılması ve konusunun uzmanları tarafından değerlendirilmesi hastalara çok önemli katkılar sunmaktadır” diyor.

        KONSEYİN HASTA İÇİN AVANTAJLARI

        Klinik sonuçları değerlendiren moleküler tümör konseylerinin, tutarlı yapı ve işleve sahip oldukları belirtiliyor. Genellikle disiplinlerarası bir yapıda olup bir konsültasyon hizmeti olarak işlev görüyor. Konsey tedavi yanıtı ve progresyonsuz sağkalım dahil olmak üzere klinik sonuçların iyileştirilmesinde önemli rol oynuyor. Hedeflenebilir mutasyonların sayısı artmaya devam ettikçe ve kanser bakımı daha da karmaşık hale geldikçe, disiplinlerarası bir moleküler tümör konseyine danışmak, kanserli hastaların tedavi seçimine rehberlik edebiliyor. Prof. Dr. Özlem Er, “Hedefe yönelik tedaviler için uygun olan hasta sayısı, daha fazla hedefe yönelik tedavi onayları nedeniyle yıllar içinde arttı. Bir hastada hedeflenebilir mutasyon saptanması durumunda uygun ilacın verilmesi, bu ilacın kullanılmadığı hastalarla karşılaştırıldığında yaşam süresini uzatmaktadır” diyerek, bu önemli fark nedeniyle uygun hastalarda moleküler testlerin yapılmasının ek tedavi seçeneklerine ve yaşam süresinde belirgin uzamaya yol açtığına dikkat çekiyor.

        ÖNERİLEN VİDEO
        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ