Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Irak sınırını kaydıralım mı?

        HABERTURK.COM

        Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, dün Hakkâri’de bir grup gazeteciye terör olaylarını değerlendirirken, daha önce 90’larda Turgut Özal zamanında tartışılan bir konuyu tekrar gündeme getirdi.

        Bakan Yazıcı, terör olaylarına karşı alınacak önlemlerden birinin “sınırın kaydırılması” olduğunu söyledi: “Sınır güvenliği ve sınırın yerinin bazı bölgelerde kaydırılması konuşulabilecek, tartışılabilecek bir şey.”

        HABERTURK.COM, bu öneriyi tartışmaya açıyor…

        Irak sınırının değiştirilmesi terörü önlemek için faydalı olur mu? Sınır içeri mi kaydırılsın, dışarı mı? Uluslararası hukuk bu konuda ne diyor? Daha önce benzer bir uygulama oldu mu? Bu anlaşmayı kiminle yapmak gerekiyor?..

        İşte uzmanların verdiği cevaplar.

        DEVLETLER HUKUKU PROFESÖRÜ YAŞAR GÜRBÜZ

        “Irak merkezi hükümetiyle anlaşılırsa olur”

        Bu tartışma Özal zamanında da gündeme gelmiş, konuşulmuştu. Burada Irak’tan bir kısım toprağın ülkemize katılması, yüzölçümün büyümesi sözkonusu. Buna devletler rıza göstermez. İkna ederlerse mesele yok. Özal döneminde gündeme getirildi, “sınır bugün bulunduğu noktada kontrol edilemiyor, daha aşağı kaydırmak lâzım ki, bu teröristlerin yuvalandığı bölgeler Türkiye’nin kontrolünde olsun” dendi. Hatta “suların yatağı kaydırılsın bu bölge sular altında kalsın” da dendi.

        Bu sınırlar çizildiği zaman sorun değildi aslında. Sorun olmadıkça bu sınırlar sıkıntı yaratmıyordu. 30 yıl önce terör başladı, dağlar terör üssü oldu, o zaman sınırlar da sorun oldu.

        İki devlet arasındaki sınır değişimi anlaşmayla olur. Olur elbette ama Irak’ın buna rıza göstermesi lazım. Bu sınırlar Lozan’la çizilmiş olsa da, iki devletin anlaşmasıyla değiştirilebilir. Lozan’ın şartlarını konuşmuyoruz ki. Bütün anlaşmayı masaya yatırmaya gerek yok. İki devletin anlaşmasıyla olur, sınır anlaşmaları yapılabilir. Türkiye ve Irak anlaşırsa çözülür.

        Bu anlaşma da, Irak merkezi hükümetiyle yapılır. Uluslararası hukuka göre bu anlaşmayı Bağdat’taki merkezi hükümetle yapmak lazım. Ama içerde, merkezi hükümetle bölgesel hükümet arasında ne çıkar onu bilemem. Hukuki olarak Bağdat’la, merkezi hükümetle bu iş çözülür. Bu konuda bölgesel hükümetin yetkisi yoktur.

        PROF. ÜMİT ÖZDAĞ – 21. YÜZYIL TÜRKİYE ENSTİTÜSÜ BAŞKANI

        “Yapılabilirse çok işe yarar”

        1995-96’da bu konuşuldu ama gerçekleşmedi. Şimdi de bu ihtimali zor görüyorum. İngilizler bu sınırı bilinçli çekti. Bu, savunulması en zor sınırlardan biridir. Ama böyle bir değişiklik yapılabilirse mükemmel olur. Askeri anlamda çok faydalı olur. Bu, PKK’nın dağlardan sızma çabalarını çok zorlaştırır ve bölgenin savunulmasını ciddi anlamda kolaylaştırır. Ama çok geniş bir alandan bahsediyoruz. Bir taraftan alırken bir taraftan da vermeniz gerekir.

        Benzer bir anlaşmayı 1930’larda İran’la yaptı Türkiye. Ağrı Dağı çevresinde yapıldı çünkü orada da benzer bir sorun vardı; çeteler, isyanlar vardı. Ve başarılı sonuç alındı. Şimdi de çok işe yarar ama gerçekleşmesi çok zor.

        DEVLETLER HUKUKU UZMANI PROF. FÜSUN ARSAVA

        “Bahsedilen şey bence bir geriye çekilme”

        1926’da sınır o günün koşullarına göre çizilmiş. Tek taraflı olarak sınırı değiştiremezsiniz. Bir dizi çalışma gerekir bunun için. Öncelikle topografik çalışmalar yapılır. Bunun dışında, Türkiye’nin sınırı aşarak ilerlemesi demek Irak sınırını ihlal demek.

        Yazılıp çizilenlerden anladığım kadarıyla sınır kaydırması Türkiye’nin içeri doğru kaydırması şeklinde olacak. Sarp yamaçların ve dağların güvenliğini sağlayamadığı ve çok fazla saldırıya uğradığı için Türkiye sınırını geri çekmeyi planlıyor. Böyle bir şey olursa da hukuki bir sınır anlaşması değişikliği yapmayacak. Türkiye fiili olarak güvenliğini sağlamak üzere o sınır çizgisinden bazı yerlerde geri çekilecek bazı yerlerde ileri gidecek. Çünkü siz Irak’la masaya oturur ve sınır anlaşması değişikliğine giderseniz Türkiye belki de toprak kaybına uğrayacak. Türkiye bunu yapmaz. Hiçbir devlet bir karış toprağını başka bir devlete bırakmak istemez. Türkiye fiili olarak böyle bir değişikliğe giderse ortaya ciddi bir sorun daha çıkıyor. O dağlık araziyi Irak’a bıraktığında oraların denetimini de Irak ve ABD’ye bırakmış olacak. O bölgenin tampon bölge olması gerekir. Ama ABD orada etkin olamazsa ve kontrolünü sağlayamazsa PKK orada üslenir, mevzi kazanır ve ovaya çekilen Türk güçlerine ağır saldırılar düzenleyebilir.

        POLİS AKADEMİSİ ÖĞRETİM ÜYESİ VE TARAF GAZETESİ YAZARI ÖNDER AYTAÇ

        "Sınır tabii ki değiştirilebilir"

        Genellikle sınırların coğrafi bağlamda çizilmesi söz konusu. Bir nehrin, dağların ya da gölün ve denizlerin çizdiği sınırlara bağlı olarak ülkelerin de sınırları şekillenmekte. Ancak bunu her zaman söylemek de olası değil. Afrika ve Arap ülkelerinin sınırlarına baktığımızda coğrafi yapının ötesinde, buraları sömürge olarak yıllarca kulanan Batılı devletlerin, kendi çıkarlarına uygun bir şekilde de ülkeleri ayırması söz konusu. Adeta ele bir cetvel alınmış ve çizilmiş. Ya da doğal kaynaklara, insan kaynaklarına ve yer altı kaynaklarına göre sömürge devletin çıkarlarına uygun, yapay bir sınır çizimi gerçekleştirilmiş. Aynı Kemal Sunal'ın Propaganda (1999) filminde anlatıldığı gibi. Eğer ülkeler arasındaki sınırlar esnetilecek ve AB ülkelerindeki gibi yapılacaksa, ki yapılmasında yarar var, o zaman ekonomik girdileri, sosyal akrabalık bağlarını arttırmak, farklı ülkelerde kalan aileleri beraberleştirmek ve teröristlerin geçiş ve yaşama şartlarını bölgesel bağlamda sonlandırmak için kesinlikle İran, Irak, Suriye ile bu anlamda sınırların çizilmesi mümkün. Bu sınırlar, coğrafi etkenlerin ötesinde, terörü önleyecek şekilde düz ovadan geçecek şekilde değiştirilebilir.

        Ancak sınır değişikliği tek başına çözüm değil. Bunun yanında profosyonel orduya geçilmesi, devlet sisteminin bütün halkları eşit ve 'ötekileştirmeden' kucaklar hale gelmesi, ortak akıl üretmeye ve genel mutabakatı sağlamaya gayret edecek bir diyalog dilinin geliştirilmesi ve yaşatılması gerekli. İnadına özgürlük, inadına demokratik açılım, inadına daha fazla insan hakları, inadına şeffaflık, hesapverebilirlik ve güvenlik güçlerinin yaptığı her eylem ve işlemden bağımsız (kaldıysa) ve sivil mahkemelerde yargılandığı bir yapının kurulması lazım.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ