Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık Ruh Sağlığı Anne olmak mı zor, çocuk olmak mı?, Pedagog Dr. Adem Güneş, Annelik Sanatı, anne olmak, çocuk olmak, çalışan anneler, Nezaket Ve Zarafet İçin Mahremiyet Eğitimi, Özge Zorlu

        Özge ZORLU / HABERTURK.COM

        ozorlu@haberturk.com

        Anne ile çocuk arasındaki bağ, daha anne karnındayken kurulmaya başlayıp çocukluk çağında devam ediyor. Ancak bu dönemde ikisi arasında bir bağlanma probleminin yaşanması, çocuğun gelecekteki ilişkilerini etkiliyor...

        Pedagog Dr. Adem Güneş; "Nezaket Ve Zarafet İçin Mahremiyet Eğitimi" adlı kitabında çocuklara "zarafet ve nezaket" kazandıran, kendilerini kötü niyetli kişilerden koruyabilmeyi sağlayan "mahremiyet" eğitiminden bahsediyor. "Annelik Sanatı" adlı kitabında ise modern çağda anne olmanın da çocuk olmanın da belirli zorlukları olduğunu belirtirken, bu durumun üstesinden gelmek için bilinçli bir çaba sarf edilmesi gerektiğine dikkat çekiyor.

        Pedagog Dr. Adem Güneş'e, kitabında bahsettiği bu sanat hakkında merak ettiklerimizi sorduk.

        Modern hayatın anneyi, akrabaları ve çevresinden ister istemez uzaklaştırdığını belirtiyorsunuz. Buna bağlı olarak, çevresinden yardım alamayan anne çocuğunu büyütmede zorluk çekiyor. Modern hayat, anneyi yetersiz bırakıyor diyebilir miyiz?

        Sanırım doğru bir söylem. Günümüz yaşam stili, annelerin çocukları ile bağlanmasına engel oluyor. Kimi zaman yoğun çalışma temposu, kimi zaman 'El âlem ne der?' kaygısı ve bunlarla birlikte annelerin duygusal yalnızlığı...

        'HER ANNE BİR REHBERDİR'

        Çocuk büyütülürken aile bireylerinin anneden daha fazla müdahale etmesi ve anneye statüsünün verilmemesinin de çocuğun fazla hırçın olmasına neden olduğunu söylüyorsunuz. Yani modern hayat anneyi yetersiz bırakırken, dışarıdan fazla müdahale de çocuğu hırçınlaştırıyor. Sağlıklı bir anne-çocuk ilişkisi ve çocuk gelişimi için annenin çevresiyle iletişimi, daha doğrusu çevrenin anneye müdahalesi hangi düzeyde olmalı?

        Bir anneye yapılabilecek en büyük haksızlık, onun annelik statüsünün verilmemesidir. Bu; ister eşin akrabaları tarafından olsun, ister bizzat eşin kendisi tarafından olsun fark etmez. Annenin çevresindeki kişiler anneyi yetersiz ve değersiz hissettiriyorsa bu çok üzücü bir durumdur. Hele ki bazen annenin acemilikleri, yanlışları onun yüzüne karşı söylenip suçluluk hissi oluşturuluyorsa, böylesi bir annenin çocuğu ile bağlanması kolay olmayacaktır. Her anne bir rehberdir ve çocuğunun gelişimini kendi rehberliği içinde götürebilirse mutlu olur. Müdahaleler, nazik olmayan tavırlar ve eleştirel yaklaşımlar çocuk ile anne arasındaki bağlanmaya zarar verir. Özellikle doğumu takip eden ilk 2 yıl, anne ile çocuk arasına girilmez.

        Peki, bir kadın anne olma fikrine hamilelik döneminden önce mi hazırlanmalıdır?

        Annelik hayal edilerek hissedilebilecek bir duygu değildir. Ancak her anne adayı, anneliği hissetmeye çalışarak kendini ruhsal olarak buna hazırlamalıdır. Ne zaman ki hamilelik gerçekleşir, işte o zaman bebeğin kendisi anne karnında o annenin hayallerinin oluşumunu doğal olarak sağlayacaktır. Yeter ki anne adayının çevresindeki kişiler hoşgörü ve anlayış sahibi olsunlar.

        Günümüzde kariyer ve çocuk sahibi olan çok sayıda anne var. Annenin kariyer planının olması çocuğuna olan ilgisini ne yönde etkiler? İkisinin bir arada sağlıklı bir şekilde yürütülmesi olanaksız mıdır?

        Çalışan bir anne, pedagojik olarak belli düzeyde bilgi sahibi olmalıdır. Çocuğunun gelişim dönemlerinde, duygusal ihtiyaçlarını gözlemleyebilmelidir. Bebeği ile en az ne kadar birlikte kalması gerektiğini, "Bakıcı mı kreş mi?" ya da "Bakıcı bir akraba mı olmalı?"gibi soruların cevaplarını bilmelidir. Bunun yanı sıra, bebeğini bakıcıya bırakma süreci nasıl işlemeli, bebeğin bakıcıya bağlanması sağlanmalı mı, duygusal ihtiyaçları mı yoksa fizyolojik ihtiyaçlar mı bakıcı tarafından karşılanmalı... Bütün bunların cevabını bilerek hareket eden bir anne, çalışıyor da olsa kariyer yapıyor da olsa bebeğine çok fazla zarar vermez. Ancak bir annenin, çalışmadığı halde çocuğu ile bir bağı yoksa, bu anne daha ciddi risktedir. Çalışmak değildir asıl sorun, çalışıyor olduğu halde sürecin nasıl işleyeceği hakkında bilgi sahibi olunmamasıdır.

        İşi nedeniyle annesinden erken ayrılan çocuklarda "ihmal edilmiş çocuk sendromu" çıkma ihtimali olduğundan da bahsediyorsunuz kitabınızda. Nedir ihmal edilmiş çocuk sendromu? Böyle bir durumda ne yapılması gerekir?

        Anne ve çocuk arasındaki bağlanma, çocuğun "duygusal ve fiziksel" ihtiyaçları karşılandıkça oluşur. Örneğin; bir bebek acıkır, acıkınca korkar. Çünkü o henüz acıkma hissinin ne olduğunu bilmez, ancak midesinde bir yanma, acı duyduğu için korkar ve ağlama tepkisi verir. Annesi bebeği emzirdiğinde, bebeğin acısı dindiği için rahatlar. Bu rahatlama halinde kendisinin yanında bulunun kişi annesi olduğu için çoğu defa, çocuk annesi ile bağlanır. Çocukluk çağının bütün ihtiyaçlarını böyle değerlendirebiliriz. İhtiyaç oluşuyor, giderildikçe bağlanma gerçekleşiyor. Çalışan bir anne için durum farklı değildir, çocuk anneden ihtiyaç giderdikçe anneye yakınlaşır, bağlanır. Bağlanma problemi olan çocuklarda, genellikle annelerin hırçın olduğu görülmektedir.

        0-4 YAŞ DÖNEMİNE DİKKAT!

        0-4 yaş çocukluk dönemi kitapta çok fazla üzerinde durulan konularda biri. Bu dönemin çocuk gelişimi ve anne-çocuk iletişimi için önemi nedir?

        Bu dönem, çocuğun ruhsal yapılanma dönemi. Bir çocuğun 0-4 yaş dönemi olumlu geçti ise –ki biz burada olumlu geçmeyi, anneye güvenli bağlanabildiyse diye tarif ediyoruz– çocuğun gelecek yaşamı ruhsal olarak daha sağlıklı geçecektir. Yetişkinlerde karşılaşılan anormal davranışlar ve kişilik bozukluklarının birçoğu çocukluk çağında alınan yaraların sonucudur. Bu dönemde çocuk ile anne arasında bir "bağlanma" gerçekleşir -ki bu, gelecek yıllarda anne ile çocuk arasındaki duygusal ilişkinin zeminini oluşturur. Bir çocuk annesi ile bağlanamadıysa yaşam ile de bağlanamaz. Bilimsel çalışmalar, annesi ile bağlanma problemi olan kişilerin eşleri ile de bağlanmakta zorluk çektiğini de gösteriyor.

        Bazı anneler, kendilerini daha fazla zorlayacağını düşündüğü için ikinci çocuğu düşünmediğini söyleyebiliyor. Ancak ilginç olarak kitapta, tek çocuk yetiştirmenin birden fazla çocuk yetiştirmekten daha zor olduğu belirtiliyor. Tek çocuk sahibi olmanın, birden fazla çocuk sahibi olmaktan daha zor olması durumunu biraz anlatabilir misiniz?

        İlk çocukta zorluklarla karşılaşan annelerde, ikinci çocuk sahibi olmaktan çekindiklerini gözlemliyoruz. Halbuki en zor çocuk, tek çocuktur. Zira o çocuğun hem annesi hem arkadaşı hem kardeşi olmak zorundadır anne-babalar... Çocuğun bu beklentilerini karşılayamamak gerginlik oluşturur.

        Kitap, aslında anneliği anlatsa da babanın rolünün de dahil olduğu bölümleri içeriyor. Peki, "Annelik Sanatı"na babanın katkısı nedir?

        Bir anneni, annelik sanatını gerçekleştirebilmesi için eşinin duygusal desteğine ihtiyacı vardır. Sevgi dolu bir eşi olan annenin annelik yeteneği ile, sevimsiz durmayı bir marifet zanneden bir eşi olan annenin çocuğunun duygusal gelişimini sürdürmesi bir değildir. Duyarlı bir baba, eşinin bebekle bağlanma sürecini sağlıklı götürebilmesi için dikkat dağıtıcı işleri kendisi üstlenebilir. Anne yorulduğunda çocukla vakit geçirmekten tutun, annenin birçok işine destek olmalıdır. Evin dağınıklığını toparlanması, yemeğin yapılması, günlük ihtiyaçların karşılanmasında eşine destek olmalıdır. Unutmamak gerekir ki eş, eşi ya terapi eder ya da terapiye muhtaç eder.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ