Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Spor Futbol Milli Takım İzlanda-Türkiye maçı yazar yorumları - Futbol Haberleri

        GÖKHAN ZAN

        BÖYLE OLMAMALIYDI

        Fatih Hoca’nın oyuncularını sahaya 4-6-0 gibi bir dizilişle çıkarması, santrforsuz düzeni tercih etmesi bir başlangıç riski miydi? Kadrolar açıklandığında çok soru dolaştı kafalarda. Hava toplarında iyi olduğunu bildiğimiz İzlanda önünde santrforsuz bir kadro sıkıntı yaşayacak mıydı?

        Terim belki de hızlı ve çabuk oyuncularla rakibin fizik ve boy avantajını kırmak istedi. Belki de rakibin ağır stoperlerinin arkasına atılacak toplarla buluşacak hızlı oyuncularımızla gol bulup rakibi bozmayı düşündü... Fatih Hoca rakibi 6 orta saha oyuncusu ile karşılayıp, onlara geniş alan bırakmadan kazanılacak toplarla ileriye çıkıp cezayı kesmek istedi. İlk yarıda bunu ancak bir kez başarabildik. Genelde savunmadan top çıkarmakta zorlandık. Aslında oyuna dengeli başlamıştık. Ama bunu sürdüremedik. Orta sahadaki oyuncularımızın uyumsuzluğu göze çarptı. Ancak yine de skor avantajını elimizde tutuyorduk ki iki beklenmedik ve de bu seviyedeki oyunculara yakışmayan hatalar bir anda bizi 2-0 geriye düşürdü.

        Ukrayna maçında gereksiz penaltı yaratan Ömer Toprak bu kez de rakibine basması gerektiği pozisyonda arkasını döndü. Bundesliga’da, Şampiyonlar Ligi’nde oynayan bir oyuncunun büyük hatası golle sonuçlandı. Sen orada nasıl sırtını rakibe dönersin Ömer kardeşim? Ardından bu kez Mehmet Topal gibi deneyimli, üst düzey bir oyuncu rahat pozisyonda rakibinden alması gerektiği topta geride kaldı. Rakip de cezayı kesti. Bu seviyede bu tip hatalar yaptığınızda kimse sizi affetmiyor. Nitekim İzlanda da bunu yaptı. Bir anlamda rakibe hazırladığımız tuzağa kendimiz düştük. Bizim yapmayı planladıklarımızı onlar yaptı.

        Takımımız rakip kaleye giderken zorlandı. Oyuncuların kafası karışık gibiydi. Fizikli savunmacılara Emre Mor ve Volkan Şen ile hücum ettik. Caner Erkin savunma yapamadığı kadar hücuma da destek veremedi. Birisi Caner’e, her aldığı topu uzun oynamamasını söylemeli. Bazı oyuncular, kendi takımlarındaki kötü alışkanlıklarını Milli Takım’a taşımamalılar. İleride topu tutacak, saklayarak takımı ileriye taşıyacak fizikli bir futbolcumuz yoktu. Sırtı dönük oynamayı bilen oyuncumuz yoktu. Kısa paslarla iyi çıktık belki ama çıktığımızda ceza alanı içinde çoğalamadık. Fatih Hoca’nın zorunlu Tolga ve Cenk Tosun hamleleri de tabloyu değiştirmeye yetmedi. Skor dezavantajının yarattığı çöküş maçın geneline yayıldı ne yazık ki etkisiz kaldık, teslim olduk. Ancak önümüzde daha çok maç var. Genç ve yeni bir kadroyla zorlu bir yolda yürüyoruz. Ama bir an önce hatalarımızı görmeli ve azaltmalıyız.

        GEREKSİZ KARTLAR

        Hakemle konuşmayı, itiraz etmeyi kesmeliyiz. Dün gece, önce Volkan, sonra Emre boş yere kart gördüler. Emre cezalı duruma düştü. Amaçsız, gereksiz ve yanlış.

        ALİ GÜLTİKEN

        SİSTEM, FELSEFE VE İSTİKRAR

        Milli takımlar, sistem ve ekolün merkezleridir. Yolu da istikrardan geçer. Dün akşam bu tarife çok uyan İzlanda ile oynadık. Son 3 yıldır aynı futbol ekolüyle, aynı sistemle ve aşağı yukarı da aynı 16 oyuncu ile oynayan bir takımla mücadele ettik. Dünya çapında çok büyük yıldızı olmayan ama takım halinde büyük işler başarabilen bir takım. Bize yine önemli futbol dersleri verdiler. Herkesin bildiği ama bir türlü görmek istemediğimiz, çözümleri bilinmezlerde ve sanki dünyanın en büyük sırrıymış gibi başka şeylerde arayan futbol yürüyüşümüze, bazı şeyleri açık seçik anlattılar.

        Bu kadar istikrar, sistem ve olgunluk yaşayan bir takıma karşı biz hala yeni arayışlar, yeni sistemler, yeni oyuncular ve yeni felsefelerle zaman kaybetmeye devam ediyoruz. Her milli takım kampında ortaya çıkan yeni oyuncu isimleri, her maçta denenmeye çalışılan farklı oyun düzenleri ve maceralar yine karşılığını bulamadı. 3 senede 80’in üzerinde oyuncuyu Milli Takım 11’inde denedik, görünen o ki; bu felsefe ile hala da denemeye devam edeceğiz. Kulübede, sahanın içindekinden daha fazla stoperimiz var ama Mehmet Topal ile oynamaya devam ediyoruz. Santrforlarımız var, forvetsiz oynamaya çalışıyoruz. Orta alan oyuncularımız var, stoperlerden bu bölgeye devşirmeye çalışıyoruz. Aslında olanlarımızı kullanmak yerine, olabilme ihtimalleri üzerinden macera arıyoruz. Sonuç, dün akşam için de kötüydü. Yalnızca skor açısından değil, oyun açısından, felsefe açısından, düzen açısından hayal kırıklığıydı. Daha da kötüsü inanmayan, durumu kabul eden, olayların yıprattığı bir ruh haliyle sahada yer alan bir Milli Takım’ı izledik. Rakibin oyun prensiplerinin hiçbirine cevap veremeyen bir şekilde çırpındık.

        Bu tür bir rakibe karşı oynamanın olmazsa olmazı, topa sahip olup tempoyu kontrol etmekten geçer. Daha da ötesi sürekli uzun ve yüksek toplarla oynayıp 2. toplar üzerinden oyunu devam ettiren bir takıma karşı bunlara sahip olmanız gerekir. Ki düşündüğünüz hamleleri yapabilesiniz. Ne pas olarak oyunu kontrol edebildik ne düşen ikinci topları alabildik ne de etkili pozisyonlar üretebildik. Rakibin oyun temposuna müsaade ettiği son 15 dakikaya dek görünmedik.

        Başta dediğimiz gibi milli takımlar sistem ve istikrardan geçer. Lider oyuncunuzun olmadığı, oyunu kontrol edebilecek ve yönlendirecek ayaklarınızın olmadığı yerlerde dün akşamki gibi bir şeyler yapar gibi görünüp oyun akışı içerisinde kaybolursunuz. Ve kaybolduk.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ