Hagi derbi öncesi açıklamalarda bulundu

Türkiye'deki teknik direktörlük kariyeri, futbolculuk kariyeri kadar parlak olmadı belki Hagi'nin. Rumen efsaneye Galatasaray'dan bu yana hayatında nelerin değiştiğini soruldu...

"Artık çok daha zenginim. Zenginlik derken, hem tecrübe anlamında zenginim, hem de artık yüzlerce çocuğum var. Hagi Akademi'de futbol oynamayı öğrenen çocuklar. Başlangıçta bu futbol okulunun sadece sahibiydim ama sonra burada hocalık da yaptım. Daha sonra, Romanya 1. Ligi'nde oynayan Viitorul'un teknik direktörlüğünü yapmaya başladım."

"Bu takımla bu sezon Avrupa Ligi'ne katılma hakkı elde ettik. Galatasaray'dan ayrıldığımdan bu yana çok fazla şey öğrendim. Artık büyük işler başarmaya ve kupalar kazanmaya hazır olduğumu söyleyebilirim. Galatasaray'a imza attığım andaki hislerime şu an da sahibim. Kazanmak istiyorum."

Kazanma arzusu, Hagi'yi en iyi tanımlayan şeylerden biri. Peki bu arzuyla geçip giden yıllardan en çok hangisinin daha iyi olduğunu düşünüyor?

"Bu soruya yanıt vermek benim için zor. Steaua Bükreş ile 1988-89 sezonunda çok başarılı bir dönem geçirdim. Şampiyonlar Ligi finalinde Milan'a karşı oynamıştık. Real Madrid'deki ikinci yılım da iyiydi. Galatasaray'da da birbirinden güzel 5 yıl geçirdim ama Türkiye ligini, Türkiye kupasını, UEFA Kupası'nı ve UEFA Süper Kupa'yı kazandığımız 2000 sezonu bambaşkaydı."

"Kariyerimi ikiye ayırıyorum: Kulüp takımlarındaki kariyerim ve milli takım kariyerim. Romanya formasını 18 yıl boyunca giydim - yani tüm futbol kariyerim boyunca. Milli formayla en iyi anımı, 1994'te yaşadım. Dünya Kupası çeyrek finalinde İsveç'e penaltı atışlarıyla elenmiştik."

"Ülkemize döndüğümüzde birçok insan beni turnuvanın en iyi oyuncusu ilan etmişti. Kolombiya ve Arjantin'e muhteşem goller atmıştım. Yarı finale ya da finale çıkamadığımız için, turnuvanın oyuncuları sıralamasında üçe - dörde düşmüştüm."

Galatasaray'ın 2000 yılında elde ettiği başarıya az da olsa yaklaştığımız zamanlar oldu. Hem Galatasaray, hem de Fenerbahçe Devler Ligi'nde çeyrek finale kadar yükseldiler ama bir sonraki aşamaya geçemediler. Avrupa Ligi'nde Fenerbahçe finali sadece bir maçla kaçırdı. Bu yıl grup aşamasında yenilgisiz olan Beşiktaş'tan, elverişli bir kuranın da yardımıyla, sürpriz bir başarı bekleyenler de yok değil.

Peki 2000 yılında Türk futbolu adına gerçekleşen masal gibi başarının, tekrar etmesi imkansız mı? Hagi'nin cevabı biraz esprili: "Türk futbolunun muazzam bir potansiyeli var. Elbette, kulüp düzeyinde bir Avrupa kupası zaferini yeniden yaşayabilirsiniz... Benim çalıştıracağım bir takımla! (Gülüyor)"

Hagi, 2004-05 ve 2010-11 sezonlarında Galatasaray'ı çalıştırdı ama iki deneyimi de mutlu bir sonla neticelenmedi. Sarı kırmızılı ekipte üçüncü bir şansa sahip olmak ister mi? Bu soruya temkinli bir yanıt veriyor.

"Bu işe kendimi öneremem, 'Evet, Galatasaray' diyemem. Ama bir gün Türkiye'ye dönmek istiyorum. Bugün antrenör olarak hissettiğim şeyle, Galatasaray'a imza attığımda hissetiğim şeyin aynı olduğunu söyledim: Kazanma arzusu."

"Ben bu tip durumlarda kendi ismimi ön plana atan biri değilim ama Türk futbolunun potansiyeli ve statlardaki sıradışı atmosfer nedeniyle bir gün orada yeniden çalışmak istiyorum. Daha önce, Galatasaray idarecilerinden biri 'Hagi yarı Rumen, yarı Türk' demişti."

1999 yılında, bir TSYD Kupası maçında, Rüştü Reçber'in koruduğu kaleye gönderdiği müthiş frikik golünü hatırlıyor mu?

"Evet, o golü hatırlıyorum. Sağ taraftan kullandığım bir frikik atışıydı, üst köşeye göndermiştim. Önemli bir goldü çünkü hem Fenerbahçe'ye karşı atılmıştı, hem de Rüştü Reçber gibi harika bir kaleciye karşı atılmıştı. Eğer bu golü siz de şu an hatırlıyorsanız, demek ki unutulmaz bir gol olmuş. Benim en büyük özelliklerimden biri de bunlardı değil mi? Harika goller."

Galatasaraylı oyuncuları, her zaman olduğu gibi, Kadıköy'de çok zorlu bir atmosfer bekliyor. Hagi'ye bu deplasmanda oynamanın nasıl bir duygu olduğu soruluyor:

"Korkunç bir atmosfer. Bu saldırgan atmosfer beni motive ederdi. Türk stadyumlarındaki atmosferler eşsiz oluyor. Buna benzer bir şeyi sadece Arjantin'de gördüm. Yani, Arjantin'de maçları yerinde izlemedim ama TV'den gördüğüm kadarıyla böyle. Stadyum atmosferleri beni hep motive etmiştir, öyle zamanlarda tribüne gelenler için sahaya her şeyimi koyduğumu hissederdim."

Kötü geçirdiği 2015-16 sezonunun ardından bu yıl daha iyi bir görüntü ortaya koyan Galatasaray'ı takip edebiliyor mu? Hagi bu soruya dürüst bir yanıt veriyor:

"Pek boş vaktim olduğunu söyleyemem. Viitorul'u çalıştırıyorum, futbol okulumdaki işlerle uğraşıyorum, genç ve çocuk düzeyindeki takımlarla ilgileniyorum. Galatasaray'ın gösterdiği gelişimi de izliyorum ama kulübün şu anki durumuyla ilgili bir otorite yorumu yapabilmem çok zor."

Fenerbahçe efsanesi Alex de Souza, Türkiye'de futbol oynadığı dönem boyunca Gheorghe Hagi ile karşılaştırıldı.

Bazı Fenerbahçeliler, Brezilyalı efsanelerinin, rakiplerinin Rumen efsanesinden daha istikrarlı olduğuna vurgu yapsalar da, Alex, Hagi'nin kendisinden daha iyi bir futbolcu olduğunu söyledi. Bu sözler, Hagi'yi gururlandırıyor.

"Ooo, Alex! Güzel sözleri için teşekkürler. Ben de onun harika bir oyuncu olduğunu düşünüyorum. Çok zeki bir futbolcuydu, sahada olup bitenleri çok iyi okuyabiliyordu. Fizik kapasite anlamında, tıpkı benim gibi, çok etkileyici olmasa da arkasında çok önemli hatıralar bıraktı."

"Hangimizin daha iyi olduğunu söyleyemem çünkü sahada hiç karşılaşmadık. Açıkçası bu konuda pek de objektif olamam zaten, değil mi?"

Hazır derbi günü yaklaşmışken, İstanbul'un diğer yakasında kendisini en çok zorlayan ismin kim olduğu soruluyor.

"Fenerbahçe maçlarında en çok zorlandığım rakip oyuncu Samuel Johnson'dı. Ganalı bir orta saha oyuncusu. Onu çalımlamak hep çok zordu."

Bir dönem Fenerbahçe formasını terleten Jay-Jay Okocha'yı da unutmuyor Rumen teknik adam: "Jay-Jay Okocha'yı çok beğeniyordum. Çok klas bir oyuncuydu, onu izlemesi bir zevkti. Evet, belki bazen maç esnasında tamamen konsantre olmuyordu ama her daim çok değerli bir oyuncuydu."

Hem Real Madrid hem de Barcelona'da forma giyme onuruna sahip sayılı oyunculardan Hagi. Peki şu an bu iki takımdan hangisini daha çok beğeniyor?

"Bu soruya yanıt veremem çünkü iki takımda da oynadım! (Gülüyor) Hem Barcelona hem de Real Madrid formasını giymiş olmaktan dolayı gururluyum. İki takımda da oynayan az sayıda oyuncudan biriyim. Real temel olarak bireysel yeteneğe önem veriyor, Barcelona'da ise takım kimliği daha önemli. Bu noktadan baktığımızda, Barcelona'nın oyun felsefesini daha fazla beğeniyorum."

24 Mart 2016'da yaşama gözlerini yuman futbol efsanesi Johan Cruyff'un Hagi üzerindeki etkisi büyük olmuş. Hollandalı'dan büyük bir saygı ile bahsediyor.

"Gençken, Ajax'a hayrandım. Herkes onlar hakkında konuşuyordu. Total Futbol'u tam anlamıyla ortaya koyan bir takımdı. Total Futbol'un ne demek olduğunu bana öğreten isim, Barcelona'dayken Johan Cruyff oldu. Bir bütün halinde nasıl hücum ediliyor, nasıl savunuluyor..."

"Cruyff'la ilk görüşmemi telefon üzerinden yaptım. 1994 yılının yaz dönemiydi. Beni aradı ve bana Barcelona'ya gelmemi söyledi. Büyülü bir andı. Johan Cruyff sizi arıyor ve sizi transfer etmek istediğini söylüyor!"

Şu an hangi takımın kendisine daha uygun olduğuna yönelik soruya verdiği yanıt da yine Cruyff üzerinden şekilleniyor:

"Hangi takımda oynama fırsatı önüme çıktıysa orada oynadım ve gittiğim her kulübe de uyum sağladım. Şu anki takımlar arasından hangisi bana en çok uyardı, bunu söylemem zor. Gelmiş geçmiş en iyi kulüplerden ikisinde, Real ve Barça'da oynadım. Böyle bir şey mümkün olsaydı eğer, Cruyff'un Ajax'ında oynamak isterdim."

Lionel Messi mi, Cristiano Ronaldo mu? En azından, 2016 yılında hangisi daha iyiydi?

"Bence 2016 yılının en iyi oyuncusu Cristiano Ronaldo'ydu. Çünkü Portekiz formasıyla Avrupa Şampiyonası zaferi yaşadı. Real Madrid'le Şampiyonlar Ligi zaferine ulaşması da var. Ama özellikle ülkesinin Avrupa şampiyonluğuna sunduğu katkıdan dolayı yılın en iyisi Cristiano olmalı."

Kurduğu futbol akademisiyle gençlere örnek olan Gheorghe Hagi'nin futbolcu yetiştirmek konusundaki hedefleri de, kazanma arzusu kadar yoğun.

"Hagi Akademisi son yıllarda çok büyük bir gelişim ortaya koydu. 5000 kişilik kapasiteye sahip bir stadımız ve birçok antrenman tesisimiz var. A takım Avrupa Ligi'nde boy gösterdi ve bu oyuncuların yüzde 70'i akademiden yetişti. Romanya'nın genç düzeydeki milli takım kadrolarının yüzde 30 ila 50'lik kısmı bizim akademimizin oyuncularından oluşuyor."

"Romanya A Milli Takımı'nın son iki maçında, akademimizden dört oyuncu vardı: Razvan Marin, Benzer, Nedelcu ve Tiru. Razvan ve Benzer, Polonya maçına ilk 11'de başladılar. Akademimizin amacı, en üst kaliteye sahip oyuncular yetiştirmek."

Son olarak, Fiorentina'yla artık Serie A tecrübesi de edinen oğlu Ianis onu geçebilecek mi? Oğluna güveniyor:

"Ianis'in iyi bir kariyeri olacak. Futbolu çok seviyor. Çok hızlı bir oyuncu. Hangi seviyeye çıkabilir? Umarım Tanrı ona benden daha iyi olması konusunda yardımcı olur. O ideal bir 10 numara. Topla birlikte çok iyi ve iki ayağını da kullanabiliyor."