Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        LİGİN 21 haftasında 51 puan toplamışsınız. Maç başına 2.42 puanlık ortalama tutturmuşsunuz. 21 maçta 48 kez rakip fileleri bulmuşsunuz. Gol ortalamanız da harika. Herhangi bir sezonda en yakın rakibinizin açık ara önünde liderlikte oturmanız işten bile değil. Ama son aldığınız yenilgiyle bırakın liderliği şampiyonluk umutlarını da çöpe atıyorsunuz.

        Üstte yazdıklarım tanıdık geldi mi? İspanya’nın iki büyüğünden Real Madrid’in bu sezonki durumunu özetledim aslında. Eylül ayından beri genelde rakiplerini sürklase eden, bilhassa ligin ilk üç ayında bol bol gol atan Real’liler önceki akşam Osasuna deplasmanındaki yenilgiyle tam bir umutsuzluk kuyusuna düştüler.

        Maçın son dakikalarında ve bitiş düdüğünden sonra Real’li futbolcuların yüz ifadeleri aslında içine düştükleri çaresizliği çok iyi özetliyor. Başta Ronaldo, tüm oyuncuların yüzünde “Bu sezon da gitti. Yine beceremedik. Artık gelecek sezona bakalım,” ifadesi var. Geçen hafta sonu lider Barcelona ile farkın 7 puana çıkması işin tuzu biberi oldu. 17 Nisan’da Madrid’de oynanması planlanan Barcelona maçı bile onları pek umutlandıramıyor.

        Real Madrid’in bir şanssızlığı futbol tarihinin en iyi takımlarından birine karşı mücadele etmesi. Barcelona takımını bugün tam anlamıyla, hele üst üste birkaç maçta durdurabilecek takım yeryüzünden yok.

        Ama Real’in bir sorunu daha var: Bu, aslında Türkiye’deki 3 büyüklerin de yaşadığı bir sorun. Real Madrid, tarihi büyüklüğü, bol kupalı geçmişi, geniş taraftar kitlesi yüzünden sürekli başarıya endeksli bir kulüp. En ufak başarısızlığa, örneğin bir geçiş sezonuna dahi tahammülleri yok. Daima, “Bu kadar yıldızı kadroya doldurduk. Bu kadar para harcadık. Kupaları alırız.” anlayışı hakim.

        Real Madrid’in kurum olarak algılamakta zorlandığı durum ise dünya futbolunun bugünki haliyle doğrudan alakalı. Geçen Dünya Kupası’nda da izlediğimiz üzere takım oyunu zirve yaptı, bireysel yıldızlar ancak takım disiplinen bağlı kalarak kendilerini gösterebiliyor. Ta 1950’li yıllarda, Di Stefano, Kopa, Puskas’lı dönemde yıldız kültürünü benimseyen Real Madrid ise bu takım oyununa uymakta zorlanıyor. Son altı sezonda Şampiyonlar Ligi’nde hep ikinci turda elenmelerinde de bunun payı çok büyük. Halbuki, takımın başında dünyanın en iyi taktisyenlerinden Jose Mourinho var. Ona iki sezon takımı dönüştürme fırsatı verseler Barcelona ile baş edebilecek bir takım ortaya çıkaracak.

        Muhtemelen, Real Madrid’in yıldız merkezli kültürü bu sabrı göstermeyecek. Gelecek yaz yeni bir transfer harekatı başlayacak. Kim bilir, belki Mourinho bile daha huzurlu çalışabileceği bir denize yelken açacak.

        Diğer Yazılar