Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Tesadüflerin insan hayatı üzerinde çok önemli rol oynadığını beynine kazıyarak ideallerinin peşinden koşan ve onların gerçekleşmesi için ruhunu oyunculuğa satan çok az sayıda aktris var. Onlardan bir tanesi de hiç süphesiz Naomi Watts… Yere bakan yürek yakan Naomi Watts, güzel bakışlarıyla ve güler yüzüyle, karşısındaki insanı etkilemeyi başaran nev-i şahsına münhasır bir oyuncu… Billur kadar parlak, şaşırtıcı ve dingin bir karakter yapısına sahip Naomi Watts, ağlama ve sevişme sahneleriyle seyirciyi tahrik etme konusunda oldukça yetenekli. Sıradışı karakterleri canlandırmayı seven oyuncu, zorlukların üstesinden gelmeyi başardığı için Hollywood’un en sevilen aktrisleri arasına girmekte gecikmedi.

        Distopik filmler arasında, kendine başköşede yer edinen “Divergent” (Uyumsuz), 18 Nisan 2014 tarihinde vizyona girmişti. 20 Mart’ta vizyona girecek olan romanın devamı “İnsurgent” (Kuralsız) tıpkı “Alacakaranlık Efsanesi Şafak Vakti”nde olduğu gibi iki bölüm halinde beyazperdede gösterilecek. Eğer filmin gişesi iyi olursa üçüncü ve dördüncüsünün çekilmesi muhtemel. Tabi bunu ikinci filmin izlenme oranları belirleyecek. İkinci film bize şunu anlatıyor: “Tek bir seçim fedakârlık gerektirir. Tek bir fedakârlık kayıp getirir. Tek bir kayıp sorumluluk haline gelir. Tek bir sorumluluk savaş demektir Tek bir seçim seni yok edebilir”.

        FİLM, ROMANI GİBİ OLABİLECEK Mİ?

        Romanın konusuna gelince: Her seçimin bir sonucu olduğunu ve başkarakter Tris’in sevdiklerini ve kendini, içinde bulunduğu durumdan kurtarması gerektiğini anlatıyor. Tris bu serüvende; üzüntü, fedakârlık, kimlik, bağlılık, kurallar ve aşkla ilgili sorunlarla mücadele ediyor. Bu sefer Tris’i ve çevresini büyük bir savaş bekliyor. Herkes bir taraf seçmek zorunda… Geri dönüşü olmayan bir yola giren Tris, zafer getireceğini düşündüğü seçimi sorgulamaya başlıyor, çünkü o seçim Tris’in yaşantısını tamamen tersine çevirebilir.

        Bakalım romandakiler aynen perdeye çengellenecek mi? İlk filmin finalinde aşınmaya başlayan hiyerarşik yapılanmanın, parçalanıp tuzla buz oluşunu izleyeceğiz.Aktivist yapısıyla dikkat çeken Tris’in bu seferki görevi bazı kilit noktaları çözmek olacak.

        Bu ikinci filmde bazı yenilikler var, o yenliklerden biri Naomi Watts’ın Evelyn karakteriyle hikâyede yer alıyor oluşu. Biz de bunu fırsat bilerek Naomi Watts’ın oyunculuk kariyerini değerlendirelim istedik.

        NAOMI WATTS’IN YAŞAMI

        David Lynch’in “Mulholland Drive” (Mulholland Çıkmazı) filmiyle kendini gösteren ve çıkış yapan Naomi Watts son oynadığı “St.Vincent” filmindeki fahişe rolüyle birkaç tık daha öteye giderek farklı ve zor rollerin üstesinden geldiğini bu şekilde göstermiş oldu. Zaten böyle bir performans göstermesini bekliyorduk. Watts’ın hayatına şöyle bir kısa giriş yapalım:

        İngiltere doğumlu Naomi Watts’ın en önemli başarısı Akademi Ödülü'neOscarlı yönetmen Alejandro González Iñárritu’nun “21 Grams”filmindeki rolüyle ‘En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu’ dalında aday gösterilmiş oluşu… Hayatı hem İngiltere’de, hem de Avusturalya’da geçen oyuncu, kendini şu şekilde ifade ediyor: "Düşündüğümde kendimiBritanyalıhissediyorum veBirleşik Krallık'ta çok güzel anılarım var, 14 yaşımdaykenİngiltere'den hiç ayrılmak istememiştim."

        İngiltere’den ayrıldıktan sonra Avusturalya’ya yerleşen Watts, bu ülkenin vatandaşı olur ve çeşitli televizyon dizileri ile kariyerine başlar. 1991 yılı yapımı bir Avustralya filmi olan“Flirting“de oynadıktan sonra 1995 yapımı“Tank Girl”filmi ile perdede boy gösterir. Daha sonra ikinci sınıf Hollywood filmleri olan“Children of the Corn IV: The Gathering” (Mısır Çocukları 4) ve“Dangerous Beauty”(Tehlikeli Güzelli) filmlerinde yer alır.

        Yukarıdaki paragrafta ta söylediğimiz üzere, Naomi Watts’ı sevmemizi sağlayan “Mulholland Drive”daki marjinal ve gizemli kadın rolüdür. Watts bunun üzerine Cannes Film Festivali'nden karışık eleştiriler alır. ‘En İyi Kadın Oyuncu’ dalında Ulusal Film Eleştirmenleri Derneği Ödülü’nü (National Society of Film Critics Award) ve ‘Yılın En İyi Çıkış Yapan Oyuncusu’ dalında ise ‘National Board of Review Ödülü’nü kazanan Watts, 2001 yılından itibaren büyük bütçeli Hollywood filmlerinde rol almaya başlar. Bu da yeteneğini ortaya koyması için güzel bir fırsat olur.

        HEM TEMSİLCİ, HEM OYUNCU

        Bunların yanı sıra, yardımsever oluşuyla da tanınan Watts’ın Birleşmiş Milletler HIV/AIDS için hazırlanan programın özel temsilcisi seçilmesi, kendisinin hümanist tarafını ortaya çıkarmasına vesile olur. Erken yaşta babasını kaybeden Watts’ın güçlü duruşu ölümle çok küçük yaşta tanışmasıyla başlamıştır aslında… Bu yüzden hayatı olduğu gibi kabul eder ve sakinliğini korur. Cüretkar ve delici bakışlara sahip Watts, konsantrasyon konusunda sıkıntı yaşamadığı için, kendini sinema filmlerine adar, oynadığı rollerle bütünleşen Watts ikna gücü kuvvetli olan nadir oyunculardandır. Asaletli ve zarif oluşu da cabası!

        Watts’ın filmografisine göz attığımızda; ticari açıdan en çok başarılı olan filmi “Yüzüklerin Efendisi” serisiyle nam salan Peter Jackson’ın filmi “King Kong”dur. Filmin dünya çapında 550 milyon hasılat elde etmesi Watts için çok iyi bir dönüm noktasıdır. Çünkü film hakkında bayağı konuşulmuştu.

        “King Kong” haricinde Watts’ın önemli filmlerinden biri ise “Ring” (Halka) dır. Korku filmleri arasında kült olma statüsüne erişen “Ring”, Watts’ın kariyerindeki en önemli gelişmedir. Watts’ın tavan yapan çok filmi vardır, ama Michael Haneke’nin “Funny Games” (Ölümcül Oyunlar)’ filminin yeri ayrıdır, sebebi de Watts’ın rol için biçilmiş kaftan oluşudur. David Cronerberg’in yönettiği “Eastern Promises” (Şark Vaatleri) ‘de Ana adlı Rus karakterine bürünen oyuncu yönetmen David Cronenberg ile çalışma şansını da bu şekilde elde etmiş olur. Dahası, Edward Norton ile kamera karşısına geçen Naomi Watts, “Painted Veil” (Duvak) filminde adı aşk dedikodularına karıştığı rol arkadaşı Liev Schreiber ile görüşmeye başladıktan kısa bir süre sonra nişanlandıkları haberi sinema dünyasına bomba gibi düşer. Böylece Watts hakkında daha çok bilgiye sahip olmuş oluruz.

        BABASI PINK FLOYD’UN MENAJERLİĞİNİ YAPMIŞ

        Genel itibariyle; bağımsız festival filmleri ile A ve B tipi filmlerde oynayan Watts, hiçbir zaman popüler ve dev bütçeli filmlerin büyüsüne kapılmamıştır. Onun için önemli olan kendini rahat hissedebileceği filmlerdir. Gittiği deneme çekimlerinin birinde Nicole Kidman ile karşılaşan Naomi Watts, küçüklüğünden beri idealinin oyunculuk olduğunu dile getirerek, çekimlerde adeta bir yıldız gibi parlar. Watts’ı nasıl tanımlarsınız sorusuna vereceğimiz yanıtı eminiz ki çok merak ediyorsunuz. Watts kendi halinde mülayim, güleryüzlü, mütevazı, değişik, kibar ve göz kamaştıran bir oyuncu. Hatta spiritüel olaylara ilgi duyan ve sağlıklı beslenen Watts Budizm ile olan güçlü bağını da hiç çekinmeden itiraf ediyor. Peki, Watts’ın vejetaryan olduğunu biliyor muydunuz? Watts hakkında ufak bir ayrıntıdan daha bahsedelim. Babası Peter Watts zamanında Pink Floyd grubunun menajerliğini yapmış.

        Netice itibariyle; Watts büyüsüne kendisini kaptırarak, mekânın içindeki olayları, olayların içindeki mekânları ve bu mekânlara hâkim olan duyguların dışavurumunu o kadar anlamlı kılıyor ki, adeta ruhunu katıyor oyunlarına. Başka bir okumayla gerçek oyunculuğun tadına varmamızı sağlayan ve yapaylıktan uzaklarda dans ederek, sanatının ehli olduğunu beyazperdeye yaftalıyor. Kendisini her şekilde kanıtlama fırsatına erişmiş olan güzel oyuncu, gerek yardımcı rollerde gerekse başrolde oynamış, güzelliğiyle ve yeteneğiyle tüm sinema kapılarını ardına kadar açmış ve iki kere de prodüktörlük yapmıştır. Bunlar: “Don’t Live Here Anymore” ve “Ellie Parker”dır. Son olarak oynadığı “Birdman” filmi ile Oscar havası alan Watts, hem filmin zaferini, hem de kendi başarısını kutladı. Şimdilerde bağımsız yönetmen Gus Van Sant’ın “The Sea Of Trees” filminin çekimlerini tamamlayan Watts, “Three Generations” ve “Demolition” filmlerinin post prodüksiyon aşamasının bitmesini bekliyor. Daha yolda birkaç film daha var. Öyle görünüyor ki, bu ve önümüzdeki yıl Watts bizi çok sevindirecek.

        Diğer Yazılar