Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Şu ara yaşadığımız onca sıkıntıdan sonra gülmeye ihtiyacımız var, hem de saatlerce! Jim Carrey gibi bir oyuncu ile kahkaha atmamak mümkün mü? Komedinin kralı olan Jim Carrey “Salak ile Avanak” filmiyle yeniden beyazperdeye döndü. Hepimizin severek izlediği “Salak ile Avanak” bu kez 20 yıl sonrasında yaşanan olayları perdeye aktarıyor. Bazı ufak tefek farklılıklar mevcut, ama hemen hemen, her detay aynı. Peki, ya “Horrible Bosses 2” için ne söyleyeceksiniz? Keşke çekilmeseydi diyoruz, çünkü esprilerde büyük bir düşüş var, hikâye de ona keza… Özellikle komedide devam filmleri tutmuyor, çünkü ilkinde güzel bir buluş yapan film yapımcıları, ikincisinde esprilere sırtını dayayarak çuvallıyorlar.

        Dumb and Dumber To (Salak ile Avanak Geri Dönüyor) Salaklık yine hat safhada!

        Hiçbir şey eskisinin yerini tutmaz derler. Doğrudur çünkü filmleri çekildikleri dönemin şartlarına göre değerlendirmemiz gerekiyor, eğer filmler çekildikleri dönemde başarılı olurlarsa, onları yeniden beyazperdeye uyarlamak büyük bir hata. Bunu neden yapıyorlar derseniz cevap verelim: Eskiden tutmuş bir projenin günümüzde de tutacağını düşünüyorlar, bu da eski projelerin, orijinalliğinin bozulmasına sebebiyet veriyor. Eski filmlerin yenilenmiş halleri beyazperdede gerçekten hiç hoş durmuyor. Bir de oyunculardan aynı performansı beklediniz mi iyice hayal kırıklığına uğruyorsunuz, oyuncular hem yaşlanıyorlar, hem de artık o rolün içinde düzgün gözükmüyorlar. Keşke eski filmleri hortlatmasalar!

        Nasıl ki dönem değişiyorsa, izleyicilerin beğenileri de değişiyor. Yeni bir buluş bulamayan yapımcılar, bari eski filmleri yeniden beyazperdeye ışınlayalım diyerek, boşluğu doldurmaya çalışıyorlar. Bunlardan bir tanesi de” Dumb and Dumber To” (Salak ile Avanak Geri Dönüyor)…

        Filmin koskoca bir mazisi var, hem de o mazi 20 yıllık! İnsan 20 yılın geçtiğine inanamıyor. Bin bir surat Jim Carrey ile Jeff Daniels’ı tekrardan bir araya getiren film, 20 sene önce yaptıkları salaklıkları hikâyeye akıtmaya çalışıyor, ama şunu unutuyor: o zaman onlar çok gençlerdi, şimdi ise kocaman adamlar. Eski performansları ne yazık ki tutmuyor bu sefer, dolayısıyla her şey aynı diyemiyoruz.

        İki salağın başına gelen maceraları iğneleyici esprilerle çerçeveleyen film, aslında iki salağın sanıldığı kadar saf olmadıklarını, işlerine geldiğinde istediklerini yaptıklarını ve yaptırdıklarını mizah yoluyla anlatıyor. Birbirlerine kazık atmakta üstlerine olmayan iki salak, 20 yıl önce dünyaya çocuk getirdiklerini düşünerek birbirleriyle kavga ediyorlar, hatta çocuk gibi küsüyorlar bile. Filmin en ilginç tarafı; iki salağın iyi niyetli olmayışları… Genelde salak insanlar iyi olurlar, ama bunlar iyi değiller, tam tersine şeytana pabucunu ters giydirirler. Genelde salak olan insanlar toplumda iyi olarak karşılanırlar, ama bazen ummadık taş baş yarar. Çoğu filmde de bu böyledir. Salak oldukları için hassas taraflarını ortaya koyarak, kendilerini bir bakıma sevdirmeyi başarmaları ise onların başarısını gösteriyor. Bazen izlerken şunu düşünüyoruz: Acaba gerçekten salaklar mı, yoksa numara mı yapıyorlar? Zira bazı zamanlar gerçekten akıllı insanlar gibi düşünüyorlar. Örnek: Salaklar hem birbirlerini sevip, hem de birbirlerine sırtlarını dönüyorlar, bunu akıl etmeleri için aptallıklarını kenara koymaları gerekiyor.

        Film geçmişle bağ kurarak, iki salağın geçmişte yaşadıkları olaylardan yola çıkıyor ve o olayların üzerine yeni olaylar ekliyor. Konu itibariyle; filmde herhangi bir düşüş yok ancak esprilerin kalitesi için aynı şeyi söylemek pek mümkün değil. Çişli, osuruklu ve bol küfürlü bir mizah anlayışı yer alıyor. Tam bir kaba komedi örneği! Film kaba komedi türüne hizmet etmesine rağmen, basit bir film olmadığını ve herkesi güldürecek komik sahnelerin var olduğunu kendince ifade etmeye çalışıyor. Jim Carrey gibi bir oyuncudan zaten kötü bir iş çıkmaz. Filmin direğinin Jim Carrey olduğu da açıkça ortada.

        Salak bir karakteri, sevimli bir karaktere dönüştürmekteki yetkinliğini kullanan Carrey, kendisinden nefret etmemize kesinle izin vermiyor, hani derler ya ‘salak ve sevimli’ diye aynen o hesap işte. Zaten Jim Carrey’in yüz ifadesine baktığınız zaman gülesiniz geliyor, onun espri yapmasına bile gerek yok, o bize her şeyi mimikleriyle anlatıyor.

        Sonuç olarak; “Dumb and Dumber To” sıradan şakalara rahatça gülebileceğiniz, kafanızı boşaltabileceğiniz, sadece eğlenmek için izleyebileceğiniz çerez bir film. Karşımızda zor bir hikâye olmadığı için, ekstra bir düşünce gücü harcamanıza da gerek yok. Bazen insanlar böyle filmlere de ihtiyaç duyuyor.

        Horrible Bosses 2 (Patrondan Kurtulma Sanatı 2): Kim takar, kurtul gitsin!

        İlk filmle iyi bir çıkış yakalayan film, zalim ve gıcık patronların nasıl başa bela olduklarını perdeye aktararak, onlardan kurtulmamız gerektiğini anlatıyordu ve bu haliyle de oldukça başarılıydı. Fikir orijinal olduğu için, onu mizahla sarmalayan film, bir hayli güldürüyordu seyirciyi… Kevin Spacey gibi sevilen bir oyuncunun da filmde yer alışı, filme empati ile yaklaşmamıza sebebiyet vermişti. Ama gelin görün ki, ikinci filmde bu yaratıcılıktan eser yok.

        Patronları Kevin Sapacey’i yaptığı haksızlıktan ötürü kodese gönderen Spacey’in eski çalışanları, bu kez ondan kurtulmanın mutluluğuna erişiyorlar. Ama Spacey’den kurtulmak öyle kolay değil. Bu kez ona fazlasıyla ihtiyaçları olacak. Eh ne demişler ‘elindekini kaybetmedenkıymetini bilemezsin’ ya da ‘gelen gideni aratır’. Hakikaten de gelen gideni aratıyor, çünkü para kazanmak için, yeni işe girişen üç yakın arkadaş, yeni patronlarından feci bir kazık yiyorlar, hem de hiç ummadıkları bir şekilde. Oh tam kurtulduk, derken bir de yenisi çıkıyor başlarına. Baş belası patron o kadar çok ki, hangisinden kurtulacaksınız? Devran döndükçe belalardan kurtuluş yok. “Acımayın yoksa acınacak hale gelirsiniz” diye mesaj veren film, intikam entrikalarını filmin tüm karelerine yerleştirerek, kötülük karşılıksız kalmamalıdır esasını temel alıyor. Aslında burada inceden inceden bir atıf var patronlara… Patronların çalışanlarına daha samimi yaklaşmalarını ve sertliklerini kırmalarını ifade ederek, onların konuya daha hassas yaklaşmaları adına böyle bir film yapıldığını düşünüyoruz. Tabi burada önemli olan bunu mizah yoluyla anlatmak…

        Ama filmdeki mizah ilk filme göre biraz seviyesiz. Hikâye de biraz fazla bulamaç gibi… Film sadelikten çıkarak, arap saçına dönmüş sanki. Rehine filmi olmuş dersek pek de haksız çıkmayız, intikam dozunun hararetli bir forma dönüşmesine hiç gerek yoktu.

        Tüm bunları görmezden gelirsek; filmin diğer güzel yanlarını görmüş oluruz. Örneğin çoğu zaman patron olmadan, patronluğun ne kadar zor olduğunu anlayamayız, ama iş başa düşünce onlar gibi davranmaya başlarız. Bu hayatın kuralıdır. Patron olmak istiyorsanız tek çareniz biraz sert gözükmektir, tabi filmdeki patronlar tam çetin cevizler. O kadarı da fazla! İnsan kendi işinin patronu oldu mu, içinde bulunduğu durumu net bir şekilde değerlendirmeye başlıyor. Bu yönüyle film iyi bir yere değiniyor.

        Sonuç olarak; “Horrible Bosses 2” bu kez patron koltuğuna, patron olmaya özenen üç arkadaşı oturtuyor. Filmi onların penceresinden izliyoruz ve onlara göre analiz ediyoruz hikâyeyi… Her şeyin dışarıdan rahat görünmediği bir kapitalist toplumda yaşayan patronları ve çalışanları aynı merkeze toplayan film, hayattaki bazı şeyleri elde etmek için, uyanık olmamız gerektiğini vurguluyor. Filmin üçüncüsünün gelişim aşamasında olduğunu belirterek sizi üzer miyiz, sevindirir miyiz bilemiyoruz, ama umarız üçüncüsü ikincisinden iyi olur, yoksa havası kaçmış bir seri ile karşı karşıya kalacağız.

        Diğer Yazılar