Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hitchcock; usta, baba ve amca terimleriyle anılan, döneminin en başarılı gerilim üstatlarından biridir şüphesiz… Hitchcock’un sinemasını anlayıp okumak göründüğü kadar kolay değildir. Seyirciyi ürkütme olayını iyi bilen Hitchcock doğal yöntemlerle sinemasının çatısını oluşturur ve bu çatıda abartılı unsurlar yoktur, çünkü kendisi için önemli olan hikâyenin karşı tarafa nasıl yansıtılıyor oluşudur. Hikayedeki detaylarla haşır neşir olan Hitchcock, ilgimizi celbederek, kendine ait bazı yöntemler belirler ve içimizdeki korkuyu harekete geçirip, bizi koltuğa yapıştırır. Meraklı gözlerle izlediğimiz Hitchcock filmleri, hiçbir şekilde aklımızdan çıkmaz ve bize bazı özel bilgiler verir. O filmler sinemanın krallarıdır.

        Geleneksel sinemadan, klasik sinemaya yüzümüzü dönecek olursak, ilk akla gelen filmler Alfred Hitchcock’a ait olanlardır. Hitchcock’un en önemli özelliği özel efekt kullanmadan seyircisini abluka altına almasıdır. Hitchcock gerilim yüklü sahnelerde kendine has bir metot kullanarak, kurgusal evreninde olan biten her şeyi göstermez, sebebi de seyirciye beyin fırtınası yaptırmasıdır.

        Hitchcock için, önemli olan hikâyenin anlatım tarzıdır. Belki de Hitchcock filmlerinin en eğlenceli tarafı budur. Çünkü filmlerinde asıl anlatılanın, bir anda kaymasıyla filmin ana teması bambaşka bir hal alır.

        ‘Davetsiz misafir’ kavramını filmlere uyarlayan ve gösterge bilimden yararlanan Hitch dramatik dengeyi tamamen değiştirir ve satır aralarını iyi yakalandığımız zaman da, çok farklı bir tabloyla karşılaşırız. Bu nedenle, bizleri filmin içine çeken temel dramatik kurulum, karakterlerle özdeşleşmemizi sağlar, çünkü Hitchcock’un en çok ilgi duyduğu konu, bir ayağı tehlikede olan insanları keşfederek, ağını onlar üzerine örüyor oluşudur.

        Hitchcock’un işte en iyi beş filmi:

        1- Rebecca (Rebeka, 1940): İngilizyazarDaphne du Maurier'in romanından uyarlanan Oscarlı film, Hitchcock’un en ürkütücü filmlerinden biridir ve hikâye Rebecca karakteri üzerine kuruludur. Hayata gözlerini yuman Rebecca toprağa sırlarıyla beraber gömülür, sonrasında olacaklar herkesi oldukça şaşırtır. Klasik korku ya da perili ev mantığından ziyade, ürkütmeyi ilke edinen Hitchcock, sonuna kadar izleyici meraklandırmayı başarıyor, bunun en önemli sebebi de detayların doğru şekillerle bir araya getirilişi ve yeni anlamlara kucak açıyor oluşu… 1.37: 1 teknik formatla monokrom sistemle çekilen film, hiç şüphesiz döneminin en iyilerinden… Birçok gerilim-korku filmine yön çizen Hitchcock, akıcılık ve şüphe yaratma konusundaki ustalığını “Rebecca” ile sonuna kadar göstermiştir.

        2- Vertigo (Ölüm Korkusu, 1958): Adıyla müsemma olan ve tıpta baş dönmesi olarak adlandırılan Vertigo, sinema tarihinin en önemli filmleri arasına girmiştir. .Filmde kullanılan, geri giden kameranın‘zoom’yapma tekniği, Vertigo hareketi olarak anılmış ve günümüzde bile halen etkisini sürdürmektedir. Ayrıca filmin ‘En İyi Sanat Tasarımı’ ve ‘En İyi Ses’ dallarında iki Oscaradaylığı bulunmaktadır. Hikâyedeki başrol karakterinde anksiyete bozukluğu vardır ve yüksek yerlerde durmaktan korkar, hatta başı döner. Bir tür yükseklik korkusu sorunu ile savaşmaktadır. Filme dair önemli bir not; hikâyedeki meşhur plaj sahnesi gelmiş geçmiş en güzel sahne olarak seçilmiştir. Film ilk çıktığı dönemlerde çok olumlu eleştiriler almasa da, sonradan çok önemli bir yere sahip olmuştur ki, bu da Hitchcock’un sırrını ortaya koymaktadır.

        3- Strangers On A Train (Trendeki Yabancı, 1951): Hitchcock’un çektiği en tehlikeli sahneler bu filmdedir. Hitchcock bu filminden sonra bir daha tehlikeli sahneler çekmeyeceğine karşı söz vermiştir. Peki, nedir bu tehlikeli sahneler? Hemen onlardan bahsedelim. Filmin finalindeki sahneler lunaparkta geçmektedir. Filmde atlıkarıncayı yöneten kişi, polis tarafından yanlışlıkla vurulur ve atlıkarınca aniden kontrolden çıkar. Bu sebepten ötürü sürekli dönen atlıkarınca başa büyük bir dert açar, çünkü o sırada Guy ve Bruno isimli karakterler atlıkarıncanın üzerinde sert bir şekilde kavga ederler. Yaşlı bir adam atlıkarıncanın tehlikeli durumuna rağmen altından sürünerek geçme konusunda kararlıdır ve bu dediğini yapar. Sonrasında ise şalteri indirip durdurur. Atlıkarınca parçalara ayrılır ve Bruno o parçaların altında kalır. Bu gerçekten de Hitchcock’un en şiddet dolu sahnelerinden biridir. Hiçbir trüğe başvurmadan çekilen sahne oldukça gerçekçidir, nedeni de yaşlı adamın korkusuz bir biçimde atlıkarıncanın altından geçmiş oluşudur. Düşünsenize tehlikeyi! Hitchcock böyle bir sahneyi çekmeyi nasıl kabul etmiş, bu da ayrı bir merak konusu… 1.37: 1 teknik formatla ve monokrom sistemiyle çekilen film, Patricia Highsmith'in romanından uyarlanmıştır.

        4- North By Northwest (Gizli Teşkilat, 1959): Cary GrantveEva Marie Saintberaber oynadıkları film, 1995 yılında Amerika Birleşik Devletleri Kongre Kütüphanesitarafından "kültürel, tarihi ve estetik" sıfatlarını almıştır ve Ulusal Film Arşivi'nde saklanmıştır. Bu, gerçekten de hem Hitchcock, hem de tüm sinema tarihi adına gurur duyulacak bir olaydır. Yanlış zamanda, yanlış yerde bulunan bir adamın hikâyesini anlatan film, yanlışlıklar silsilesinden kurtulamayan karakterlerin tehlikeli maceralarını yakın plana alır. Casus damgasını yiyen başkarakter her ne kadar casus olmadığını anlatmaya çalışsa da kimse ona inanmaz. Hatta işlemediği bir cinayetin şüphelisi olarak lanse edilir. Tam bu noktada kedi-fare oyunu başlar ve her şey birbirinin içine girer ve izleyici olarak bunu çözmek vazifeniz haline gelir. 1.75: 1 teknik format ve techicolor ile çekilen film, Hitchcock’un diğer filmlerinden farklıdır, çünkü aksiyon ve macera filmin sahnelerini sarıp, sarmalar araya giren gizem de sizi filme bağlayan bir zincir haline dönüşür. Kısıtlı imkânlarla ortaya güzel bir iş çıkartan Hitchcock, tempoyu düşürmeden hikâyeyi sonuna kadar sürüklemiştir. Bugün izlenildiğinde bile halen aynı tadı vermekte olan film, Hitchcock’u çok sevmemizin önemli nedenlerinden biridir.

        5- The Wrong Man (Lekeli Adam, 1956): Maxwell Anderson' ın“The True Story of Christopher Emmanuel Balestrero”adlı kitabından sinemaya uyarlanan film, hikâye açısından “North By Northwest” filmiyle benzer nitelikler taşır. Yanlış yere suçlanan bir adamın masumiyetini ispat etmek adına yaptıkları görülmeye değerdir. Gerçekleri beyazperdeye yansıtmak için savaşan Hitchcock, gizemli olma konusunda asla taviz vermez ve sonuna kadar merak unsurunu korur. Şimdi ne olacak diye düşünmeye başlarken, filmin büyüsüne kapılıp gidersiniz. Filmdeki mücadele ve arınma olayı inancını yitirmeye başlayan adamın en zor anlarını ortaya koyar. Suçsuz bir adamın yanlış bir şahitlik sonucu hırsız damgası yemesi, hapse düşmesi ve bu damgayı temizleme çabaları izleyicinin hikâyeyi derinlemesine irdelemesine neden olur. Bir nevi çamur at izi kalsın hesabı! Psikolojiyi köküne kadar kullanan Hitchcock için söylenecek çok fazla söz yoktur, çünkü hemen hemen her filmi psikoloji ile ilintilidir.

        Diğer Yazılar