Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yönetmenliğini ve senaristliğiniŞafak Sezer'in üstlendiği, başrollerindeŞafak Sezer, Erkan Petekkaya, Aydemir Akbaş, Ebubekir Öztürk, Volkan Başaran, Serkan Şengül, Ali Çatalbaş, Burak Öncü'nün yer aldığı film beş yıl sonrasını anlatıyor. ‘Başkan’ lakaplı mafya babasının terör estirmesini merkeze alan film, tamamen konuyu başkanın üzerinden anlatıyor. Erkan Petekkaya’nın usta oyunculuğuyla perdeyi dolduran film, oyunculuk açısından iyi iş çıkarıyor, ama aynısını hikâye için söylemek zor. İlki ve ikincisi kadar eğlendirmiyor. Sanki bir şeyler sönük kalmış. Aydemir Akbaş’ın filmi bir nevi filmi kurtardığını dile getirebiliriz, ancak filmi bütünlük açısından değerlendirdiğimizde ne yazık ki hüsranla sonuçlanıyor.

        Kolpaçino kaldığı yerden devam ediyor ve yine galadayız. Kapının önü o kadar kalabalık ki, içeri girmekte zorlanıyoruz ama bir anlığına olsa da o kalabalığı unutuyoruz, çünkü önümüzden Erkan Petekkaya geçiyor, suratı o kadar asık ki, neden asık olduğunu sormak isteyip soramıyoruz. Geçer herhalde deyip kalabalığa doğru akıyoruz, bir bakmışız içerdeyiz. Keşke girmeseydik diye dert yanıyoruz. Girdik bir kere çıkış yok! İçerisi hıncahınç dolu, hareket etmeye olanak yok, gece kulübündeki durumdan farksız… Eline içki bardağı alanlar içkilerini yudumlayıp filmi izlemeyi bekliyorlar. Bir de dans etseler tamam! O kadar kalabalığın içinde nasıl rahat bir şekilde nefes alabiliriz ki? Eğlenceye mi geldik, yoksa eziyet çekmeye mi belli değil… Çok fazla kişi davetli olduğu için çevremizde kim var şöyle bir tur atalım diye düşünüyor oluşunuz bile olasılık dışı…

        ORGANİZASYON SORUNU…

        Peki, neden böyle oldu? Tabi ki organizasyon hatasından dolayı… Kalabalığı önceden öngöremeyen organizatörler onu da çağıralım, bunu da çağıralım dediklerinden ötürü karmaşaya yol açtılar. Ayıp olmasın diye düşündüler, belki ama gelen davetliler resmen akla karayı seçti. Artık galalar eğlenceli olmaktan çıktı, çünkü adamakıllı bir düzen sağlanamıyor, sağlanamadığı için de insanlar mutsuz bir şekilde film seyrediyorlar.

        Geldik en ilginç olaya… Bilindiği üzere; basın ve oyuncular farklı salonlarda filmi seyrediyorlar, aslında basının da oyuncularla aynı salonda filmi seyretmeleri gerekiyor. Onların tek isteği o salonda gördüklerini yazıya aktarmak… Haklılık payları var. Lafı daha fazla dolandırmadan yaşananları aktaralım. Bir basın elemanı oyuncuların salonundaki yetkili kişilere “ben basınım beni nasıl içeri almazsınız, buna ne hakkınız var” diye bağırıp duruyordu ve bağrışmalar devam ederken filmin set ekibini de salona almadılar. Buna film şirketi sahipleri ve çalışanları da dâhil! Ardından bir başka basın elemanı şöyle bir soru yöneltti: “o zaman bana Şafak Sezer’in içeride olup olmadığını söyleyin”. Yetkili hayır kendisi içeride değil, aşağıdaki salonda seyrediyor, buraya sadece oyuncular giriyor dedi. Kapının önünde müthiş bir kuyruk vardı, davetliler salona girmek için birbirlerini itip kaktılar.

        MERDİVEN KENARINDA FİLM İZLEYEN DAVETLİLER…

        O kalabalıktan kurtulup filmi izlemek için beşinci salona doğru yol aldım ve yanımdaki genç çocuk bana şunu söyledi: “set elemanı olmama rağmen oyuncuların salonuna alınmadım, bu nasıl rezalettir, insanlar filmi seyretmek için izdiham yaratıyorlar böyle gala mı olur.” Kendisine yanıtım şöyle oldu: “çok haklısın hiç böyle bir şeyle karşılaşmamıştım” Sahi neydi bu? Filmi sinemada özgürce seyretmek bu kadar sıkıntıya katlanmaktan çok daha iyi diye düşünüyorum. Yaşananlar bitti mi bu kadar mıydı diye soruyor olabileceğinizi tahmin ediyor olduğum için bitmedi daha devamı var diye parantez açıyorum. Ayakta kalan davetlilerin çoğu yere ve merdiven kenarına oturarak filmi izlemeye çalıştılar. Burayı iyi okuyun, çünkü bir hayli enteresan bir mevzu ile karşı karşıyayız. Salon kapısına yakın bir tarafta kocaman, tıpkı evdeki koltuklarına benzer bir koltuk vardı ve içimizden acaba o koltukta oturanlar kimdi, ne özellikleri vardı diye kafa yorduk. İşte orası muamma… Filmden bahsetmeden önce son olarak başka bir şeyden bahsetmek istiyoruz. Salonda filmdeki yan oyuncular, figüranlar ve set ekibi vardı. En azından filmi onlarla seyrettim.

        Film ekibinin tam kadro katıldığı gecenin ünlü konukları arasında ise şu isimler yer alıyordu: Orhan Gencebay-Sevim Emre, Yılmaz Ulusoy, İzzet Yıldızhan,Hande Yener, Fikret Orman, Turabi, Cem Belevi, Erdal Acar, Berdan Mardini ve Cenk Tosun…

        Gösterim öncesi konuşma yapan filmin başrol oyuncusu, senarist ve yönetmeni Şafak Sezer, “Erkan abimiz (Petekkaya) başta olmak üzere filmi taşıyan babamız, Aydemir abimize (Akbaş) bir alkış... Erkan Abi beyaz at gibi bizi sırtladı, sahip çıktı. “Paramparça”nın Cannes’da afişleri asıldı, öyle bir abiyle oynadım ben...” şeklinde konuştu. ‘Başkan’ lakaplı mafya babasını canlandıran Erkan Petekkaya ise, “Gerçekten zevk aldım oynarken. Bir mafya babasını oynadım ama herkesin görmediği bir şey olsun istedim, yıllardır dram oynuyorum. Bu sefer başka bir şey olsun istedim. Çok heyecanlıyım” dedi.

        ÇEREZLİK BİR KABA KOMEDİ

        Şimdi sırada film hakkındaki görüşlerim… Öyle görünüyor ki; yönetmenliğe ve yazarlığa soyunan Şafak Sezer Kolpaçino serisini bir hayli sevdi. Recep İvedik’in çığır açması ve kaba komedi anlayışını perdeye yaftalamasıyla onun izinden yürüyenler çoğaldı. Kolpaçino filmi de aynı Recep İvedik gibi kaba komediyi ön plana alıp, çerezlik bir seyirlik sunuyor. Eğer Kolpaçino’nun nasıl bir film olduğunu biliyorsanız ve amacınız sadece eğlenmekse o zaman film sizi güldürür. Bazen insan tüm sorunlarını bir kenara bırakıp saatlerce kahkaha atıp gülmek istiyor. Yalnız filmin çok argo ve küfürlü olduğunu söylemekte fayda var. Filmde her ne kadar küfürler havada uçuşuyor olsa da, küfür etmek için küfür etmiyorlar, esasında semt çocuklarının kullandıkları dili yansıtmaya çalışıyorlar. Sakarlıklarından ve salaklıklarından ötürü başlarına işler geliyor. İşte tam o noktada komedi başlıyor. Başlıyor başlamasına ama filmde bazı kopukluklar var, kurgu sanki tam oturmamış gibi… Filmde sit-com havası esiyor, sebebi de şu: epizotik hikâyeler birbiriyle uyuşmuyor, yani bir olay sona ermeden başka bir sahneye atlıyor. Kısaca ifade etmek gerekirse; filmdeki atlamalar seyirciyi filmden biraz uzaklaştırıyor. Bir de bazı sahnelerde fazla tekrar vardı.

        Sonuç olarak; “Kolpaçino 3. Devre” boş vaktinizi değerlendirebileceğiniz bir kaba komedi örneği… Film bitse de çıksak demiyorsunuz, belki ama keşke daha iyi olsaydı diyorsunuz. Eğer seri devam edecekse ki, sonu muallak bırakıldı, önceki filmleri baz alarak yenisine yelken açarsa en azından daha verimli olur.

        Diğer Yazılar