Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ÖNCEKİ gece nereden estiyse “Bu yaz bir kere çıkarım, o da Yaşar’ı dinlemeye” dedim. Bu lafımın üzerinden çok kısa süre geçtikten sonra tatilimi geçirdiğim Alaçatı’da evin az ilerisinde Yaşar’ın sahne aldığı haberi geldi. Tam da o gece. “Keşke başka bir şey isteseymişim” derken koşarak gittik.

        90’lardaki pop patlamasında televizyonda kliplerini tekrar tekrar izleyerek aşina olduğum biri aslında Yaşar. Bugüne kadar tek bir albümünü baştan sona dinlemişliğim yok, zaten bana hep “tek bir şarkı” söylemiş gibi gelen biri. Ama, kabaca söylemem gerekirse, adamda kafa çok iyi...

        Yaşar iyice kendini salmış. Üzerinde kırışık alelade bir Polo marka gömlek, sahne ışıkları gözünü almasın diye U2’nun Bono’sundan ödünç alınmış gibi duran bir gözlük tek aksesuvarı. Bedenini iyice bırakmış zaten. Ses deseniz ne yazık ki ilk çıktığı günlerdeki “kadife” değil, zaten ya çok bağırmıyor ya da çaktırmadan uzun aralar veriyor şarkıda.

        Ama bunu gizleyecek bir hali de yok, çünkü olduğu gibi. Zaten çok uzun zamandır boş vermiş ve kendi dünyasının içindeki yarışta havlu atmış gibi bir havası var. İstese yeni hit şarkı yapar bence, istese sesini korumak ya da fiziğini mükemmel yapmak için çok uğraşır ve bunu becerir.

        O ise yolda bir yerlerde, hem de epey erken “Amaaaan boşveeeeer” demişe benziyor. Belli ki uğraşacak takati yok ya da “Değmez” diye düşünüyor. Hiçbir şey umurunda değil. Hiçbir özel çaba sarf etmiyor, “Beğenmeyen gelmesin” der gibi. İşte tam da bu yüzden beğeniyorum.

        SÖZLERİN ANLAMI

        Doğruya doğru, mevcut şarkıları da akılda kalıcı. “Bu sebepten sen gece gel ya da bu gece gel” diye başlayan şarkısı TRT’nin pazar eğlencelerinde katılımcıları zorlayacak, izleyicileri güldürecek bir tekerleme olabilirdi. Tıpkı Kenan Doğulu’nun şarkı sözleri gibi Yaşar’ın dizelerinin içine girip şifreleri kırmak mümkün değil. Belki de bu baştan sona beyhude bir çaba. Zaten o da açıklamaya pek istekli gözükmüyor.

        Metafor olarak “kuşlar” gözü dışarıda bir sevgiliyi mi anlatıyor? Ya da “yâr” için neden 11 ay gibi bir süre veriliyor? Zaten tek başına “yâr” sözcüğünü Türk pop’unda aşırı kullanımdan eskitmekle sabıkalı. Ama diyorum ya, umurunda değil.

        Bu tavır hoşuma gidiyor.

        Twitter’ın ilk yıllarında bütün ünlüler gibi sosyal medyaya dalan Yaşar’a bir takipçisi “Abi içiyor musun yine bu gece?” gibisinden bir şey sormuştu, o da “Aynen” diye yanıt vermişti. Sanki pılı pırtıyı toplayıp Cunda ya da Bozburun’a yerleşip öğlen zilinin çalmasıyla içmeye başlayan o entelektüel ağabeylerimizden biri. Yıllarca diyalektikle kafayı bozduktan sonra kıyılara çekilip bilgeliğini kendi kendine yaşamak isteyen bir akademisyen belki de. “İntihar etmeyeceksek içelim” noktasında değil, daha çok evrenin sırrını çözmüş ama bunu kendine saklamış, kimseyle de paylaşmaya pek niyetli olmayan bir bilge gibi.

        BÜYÜK UMURSAMAZLIK

        Kayahan’a ne kadar çok benzemeye başladı. Ama yaşlandıkça huysuzlaşan Kayahan’ın aksine Adana delikanlısı Yaşar bir Ege kasabası dinginliğinde.

        Doğrusu, çok uzun zamandır hayata karşı benim de ulaşmak istediğim nokta Yaşar umursamazlığı. Hayat kendi akışında devam ederken o yarıştan çekilmek, bir kenarda olan biteni izlemek. ”Ben detone de olsa kalan sesimle şarkılarımı söylerken isteyen gelsin” noktasında. ”Bana divane diyorlar, yok artık uslandım yâr” diye özetleyebilirim. Bob Dylan “Eskiden umursardım ama şimdi her şey değişti” demişti bir keresinde.

        Ne yalan söyleyeyim, seçimden beri gittiğim ortamlarda, katıldığım ev partilerindeki karamsarlıktan benim de içim sıkıldı. “Eskiden umursardım” ben de. Seçim gecesi katıldığım ev partisinde düşen suratlar, ağlayan gözler ertesi güne de uzadı, çevremdeki pes etmişlik ve yenilgi konuşmalarına karşı empati duygusundan yoksun bir robot gibi bakakaldım.

        Tam da böyle bir ruh halinde Yaşar’ın “Kuşlar”ı iyi geldi... Bari yeniden izlesek diye düşündüm, meğerse 2 haftada bir sahneye çıkıyormuş. Eee, haksız mı... Her gün neden kendini paralasın, hakikaten değmez.

        ***********

        BEYAZ TÜRK YASI BİTTİ

        BİR yabancı gazeteci olarak “ziyaret ettiğim” Türkiye’den izlenimlerime devam ediyorum...

        Bir kere seçim yası tamamen bitmiş, Beyaz Türkler kendilerini hemen Çeşme’ye atmışlar. Cumartesi akşamı Alaçatı’daki Esnaf tıklım tıklımdı. İşletmecisi Ergun Yıldız’a işlerin nasıl gittiğini sordum, seçim ve ertesi gün dışında bir yavaşlama olmamış...

        90’LAR EĞLENCESİ

        Esnaf’ta 90’ların şarkılarını çalan DJ herkesi masaların üzerine çıkardı. Böyle bir eğlence biçiminin geride kaldığını düşünüyordum, meğerse 90’ların ortasındaki Beyoğlu Safran ve 2000’lerin başındaki İzzet Çapa mekânlarının ruhu yeniden canlanmış.

        O yıllarda her 6 ayda bir aynı konsepti yeniden başka isimle açıp aynı kalabalığı peşinden sürükleyen Çapa’nın mekânlarına gittiğimizde “Pompei’nin son günleri” yorumunu yapardık... İçkinin ve eğlencenin haddi hesabı yok, parti hiçbir zaman bitmeyecekmiş gibi görünürdü.

        Anlaşılan o “son günler” hiç gelmeyecek.

        Türkiye belki de bu işte, hep de böyle ilerleyecek, kim bilir...

        ***********

        ÇAKMA YAYGINI

        BALENCIAGA’nın “çirkin ayakkabı” akımını yaygınlaştıran Triple S modeli dünyanın her yerinde moda, ama en azından gardırobunu o ayakkabıya göre ayarlayıp giyiyor pek çokları. Çeşme’de hiç görmediysem en az 5 tane Triple S gördüm... (Kimi renkleri sınırlı sayıda üretilen ve sık sık biten bir model bu.)

        Giyen hiç kimseye de yakışmamış, üzerlerinde inanılmaz eğreti durmuştu. Instagram’da görmüş, “Param var, alırım” diyerek eksik kalmamışlar gibi.

        KAPALIÇARŞI

        Sonradan öğrendim.

        Meğer Kapalıçarşı’da orijinaline çok yakını 500-600 TL etiketle satılıyormuş, orijinal fiyatı 850 Euro civarlarında.

        ***********

        ADAM HABERDİR

        MUHARREM İnce, “Adam kazandı” mesajını, gazeteci İsmail Küçükkaya’nın “Tayyip Erdoğan kazandı” diye iletmesini istemiş... Küçükkaya onun emrindeki düzeltmeni değil, ama koskoca siyasetçi, bir gazeteciyle konuşurken nüans ayarlayamıyorsa zaten fazla uğraşmasın.

        Asıl haber de “Adam kazandı” lafı zaten.

        Yoksa “Tayyip Erdoğan kazandı” kısmı seçimden önce de haber değildi.

        Diğer Yazılar