Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hepimizin beklediği müjdeli haber önceki gün Senato’daki oturuma katılan Amerika’nın en güvenilir salgın hastalıklar uzmanı Dr. Anthony Fauci’den geldi. “Tedbirli bir iyimserlikle” verdiği bilgiye göre bu sene sonbaharın sonunda ya da kış aylarının başında COVID-19 aşısı gelebilir. Bu işin iyimser tarafı. Tedbirli kısmıysa aşı çıksa bile hastalığın hemen bitmeyeceği, hatta okulların bile hemen açılmayacağı. Kısacası, önümüzde daha çok yol var.

        Bütün dünya normale dönmek için sabırsızlandığı için Amerika’da bulunacak aşının çok çabuk onaylanması bekleniyor. Normal şartlarda herhangi bir aşının bulunup piyasaya sürülmesi için en az birkaç sene geçmesi bekleniyor, ama COVID-19 için hızlandırılmış bir süreç işleyecek. Belki de tam olarak yan etkileri anlaşılmadan piyasaya sunulacak.

        Ama bu hızlı onay aşı karşıtları için bulunmaz bir fırsat. Zaten şu anda tüm dünyada virüsle ilgili türlü komplo teorilerinin alıcısı çok. Dün, New York Times’ın dikkat çektiği gibi ileride aşı bulunsa bile toplumun bir kesimi aşı olmayı reddedebilir.

        Dr. Anthony Fauci
        Dr. Anthony Fauci

        GEÇEN SENEKİ KIZAMIK SALGINI

        Aşı karşıtlığının toplum sağlını nasıl tehdit ettiğinin en yakın tarihli örneği tam bir sene önce New York’ta başlayan kızamık salgını. 2000 yılında ABD kızamığın tamamen yok edildiğini ilan etmesine rağmen geçen yıl özellikle ultra-muhafazakar Hasidik Yahudiler arasında bir anda pek çok vakaya rastlandı.

        REKLAM

        Kızamık New York’a İsrail üzerinden geldi. Ukrayna’ya tatile giden İsrailler orada hastalığı kaptı, İsrail’de akraba ziyaretine giden Brooklyn’deki Yahudiler de salgını beraberinde Amerika’ya getirdi. Pek çoğu aşı olmayı reddettiği için de bir kişinin temas ettiği kişilerin yüzde 90’ına bulaştırabildiği kızamık özellikle okullarda ciddi bir sağlık tehdidine neden oldu. Hasidikler çok çocuklu ailelere sahip, birbirleriyle iç içe yaşayan, toplu dua eden bir topluluk olduğundan salgının kendi aralarında kolayca yayıldı.

        Cemaatin dış dünyaya kapalı olması kolayca manipüle edilmelerine da fırsat verdi. Dışarıdan haber almayan, cemaat dışında kimseyle görüşmeyen, seküler dünyayla hiçbir bağı olmayan bu insanlar aşı karşıtları tarafından özel olarak hedef alındılar. Evlerine telefon açıldı, mahallelerine İbranice aşı karşıtı afişler asıldı ve düzenli olarak propagandaya maruz kaldılar. İçinde tamamen yalan bilgilerin olduğu “Aşı Güvenliği El Kitabı” adlı 40 sayfalık bir kitapçık dağıtıldı, kamu sağlığı için aşının en büyük tehdit olduğu vurgulandı. İçinde aşılarda dinin yasakladığı domuz, maymun ve -sıkı durun- yarasa DNA’sının olduğu gibi yalanlar yer aldı.

        Kimi hahamlar dinin aşı karşıtı olmadığını bağıra bağıra söylese de kendi bildiğini okuyanlar oldu. Çünkü aşı karşıtları Hasidik cemaatini özel olarak hedef alarak pek çok Yahudi’nin içselleştirilmiş endişelerini kaşıdı. Aşının otizme neden olduğu iddiaları İkinci Dünya Savaşı’nda Naziler’in Yahudiler üzerinde yaptığı deneylerle eşit gösterildi.

        Sonunda kızamığa yakalanan altı bin çocuk okullardan gönderildi, New York acil durum ilan etti ve kızamık aşısını zorunlu kıldı. Aşı olmayanların okula dönemeyeceği açıklandı. Bugün Corona virüsünün yine Hasidikler arasında çok hızlı yayıldığı da tesadüf değil.

        ABD’de 1995 yılında Anayasa Mahkemesi eyaletlere aşıyı zorunlu kılma, uymayana da ceza verme yetkisi tanıdı. Yine de devlet kimseye zorla aşı yaptıramıyor, ama olmayana ceza kesebiliyor. Zorla aşı yaptıramasa bile tekrar tekrar ceza keserek insanları bir anlamda mecbur bırakmaya çalışıyor. Öte yandan hemen her eyalette dini gerekçelerle aşıyı reddetmek mümkün. 22 eyalet “felsefi itiraz” hakkını tanıyor, sadece iki eyaletse tıbbi gerekçelerle aşı olmamaya izin veriyor. Zaten aşı karşıtı tartışmaların gelip kilitlendiği nokta da bireysel özgürlükler meselesi.

        MİLYARDERLERİN PROPAGANDASI

        Kendilerine “liberter” diyen ve yıllar içinde Cumhuriyetçi Parti’yi ele geçiren bir grup örgütlü bir şekilde yıllardır aşı karşıtlığını başka çıkarları için kullanıyor. Siyaset üzerinde çok etkili olan milyarderin desteklediği liberterler devletin neredeyse yok olacak kadar küçülmesinden yana. Kamu hizmetlerinin özelleştirilmesini, devletin hiç vergi almamasını, merkezi hükümetin insanları bağlayıcı karar verme yetkisinin elinden alınmasını savunuyorlar. Elbette temel sağlık hizmetlerinin bir hak olmasına da karşılar; 2009’da Obama’nın sağlık politikalarına karşı çıkmak için “Tea Party” adıyla siyasi olarak da örgütlendiler.

        Aşı karşıtlığı da bilimsel değil, siyasi bir tartışma aslında. Liberter hareketin çıkarları uğruna sömürüp kullandığı bir araç. Aşı karşıtlığının özünde de insan bedeni üzerinde devletin söz sahibi olmaması mesajını işliyor. Bilim dünyası tarafından kabul görmeyen, bu milyarderlerin sponsorluğunda yazılan sahte makalelerle de aşının otizme yol açtığı gibi iddiaları sistematik bir şekilde yayıyorlar. Geçen seçimde otizm-aşı bağı liberter milyarderlerin desteğini almak isteyen Donald Trump’ın demeçlerine kadar vardı.

        İşin acı tarafı bu mesaj sadece dış dünyaya kapalı Hasidik Yahudiler ya da okur yazarlığı sosyal medyayla sınırlı cahil kesim tarafından kabul görmüyor. Amerika’nın en ilerici ve liberal şehirlerinden Berkeley ya da Washington eyaletinde de aşı olmayanların oranı epey yüksek. California’nın en zengin şehirlerinden Malibu, Santa Monica ve Marina del Rey’de aşı olmayanların oranı yüzde 60’lara varıyor—Güney Sudan ve Çad’a eşit rakamlar. Liberter hareket bu bölgelerde de okumuş insanın sisteme karşı kuşkuculuğundan faydalanıyor. Büyük ilaç şirketlerine olan -kimi haksız da olmayan- güvensizlik, ilaç firmalarının hastalıktan maddi kazanç elde etme alışkanlığı en ilerici kesimlerin bile aşıyı reddetmelerine vesile oluyor.

        Örneğin, COVID-19 aşısı çıksa bile ücretsiz olup olmayacağını kimse bilmiyor. Geçmiş bir göstergeyse, HIV’yi tedavi eden ilaçların astronomik ücretle satılıp gerçekten ihtiyacı olan üçüncü dünya ülkelerinden esirgendiğini unutulmasın.

        Aşı karşıtları öyle bir-iki tane komplo teorisyeni ya da sadece İnternet şarlatanları değil. Aksine örgütlü, sesi çok kuvvetli çıkan ve yıllar içinde bu davayı sahiplenerek epey yol alan bir grup. Arkalarında dev sermaye grupları var ve 70’li yıllardan beri propaganda konusunda uzmanlaştılar. Ve istikrarlı bir şekilde çalışıp yol aldılar. Pandeminin ilk günlerinden beri aşı karşıtlarının aşı sırasına ilk girecekler olduğuna dair espriler yapılıyordu, bu iş o kadar kolay bitmeyecek.

        Diğer Yazılar