Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Los Angeles

        Şimdiden uyarayım, bu bir “Memlekette bunca konu varken sıra buna mı geldi…” yazısıdır. Üstelik bir başka yazının peşinde koşarak yazıldı. Yazıyı yazmadan önce de Serdar Turgut’u arayıp onayını aldım, en azından bir tane okuru olacağının garantisini verdi bana.

        Bu senenin Mart ayında New York Times gazetesi çok tartışmalı bir yemek yazısı yayımladı. Gazetenin New York’tan California’ya taşınan restoran eleştirmeni son derece iddialı bir başlıkla “Üzgünüm New York,” diyordu. “En iyi bagel’lar California’da.” En iyi bagel’ın California’da yapıldığını yazmak en iyi boyozun İstanbul’da yapıldığını söylemeye benzer bir şok etkisi yarattı. Bagel’ın New York şehir suyunda haşlanmasının asıl sırrı olduğuna dair efsane de var. Pizza hamuru da aynı musluk suyundan dolayı New York’ta bir başka lezzette. Ama New York Times su tabusunu da yıktı, California’daki fırınların farklı pişirme yöntemleriyle su engelini aştığını yazdı.

        Yahudi simidi diyebileceğimiz bagel 1900’lerin başındaki büyük göç sırasında Doğu Avrupalılardan New York’a geldi, zamanla da şehrin yeme-içme kültürüyle özdeşleşti. Dışı sert, içi dişe gelen yoğunlukta, derinden gelen hafif tatlılığı olan ortası delik bu ekmeğe bolca krem peynir sürerek günü kurtarabilirsiniz. Doyurucu, lezzetli, ucuz. Bu hafta hazır California’dayken araştırmacı gazetecilik adına en iyi bagel’ın peşine düştüm.

        REKLAM

        DÖRT AYRI DURAK

        Aslında Nisan ayında, tam da Times’ın bagel yazısından bir ay sonra görev gereği Los Angeles’taydım. Gazetenin New York’tan daha iyi dediği dört bagel’cının ikisi de burada. Ancak öyle büyük bir etki yarattı ki yazı ekmek yetiştiremez oldular. Sabahın 7:00’sinde gidip upuzun kuyruğa girmek, işin sonunda da elin boş dönmek vardı. Yeltenmedim bile, zaten web sitelerinde de yazının etkisinden dolayı yetiştiremediklerini itiraf ediyordu fırınlar.

        Geçen hafta sonu arkadaş ziyareti vesilesiyle San Francisco çevresindeki Bay Area’ya gidince en iyi bagel’ın peşine düştüm. İlk durağım San Francisco’da Midnite Bagels oldu. New York Times öve öve bitiremedi burayı ama ben beklediğimi bulamadım. Ne dışı çıtır çıtırdı ne de ekşi mayanın tadını aldım. Belki seçtiğim bagel doğru değildi, ama kendi kendime bazı standartlar koyduğum için her yerde aynı siparişi verdim: İçinde somon krem peynir sürülmüş ve üzerinde soğan, sarımsak, susam, tuz, haşhaş tohumu olan “everything” bagel deneyecektim. Midnite’ınki bana daha çok Alman ekmeğini andırdı, ilk denemem hayal kırıklığıydı.

        Daha sonra köprünün karşısına, Amerika’nın en liberal şehirlerinden Berkeley’e giderek Boichik Bagels’ın yolunu tuttum. Vardığımda kuyruk sokağın köşesinden başlıyordu ama hızlı ilerliyordu. New York’ta pandemi bitmiş gibi bir hava var, maske falan unutuldu adeta. Ama Berkeley’de hala insanlar sokakta maske takıyor, lokantaların içine girilmiyor. Boichik Bagels’da da hala kapıda sipariş veriliyor, kapıda teslim alınıyor.

        Bagel bu sefer güzeldi, hatta NYT’nin yazdığına göre New York’un en bilinen bagel’cısı H&H’den esinlenmiş. Ama bana yine de tam bagel değil de bir sandviç ekmeğiymiş gibi geldi. Güzel ama New York’tan daha iyi mi bilemedim.

        REKLAM

        California bagel’larının en büyük özelliğinin dışının New York’a kıyasla daha çıtır olması söyleniyor. New York’ta bagel’lar isteğe bağlı olarak kızartılıyor, California’daysa fırından çıkan taze ekmek gibi satılıyor. Los Angeles’a döndüğümde uğradığım Courage Bagels listedeki en çarpıcı duraktı sanırım. Her açıdan mükemmeldi, zaten sabah 7:00’de onlarca insanın beklemesi boşuna değil. Tatlılığı, çıtırlığı, içinin yumuşaklığı… Buraya taşınan birkaç New Yorkluyla daha konusu geçti, hepsi Courage’a onay verdi.

        Son durağım Culver City’deki Pop’s Bagels’dı. Burada siparişim açık sandviç gibi geldi. İlk eksi puan. Courage’da da böyle ikram ediyorlarmış bazı sandviçleri. New York’ta böyle sunulduğunu hiç görmemiştim. İşin tuhaflığı bagel’ın üst tarafı harika, alt tarafıysa çok vasattı. Üstelik ortasında delik yoktu. Üst tarafını yerken yediğim en iyi bagel olduğunu düşündüm, ama altını ısırdığımda hayal kırıklığına uğradım. Üstelik burası benim bildiğim anlamıyla bagel değil, bagel’ı andıran sandviç ekmeği yapıyor gibiydi.

        Sonuçta en iyi bagel’ları California’da bulmadım. Brooklyn’de evimin az ilerisindeki Bagel Pub’a birkaç ayda bir – karbonhidrat iznimde – gidip tatmin oluyorum. Columbia Üniversitesi’nin yakınında Pazar günleri önünde uzun kuyruk olan bagel’cıyı da hafife almamak gerek. New York hala kendi bildiği gibi bagel yapıyor, California ise kendi tarzını yaratıyor.

        ASIL DERDİM BAŞKA

        Benim asıl ilgimi çekense ne bagel, ne New York, ne California. Burada ilginç olan günümüz gazeteciliği. New York kültürünün vazgeçilmez simgelerinden birinin New York’un resmi gazetesi tarafından California’da daha iyi yapıldığının ilan edilmesi elbette provokasyon.

        Bu meslekte başarı ölçüsü kendinden konuşturmaksa, New York Times tık çağında bu gibi hamleleri yaparak kendisinden söz ettirmeyi biliyor. Mesela Meryl Streep’i son 20 yılın en iyi oyuncuları listesine almıyorlar. Bazen zorlama, tartışma çıksın diye yapılmış hamleler. Günümüzde gazeteciliğin gittiği yön hakkında da fikir veriyor bagel yazısı: İnsanların önüne oyalanacakları bir konu atmazsanız gazetecilik artık ilgi çekmiyor. Ben de bile bile bu tuzağa düştüm, gazetenin iddiasını ciddiye alıp peşine düştüm. Sonuçta eğer gazetelerde böyle numaralar yapmazsak hep birlikte batacağız. Biraz eğlenmeye, nefes almaya, sayfaları yeni fikirlere, tartışmalara açmaya gerek var. Hayatta kalmamız için.

        Diğer Yazılar