Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Röportajlar Dilara Gönder ile SHOW Ana Haber bu akşam saat 18:45'te başlıyor
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Her hayatın içinde bir hikâye, her hikâyenin içinde bir haber vardır...

        SHOW Ana Haber, bu akşamdan itibaren hafta içi her gün Dilara Gönder'in sunumuyla SHOW TV'de...

        'Dilara Gönder ile SHOW Ana Haber', yurtta ve dünyada yaşanan en sıcak gelişmeleri, gündeme damga vurmuş olayları, son dakika haberleri tüm gerçekliğiyle izleyiciyle buluşturmaya hazırlanıyor. Gerçeklerden, inandığı ilkelerden ve tarafsız yayıncılık anlayışından vazgeçmeyen ve "ilkeli bir haber ancak halkın sesine kulak vererek mümkün olur" diyerek yola çıkan SHOW Ana Haber, Dilara Gönder'in sunumuyla ekranlara gelecek

        'Dilara Gönder ile SHOW Ana Haber', kadına, çocuğa, hayvanlara her türlü şiddetin, terörün ve haksızlıkların karşısında dimdik durmaya; halkın sesi olmaya devam edecek.

        'Dilara Gönder ile SHOW Ana Haber', bu akşamdan itibaren hafta içi her gün saat 18.45'te canlı yayınla sizlerle...

        Hayırlı uğurlu olsun. Meslek hayatınızda yeni bir heyecan... Neler hissediyorsunuz?

        Çok teşekkür ediyorum. Evet, kesinlikle yeni bir heyecan... Vallahi çok heyecanlıyım. Açık konuşmak gerekirse çok da anlamlı buluyorum... Teklif geldiği andan itibaren bütün geçmişe dönüp baktığımda, geldiğim noktayı da çok anlamlı buluyorum. O yüzden bundan sonrası için de çok hayırlı geçmesini umut ediyorum.

        Neler sizi cezbettiği için 'bu işte olayım' dediniz.

        Teklif geldiğinde şok geçirdim, çok şaşırdım. SHOW TV Haber'in sevgili genel yayın yönetmeni Rıdvan Bıyık arayınca doğal olarak SHOW TV ile ilgili bir şey olduğunu düşündüm. 'Ana haber' dediğinde bir an sessizlik oldu. Çok şaşırdım. 'Hayatım film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti' denir ya... Biraz öyle oldu.

        REKLAM

        Ana haber sunmayı hiç düşünüyor muydunuz? Bu yönde hayaliniz var mıydı?

        Hiçbir zaman ana haber spikerliği gibi bir hedefim olmadı ama zamanında rahmetli Mehmet Ali Birand'ın hafta sonları için teklifi olmuştu. 'Hayır' diyerek sporda devam etmeye karar vermiştim.

        O zaman neden düşünmemiştiniz?

        Çünkü Formula 1'den NTV Spor'a yeni gelmiştim. Bütün muhabirliğimin hepsini spor alanında gerçekleştirmiştim ve artık o dönem için olmak istediğim bir yerdeydim. Bu nedenle o zamanlar hiç düşünmemiştim. Açık konuşmak gerekirse aradan yıllar geçtikten sonra hem bakış açım hem de amacım değişti.

        Muhabirlik döneminde edindiğiniz kazanımların haber spikerliğine ne ölçüde katkısı olmasını umuyorsunuz?

        Muhabirlik deneyimimin ana haber spikerliğiyle ilgisi, sahadakilerle empati kurabilmektir. Çünkü bu bir ekip işi. Yani burada muhabir, kameraman ve editör arkadaşlarımız olmak üzere kocaman büyük bir ekipten söz ediyoruz. Bana kalırsa haber koltuğunda oturan kişinin empati yeteneğinin çok gelişmiş olması gerekir. Ve ne kadar deneyimli olursa izleyiciye haberin duygusunu o kadar iyi verebileceği kanaatindeyim. Kendi muhabirliğimde 'haber nasıl yapılır?', 'haber değeri olan olay nedir?', 'haberin peşinden nasıl koşulur?' konularında deneyimim var. Her ne kadar spor camiasından geliyor olsam da en nihayetinde yaptığımız iş habercilik. Formula 1'de de dünyanın birçok yerinde muhabirlik yaptım. Keza Türkiye'de de yaptığım bir haber 'yılın haberi' seçildi. Arda Turan’ın ağladığı bir haber vardı. O haberi de yapan kişi benim. Dolayısıyla her ne kadar polis - adliye dalında veya siyasette muhabirlik yapmamış olsam da iletişim fakültesinden mezun olmanın ve meslekteki 17 yılın deneyimi var. Muhabirlik anlamında bütün o spor muhabirliğimin dışında bir de 50 bölüm süren 'Zor İşler' var. Bence her bölüm gerçekten de muhabirlik gerektiren işlerdi. O yüzden o konuda da kendimi çok şanslı hissediyorum.

        REKLAM

        Neden iletişim fakültesinde öğrenim görmeyi düşünmüştünüz?

        Benim için iki seçenek vardı. Tiyatroya da çok meraklıydım. İzmir'de ortaokul dönemimde hep Konak Belediyesi'nin tiyatrosuna yazılırdım. Okulda ise bir sunum olacaksa ben sunardım. Mezuniyetleri hep ben sundum. Küçüklüğümden beri hayatımda hep sunmakla ilgili bir şeyler vardı.

        Büyüyünce neler yapacağınız o günlerden belliymiş...

        İzmir'e gittiğim dershanede hiç unutmuyorum; edebiyat öğretmenimiz Ahmet Voyvoda "Dilara, duyduğumuza göre sesin mikrofonikmiş. Sen de bunun bilincinde olduğun için durmadan konuşuyor, arkadaşlarını ve öğretmenlerini tempodan düşürüyormuşsun. Bak Dilara, sesin güzelliği mikrofonda belli olur. Ne olur sınıfta kendini harcama" demişti. Kendisine selam da olsun. Bu cümleyi o yıllardan beri hiç unutmadım.

        REKLAM

        SHOW Ana Haber izleyicileri sizinle beraber nasıl bir sunumla karşılaşacaklar?

        SHOW TV Ana Haber; halkın sesi, insana dayalı, insandan haberlerin yoğunlukta olduğu bir haber bülteni. Dolaysıyla insana dair ne varsa öyle olacak.

        Daha önceki programlarınızdan biliyoruz. Sizin bir tarzınız var. O tarza sahip olmak için de belli yeteneklere ve çalışmalara ihtiyacınız olduğunu düşünülüyorum. Yeteneklerinizden ve çalışmalardan söz edebilir misiniz?

        Haber sunarken farklı, diğer programları sunarken farklı bir durum söz konusu oluyor. Kişiliğimle ilgili bir şeydir diye düşünüyorum. Açık konuşmak gerekirse 'Özellikle şöyle olsun, böyle olsun' diye bir durumum söz konusu değil.

        SHOW Ana Haber Bülteni'ni sunacak olmanızın kariyerinizde nasıl bir etkisi olmasını dilersiniz?

        Tabii ki olumlu bir etkisi olmasını isterim. Dediğim gibi meslekte benim 17'nci yılım. Ciner Yayın Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Kenan Tekdağ ve SHOW Haber Genel Yayın Yönetmeni Sayın Rıdvan Bıyık, hakikaten bana güvenip teklif getirdi. Onların verdiği önemin karşılığını vermeyi, bünyeye katkı sağlamayı çok isterim.

        REKLAM

        Her hayatın içinde bir hikâye, her hikâyenin içinde bir haber vardır. Sizin hikâyenizde öne çıkacak başlıklar neler olur?

        Benim hikâyem hâlâ yazılmakta. Dolayısıyla başlıkların çıkması için biraz daha zamana ihtiyacım var. İlle de bir başlık isterseniz 'sabır' diyebiliriz. Yani bilemiyorum... Daha yazılacak çok günler var diye umut ediyorum.

        Her insanın hayatında bir dönüm noktası vardır. Siz hayatınızın dönüm noktasında ne yaşadınız?

        'Eyvah Düşüyorum'da ayağım kırılmıştı. Belki burada şu anda bu koltukta oturmamdaki yolun başı o andı. Çünkü o zaman ilgimi kaybedip spora veda ettim. O dönemde yaşadıklarımla birlikte hayata çok daha farklı bir yerden bakmaya başladım. Oynanan maçlarla, sporla ilgili herhangi bir şeyle ilgilenmemeye başladığım bir dönemdi. Yani insanların sorunlarıyla, problemleriyle, yaşadıklarıyla, kimlerin ne yaşadığıyla ilgileniyordum. ALES sınavlarına girdim. Sosyoloji üzerine mastera başlamak istiyordum. İnsana dair ne varsa ona kafayı takmıştım. Hep daha genel düşünüyordum. İnsanı toplumu düşünüyordum. Ayağımın kırılması sonucu spora ilgimin bitmesiyle emeksiz yemek, ilgisiz de verim olmayacağını düşünerek spor haberlerini sunmayı bıraktım. Bunu da açık yüreklilikle ifade ettim. 'Zor İşler', daha plan aşamasındaydı. Keza onun temelinde insan vardı. İnsanı anlamaya, tanımaya yönelik... İşi yapanı tanımak, tanıtmak, onunla aynı sofrada oturup aynı ekmeği paylaşmak... Benim için önemli olan bunlardı. Bir de 'Yeter ki İste’ diye bir program vardı. Onun formatını ben yazdım. Yayınlanması için bir buçuk sene uğraştım. Sonunda yönetime kabul ettirdim. Başarı hikâyeleri başlığı altında temelinde insan olan o programı yapmaya başladım. Şimdi de SHOW TV Ana Haber'i sunacağım. Bence hayatta hiçbir şey tesadüf değil.

        REKLAM

        Sosyoloji masterını yapabildiniz mi?

        Hayır, yapamadım çünkü zor işlere başladıktan sonra hayatıma bir de dizi girdi. O yoğunlukta bir ara dergicilik de yaptım. Hepsi bir arada olunca ne yazık ki master yapamadım.

        Hâlâ düşünüyor musunuz?

        Buradan daha iyi bir master okulu olabilir mi? İnsan ve sosyoloji üzerine bence şu anda master programının içindeyim.

        İnsanlığın derdi nedir? Sizce insanlık neyi paylaşamıyor?

        Eksik olan huzur. Bunun neden kaynaklı olduğunun bir önemi yok. Kimimizin huzurunu yan komşudan gelen yüksek ses, kimimizin huzurunu dünyanın bir ucundaki yaşanmış bir acı kaçırabilir. Ben hayatı negatif ve pozitif enerji ve onların çakışmasından oluşan bir enerji olarak da algılamaya çalıştım. İnsanların derdinin çok olmasının özellikle negatif enerjinin fazlalaşması ve sürekli bir enerji hattında geziniliyor olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. O yüzden arada topraklanmak lazım.

        REKLAM

        Oyunculuğa neden yönelmiştiniz?

        Maddi sebeplerden dolayı... 3 TV dizisinde oyunculuk yaptım. Ayrıca tiyatro da vardı. Oyunculuk şöyle; benim için yine çok büyük konuştuğum bir şeydi. Bir gün Okan Bayülgen'in programında bir telefon bağlantısı oldu. "Oyunculuk düşünüyor musunuz?" diye sordu. Ben de "Ne münasebet" diye cevap verdim. Programda çok değerli tiyatrocular vardı. "Herkes de bildiği işi yapsın canım" dedim. Çok idealist, daha katı bakıyordum. Gençtim, daha yaşanmamışlıklar vardı. Daha sonra yaşanmışlıklar da işin içine girince televizyonculuk olarak da algıladığım oyunculuk işine girdim. Kendimi geliştirme ve donatma adına Şahika Tekand'a gidip oyunculuk dersleri alıyordum. Çünkü 'Haydi bakalım şimdi ben oldum' diyen birisi değilim. Tiyatro yaptım. Tiyatroda da bir süre yer aldım. Ondan sonra oyunculuk bitti.

        Neden bitti?

        Ben bitirdim. 'Tamam' dedim. Gerçekçi birisiyimdir. Oyunculuk da çok keyifli ama diyorum ya meslekte 17'nci yılım. Bu mesleğe duyulan aşk... Bir yarışma programıyla televizyona döndüm. Bir de evlendim, oğlum oldu. Şimdi iki buçuk yaşında. Bir süre zaten hep evdeydim. Evde oğlumun yanında olmak istedim. Ne zaman stüdyoya girdim, o zaman aşk kabardı. Çok acayip. Sevgili yapımcım Cengiz Macar da aynı şeyi hissetti. Stüdyoya girdiğim andaki enerjim değişiyor, başka bir şey oluyor. Bir bağımlılık gibi...

        REKLAM

        Oyunculuk maddi beklentilerinizi karşılayabildi mi?

        Çok uzun sürmese de karşıladı. Olduğu kadar diyelim. Kısmetimde bu kadar varmış.

        Anne olmadan önceki Dilara Gönder ile anne olduktan sonraki Dilara Gönder arasındaki en bariz fark ne olmuştur?

        Anne olurken sadece doğurmadım. Kendim de yeniden doğdum. Olaya öyle bakıyorum. Kesinlikle büyük ölçüde farklı bir bakış açısı kazandırıyor. Merkeze artık kendini koymuyorsun. En büyük fark bu. Anne olduktan sonra dünya artık senin etrafında değil, sadece kendi çocuğun da değil, bütün canlıların etrafında dönüyor. Anne olmak bir tercih meselesidir. Ben bunu anne olduktan sonra deneyimledim. Kimisi anne olmadan da deneyimleyebilir. Anneliğin benim hayatımda böyle bir yeri bulunuyor. O yüzden benim için anne olmak. dönüşümün başlangıcı oldu.

        REKLAM

        Mesleğiniz gereği doğal olarak şöhretli birisiniz. Bill Gates'in "Şöhret kazandıktan sonra durup dinlenemezsiniz. Çünkü daima arkanızdan gelen biri vardır" şeklindeki özlü sözünde olduğu gibi sürekli kendinizi yenilemeniz ve geliştirmeniz gerekiyor. Siz bu konuda neler yapıyorsunuz?

        Vallahi hiç bir zaman öyle bir şöhretim olmadı. Artık sosyal medyayla birlikte herkesin bir gün şöhret olabileceği dönemdeyiz. Bu sebepten dolayı şöhreti ayrı bir yere koymuyorum. Şöhretle hiç ilgilenmiyorum. Şöhret, hiçbir zaman hedefim olmadı. Kariyerime ve hayatıma dönüp bakıldığında seçimlerim deöyle olduğunugösterir. Kimisinin hedefi şöhrettir, tanınmaktır. Tanınmayı tabii ki herkes isteyebilir. Bunda anormal hiçbir şey yok ama benim için başarı çok daha kıymetli. Zaten başarılıysan o şöhret gelir. Başarıdan dolayı gelen şöhretin hazmedilmesinin daha kolay olduğunu düşünüyorum. Önemli olan SHOW Ana Haber... Ben bir çeşit ulak gibiyim. Bir ekip var, haberleri onlar hazırlıyor. Ben, o haberleri izleyicilerimize ulaştırmanın içindeki sesim.

        REKLAM

        Bu zamana kadar mesleğiniz adına edindiğiniz en önemli öğreti ne olmuştur?

        Kesinlikle disiplin. Bir de denge. Denge çok önemli. Denge bir bozuldu mu işte o zaman işler karışıyor. Bu sebepten dolayı sanıyorum disiplin ve denge diyeceğim.

        Sizi en çok ne kızdırıyor? O kızgınlıkla nasıl baş ediyorsunuz? Özel bir yönteminiz var mı?

        Özel bir yöntemim dişimi sıkmak. Beni ne sinirlendirir? Birileri yavaş hareket ediyorsa o beni çok sinirlendirir. Ben çok hızlı hareket ederim. Bence medyada çalışan herkesin sahip olması gereken özelliklerinden biri hızlı ve pratik olabilmek.

        Daha önce 50 mesleğin zor yanlarını tanıttınız. Burada da ana haber spikerliğinin zor yanlarını anlatabilir misiniz?

        Ana haber sunuculuğunu psikolojik olarak daha dayanıklı olman gereken ve yaşanmışlığın çok kıymetli olduğu bir alan olduğu için hayat tecrübesi gerektiren bir koltuk olarak görüyorum. Empati çok kıymetli. Yaptığım iş, haberi görüp, anladıktan sonra o duyguyu izleyicilere geçirebilme durumu. Her mesleğin kendine özgü zorluğu vardır. Ana haber spikerliğinin zorluklarınının neler olduğuna henüz cevap veremem. Bu soruyu bana başarılı olduğum ve sunmaya devam ettiğim taktirde 6 ay sonra sorarsanız "bu işin zorluğu karşısında şunları şunları yaşadım" diyebilirim.

        REKLAM

        Eklemek istediğiniz neler vardır?

        Heyecanlıyım. Çok şey öğreneceğimi düşünüyorum. Öğrenmeyi gerçekten çok seviyorum. İnsanları bilgilendirmeyi de çok seviyorum. SHOW TV ekibinin, Ciner Yayın Holding Ailesi'nin bu anlamda bana gerçekten çok verimli olacağını, benim de o verimliliğin doğurduğu kazanımları izleyicilere en iyi şekilde taşıyabileceğimi düşünüyorum. Umarım altından kalkarım. Gerçekten tecrübem buna yeter.

        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ