Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Medya Yarışmalar Yemek tartışmasına uzaylı karıştı

        BEGÜM ÇELİKKOL- HABERTURK.COM

        begumcelikkol@haberturk.com

        Müziğe bir Topaloğlu daha adımını attı... Mustafa Topaloğlu'ndan sonra oğul Çağlayan Topaloğlu, son günlerde şarkılarıyla adından söz ettiriyor. Oğul Topaloğlu'yla biraraya geldik, hem babasının Survivor macerasını hem de çalışmalarını konuştuk...

        Seni biraz tanıyarak başlamak istiyorum. En başından, çocukluk döneminden başlayalım...

        Sene 1955'te... (Gülüyor)

        Zaten aileden dolayı ister istemez müzikle başlıyorsun.Yani ben gözümü açtığımda babamın bestelediği şarkılar vardı. Onlarla büyüdüm. "Bunun artısı oldu mu?" derseniz, oldu. Çünkü kulak farkında olmadan bilinçli olmadan da kaydediyor her şeyi. Mesela şu anda farkında olmadan dışarıdaki tüm sesleri bilinçaltına alıyorsunuz.

        Ben uzun süre futbolla uğraştım fakat babam futbol oynamamı istemedi. "Senin elin yüzün düzgün seni orada mahvederler" dedi. Ben futbol lisansımı bile gizli gizli çıkardım. Ama futbolu bıraktım bir süre sonra. İster istemez babanızın etkisinde kalıyorsunuz.

        Sonrasında...

        Bağlama çalardı babam. Ufak tefek etkisinde kalıyorsunuz elbette. Ben de denemeler yapıyordum. Sonra ufak ufak çalmaya başladım ve "Neden eğitimini almıyorum ki?" dedim. Ve o şekilde müzik başladı. O dönemlerde halk müziğiyle uğraşıyordum. Babamla bir şeyler yapmaya çalışıyordum. Evimize, iş yerimize Türkiye'nin önemli müzisyenleri geliyor. Burhan Bayer, Özcan Deniz, Mahsun Kırmızıgül, Alişan... Dolayısıyla onlarla müzik yapma şansını da buluyorsunuz. Sonrasında çalışa çalışa popüler müziğe kaymaya başladım. Tarkan, Sezen Aksu, Ajda Pekkan dinliyordum ve keyif alıyordum...

        Hangisini daha çok seviyordun?

        Ajda Pekkan'ı çok severim. Sezen Aksu'nun, Tarkan'ın Kenan Doğulu'nun da yeri ayrıdır. Biz bir şeyler yapmaya çalışsak da onlar farklı yerdedir.

        Kesinlikle feyz alınası isimler...

        Onları dinledikçe, "Ben kendimi daha fazla nasıl geliştiririm?" sorusuyla birlikte Akademi İstanbul'a gittim. Bülent Ortaçgil ile yolum kesişti. Derslerimize geliyordu. Onunla aynı ortamda müziği tartışmak bile ayrı bir tat.

        Farklı bir eğitim değil de neden müzik?

        Lise dönemimde başarılı bir öğrenci değildim. Anneme, "Kafam almıyor" derdim.

        Anladığım kadarıyla annemiz destekçi. Peki baba ne diyor?

        Babayı görebilene aşk olsun. Konserden konsere gidiyordu. Müzisyen bir ailenin ferdi olmanın artıları varsa eksileri de var. Babamı göremiyordum. Ben hep sabahçı oldum okulda. Benim kalktığım zaman babam eve gelirdi, ben uykudayken giderdi. Biz uyurken bizi öpüyordu.

        Bilirim o hissi. Benim babam da şehir dışında çalışıyor. Çocukken hep arkasından ağlardım... Ama kızgınlık olurdu, "Neden gidiyor?" diye. Sizde de öyle olmadı mı?

        Kızgınlık yok. "Beni sevmiyor, benimle ilgilenmiyor" diye düşünmezdim. Babam enteresandır, böyle mıncık mıncık sevmez. Onun bakışından, gözlerinden sizi başka bir yere koyduğunu anlıyorsunuz. Bana bir fiskesi yoktur ama ondan hâlâ çekinirim. Ama annem çok döverdi... (Gülüyor). Çok hiperaktifmişim, evi yakma teşebbüslerim bile olmuş.

        Akademi İstanbul'da kalmıştık biz en son...

        İşte orayı bitirince iş başka boyuta geçti. Meslek edinme zamanı geldi. Tabii tarzımız değişti. Babam başka yerdeydi, ben operalara giderdim. Halk Müziği değil Batı Müziği istiyordum. Halk müziğinden de etkileniyorum. Şimdi şarkılarda oradan da ezgiler bulabilirsiniz. Sonrasında babama "Ben artık bir şeyler yapmak istiyorum" dedim.

        "Hemen oğlum" dedi mi?

        "Daha dur, askerliğin var" dedi.

        Eyvah!

        Öyle deme. Acemi birliğindeyken seçmelere girdim. Orası Türkiye'nin en değerli isimlerinin gelip geçtiği yerdir. Haluk Levent, Cem Yılmaz, Özcan Deniz gibi bir yer. Seçmece isimler vardır. Muazzez Abacı'nın, Ebru Gündeş'in, Ajda Pekkan'ın, Sezen Aksu'nun arkasında çalanlar askerliğini orada yapıyordu. Ben de 700 kişinin arasından seçilen 5 kişiden biriydim. Büyük onurdu. Hem garsonluk yapıyorsunuz hem müzik. Yatıyoruz, kalkıyoruz müzik var. Konserler oluyor. Hilmi Özkök, Yaşar Büyükanıt geliyor. Çok stresliydi ama ister istemez yarış oluyordu. Eğleniyorduk. Bildiğiniz bir okul gibiydi.

        "Sıkılırım" derken eğitimin ortasına düştünüz yani askerde

        Aynen öyle. Provalar, konserler... Çok şey öğrendim orada tam 15 ay.

        Derken askerlik bitti...

        Hemen babama gittim, "Hadi artık bir şeyler yapmak istiyorum" dedim.

        "ÜNLÜ BİR BABANIN OĞLU DİYE..."

        "Dur daha" demedi mi?

        Yok bu kez demedi. Beni Avrupalı gibi kendi halime bıraktı. Ben bugün bakkal dükkanı açsaydım da bir şey demezdi. Bunun da artısını gördüm. Özgüvenimi yükseltti. Ve o dönemde "Kalbime Gömerim" şarkısını yaptım. Çok güzel bir ivme kazanmıştım. Ama durdum. Durduğum sürede röportaj yapmadım, televizyona çıkmadım. O beş sene sahne yaptım. O dönemki çalışmalarımla şimdikilere bakıyorum çok fark var. Sahnenin müthiş bir artısı oldu.

        Şimdi de Aşk Aşk Aşk var

        Evet... 3 ayda şarkım Youtube'da 5 milyon tıklandı. Babam 1982'de Eminem albümüyle 5 milyon satış yapmıştı. Biz de onun rekorunu kırdık. Ama bu albümde ciddi bir emek var, onun karşılığını alıyoruz. "Ünlü bir babanın oğlu" kredisini kullanabilirdim ama yapmadım. Ben bu işe öyle bakmadım. "Nasılsa iş yaparım" diye ilerleyebilirdim. Emek verdim, çalıştım. Albümü de sahneden kazandıklarımla, alın terimle yaptım. Herkes televizyonda klibi görüyor, işin arkasını bilmiyor. Çok mücadeleler verdim, hâlâ da veriyorum. Eskisi gibi ortam yok müzikte. Belki bu şarkıyla 15 sene önce çıksaydım şu an kenarda milyon dolarlar vardı. Şimdi yavaş yavaş ilerliyorsunuz. Her şarkıya bütçe yapmanız gerek. Bir de herkesin sevebileceği ortak bir şeyi yakalamak çok zor. Ve devamını da getirmelisiniz...

        Ne kadar sürede çıktı bu şarkı?

        Şarkılarda 3 senelik emek var. Herkesi şarkının etrafında topladım çok şükür. Bunun hazzını yaşıyorum şimdi. Bundan sonra da Beddua diye bir şarkımız var. Yaz sonuna doğru üçüncü klibi de buna çekeceğiz. Ama şimdi yaz ayındayız. Eros şarkımız var. Sürpriz bir şarkı. Onu patlatacağız. Eller havaya bir şarkımız. Hayırlısı diyorum ama iyi olacak...

        Baba ne diyor bu arada? Daha geleneksel o bu konularda...

        Hep halk müziği yapmamı istiyor. Halk müziği repertuarım da çok iyi. Bir gün benim sahneme geldi. Oturmadan pür dikkat beni 2.5 saat izledi.

        Eyvah eyvah! Bakışları nasıldı?

        Bakışları hissettim zaten. Tam önümde duruyordu. Bir de yanında kimse yoktu, tek gelmiş. Çok şaşırdım. Sahne bitince yanına gittim. Beni alnımdan öptü ve "Yolun açık olsun. Seni dinleyenlerin sana nasıl baktığını gördüm. Kendini burada daha iyi anlatıyorsun" dedi.

        "ANNEM EN BÜYÜK DESTEKÇİM"

        Mustafa Bey'in şarkılarınıza katkısı oluyor mu?

        Olmaz mı? Onun çok etkisi var. "Oğlum bu tamamdır" ya da "Bu olmadı" der. En son, "Haydi yolun açık olsun" dedi ve başladım. Yurtdışından da yabancılar tarafından dinlenip telefonlar alıyoruz. Onlar tarafından şarkıların ezberlenmesi müthiş bir şey. Ya da araçlarında şarkılarımın dinlenmesi çok güzel. Annem de benim en büyük destekçim ama ona üzülüyorum. "Ben bir star yetiştirdim. İkinciyi yetiştiriyorum. İkincisi de star oldu ama ben bunu yaşayamıyorum" diyor.

        Anneyle aramız nasıl?

        Çok iyidir. Alırım onu gezdiririm. Arkadaşlarım onu çok sever. Hatta beni değil onu ararlar. Eve bir giderim, annem arkadaşlarımla sohbet ediyor. Çok cana yakındır. Şu anda biraz yalnız. Öyle bir koşturma içindesiniz ki, televizyondu, röportajdı, sahneydi... "Kız arkadaşınız yok mu?" diyorlar. Annemle ilgilenemiyorum ki kız arkadaş bulayım da onunla ilgileneyim. İnsanlar, "Her ünlü bunu söylüyor zaten" diyebilir. İnanın bu koşturmada annenize bile zaman ayıramıyorsunuz. Eksikliğini hissediyorum.

        Evdekilerden daha fazla iştekileri görüyoruz hepimiz...

        Koştur koştur halindeyiz. Yoğun... Ama şikâyetçi değilim. Bu işi yapmasaydım ne iş yapardım bilmiyorum. "Ben müzikle uğraşacağım" derdim hep ve öyle de oldu. Kaderci değilim çok fazla. Mesela babam köyde müezzinlik yaparken okumaya İzmit'e gidiyor. İzmit'te okurken, hobi olarak bağlama kursuna gidiyor. Orada da bir grup varmış, solisti hastalanıyor. Onun yerine bir kereliğine babamı çağırıyorlar. O bir kere oluyor üç kere. Sahne almaya başlıyor. "Sana burası dar gelir" diyorlar, İstanbul'a gidiyor. Orada çıkmaya başlıyor ve albüm geliyor. Bu konumda şimdi. Ne mutlu bana ki istediğim şeyi yapıyorum...

        Karakter olarak benzer misiniz?

        Sinirlenince kekelerim. Cümlelerimi benzetirler. Hayatı sorgularım. O da öyledir. Farkında olmadan yapıyorum onun yaptıklarını. Mütevazılığımız benziyor. Hassasız, duygusalız, iyi niyetliyiz. Bunun iyi tarafı da kötü tarafı da var. Allah büyük, temiz kalpliyseniz olumsuzluk olumluya dönüyor. Sizinle uğraşanlar bir süre sonra bir bakıyorsunuz derbeder olmuşlar. Siz yolunuzda gidiyorsunuz... Kalbi bozmamak gerek. Her anlamdı kalbinizi temiz tuttuktan sonra yaradan sizi hak ettiğiniz yere getiriyor. O sürecin gizemini bilemiyoruz

        "DOMİNİK'TE BABAMI GÖRÜNCE ŞAŞIRDIM"

        Babanız "Ben Survivor'a gidiyorum" dediğinde ne hissettiniz?

        Dominik'e de gittim. Babamı gidip gördüğümde tanıyamadım. "Baba burada sana ne yaptılar?" dedim. Ayakları davuk gibi olmuş, yüzü morarmış. Çok zor şartlar altında mücadele verdiler.

        Gerçekten yemek vermediler mi? Merve Büyüksaraç'ın açıklamaları gündemde ya şimdilerde...

        Gerçekten yemek vermediler. Babam tam 14 kilo verdi. Yemek verseler, babamın o kadar kiloyu vermesi imkânsız. Geldiğinde birkaç hafta kendisine gelemedi. Ne zaman "Alp" desem, ağlıyordu. Bu aralar Alp'le hep beraberiz. "Baba benim kardeşlerim varmış da ben bilmiyormuşum" diyorum.

        Alp Kırşan giderken, "Mustafa Ağabey'ime çok iyi bakacağım, onu yalnız bırakmayacağım" demişti zaten

        Öyle de oldu. Alp, gerçekten o kadar ilgilenmiş ki babamın gönlünü fethetmiş durumda. "Kardeşlerim benimle bu kadar ilgilenmedi" diyor. Survivor bize kardeşler getirdi. Survivor bitti ama biz hâlâ görüşüyoruz. Orada gerçek olan dostluklar varmış ki burada da yaşıyoruz. Ailemiz büyüyor günden güne. Alp geliyor, "Ben Alp Kırşan Topaloğlu" diyor.

        Alp Kırşan, Mustafa Bey'in iç çamaşırını çerçeveleyip hediye etti

        Evet. Finallerde Kıbrıs'taydık. Çok hoş bir espriydi. Ekip çok iyi. Ben de epey kaynaştım hepsiyle. "Çağlayan ve Survivor ekibi" diye takdim ediyorlar. Beni de bir sonraki sezonda Survivor'da görürseniz şaşırmayın. Babam, "Şartlar çok zor ama yine de sen bilirsin" diyor. Ben gitmek isterim çünkü yaşınız ne olursa olsun orası size yeni bir tecrübe

        "Beyaz peynirin kıymetini anladım" diyenler var

        Aynen. Babam, daha oturduğu zaman oturan biriydi. Oradan geldikten sonra daha çevik oldu. Oradaki yıpranmadan dolayı ufak tefek cerrahi müdahaleler geçirdi. Sonuçta sanatçı. Kiloyu verince yüzünde problemler çıktı. Ben de ilerleyen zamanlarda ihtiyaç duyarsam yaptırırım. Hepimizi şaşırttı.

        Ne anlamda?

        "En fazla üç hafta durur" derdim, dokuz hafta durdu. Ciddi yarışlar kazandı. Hayim'i yendi. 20 yaşında bir çocuk sonuçta. Gurur da duydum babamla.

        Ekran karşısında babanızı izlemek nasıl bir duygu?

        İlk dönemler çok kötü oldum. Ne telefonla görüşebiliyorsunuz, ne internetten konuşabiliyorsunuz. Haber de alamıyorsunuz. Sadece televizyon izlerken görüyorsunuz. Ben babamın ağladığını bir amcamın vefatında gördüm. Ekranda ağladığını görüyorsunuz, kötü oluyorsunuz. Bir şeyle mücadele veriyor. Aç kaldı diye üzülüyorsunuz. Babanız orada aç, siz yemek yiyemiyorsunuz. Babam bu zamana kadar pek çok sanatçının albüm çıkışında yanındaydı. Benim albümün çıkışıyla, babamın Survivor'a gidişi aynı döneme denk geldi. Yanımda olamadı. Bir nevi tek başıma mücadele vermiş oldum. Babam Survivor'da başarılı oldu bence. Zaten kimse şampiyonluk beklemiyordu.

        Mustafa Bey, "Acun sen beni nerelere getirdin, ne yaptın böyle?" demişti...

        Evet evet... Babam gönlümün şampiyonu. Benim şarkım da başarılı oldu. Bu anlamda ikimiz de şampiyonuz...

        Son olarak eklemek istedikleriniz var mı?

        Burak Yeter bir albüm yaptı. Albümde Sezen Aksu, Ajda Pekkan, Sertab Erener, Ferhat Göçer ve Çağlayan Topaloğlu var. Şarkımızla devlerin arasına girdik. Bunun gururu da başka.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ