Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Kasım ayı enflasyon verileri, Türk ekonomi tarihinde nadir görülen bir 'sağlamayı' önümüze koydu. Yıllardır süregelen "Kur artmazsa ihracatçı batar", "TL aşırı değerli, rekabet edemiyoruz" ezberleri, 2025 Kasım ayı itibarıyla matematiksel bir duvara toslamış durumda.

Rakamlar yalan söylemez ve bazen gerçekleri yüzümüze tokat gibi çarpar. Gelin, "Değerli TL" efsanesini yıkan o matematiğe yakından bakalım.

KUR MAZERETİNİN BİTTİĞİNİN RESMİDİR

➔ Ekonomide tesadüflere pek yer yoktur ama bu tabloya şapka çıkarmak gerek. Aralık 2024 ile Kasım 2025 arasındaki 11 aylık sürece mercek tuttuğumuzda karşımıza çıkan tablo şu:

Enflasyon cephesinde TÜFE %28,63, sanayicinin asıl maliyetini yansıtan ÜFE ise %25,67 arttı. İkisinin ortalaması %27,2.

Kur cephesinde dolar %20,8 artarken, Euro %33,2 prim yaptı. Yarım dolar ve yarım eurodan oluşan Sepet Kur artışı ne kadar dersiniz?

➔ Tamı tamına %27,2.

➔ Enflasyon ve kur artışı, milimi milimine eşitlenmiş durumda.

➔ Reel efektif döviz kurları da TL'nin 2025'te sanıldığı gibi değerlenmediğini, bilakis başa baş bir seyir izlediğini teyit ediyor.

Bu tablonun tercümesi şudur: Artık kur tarafından sızlanacak, "rekabetçiliğimizi kur yedi" diyecek bir alan kalmadı. Kur mazereti, Kasım 2025 verileriyle birlikte tedavülden kalkmıştır.

SANAYİCİ İÇİN YOL AYRIMI DEĞİL, VAROLUŞ SAVAŞI

➔ Kurun enflasyonla "atbaşı" gittiği bir ortamda, ihracatçının sessizliğe bürünmesi hayra alamet değil, fırtına öncesi sessizliğidir.

➔ Çünkü artık kral çıplak. Sorun kurun seviyesi değil, üretim modelinin niteliği ve dünyayla ne kadar uyumlu olduğudur.

Küresel ticaret, endüstri 4.0, yapay zeka entegrasyonu ve yeşil mutabakat ekseninde yeniden şekillenirken rekabet gücünü sadece "ucuz işçilik" ve "yüksek kur" üzerine kuran konvansiyonel sanayi için deniz bitti.

➔ Reel sektör şu an tarihinin en keskin virajında.

EMEK YOĞUN SEKTÖRLERİN ÇIKMAZI

➔ Tekstil, konfeksiyon gibi düşük katma değerli ve emek yoğun sektörler için Türkiye artık "pahalı" bir ülke.

➔ Bu, kurdan bağımsız, ülkenin gelişmişlik seviyesiyle demografiyle ilgili yapısal bir gerçeklik.

➔ Moda ve marka merkezi olamadığımıza göre de, en büyük ve yaygın sermaye birikimi yaptığımız bu sektörlerde artık göç zorunlu.

➔ İstanbul ve Marmara havzasına sıkışmış sanayi artık bu maliyetleri kaldıramaz.

➔ Zaten işin maliyet tarafı bir yana, böyle bir göç hem deprem riskinden hem de bölgeler arası büyük dengesizliği azaltmak için gerekli.

BÜYÜK SANAİ GÖÇÜ BAŞLIYOR

➔ Bu aşamada hükümetin Anadolu'da dört ayrı sanayi havzası oluşturma kararı açıklandı.

➔ Karar yeni bir "teşvik" projesi değil, bir "kurtarma" operasyonunun yolunu açabilir. Öncelikle deprem riskinden, sonra da yüksek maliyetlerden ve batmaktan kurtulma taşınması.

➔ Sanayici artık net bir tercihle karşı karşıya. Ya maliyetlerin daha yönetilebilir olduğu Anadolu'ya taşınacak, ya da Mısır, Bangladeş gibi ülkelere gidecek. Veya yabancıya satacak, kepenk kapatacak.

➔ Bu süreçte "dökülmeler" kaçınılmazdır. Verimliliğini artıramayan, teknolojik dönüşümünü sağlayamayan ve hala gözünü döviz tabelasına diken firmalar için 2026 ve sonrası acı reçetelerin dönemi olmaya adaydır.

VERİMLİLİKLE YÜZLEŞME

➔ Sonuç olarak Türkiye ekonomisi, kur tartışmalarının gölgesinden çıkıp "verimlilik ve teknoloji" gerçekliğiyle yüzleşiyor.

➔ Mazeretlerin tükendiği, matematiğin konuştuğu bu yeni dönemde ayakta kalacaklar dövizi takip edenler değil, inovasyonu, dünyayı ve teknolojiyi takip edenler olacaktır.

➔ Büyük sanayi göçüne ve elenme sürecine hazır olun. Asıl sınav şimdi başlıyor.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar