Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Suriye Devrimi’nin birinci yılında, sürecin ana başlıklarını dünkü yazıda aktarmıştım. Bugün birkaç noktaya daha değinip, Terörsüz Türkiye başlığındaki en kritik konuya gelmek istiyorum. Suriye’de SDG/YPG’nin varlığı ve yeni yönetime entegrasyonu.

Birinci yılını dolduran Ahmed Eş Şara yönetiminin, birkaç önemli sorunu var.

Öncelikle, yönetimin ortaya çıkmasının hemen ardından başlayan ve halen devam eden İsrail saldırganlığı. İsrail, Suriye savunma hatlarını hedef almakla kalmadı. Özellikle Dürziler üzerinden Süveyda’da iç çatışma çıkardı. Benzer bir provokasyonu Nusayriler üzerinden bir başka bölge ülkesi şekillendirdi.

Burada hedef sadece Suriye’nin parçalanması değil; bölgede İsrail’in soykırım ve işgallerine karşı en büyük gücü temsil eden Türkiye. Gerçek bir diktatörlüğün ardından kurulan Şam yönetiminin başarısı için, siyasi, askeri ve ekonomik anlamda tüm imkanlarını seferber eden Ankara, Tel Aviv’in en büyük korkusu haline geldi.

SDG/YPG’NİN SİLAHLI VARLIĞI

İkincisi, esasen ilk başlıkla yakından ilgili. Ülkede çok sayıda silahlı grubun bulunması ve bunların mevcut pozisyonlarını korumak adına yeni yönetimle bütünleşmekten kaçınması. Burada kuşkusuz en önemli mesele SDG/YPG’nin silahlı yapısı ve iddiaları. Doğrudan Türkiye’yi ilgilendiren bu başlığa biraz sonra değineceğim.

ÜLKE KAYNAKLARININ İŞGALİ

Üçüncüsü, SDG/YPG’nin Suriye’nin önemli enerji ve su kaynaklarını işgal etmiş olması. Bu durum, yeni yönetimin kaynakların ülkenin tamamına adil biçimde bölüştürme sorumluluğu açısından çok kritik. Diğer yandan terör yapısının o bölgedeki varlığını mevcut haliyle koruma çabası, bu kaynaklara hakim olma arzusunun da bir parçası.

YAKIP YIKILAN ÜLKE

Dördüncüsü, tüm altyapısı yıkılıp giden şehirler, ticaretin canlandırılması, derin ekonomik sorunlar ve kamu hizmetlerinin henüz istenen düzeye gelmemiş olması. 2011-2014 döneminde yaşanan savaşta ülkesini terk eden milyonlarca Suriyelinin geri dönmesi, tüm başlıkları daha sıkıntılı hale getiriyor.

BİTMEYEN HİKAYE: 100 BİN SİLAHLI ADAM

YPG’nin sözde komutanı Mazlum Abdi, İsrail medyasına konuşarak, aba altından sopa göstermiş: “Kuzeydoğu Suriye’de 70 bini savaşçı olmak üzere 100 bin askerimiz var. Bunun 30.000’i polis ve yerel güvenlik güçlerimiz var.”

Gazete köşelerinde, ekranlarda önüne gelen üç aşağı beş yukarı buna benzer rakamlar veriyor. 100 bin sözde asker.

Öyle mi gerçekten? Mesela bunu nereden biliyoruz? Terör yapısının dışında bir kaynak var mı? Ona destek veren unsurların bu rakamları herhangi bir veriye dayanmaksızın tekrar etmesi dışında?

HTŞ, takriben 8-10 bin adamla Şam’a geldi. Evet, sayı bu kadar. Peki 100 bin silahlı adama sahip olan terör yapısı, niye bugüne kadar Şam’a kadar gitmeyi aklına bile getirmedi? Esad’ı niye devirmedi? Gerçekten eğitim almış silahlı adam sayısının 15 bin civarında olduğunu, diğerlerinin bir silaha dokunmuş olmanın ötesine geçemeyeceğini düşünüyorum.

NÜFUS DAĞILIMI

Burada bir başka mesele karşımıza çıkıyor. Yine kerameti kendinden menkul kaynaklar üzerinden Suriye’deki nüfus dağılımına dair verilen rakamlar. Çok açık; Suriye nüfusunun kahir ekseriyetini Sünni Araplar oluşturuyor. Çok büyük göç vermelerine rağmen. Onlardan sonra en büyük nüfus Nusayrilere ait. Üçüncü sırada bugün görmezden gelinen Türkmenler yer alıyor. Dördüncü sırada Kürtler, sonra da Dürziler geliyor.

Eminim oraya buraya iliştirilmiş birtakım rakamlarla bunlardan farklı tablolar ortaya koyanlar çıkacaktır. Bunun en sağlıklı cevabı, tüm Suriye’yi kuşatan bir nüfus sayımının yapılması. Tabii her durumda ülkede hangi çoğunluğun çıkacağının herkes farkında.

ÇÖZÜM BELLİ, ADRES BELLİ

Peki madem iddia ettiği kadar sözde askeri ve nüfusu var. Şu halde Ahmed Eş Şara’nın çağrılarına ve garanti vermesine rağmen, Suriye meclisine katılmayı gerçek anlamda neden gündemine almıyor SDG? Çatısı altında olduğunu söylediği Araplar da Şam’la anlaşma yapınca (ki yapıyorlar) gerçekten mecliste kaç temsilcisi olabilecek? O kantara çıkmaktan niçin kaçıyor?

Herkes çözümün nerede olduğunu biliyor. SDG, silahları bırakacak, Türkiye’nin şemsiyesi altında dünyaya açılacak ve kader ortağı olacak. Her şeyden önce de ikide bir 100 bin silahlı güç adı altında aba altından sopa göstermeyecek.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar