Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik "Vatandaşın iradesine yüzde koyamam"

        Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, CHP'nin, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin İç Hizmet Kanununun 35. maddesinde değişiklik yapılmasına yönelik teklifini, ''35. maddeyi kaldırmak bir yana 35. maddeye rahmet okutacak bir düzenleme getiriyor'' şeklinde eleştirdi ve ''Ayak üstü hazırladığı belli bunu, sadece günü kurtarmak adına. Halbuki 35. madde ile değişiklik yetmiyor. Orada en az üç maddede daha ona paralel değişiklik yapmak gerekiyordu, onlarda yapmamışlar'' dedi.

        Çiçek, Kanal 7'de yayımlanan Başkent Kulisi programında değerlendirmelerde bulundu ve soruları yanıtladı.

        ''Yüksek Askeri Şura'da (YAŞ), soruşturmada ismi geçenlerin terfi edip etmeyecekleriyle'' ilgili soru üzerine Çiçek, ''Askeri şuranın kuralları var, toplantı günü de dahil. Tayin ve terfilerin nasıl yapılacağı zaten bugüne kadarki gelenekler ve hukuk çerçevesinde işlemiş olan hususlardır. Takdire talip eden hususlar varsa onu da takdir makamları kendi aralarında konuşarak bu konuyu çözerler, nitekim yapılmakta olan da odur. Yani peşinen haklarında soruşturma açılmış olan veya şu an kovuşturma safhasına geçilmiş olanların otomatik olarak terfi edeceği ya da etmeyeceği gibi bir durum söz konusu değil'' diye konuştu.

        Cemil Çiçek, soruşturma ve kovuşturmanın YAŞ'la bağlantılı özel bir güne bağlı olarak gündeme gelmesinin söz konusu olmadığını, bunda geriye yönelik uzun bir zaman diliminin olduğunu ifade etti.

        Çiçek, ''CHP, 27 Nisanı ve 35. maddeyle ilgili teklifi TBMM'ye sundu. Bu gelişmelere baktığımız zaman CHP'de bir dönüşüm yaşandığı sonucunu çıkarıyor musunuz'' sorusunu şöyle yanıtladı:

        ''Türkiye'nin gerçekten Avrupai anlamda bir sosyal demokrat partiye ihtiyacı var. Bunu görüyoruz. Biz bunu yeni de söylemiyoruz. Ama CHP sosyal demokrat bir parti olmamaya direniyor. Tutumlara, gündeme getirdikleri konulara bakın. Çok önemli konularda bir sosyal demokrat partiden beklenen tavrı gösteriyor mu, göstermiyor mu ona bir bakın. Demokrasiyle ilgili kritik günlerde, nerede kimin safında yer alıyor onlara bir bakın, söylemlerine bakın, 30 sene evvelinden bugüne bir şey değişmiş mi, bütün bunlara baktığınızda dünya değişiyor, Türkiye değişiyor, değişmeyen CHP'nin genel yaklaşımıdır.''

        Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin genel başkanlığına seçilmesinin bazı çevrelerde ümit pırıltısı olarak görüldüğünü, ancak Kılıçdaroğlu'nun kendine açılan krediyi kısa sürede tükettiğini öne süren Çiçek, ''Çünkü bir hazırlığı yok. CHP hazırlıkları olan bir parti olarak gözükmüyor. Slogan hazırlığı var, proje hazırlığı yok'' dedi.

        TSK İÇ HİZMETLER KANUNU

        Başbakan Yardımcısı Çiçek, CHP'nin, Türk Silahları Kuvvetlerinin İç Hizmetler Kanununun 35. maddesinde değişiklik yapılmasına ilişkin teklifi hakkındaki soru üzerine, CHP'nin teklifinin basın yayın organlarınca da ciddiye alınmadığını, manşetlerde yer almadığını söyledi. CHP'nin teklifini eleştiren Çiçek, ''35. maddeyi kaldırmak bir yana 35. maddeye rahmet okutacak bir düzenleme getiriyor. Yani akla ziyan, sosyal demokrat bir partinin, 2010 yılında, hak ve özgürlükler çağında, demokrasi çağında böyle bir teklifi gündeme getirmesi gerçekten şaşılacak bir şey'' diye konuştu.

        CHP'nin siyasette önem taşıdığına inandığını dile getiren Çiçek, ''Türkiye'nin en köklü partisi ama en köklü partisinin de bu kadar verimsiz, bu kadar projesiz olmasını da anlamak mümkün değil. Bu kadar entelektüel birikimi olan insanlar var orada, nasıl oluyor da böyle bir teklifi verebiliyor'' dedi.

        CHP'nin yeni yollar üzerinden siyaset yaptığını söyleyen Çiçek, ''Ayaküstü hazırladığı belli bunu, sadece günü kurtarmak adına. Halbuki 35. madde ile değişiklik yetmiyor. Orada en az üç maddede daha ona paralel değişiklik yapmak gerekiyordu, onlarda yapmamışlar. 2, 37. maddede değişiklik gerekiyor. Sadece günü kurtarmak adına. Biz düşünürüz, taşınırız, doğru olan şeyi yaparız'' ifadelerini kullandı.

        Türkiye'de demokrasinin kökleşmesi noktasında Cumhuriyet Halk Partisinin engel olduğunu ifade eden Çiçek, ''CHP bu manada sorun olmaya devam ediyor, getirdiği bu teklife baktığımızda. Bir parti çözümün parçası olur, CHP sorunun parçası, sorunun daha da büyütmenin metinlerini hazırlayıp kamuoyunun önüne çıkabiliyorsa buna iktidardan evvel demokrat çevrelerin bir tavır koyması lazım'' değerlendirmesinde bulundu.

        ''TERÖR, DEVLET SORUNUDUR''

        CHP'nin, ''terörü Türkiye'nin sorunu olarak kabul etmediğini'' belirten Çiçek, şunları söyledi:

        ''Türkiye'nin terör sorunu var. 80 öncesi ideolojik terör vardı şimdi etnik terör var. Bu ülkede başbakanlık, cumhurbaşkanlığı yapmış insanlar bile diyor ki, terör sorunu Türkiye Cumhuriyeti devletinin sorunudur. Neden? Bütün Milli Güvenlik Kurulu toplantılarına bakın, son 40-50 yılın birinci gündem maddesi asayiş ve güvenliktir, terör konusudur. Devlet sorununu bir hükümet sorunu gibi görüyor. Eğer bütün bunlardan dolayı iktidarları sorumlu tutmaya kalkarsanız bu konuşanların sokağa çıkamaması lazım. Terör meselesinden dolayı hükümeti bir suçlama üslubu içerisinde suçlamak söz konusu olacaksa suçlayanların sokağa çıkacak hali yoktur, kendi dönemlerinde bu ülke çok büyük felaketler yaşamıştır.''

        CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun Elbistan'da ''AK Parti gider terör biter'' şeklinde konuştuğunu hatırlatan Çiçek, ''Kendileri... Maraş olayları, Çorum olayları bu dönemdeydi niye önlemedin? DYP-SHP iktidarı döneminde, 38 tane bu ülkenin aydını, yazarı, çizeri Sivas'ta cayır cayır yandı sen de iktidardasın, o zaman da genel müdürsün niye önlemedin? Bunların cevabını vermeden Elbistan'da gideceksin kışkırtıcılık yapacaksın, başka yerde ayaküstü demeç vereceksin'' diye konuştu

        Başbakan Erdoğan'ın ''eğer terör bitecekse biz çekiliriz'' dediği, Kılıçdaroğlu'nun da bunun üzerine ''iki satırlık dilekçe yaz'' dediğinin anımsatılması üzerine Çiçek, ''Terör meselesini iki satırlık yazı olarak anlayacak kadar terör meselesinden bihaber olduğunu gösteriyor. Bu, maalesef CHP'nin bu konudaki yaklaşımının ne kadar sığ olduğunu gösteriyor. Başbakan bu konunun bir hükümet sorunu olmadığını, bir devlet sorunu olduğunu, eğer bu ülkenin huzuru ve refahı için, bu sıkıntıların bertaraf edilmesi adına bir fedakarlık gerekiyorsa ben bunu yaparım noktasında bir önemli vurguyu gündeme getirmeye çalıştı'' dedi.

        "ORGANLARI YER DEĞİŞTİRMİŞ ADAM"

        CHP'nin iktidar olduğu dönemlere ait gazete kupürlerinde yer alan terör olaylarını gösteren Çiçek, ''Terör bir devlet sorunudur. Teröre en büyük destek de konuyu anlamadan vatandaşı tahrik etmek, vatandaşı sokağa dökmek ve yanlış bir kısım kanaatlerin oluşmasına yardımcı olmaktır." dedi.

        Cemil Çiçek, Osman Baydemir'in sarı-kırmızı-yeşil bayrağımız dalgalansa önerisine de sert tepki gösterdi ve "Bugünlerde sorumsuz bir sürü adamlar da konuşuyor. Bugünkü manşetlere bakarsanız organları yer değiştiren bir adam da yerli yersiz konuşmuş yine. Geçenlerde de böyle bir konuşma yapmıştı'' şeklinde konuştu.

        "SEN YARGI MISIN?"

        Devlet Bakanı Cemil Çiçek, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, 27 Nisan Bildirisi konusunda ''ben hesap soracağım'' ifadelerini kullandığını belirterek, ''Sen yargı mısın? Bir demokratik ülkede hesabı yargı sorar. Sen neyin hesabını soracaksın'' dedi.

        Kanal 7'de yayımlanan Başkent Kulisi programında değerlendirmelerde bulunan ve soruları yanıtlayan Çiçek, Türkiye'de kimin nerede durduğunun iyi bilinmesi gerektiğini ifade ederek, ''Benim kanaatimdir, bu ülkenin bir kısım aydınları da, önemli ölçüde bir kısım siyasetçileri de omurgasızdır, omurgaları yoktur bunların. Bunlar demokrasiden istifade etmişlerdir, sonra sıkıştıklarında da halka gitmek yerine, halkın tercihine itibar etmek yerine darbe kışkırtıcılığı yapmışlardır, onları alkışlamışlardır'' diye konuştu.

        ''27 Nisan muhtırasının demokratik ve hukuki olmadığını ve kabul edilemeyeceğini'' belirten Çiçek, ''Demokratik ülkede hesabı yargı sorar. Yargı benden izin mi almak mecburiyetinde? İster adına 'Balyoz' de, ister 'Ergenekon' de... Şu an soruşturma veya kovuşturma konusu olanları hükümet mi soruşturuyor, yargı soruşturuyor. Yargı organları iddia edilen bu suçları kim işlediyse, bununla ilgili bir soruşturma yapacaksa bir yerden izin almasına gerek yok'' değerlendirmesinde bulundu.

        Kılıçdaroğlu'nun ve bu konuyu ele alanların, muhtırayı soruşturmanın hükümetin işi olmadığını bildiğini ifade eden Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:

        ''Hükümetin siyaseten bir duruş göstermesi gerekiyordu. Allah'a şükür bugüne kadar kimsenin göstermediği onurlu duruşu göstermiştir. Milletin bize verdiği hakkı, emaneti sonuna kadar kullanmışızdır. Biz o gece sabaha kadar ayaktaydık, görevimizin başındaydık. Bizi tenkit edenler neredeydi, ertesi sabah neredeydi? Kimlerle beraber oldular? Karşı çıkmaları gereken noktada el altından alkışladıkları ifade ediliyor. Bizim yerimiz 27 Nisanda, 28 Nisanda belli. 'Bize verilen bu yetkiyi seçim sürecine kadar kullanacağız' dedik. Anayasa, yasalar bize hangi yetkiyi verdiyse kullandık. Burada kullanılmayan bir kısım yetkiler varsa yürütmeye ait yetkiler değildir. Bu yargının işi ise yargı kendi görevini yapsın. Sayın Kılıçdaroğlu 'ben hesap soracağım' diyor. Sen yargı mısın? Bir demokratik ülkede hesabı yargı sorar. Sen neyin hesabını soracaksın? Yargı mı olacaksın?''

        Kılıçdaroğlu'nun bunları ''ortalığı karıştırmak adına söylediğini'' ifade eden Çiçek, Kılıçdaroğlu'nu, ''Kendisinin de 'mutlaka değişmesi gerekir' dediği... Kapı kapı dolaştılar 15. madde Anayasadan çıkarılsın diye. Şimdi meydan meydan dolaşıyor 'hayır' diyor'' şeklinde eleştirdi.

        TERÖR OLAYLARI

        Başbakan Yardımcısı Çiçek, son dönemdeki terör olaylarına ilişkin olarak da ''Önümüzdeki günlerde de bulanık suda balık avlamak isteyenler çıkabilir'' dedi. Türkiye'nin başarılarının bazı kesimleri rahatsız ettiğini, bu kişilerin de terör örgütü aracılığıyla ülkeyi karıştırmaya çalıştığını belirten Çiçek, provokatif konuşmaların geçmişte de yapıldığını, bunun bedelini vatandaşın ödediğine işaret etti.

        Vatandaşların tahriklere kapılmamasını isteyen Çiçek, devletin suç işleyenlerden hesap sorduğunu ve terörle mücadelede alınması gereken tüm tedbirleri aldığını bildirdi.

        Terörle mücadele konusundaki eleştirilere de değinen Çiçek, ''Birileri istismar etmek adına diyor ki, siz bu lafları (demokratik açılım) ettiniz ondan dolayı terör azdı. Bu sözün söylendiği günün üzerinden bir yıl geçiyor. İyi de Maraş olayları olduğunda, Sivas'ta, Çorum'da olaylar olduğu zaman bu laflar mı vardı? Böyle bir çarpık değerlendirme yapılıyor ve vatandaşın kafası karıştırılıyor. Herkesin sorumlu davranması gerekiyor'' diye konuştu.

        PKK'nın dünyada en çok dış destek alan örgüt olduğunu belirten Çiçek, PKK'nın gerçekleştirdiği 15 Ağustos katliamının yıl dönümünün yaklaştığını anımsatarak, şöyle devam etti:

        ''(Demokrasi) diyorlar, (insan hakları) diyorlar onların siyasi uzantıları... Her yerde 'barış' diyorlar. Elini vicdanına koy ve Allah'tan kork, iki yaşındaki çocuğu, 80'lik ihtiyarı, hamile kadınları niye katlettin? Gidiyorsun filanca yerde bombayı patlatıyorsun, masum bir sürü yerli yabancı insan hayatını kaybediyor. İnsaf nerede, vicdan nerede, Allah korkusu nerede sende? Ondan sonra da çıkıyorsun 'barış', 'demokrasi' diyorsun, yerli yersiz bir sürü laflar, inanmadığın lafları söylüyorsun.''

        "12 EYLÜL KİMİN İKTİDARA GELECEĞİNİ BELİRLEMEZ"

        12 Eylül'ün bir iktidar değişikliği meydana getirmeyeceğini, kimin iktidara geleceğini belirlemeyeceğini vurgulayan Çiçek, ''22 maddelik anayasa değişikliği, özünde demokrasi, insan hakları ve özgürlükler olan, daha iyi bir demokrasi ve devlet yönetimi açısından getirilmiş düzenlemelerdir. Vatandaş bunlara evet mi, hayır mı diyecek? Vatandaşımız, eğer beni veya öbür partiyi değerlendirecekse, bir sene sonra bu zaten olacak. Vatandaş hancı, bizler yolcuyuz. Bu hana zaten uğrayacağız. Ne zaman? 2011'in Temmuz veya Haziran'ında. O zaman bu işleri konuşacağız. Sen şunu neden yapmadın? Ben bunu neden yaptım? Sen iktidara gelince neler yapacaksın? Bunları neden yaptın, yapmadın tartışmasını biz o zaman yapacağız'' diye konuştu.

        Muhalefet partilerinin, vatandaşın, anayasa değişikliği paketinin içeriğini öğrenmesini istemediği için seçimle ilgili tartışmaları bugüne getirdiğini belirten Cemil Çiçek, şunları kaydetti:

        ''12 Eylül bir iktidar, muhalefet oylaması değil. Partilerin kimin iyi, kimin kötü olduğu oylaması da değil. Evet ya da hayır. Daha fazla demokrasiye evet diyor muyuz, demiyor muyuz? Daha fazla hak ve özgürlüğe evet diyor muyuz, demiyor muyuz? Bir İngiliz, bir Alman, bir Fransız vatandaşının, çağdaş dünyanın insanlarının sahip olduğu hak ve özgürlüklere biz de sahip olalım mı, olmayalım mı? Evet diyeceğimiz, ya da hayır diyeceğimiz konu bu.

        Herkes unutuyor. Mesela 28 Mayıs günü Odalar Birliği'nin Ankara'da yaptığı çok geniş katılımlı bir toplantı var. Orada Odalar Birliği Başkanı diyor ki, 'Partiler seçimlere gidiyor. Bizim ihtiyacımız olan yepyeni bir anayasadır.' Daha evvel de söyledi bunları. Bir anayasa kitapçığı da hazırlattı bilim adamlarına. Barolar Birliği, sendikalar, sivil toplum örgütleri. Ben hiçbir meslek kuruluşunun örgütünü hatırlamıyorum ki yeni bir anayasa ihtiyacı gündeme getirmiş olmasın. 82'den beri tartışılan bir konu bu. Anayasa değişikliği, 28 yıldır Türkiye'nin gündeminde olan bir konu.''

        Kendilerinin sorumlu, vatandaşa karşı sorumluluğunu idrak içinde olan bir parti olarak 2007 seçimlerine giderken yeni bir anayasa vaadinde bulunduklarını bildiren Cemil Çiçek, bir taraftan seçimlere giderken, öbür taraftan 6 değerli anayasa hukukçusuna yeni bir anayasa taslağı hazırlattıklarını belirtti.

        Seçimin hemen akabinde parça parça tartışılsın diye bunu gündeme getirdiklerini ifade eden Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:

        ''Bir kısım meslek örgütleri dedi ki, 'Biz bu sürece aktif olarak katılmak istiyoruz.' TOBB, Türk-İş, Hak-İş dahil olmak üzere 7 tane meslek örgütünün öncülüğünde bunlar bir araya geldiler, 'Biz bu sürece aktif olarak katılmak istiyoruz' dediler. Biz de bunu memnuniyetle kabul ettik. O zaman denildi ki, bak şimdi kendinize şunu istiyorsunuz, bunu istiyorsunuz diyenler, 'Kapalı kapılar ardında anayasa hazırlamışlar.' Halbuki biz bunu tartışacağımızı söyledik. Bu tartışmalar devam ederken 14 Mart 2008 günü kapatma davası açıldı. Bizim hedefimiz 27 madde değilde, değiştirilemez maddeler dışında yepyeni bir anayasayla Türkiye'yi yeni çağa hazırlamaktı. Ama bu mümkün olmadı. Tepeden tırnağa, o maddeler dışında, yeni bir anayasa imkanı olmayınca biz o zaman kısmi değişiklik yolunu tercih ettik. Şimdi bunlar gündemdeyken, bunlar yaşanmışken, 'Siz kendinize göre' diyorsanız, o zaman haksız bir suçlama olur.''

        ''MECLİS BAŞKANI YAZI YAZDI''

        Hükümetin anayasanın tümünü değiştirecek bir hazırlık yaptığını, fakat arkasından kapatma davası geldiğini belirten Çiçek, daha sonra Meclis Başkanı Köksal Toptan'ın, 1 Eylül 2008'de mecliste grubu bulunan tüm partilere yazı yazarak, ortak çalışmaya davet ettiğini bildirdi.

        Cemil Çiçek, şöyle konuştu:

        ''Köksal Toptan, anayasa konusunu Türkiye'nin gündeminden çıkaralım diye Meclis'te grubu bulunan tüm partilere yazı yazdı. Dedi ki, 'Gelin şu 4 konuda birlikte çalışma yapalım.' Anayasa, iç tüzük, AB yasaları, siyasi partiler kanunu, siyasetin finansmanı, siyasi etik kurulunun kurulmasıyla ilgili. CHP buna olumlu cevap vermedi. Uzlaşma komisyonu herkesin eşit olarak temsil edildiği bir komisyon. 20 milletvekili olan da 2 kişi, 337 milletvekili olan da 2 kişi. Biz alınganlık yapmadık. 'Nasıl olur bu?' demedik. Benim 5 tane üyemin olması lazım, ötekinin bir tane. Böyle bir maraza çıkarmadık, tartışma bile açmadık. Biz bu işe varız dedik. Ancak CHP, o zaman da bu işten yan çizdi. CHP bu dönem hiçbir konuda bir işbirliği yapma, birlikte bir sorunu çözme çabası, gayreti içinde gözükmüyor, gözükmedi. Artık birlikte bir şey yapma imkanı olmayınca en fazla şikayet konusu olan ve değiştirilmesini hakikaten ülkemizin yararına gördüğümüz 27 maddelik değişikliği gündeme getirdik. Bunu değiştirirken de herkesin kapısını çaldık. Derneklerin, vakıfların, meslek odalarının kapısını çaldık. 2 parti 'Biz bu işte yokuz' dedi. Bir tanesi dedi ki 'Çay içerler. Gelir, giderler.' Herhangi bir katkıları olmadı. CHP dedi ki 'Ben bunun kapağını bile açmam.' Kapağını bile açmadı. Şimdi bunu söyleyenlerin ne demeye hakkı var. Keşke deselerdi ki 'Şu 5 maddeyi de koyalım. Şuna 4 madde daha ilave edelim.' Soruyorum, bizim getirdiğimiz değişikliğe karşı olanların, Anayasa Mahkemesi'nin yapısıyla ilgili, HSYK ile ilgili konuda, buna yanlış dediler, kendi doğrularıyla ilgili ellerinde bir teklif var mı? CHP veya MHP'li dostlarımız, sizin getirdiğiniz model yanlış, bizim getirdiğimiz model şudur diye bir tek teklif getirmediler. Bir tek cümle getirip önerge olarak bile vermediler. Verdikleri önergeler bunlar metinden çıksın, bunlar metinden çıksın.''

        ''HAYIR KAMPANYASINDAN ÇEKİLİN''

        Cemil Çiçek, muhalefetin Anayasa Mahkemesi kararının ardından yapacağı tek bir şey olduğunu belirterek, ''Bir sürü de suçlama yaptılar. Söylenmedik iftira, suçlama kalmadı. Anayasa Mahkemesi'nin kararından sonra bunların yapacakları bir tek şey var. Madem ki yargı kararına saygılıyız diyorlar. O zaman bu saygının gereği olarak artık bu hayır kampanyasından çekilmeleri lazım. Çünkü Anayasa Mahkemesi bunların hiç birinin doğru olmadığını karara bağladı'' diye konuştu.

        Mahkemenin bu paketin içeriğine girdiğini ve onayladığını belirten Çiçek, şöyle dedi:

        ''Bunların talebi, bu maddelerin iptal edilmesi, tümüyle yürürlükten kaldırılması, metinden çıkarılmasaydı. Anayasa Mahkemesi, bunların hiçbirisini doğru bulmadı. Yargı kararlarına saygılıyız. Herkes yargı kararlarına saygılı olsun diyenler, bu karar karşısında artık bu kararın gereğini yapmaları lazım. En azından bu suçlamalardan vazgeçmeleri gerekir. Bu iddiaların hiç birinin doğru olmadığı mahkeme kararıyla sabit hale geldi. Peki bunlar buna neden devam ediyor. Bu paketin içeriğine yönelik hayır kampanyasını yürütmek kadar yanlış bir şey yok. Zaten yürütemiyorlar da. Onun için başka konuları gündeme getiriyorlar. Nesine itiraz edecekler.

        Anayasa Mahkemesi, geçmişte 367 kararını veren mahkeme. 411 ile Mecliste kabul ettiğimiz eğitim hakkıyla ilgili maddeyi iptal eden mahkeme. Bizim birçok yasamızı iptal eden mahkeme. Güven izhar ettikleri mahkemeye bunları götürdüler. Bunların hiçbirinin doğru olmadığına mahkeme karar verdi. Bundan sonra işin bu kısmını neden tartışıyoruz. Biz, her zaman yaptığımız işin hesabını hukuka da vatandaşa da veririz. Vatandaşa hesabını 1 sene sonra vereceğiz. Kim eteğinde ne taş varsa döksün. Şimdi 2011'de olacak işi bugün konuşuyorlar. Konuşsunlar bunun hiçbir anlamı yok. Ama bir şeye de saygısızlık etmemek lazım. İnşallah bu paket yürürlüğe girecek. Vatandaşımız her zaman olduğu gibi demokrasiden, hak ve özgürlüklerden yana olduğunu açıkça ortaya koyacak ve bu paket kabul edilecek. Ondan sonra bir mahkeme yapısı oluşacak. Şimdi oraya kim seçilecek bilebiliyor muyuz? Ben bilmiyorum. Bilen de kimse yok. Yargıtay kendi içinden seçecek. Danıştay seçecek. Başkaları seçecek. Kimlerin seçileceğini, kimlerin aday olacağını biliyoruz. Allah'tan korkmak lazım. Daha kim olduğu belli olmayan ve orada görev yapacak insanların ahlakıyla, karakteriyle, hukuk anlayışıyla ilgili şimdiden suçlamada bulunmak ne kadar doğrudur, ne kadar insaflıdır. Ne kadar demokrasiyle bağdaşır. Buraya seçilecek insanları vicdanlarını satan, ahlaksız kişi lehine karar verecek insanlar olarak şimdiden yaftalamak hukuka saygısızlığın dik alasıdır. Kimse böyle bir saygısızlık yapmamalı. İnsanların onurunu, şerefini, daha kim olduğu belli olmadan, şimdiden yargıyı bu kadar ulu orta tartışma konusu yapmak doğru olmaz. Bunların hepsi karalama ve suçlama. 2010 yılında artık bu suçlamalardan, bu siyaset tarzından herkesin vazgeçmesi lazım.''

        ''VATANDAŞIN İRADESİNE YÜZDE KOYMAM''

        Çiçek, ''Referandumda yüzde kaç bekliyorsunuz?'' sorusu üzerine de ''Ben vatandaşın iradesine yüzde koymam. Bilmiyorum. Ama ben vatandaşın geriye dönük demokrasiye, hukuka, antidemokratik gelişmelere karşı ortaya koyduğu tavırlara bakarak, her defasında sağduyusuyla, soğuk kanlı olarak ve bu tartışmaların tümünün dışında evet diyeceğine inanıyorum. Çünkü bunda hayır denecek bir şey görmüyoruz'' diye konuştu.

        ''Kadınlara daha iyi hakların verilmesi, engelli vatandaşlarımıza bir kısım imkanların verilmesi, gazilerimize verilecek imkanlarla ilgili düzenlemelerin yapılmasına kim neden hayır diyecek?'' diye soran Cemil Çiçek, ''Ben hakkımı burada, Türkiye'de değil de Strazburg'da aramaya neden gideceğim. Neden kimse buna hayır diyecek'' dedi.

        Çiçek, muhalefetin de ülkeye karşı sorumluluklarının bulunduğunu belirterek, ''Muhalefetin görevi sadece iktidarın getirdiğine karşı olmak mıdır? Almanya'da böyle mi? Fransa'da, İspanya'da böyle mi? Yani iktidarın getirdiğine yanlış diyorsa, kendi doğrularını ortaya koyar. Sivil toplum örgütlerinin bile bir anayasa teklifi var, ama iki önemli muhalefet partisinin elinde iki satırlık bir anayasa değişikliği yok. Bu muhalefet, pozitif bir muhalefet olamaz. Yaptıkları da olmaz, kendine, ötekine, berikine. Yani şimdi şunu mu yapacaklar. Vatandaş evet dedikten sonra gelince bunları değiştirecekler mi?'' diye konuştu.

        ''Referandum hükümete karşı bir güven oylamasına dönüşür mü?'' sorusu üzerine, Çiçek, vatandaşın bu tuzağa düşmeyeceğini söyledi.

        Vatandaşların kendilerinden anayasa değişikliğini istediğini ifade eden Çiçek, toplu değişiklik yapma imkanı olmayınca, kısmi de olsa bir değişikliği vatandaşa götürdüklerini kaydetti.

        Birçok yerde ''Çoğunluğunuz var. Bunu neden yapmadınız'' sorularına maruz kaldıklarını kaydeden Çiçek, herkesle konuşarak değişikliği gündeme getirdiklerini belirterek, ''Hatta bizim getirdiğimiz teklife eleştiriler oldu, biz onları da değiştirdik bu teklif sırasında. Şimdi vatandaşa götürüyoruz. Vatandaş ne karar verirse biz ona itimat ederiz'' dedi.

        Cemil Çiçek, ''Referandumdan hayır kararı çıkarsa erken seçim olur mu?'' sorusu üzerine de seçimin zamanında yapılacağını belirterek, şunları söyledi:

        ''Erken seçim olmaz. Seçim zamanında yapılır. Erken seçim isteyenler, bizim erken seçim yapmayacağımıza güvenerek yüksek perdeden konuşuyorlar. Emin olun erken seçime gideceğiz desek, 'Neden acele ettiniz' diye kendileri yan çizerler. Seçimleri zaten bir yıl erkene almış olduk. 5 yıllığına yapılacak seçim 4 yıla inmiş oldu. Dolayısıyla 2011'in Haziran veya Temmuz'unda yapılacak. Bu farklı bir şey. Bir parti değerlendirmesi, iktidar oylaması değil. Bir iktidar muhalefet hesaplaşması değil. Onu genel seçimlerde yapacağız. Vatandaş kararını o zaman verecek. Daha fazla demokrasi, daha fazla hak ve özgürlüğe evet mi, hayır mı? Cevabı verilecek olan budur. Evet deniyorsa Türkiye daha demokratik bir ülke olacak. Daha çağdaş demokrasi Türkiye'de kurumsallaşma noktasında önemli imkanlara kavuşacak. Aksi takdirde hakimler devleti olma yolunda önemli bir mevzi kazılmış olur. Hakimler devleti, vesayet sistemi Türkiye'de kökleşmiş olur. O zaman siyasetin anlamı da kalmaz.''

        ''MERDİVEN BOŞLUĞUNDA SİYASET YAPAR HALE GELDİK''

        Çiçek, ''Böyle bir tehlike bekliyor musunuz?'' sorusuna ise ''Ben böyle bir tehlike beklemiyorum, vatandaşımız evet diyecek. Ama aksi varit olduğu takdirde beraberindeki sıkıntılarını da söylemek bizim görevimiz'' dedi.

        Merdiven boşluğunda siyaset yapar hale geldiklerini söyleyen Cemil Çiçek, ''Anayasa'daki başka kurumların yetki alanlarına, sorumluluğuna, yaptıkları işlere bakın. Neden halk oylamasını 60 günde yapma imkanı varken 120 güne çıktı. Bu sıcakta dolaşan biziz. Bu sıcakta 40-50 bin kişi Hatay meydanında toplanan vatandaşımız. Vatandaşımız bunları iyi tayin eder, iyi takdir eder. Ben ona inanıyorum. Ama ne karar verirse bu bizim başımızın üzerindedir'' diye konuştu.

        Cemil Çiçek, referandumun 12 Eylül'de yapılmasıyla ilgili soru üzerine de şöyle dedi:

        ''Bir konuyu 20 yıl tartışmaktansa bu halk oylaması yolunu açmak başlı başına önemli bir hizmettir. 20 yıldır tartışıyoruz. Halk oylamasıyla şu işi bir defa da millete soralım, millet ne karar verirse başımın üstüne deyip bu işi bitirmek gerekir. Bunun için bu oylama halkın kendi hakkına, kendi yetkisine, egemenlik hakkına sahip çıkmasının da en önemli göstergesidir.''

        AA

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ