Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Babalar Günü hakkında kontra bir analiz ve yorumlar...

        KÜRŞAD OĞUZ / koguz@haberturk.com

        Tüm babaların Babalar Günü kutlu olsun.

        Ama bu arada bu babalar günü, babalar günü gibi günleri sorgulamamıza da vesile olsun.

        Her haziranın üçüncü pazar günü kutlanan Babalar Günü; bizim her mayıs ikinci pazar, dünyanınsa farklı günlerde idrak ettiği Anneler Günü; veya ortak çılgınlığımız 14 Şubat Sevgililer Günü...

        Giderek çoğalan bu tip günleri biz neden kutluyoruz; bir gelenek veya dinden çıkmış bu günler başka bir geleneğe, coğrafyaya neden sirayet eder; her birinin başlangıcı en az 100 yıl öncesine dayanırken ülkemize 1950'lerde ithal edilemelerinin ve son 20 yılda iyice palazlanmalarının sebeb-i hikmeti nedir; bu kutlamalar 'modernleşmenin' bir göstergesi midir, yoksa kapitalizmin ayak oyunu mu?...

        Sorular, bu şekilde çokça çeşitlendirilebilir...

        Ama cevaplar, muhtemelen dedenizin adını bile duymadığı Babalar Günü gibi günlerin asıl amacına pek de hizmet etmeyecektir.

        BİZİM SAHTE MUTLULUĞUMUZ

        Bazı işaretler, Babalar Günü gibi günlerin ruhunu ortaya sermek açısından açıklayıcı oluyor.

        İşte, bugün Google'ın doodle uygulaması...

        Google bu uygulamayla önemli günleri hatırlatıyor, kutluyor. Google bugün Babalar Günü için hazırladığı özel logoda L’sini kravat haline getirmiş. Kapitalist sistemin sembollerinden biri, Babalar Günü'nün de sembolü olmuş. Amerikalı Google'ın bu tercihi aslında malumu ilam etmek. Zira evet, bu tür günler ziyadesiyle kapitalizme hizmet ediyor; tüketim artıyor, kredi kartı kullanımı, sanal alışveriş tavana vuruyor, üstelik bütün bu paralar çoğunlukla o kravatı takan babanın cebinden çıkıyor...

        Yani aslında babaların küçük mutluluğu değil bugün elde edilen; kapitalizmin büyük mutluluğu...

        BAŞKALARININ MUTSUZLUĞUNU HATIRLATMAMA GÜNÜ!

        Bu kadar Marksist bakmasak bile, Babalar Günü, Anneler Günü, Sevgililer Günü vb.'nin falsoları çok.

        Yazar Ersan Üldes bunlardan birini tek cümleyle özetliyor: "Babası olmayan çocukları ve çocuğunu kaybetmiş babaları düşünerek bu tip günleri kaldırsınlar."

        Bu düşünce Anneler Günü'ne de, Sevgililer Günü'ne de uyarlanabilir: 'Olmayanlar'ı düşünmek, olanları kutlamaktan daha büyük bir erdem değil midir? Ya da "Sembolik bir mutluluktan vazgeçip başkalarının mutsuzluğunu hatırlatmama günü" bütün bunlardan daha anlamlı bir gün olmaz mı?

        ZARF MI MAZRUF MU?

        Elbette kültürler arası etkileşim dünyanın daha yaşanır bir dünya olması için önemli. Ama zarfa dikkat kesilip mazrufu unutma riski de bu tür günlerin diğer falsosu.

        Biz ya da bazılarımız, Batı'dan çıkan bu 'özel' günlerin dünyada ortak kutlanmasının birbirini anlama ya da kültürler arası paylaşma yolunda önemli gelişmeler olduğunu düşünebiliriz. Ama bu yolda ifrada kaçmak, tüm bunların 'Batı'nın kültür emperyalizmi'nin sonucu olduğunu düşünenlerin düşüncelerini de keskinleştiriyor. Aynı şekilde, daha sağlam ve kalıcı kültürler arası diyalog yolları, belki de bu furyada unutulup gidiyor...

        CADILAR BAYRAMI DA YOLDA MI?..

        Babalar Günü'nün Batı Virginia'da ortaya çıktığı düşünülüyor. Bu düşünceye göre bir Amerikalı'nın annesi öldükten sonra onun yerini alan babasına yaptığın jestle bu gün hayatımıza girdi. O Amerikalı anneler günü kutlanırken babalar gününün olmayışını büyük haksızlık olarak nitelendirdi ve babasının doğum günü olan 5 Haziran'ın babalar günü ilan edilmesi için uğraştı. Ancak Babalar Günü ilk kez 19 Haziran 1910'da Washington'un Spokane şehrinde kutlandı, oradan diğer eyaletlere yayıldı. Babalar Günü'nün ilk resmi kutlanışı ise 1924'te gerçekleşti. 1966'da dönemin başkanı Lyndon Johnson, her haziranın üçüncü pazarının Babalar Günü olarak kutlanacağını açıklayan bir bildiri yayımladı. Bu gün, Avrupa'da ise ilk defa 1954'te İngiltere'de kutlandı ve oradan kıtaya yayıldı.

        20. yüzyıl başında, yine ABD'den çıkan ve 1955'te Türkiye'de kutlanmaya başlanan Anneler Günü gibi Babalar Günü de Türkiye'ye o yıllarda girdi. Ancak popülariteye kavuşması herhalde 20 – 25 yıl öncesine denk gelir.

        Aslında, 'Hediye piyasası'nın etkisini bir kenara bırakırsak bu tür günlerin Türkiye'de giderek popülerleşmesinin bir sosyolojisi yapılmadı, ama yapılmalı.

        Biz bunu bir modernleşme süreci olarak mı algılıyoruz, dünyaya böyle eklemlendiğimizi mi düşünüyoruz, Batı'ya böyle mi yüzümüzü dönüyoruz, acilen öğrenmemiz lâzım.

        Yoksa vakit çok geç olacak ve bir bakmışız elimizde bir bıçak, balkabağını oymaya çalışıyoruz!..

        ***

        ONLAR BABALAR GÜNÜ'NDEN NE ANLIYOR?

        HABERTURK.COM blog yazarları, farklı kesimden ve kuşaktan isimlere ve bir uzmana Babalar Günü gibi günler hakkındaki fikirlerini sorduk. İşte görüşleri...

        TAYFUN ATAY (Sosyal Antropolog)

        "Yakında Noel'i ve Paskalya'yı da kutlarsak şaşmayalım"

        Babalar Günü gibi günlerin başlangıçta herhalde daha içten, daha mütevazı, hatırlama açısından değerlendirilebilecek bir yanı vardı. Kıymet bilme açısından değerlendirilebilirdi. 2003'te yazdığım bir yazım vardı, 'Annelerimiz Seksileşiyor' diye. Hatırlarsınız, çocukluğumuzdan beri bildiğimiz, Anneler Günü'nün sembolü olan 'ideal' bir resim vardır. Mütevazı giyimli bir annenin yandan görüntüsü, kucağında çocuğu... Ama son 5-6 yıla, Anneler Günü resimlerine, o parfüm vs. reklamlarına bir bakalım. Anneler Günü için ilana oturtulan kadınlar inanılmaz genç, güzel, seksi artık. Anne imajını değiştiren hatta bir ölçüde zedeleyen bir yanı olduğu bile düşünülebilir bunun.

        Babalar Günü eskiden çok yaygın değildi. Bunların giderek böyle yaygınlaşması, bir hafta - 10 gün önceden hazırlıkların başlatılması sonuçta tüketim kültürü ve ekonomisiyle ilgili bir şey. Ama sonuçta toplum bir şekilde bu empozeye karşılık veriyor. Birbirini etkiliyor insanlar ve kutlama ya da hediye almayan kendini kötü hissedebiliyor. Böyle bir psikoloji oluşuyor.

        Anneler Günü'nün yine bir hikâyesi var. Babalar Günü ise zaman içerisinde üretilmiş, Anneler Günü olur da Babalar Günü olmaz mı diye çıkmış bir şey. Sevgililer Günü de öyle.

        Bu tür günlerin bir şekilde mağduru, mazlumu, iktidarın altında kalanı öne çıkarmaya yönelik bir motifi vardır. Mesela hayvanları koruma günü. Bazı günlerin, toplumun ortalaması açısından ihmal edilen, toplumun ortodoks çizgisi dışında kalanları hatırlatmaya, bir toplumsal duyarlılık yaratmaya yönelik bir yanı var idi. Ama bu artık tüketim kapitalizmi içerisinde tamamen ticarileşmiş bir pratik olarak karşımızda.

        Bunların kültürel olarak bizde bir yeri yok ama küresel olarak var. Küresel kapitalizm dünyasında, teknolojik altıyapıdan zaten uzak olmadığımız bir dünyada bunlar da kutlanıyor. Cadılar Bayramı mesela. Toplumun bir kesiminde onların da kutlanması başladı. Bunu Türkiye toplumuna pazarlayacak çevreler, girişimler de olabilir. Sonuçta mesele satmak, satmak ve daha çok satmak. Yakında Noel'i ve Paskalya'yı da kutlarsak şaşmamak lâzım.

        SERDAR TURGUT

        "Cadılar Bayramını da kutlayalım"

        Ben Babalar Günü'nün piyasa ekonomisinin bir 'oyunu' olduğu fikrinde değilim. Ayrıca bu fikrin de artık çok klişe, çok rutin olduğunu düşünüyorum.

        Yakında Cadılar Bayramı'nı da kutlayacak mıyız? Neden olmasın, kutlayalım. İnsanlar kendilerine eğlenceler yaratarak yaşarlar. Yaşam herkesin bildiği gibi sıkıcıdır ve sorunlarla doludur. Bu sıkıcılığı ve sorunları aşmak için de küçük eğlenceler yaratıyoruz. Buradan doğacak piyasa hiçbir

        ekonomiyi kurtarmaz, hiçbir anlamı da yoktur. Zaten çoğu insan hediye falan almıyor artık bu tip günler için. Mesela bugün benim oğlum bahçeden bir küçük papatya koparıp geldi ve 'babacığım, babalar günün kutlu olsun' dedi, öptü beni ve bitti. Ne olacak şimdi?

        Ayrıca babalar günü bir ekonomi yaratıyorsa da yaratsın. Kime yarar bu, küçük esnafa, hediyelik eşya satan kişilere, orta sınıflara... Nedir yani, büyük dünya kapatilizminin komplosu değil ki bu...

        NİHAL BENGİSU KARACA

        "Yakında cenaze makyajcılarımız da olur"

        Kültürel emperyalizm, eğlence anlayışımızı, aile ilişkilerimizi, üretim ilişkilerini ve tüketim davranışlarımızı hatta hastalık ve ölüme karşı geliştireceğimiz algıyı bile belirliyor; kapitalizme uyarlıyor. Kültürel emperyalizm zihniyeti değiştiriyor, nasıl eğleneceğimizi, annemizi babamızı eşimizi, sevgilimizi nasıl seveceğimizi, seviyorsak neler yapmamız gerektiğini, ne zaman depresyona girmemiz gerektiğini, çıkmak için nasıl antidepresanlar kullanacağımızı söylüyor; bu hallere ilişkin çözümleri kendimizin talep etmesini sağlıyor. Yakında cenaze makyajcılarımız da olur, ölülerimizi de masif ceviz tabutlarla gömmek isteriz. Bunları da görürüz. Cadılar Bayramı da kapıda...

        HANDE KÖSEOĞLU

        "Bizi ne çabuk unuttunuz!"

        Babalar günü, anneler günü, sevgililer günü tarzı "alın verin ekonomiye can verin" günler eskiden bu denli sinir bozucu değildi. Ne limitleri bu denli yüksekti ne de duyarsızlığı.

        Bugünlerin asli görevi olarak belletilen hediye alışverişlerimiz ne zaman bir demet çiçekten "bir pırlantacık," "bir arabacık"a dönüştü, birçok şeyin hızına yetişemediğimiz gibi onun da hızına yetişemedik. Israrla pırlanta set olmadan mutlu olmayacak anneler, araba olmadan mutlu olmayacak babalar, tek taşsızlığı değersizlikle eşleştiren sevgililer yaratmaya direten bu rüzgâra ne de tatlı tatlı razı olduk.

        Ne de çabuk bu "öteki"yi unutan, herkesi bir sayan, herkesi bir babası varmış gibi, herkesi bir annesi varmış gibi, herkesi bir sevdiği varmış gibi sayan bu reklamlara alıştık.

        Ne de çabuk "benim annem gibisi yok!" "Benim babam x gibi adam!" Sloganlarının annesizleri, babasızları, babası baba olmayanları, annesi anne olmayanları, annesini babasını hiç görmemişleri, tanımamışları... Sayısı hiç de azımsanmayacak o kalabalığı incitebilecegini unuttuk.

        Unuttuk ve kendi kendimize çalıp söylüyoruz. Vallahi en büyük hediyeyi biz hak ediyoruz!

        SELÇUK YÖNTEM (Sanatçı)

        "Yaşam zaten bir oyun, bu da onun parçası"

        İnsanların birbirleriyle yakınlaşmaları için birtakım sosyal faliyetlere ihtiyaç vardır. Babalar Günü de Anneler Günü ile başlayan bir sirkülasyon. Babalar Günü'ne olması gerektiği kadar değer veriyorum. Kendi babam aklıma geliyor. Bu vesileyle de olsa insanların büyüklerini hatırlamaları, onlarla birlikte olmaları anlamlı geliyor bana. Evet hediye almak tüketim ekonomisi. Bunlar da bir gerçek, bunları da inkâr etmemek lâzım. Ama yaşam zaten bir oyun ve bu da oyunun bir parçası işte. Bu güne gerektiği kadar değer verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Buna karşı fikir de olmalı ama olduğu zaman da o aile bireylerini bir araya getirmesi bence güzeldir.

        BEDRİ BAYKAM (Ressam)

        "Somut bir güne ihtiyaç var"

        Babalar Günü vesileyle insanların babalarını hatırlamaları güzel bir şey, hediye piyasasının işine yarar diye kötülememek lâzım. Bu nedenle ben babalar, anneler gününün önemli olduğunu düşünüyorum, iyi ki varlar! Objektif değerlendirme yapıp, aramızdan ayrıldıktan sonra hatırlamamak ya da aramızdan ayrılanları da hatırlamak için yılda bir kere somut bir şey

        olmasını doğru buluyorum. Kapitalist nedenlerle başlamış olsa bile, siz babanızın elini bir kere öpseniz bile yeter. Yılbaşını şu kişiler icat etti, şu günü bu kişiler icat etti de öyle başladıdan çok böyle bir değer verme gününe ihtiyacımız var mı, topluma iyi bir yönlendirme yapıyor mu, 1 Mayıs'ta İşçi Bayramı'nı kutlamaya ihtiyacımız var mı bu önemli; evet buna ihtiyaç var. Anne ve babadan daha büyük bir servet yok. Keşke ben de yarın babama bir hediye alıp, babamla bir yemeğe çıkabilseydim ama bu şansım yok. Onun için Babalar Günü iyi ki var.

        ÇELİK

        "Maksat çocuklar sevinsin"

        Bugüne kadar gelmiş, sonuçta bir anlamı var ki kutlanıyor. Çocukların mutluluğu için anlamlı buluyorum. Bir baba olarak benim için çocuğumun mutluluğu önemli. Tüm bu sıkıntılar içinde bizler için ne gibi bir önemi olabilir ki? Maksat çocuklar sevinsin, bir araya gelinsin.

        ERDAL ÖZYAĞCILAR (Sanatçı)

        "Dedeler günü de olsun"

        Anneler Günü, Sevgililer Günü, Babalar Günü... Ne güzel, ne hoş günler bunlar! Hatta dedeler, anneanneler günü de olsun! İlla gidip de çok pahalı hediyeler almaya gerek yok. Bir kravat, bir çorap da alabilirsin. Önemli olan hatırlanmak, anılmak.

        ERSAN ÜLDES (Yazar)

        "Bu tip günleri kaldırsınlar"

        Babası olmayan çocukları ve çocuğunu kaybetmiş babaları düşünerek bu tip günleri kaldırsınlar. Bu acılar tüketim malzemesi olmamalı.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ