Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Zenginlerin yeni merakı!

        Fatih Altaylı / HT Pazar

        Yat modasını takip eden moda, “explorer yat” denen modaydı.

        Akdeniz’i, Karayipler’i, Pasifik’in tropikal adalarını gezmekten yorulan ve sıkılan zengin taifesi yeni arayışlar peşine düştü ve bu arayış “explorer” modasını başlattı.

        Kaptan Cousteau’nun araştırma gemilerini andıran ve sert denizlere, yüksek dalgalara ve hatta buzlara dayanıklı “keşif” yatları yaptırmaya başladılar. Bu sayede kutup dairesi içinde kalan bölgeleri gidip görmek, hatta Kuzey Batı geçidinden seyretmek yeni bir zengin eğlencesi haline geldi.

        Ancak “Çok param var, daha ne yapabilirim” diyen zenginleri bu da kesmedi.

        Dünya üzerinde görülebilecek her yeri gördükten sonra Dünya’nın derinliklerine merak saldılar. Pek çoğu teknelerine dalış ekipmanları ve güvenlik için basınç odaları yaptırdı.

        Bu da bir yere kadardı. Şimdi yeni moda ve yükselen trend Dünya’nın daha da derinlerine inmek. Bunun için de artık pek çok zengin, teknelerine “süper yetenekli” denizaltılar koymaya başladı. Bu yeni “eğlencenin” öncülerinden biri, meşhur Maltese Falcon’un sahibi, milyarder yatırımcı Tom Perkins.

        Tom Perkins, Maltese Falcon’u yaptırırken içine bir de denizaltı koymak istedi.

        Ancak bu sıradan bir denizaltı olmamalıydı. Bunun için California’da çok derin denizlere dalmaya uygun, farklı denizaltılar üreten Graham Hawkes’in kapısını çaldı. Hawkes’in denizaltıları neredeyse bir batiskaf kadar derine dalmalarına rağmen, batiskaflardan farklı olarak su altında geniş hareket kabiliyetine sahip araçlardı. Hidrodinamik ile aerodinamik arasındaki benzerlikten yararlanan

        Hawkes’in denizaltıları, su altında “uçacak” şekilde yapılıyordu. Hawkes’in Tom Perkins için ürettiği denizaltı “Deep Flight Super Falcon” 300 metre kadar derine inebilen ama görünüşüyle bir denizaltıdan çok bir savaş uçağına benzeyen bir su altı aracıydı.

        KARBONDİOKSİTİ TEMİZLİYOR

        Özelliklerini yanda okuyabileceğiniz bu araç, 2 ila 4 saat arasındaki dalışlar için planlanmış. Ancak “acil” durumlarda su altında içindekileri 24 saat hayatta tutabilecek kabiliyette.

        Tanklarında taşıdığı havanın yanı sıra, içindeki sistemle denizaltıyı kullananların çıkardığı karbondioksiti temizleyip yeniden kullanılabilir havaya dönüştürüyor.

        Bütün sistemlerinin aynı ayda bozulması veya ani bir elektrik arızasında bile 20 dakika içinde kendi kendine yüzeye çıkabiliyor. Bu durumda bile içindeki yolcular için 20 dakika yetecek hava bulunduruyor.

        Perkins, tayfasıyla kavga edip Maltese Falcon’u sattıktan ve tüm yatlarını satışa çıkardıktan sonra bile Deep Flight Super Falcon’u elinde tuttu. Ve Japon hükümetinin emekliye ayırdığı bir gemiyi satın alarak bir araştırma gemisine dönüştürdü. Deep Flight Super Falcon şimdi Perkins’in “Dr. No” adlı bu yeni yatının güvertesinde duruyor ve Dünya’nın dört bir yanında Perkins’in derinlikleri keşfetmesine yardım ediyor.

        Perkins’in öncülerinden olduğu bu moda giderek yayılıyor. Son olarak bir Rus milyarder, kendine VAS isimli bir denizaltı yaptırdı. Ve bu denizaltıyı kullanabilmek için 74 metrelik Pegaso adında bir yat inşa ettirdi. VAS’ı da bir başka gün anlatırım.

        Deep Fylight Super Falcon

        En: 3 m

        Yükseklik: 1.6 m

        Boy: 6.7 m

        Hız: 6 knot

        Dalış hızı: Dakikada 60 metre

        Çıkış hızı: Dakikada 120 metre

        Dalış derinliği: 304 metre

        Ağırlığı: 1818 kg

        Taşıma kapasitesi: 230 kg

        İmalatçı: Hawkes Ocean Technologies

        Ne varsa ‘lamba’da var

        Transistörün icadı çocukluğumuzun lambalı radyolarını ortadan kaldırsa da “lamba”nın kalite üstünlüğünü asla ortadan kaldırmadı. Ses kalitesine önem veren profesyoneller lambadan asla vazgeçmediler. Lambalı elektronik cihazlar son yıllarda yeniden moda oldu ve evlerdeki transistörlü aletlerin yerini almaya başladı. Özellikle de lambalı amplifikatörler her geçen gün biraz daha aranır, hatta arzulanır hale geldi. Pek çok küçük üretici şimdi inanılmaz yüksek kalitede ses veren lambalı cihazlar üretmeye başladı. New York’un dünyaca ünlü elektronik üreticisi McIntosh ise yıllardır lambalı amplifikatörler üretir. Bence bunların en güzel ve en kullanışlısı şimdilerde altıncı jenerasyonu üretilen McIntosh MC275 serisidir. 20 20.000 hz aralığında ses üreten ve çok düşük distorsiyonlu bu cihaz, fiyat kalite orantısında herhalde lambalı amplifikatörler arasında müstesna bir yere sahiptir. 2x75 watt’lık gücü “az” gibi görünse de aslında bu ses transistörlü bir amplifikatörün ürettiği birkaç 100 watt’tan daha üstün ve kalitelidir. İleride size bundan çok daha kaliteli ama haliyle çok daha pahalı başka ürünleri de tanıtmak isterim.

        Havası alınmış sürtünmesi saat

        Yüz yılı aşan geçmişiyle Cartier, en büyük “mücevherat” üreticilerinden biridir; ama daha çok saatleriyle bilinir. Bu da çok “üst düzey” bir bilinirlik değildir. Saat meraklıları Cartier’yi her zaman “küçük görme” eğiliminde olmuşlardır, çünkü saat dediğin saatçinin işidir kuyumcunun değil. Dünya saat pazarının önemli bir oyuncusu olan, özellikle de kadın saatlerinde pazarın hâkimi olan Cartier ise bugüne kadar “yüksek saatçilik” konusunda çok da iddialı değildi. “Lüks ve pahalı” fakat yüksek saatçilik ürünü olmayan saatleriyle hayatından memnundu. Ancak bir süre önce Cartier yönetimi bunu değiştirmeye karar verdi ve saatlere ilginin artmasıyla beraber “yüksek saat” konusunda da iddialı olmaya yöneldi. 3 yıl önce “ID One” adlı “tourbillon”la iddiasını göstermeye çalışan Cartier, birkaç ay önce “ID Two” adındaki saatiyle en büyük saat markalarını bile kıskandıracak bir hamle yaptı. “ID Two” saatçilik alanında gerçek anlamda bir devrim. Saat düşkünlerinin bir saati saat olarak tanımlaması için o saatin “kurmalı” olması gerekir. Ancak kurmalı saatlerin bir sorunu vardır. “Sık sık kurulmaları” gerekir. Cartier ID Two’yu yapıncaya kadar kurmalı saatlerdeki “tek kurmayla en uzun çalışma” rekoru 10 gün civarındaydı. “Cartier bu alanda devrim yaptı” dedirtense yeni mekanizması ve kurma zembereği. Zemberek saatin çalışmasını sağlayan enerjiyi biriktiren yay. Cartier uzay teknolojisini kullanarak inanılmaz elastik bir zemberek üretti. Bunu şimdiye dek üretilenlerden çok farklı bir “echappement”a bağladı. Ardından bir saatin enerjisinin büyük bölümünü gereksiz yere harcayan sürtünme ve hava direncine ve diğer faktörlere odaklandı. Sürtünmeyi çok aza indiren malzemeler kullanmakla yetinmedi; saatin kasasının içindeki havayı da alarak saatin “havasız ve sürtünmesiz” bir ortamda çalışmasını sağladı. Böylelikle tek kurmayla 32 gün giden ve inanılmaz dakik bir saat yaptı. Bu büyük bir başarı ama asıl başarı bu saati aynı kalitede ve birden fazla sayıda üretebilmek. Diyeceksiniz ki: “Cartier reklamı mı yapıyorsun?” Hayır yapmıyorum. Çünkü bu saatten sadece bir tane yapıldı ve o da satılık değil. Cartier sadece “yapabildiğini” göstermek için yaptı.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ