Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Bir zamanlar Anadolu’da hayvanlar

        HT PAZAR / Aysun ÖZ

        KTÜ Orman Fakültesi Yaban Hayatı Ekolojisi ve Yönetimi Bölüm Başkanı Prof. Şağdan Başkaya’ya göre kaplanlar için de ümit var! Peki bir zamanlar dinozorlara ev sahipliği yapan Anadolu’da başka hangi hayvanlar yaşadı ve şimdi bu yaban hayvanlarını canlandırmak için ne gibi çalışmalar yürütülüyor?

        Dilek Yarımadası Milli Parkı'nın ormanla denizin buluştuğu kumsallarında dinlenirken, piknik sepetinizin yanında yaban domuzları bitiverir. Bu insanlar ve domuzlar için olağan bir durum. Ancak ya bir gün o sepetin yanında bir parsla karşılaşırsak? Artık neredeyse evcilleşmiş o domuzları her gördüğümde, çok değil 50 yıl önce pars, yani İngilizce ismiyle leoparların yaşadığı memleket dağlarından o güzel hayvanlar birgün yeniden iner mi diye düşünürdüm. Geçen hafta Diyarbakır'da bir Anadolu Pars'ı öldürülünce önce çok üzüldüm, sonra da tuhaf biçimde umutlandım. Üstelik pars İran'dan falan da gelmiyordu, yüzde yüz bizim parsımızdı. Belki de tükenmemişlerdi! Aslında Diyarbakır'daki olay basına yansıdığı için bu kadar şaşırdık. Zira bilimadamları yöre halkının 2 yılda bir parsla karşılaştıklarını anlattığını söylüyor.

        Yaşam ortamlarının yok olması, kaçak avcılık, bu hayvanların yasadışı ticareti, çevri kirliliği ve küresel düzeyde iklim değişimleri nedeniyle artık ülkemizde yaşamadığına inanılan pars, ölüyken bile sandığımızdan daha iyi durumdaydı! Karadeniz Teknik Üniversitesi Orman Fakültesi Yaban Hayatı Ekolojisi ve Yönetimi Bölüm Başkanı Prof. Şağdan Başkaya da içimize su serpti. "Türkçe adı Pars, Latince adı Panter ve İngilizce adı ise leopar olan bu hayvanı bugüne kadar 8 ilde tespit ettik. Ülkemizde doğal ortamdaki ilk fotoğraflarını 5 Temmuz 2013'te foto kapan ile çektik. Bu gizemli tür dağınık, ancak en az 30 ilde yaşadığını tahmin ediyoruz" diyor.

        'YENİDEN SALIVERİLİYORLAR'

        Bilim insanları şimdilerde parsın fotoğrafını çektikleri alanlarda, hayvanın yaşam alanı kullanımı ve popülasyon yoğunluğunu araştırmak üzere TÜBİTAK'la bir işbirliği için çalışmalarını sürdürüyor. Hatta her hafta yeni fotoğraflar elde ettikleri ama güvenik için açıklamadıkları bir alanın, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından "korunan alan" ilan edilmesi amacıyla çoktan girişimde bulunmuşlar.

        Bu proje, İngiltere'de doğal dengeyi onarmaya yardımcı olmak için, uzun zamandır görülmeyen türleri geri çağırma arzusuyla gerçekleştirilen ilginç bir projeye de benziyor. Şöyle ki; İskoçya'da geçen yıllarda 17 kunduz, 500 yıldır İngiltere kırsalında dolaşmayan kunduzları yeniden var etmek amacıyla içinde nehirler ve yaprağını döken ormanların bulunduğu ücra bir alana bırakılmıştı. İskoçya'da epey masraflı bu tür arazi programlarıyla, aslı gibi olmasa da eski tabiatı canlandırma çalışmaları sürdürülüyor. Brezilya hükümeti ise nesli tükenmekte olan hayvanlarını klonlamaya hazırlanıyor. Brezilya hükümetinin desteğiyle yürütülen projede aralarında jaguarın da bulunduğu nesli tükenmekte olan 8 vahşi tür kopyalanacak.

        'PAHALI ÇALIŞMALARA GEREK YOK'

        Avrupalılar ve Brezilyalılar bu vahşi hayvanlar tekrar ürerse onlarla nasıl başedeceklerini düşünedursun, biz ülkemizdeki kadim hayvan türleri nasıl canlanıyor ona bakalım. Prof. Başkaya; Türkiye'de alageyik, yaban koyunu, ceylan, geyik, kınalı keklik, sülün ve Anadolu alabalığı gibi türler Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından üretilerek veya stok popülasyonlardan alınarak uygun yaşam ortamlarına yeniden salıveriliyor. Ülkemiz türler bakımından oldukça zengin olmakla birlikte bu türlerin popülasyon yoğunlukları oldukça düşük. Birçok popülasyonun yok olduğunu belirten Başkaya, "Ancak" diyor, "Batı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi kurt, vaşak, ayı gibi yırtıcı türlerle ilgili zor ve pahalı yeniden yerleştirme çalışmalarına çok ihtiyaç bulunmuyor. Ülkemizde bu ve benzeri türlerin yeterli popülasyon yoğunluklarına ulaşması ve eski yaşam alanlarında yeniden ulaşması için doğal ortamlarda yapılması gereken müdahalelere ihtiyaç var."

        Peki, bir zamanlar Kuşadası'nda bile yaşamış parsın doğuda yeniden ortaya çıkmasında bölgenin terör nedeniyle insandan izole olmasının etkisi olabilir mi? Terörün yaban hayatına çok zarar verdiğini açıklayan Prof. Başkaya, "Her şeyden önce ülkede yaban hayatının yönetimi bilimsel olarak yapılamadı. Sahalara müdahale edilemedi, kaçak avcılık vakaları arttı" diyor. "Sadece il ve ilçe yakınlarında ateş edilmedi, diğer her yerde tüfek veya tuzakla kaçak av artarak devam etti. Öyle ki yöre insanlarının yanı sıra devlet görevlileri de kaçak avlanmayı adet haline getirmişti. Hatta bölge insanı yurtdışından gelen yabancı avcılara yardım yaparak kaçak olarak avlandı."

        Buna rağmen ülkenin batısında da doğusunda da bazı türler haricinde yaban hayvanlarının durumunun kısmen iyiye gidebildiğini umutla anlatıyor, örnek olarak da parsı gösteriyor.

        PARSLAR GSP İLE İZLENECEK

        Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ile yapılan bir sözleşmeyle Parsları GPS aracılığıyla izleyerek ülke genelinde başka popülasyonlarını ortaya çıkarmaya çalışan Başkaya, bu hayvanın neslinin tükenmemesini çok ihtiyatlı olması, zor arazi şartlarına uyum sağlayabilmesi ve insanlardan uzak durmayı tercih eden bir tür olmasına bağlıyor. Ölen pars için üzülsek de dağlarımızda yaşadığını gördüğümüzde umuda kapıldık ama parslar için yapılması gerekenler var. Yaşadığı yerler kamuoyuyla paylaşılmadan önce, türün insanlardan kaçan ve uzak duran bir canlı olduğu konusunda bir bilgilendirme çalışması yapılmalı. Aksi halde Anadolu parsını bekleyen birçok ölüm tehlikesi bulunuyor.

        Anadolu'nun kadim türleri

        Yüzyıllar önce Anadolu'da yaşadığı bilinen, ancak günümüzde yok olmuş ya da öyle olduğu sanılan türlere örnek olarak aslan, çita, Asya fili, yaban öküzü ve yaban eşeğini örnek gösteriyor Prof. Başkaya. Yakın geçmişte yok olduğunu bildiğimiz türlere örnek olaraksa 1960'lı yıllarda Amik Gölü'nün kurutulmasından sonra hiç gözlenmeyen Yılanboyun kuşunu işaret ediyor. Ancak kaplan konusunda umutlu! "En son 1970 yılında Hakkari/Uludere yakınlarında vurulmuş olan kaplan gibi bazı türlerin ülkemizde yok olup olmadıkları henüz tam olarak tespit edilmedi" diyor. Peki Anadolu'da dinozor yaşadı mı? "Evet, insanlara en ilginç gelen bilgilerden biri de bu, yüzyıllar önce bu topraklarda dinazorların yaşamış olması" diye ekliyor profesör. Peki Anadolu'da başka hangi hayvanlar yaşamış?

        Asya Fili (Elephas maxima asurus): Anadolu'nun en büyük hayvanı olarak biliniyor. M.Ö.I. yüzyıla kadar başta Fırat Havzası'nda yaşayan filler, yaşam alanlarını istila etmemiz sonucu yok olmuşlar.

        Aslan (Panthera leo persica): Aslan da Fırat havzasında yaşamış. Anadolu'daki son görülme tarihi 1880, Birecik. Dahası, aslanların MS. 3. yüzyılın başlarına kadar Trakya'da da yaşadığı biliniyor.

        Çita (Acinonyx jubatus): Aşağı Fırat Havzası'nda 19. yüzyıla kadar yaşamış ancak beslenmesinde önemli yer tutan ceylanların ortadan kalkmasıyla bölgeden çekilmişler.

        Yaban eşeği (Equus hemionus anatoliensis): Anadolu'nun medeniyet çatışmasına tanık olan yaban eşeğinin bu topraklarda 12. yüzyıl sonuna kadar yaşayabilmiş olmasını bile şaşırtıcı buluyor bilim insanları.

        Bir haber de Şırnak'dan geldi. Nesli tükenme tehlikesi altındaki çizgili sırtlanlar, Orman ve Su İşleri 15. Bölge Müdürlüğü ekiplerince Şırnak'ta doğaya konulan foto kapanlarla görüntülendi.

        Anadolu'da parsın varlığıyla ilgili en eski haberlerden birini 1856'da araştırmacıgezgin Tchihatcheff'in İzmir'in doğu tarafında bir pars vurduğunu, Valenciennes yazdı. 1925'ten itibaren çeşitli gazete haberleri ve kitaplar ve bilimsel kaynaklarda 2-3 yılda bir leopar yani pars haberlerine rastlanıyor. Aydın'dan Adana'ya, Kastamonu'dan Bitlis'e, Muiğla'dan Hakkâriye pek çok yerde avcıların pars gördüğüne dair haberler var.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ