Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar ercan taner röportaj

        HT PAZAR / Elif KEY

        Futbolda, birbirimize sarılıp “Goool’ diye bağırdığımız, çok mutlu olduğumuz anların fonunda onun sesi var: Ercan Taner. Kendinden ekolu sesiyle, Hagi’nin golünde 12 kere Hagi diye bağırmışlığı, Hakan Şükür’ün attığı gollerde 7 kere arka arkaya Hakan demişliği var. Rakibe atılan gollerde “Hiç fark etmez, hiç fark etmez. Alman, İtalyan, İspanyol hiç fark etmez” diye dünya haritasını bir kalemde silmişliği var... Bir masal gibi maç anlatan o. Leeds United maçında Hakan Şükür’ün attığı golden sonra, “Kim attı, kral attı, hem de Leeds’e, Allen Road’ta. İngiltere’de kralın imzası bu, kral gidiyor, kral gole gidiyor... Çivi gibi çakıyor” diye bağıran da o. Anlattığı her maça kendi imzasını çakan Ercan Taner mesleğe 1983’te TRT’de üç sınavdan geçerek başlıyor. Tiyatroculardan dersler, kurslar alıyor. “Müthiş bir eğitimden geçtik” diyor Taner. “Önümüzde büyük ustalar, usta spikerler vardı. Önümdeki ustalarımı dinliyordum ancak kendi tarzınızı mutlaka bulmanız ya da yaratmanız gerekir. Yıllar içinde benimde bir tarzım oldu”. O zamanlar genelde BBC ekolü,maç anlatımında Alman ekolü takip ediliyor.

        ‘HENÜZ KALFAYIM’

        Ercan Taner, 30 yıldır spor spikerliği yapıyor. Sadece futbol anlatmadı. Boks, basketbol, voleybol, tekvando, binicilik, ritmik jimnastik, buz hokeyi ve kayak...Merak edilir, acaba rolmü tümbunlar? Bir gece önceden hazırlanıyor mu? Ya da futbolcu gole giderken, aklından bir senaryo geçiyor mu? Taner, “İçten pazarlıkla spor spikerliği yapılamaz. Benim bildiğim bunu hiçbir arkadaşım da yapmıyor. Anlatımda, anı yaşayıp yaşatacaksınız. Önemli olan bu” diyor. Sonradan dinleyince, söylediklerine şaşırdığını da ekliyor: “En son anlattığım Galatasaray- Juventus maçının tekrarını seyrederken, neler söylemişim yahu, diye kendi kendime sordum. Ama çok hoşuma gitti çünkü anı yaşamıştım.” Ona herkes “Üstat” diyor ama Taner binlerce dakikalık mikrofon tecrübesine rağmen üstat olduğunu kabul etmiyor.

        “Henüz kalfayım” diyor. Onun üstatları Halit Kıvanç, Doğan Yıldız, Tansu Polatkan, İlker Yasin ve sevgili dostum Levent Özçelik... Ama biliyor; bu meslekte 40. yılını devirince, kendine bir yemek ısmarlayacak ve üstadlığa terfi edecek. Yemekte ne yer bilmiyorum. Güzel bir balık ısmarlar belki, yanına bol roka. Ercan Taner’in anlatımı gibi, organik bir sofra. Bol istatistikli, seyircinin rakamlara ve detaya boğulduğu, adeta spikerin seyirciye hava attığımaçları sevmek zor iş. Zaten hayat yeteri kadar hormonlu. Ama Ercan Taner’inmaç anlatımları hormonlu değil. Mikrofonlarımız Taner’de: “Babam rahmetli Ziya Taner, teknik direktördü. 8 yaşından beri bu oyunun içindeyim. Bu oyunu iyi bilirim. Futbol hayattır prensibimi hiçbir zaman bozmadım. O yüzden sizin deyiminizle organiğim. Benmaçı dümdüz anlatmam. Oyuncusuyla, hakemiyle, teknik direktörüyle, seyircisiyle yaşarımve öyle anlatırım. Bol istatistiklimaç anlatanlara da saygı duyuyorumtabii. Ama futbol seyircisimatematiği fazla sevmez, o anı yaşamak ister...” Taner’in en sevdiğimaç anlatıcıları rahmetli Pertev Tunaseli ile “Hocamve büyük üstadım” dediği Halit Kıvanç. Taner’in Türkiye’de ayağı topa değenlerden en severek anlattığı futbolcular Hagi, Hakan Şükür, Sergen Yalçın, Hami, Alex, Nouma, Rıdvan Dilmen, sarı fırtınaMetin Tekin,Messi, Ronaldo, Falcao, Rooney ve Arda.

        ÖNCE DUYGU SONRA TERBİYE

        “Maç anlatırken önce bilgimi terbiyemi geliyor” diye sorduğumda mesleki bir sır geliyor sanki cevabıyla: “Önce duygu, sonra terbiye, sonra bilgi geliyor. Ama en önemlisi rakibe saygı! Bize anlatımda rakibe hep saygılı olmamız gerektiği öğretildi. Rahmetli babamda rakibe hep saygı duyardı.” Beşiktaşlı Ercan Taner,Meireles’e “Koçum benim”, Sneijder’a “Aslanım benim” diyecek kadar renk körü... “Düdük çaldığı andan itibaren artık sahada iki takım vardır. Sizin renkleriniz yoktur. Aksi takdirde maç anlatamazsınız, bu meslek yapılamaz” diyor. Maçları bazen yüksek dozlu bir gerilimfilmine çevirecek kadar güçlü bir ifadesi var Taner’in. Bu yüzden çok okuyor Taner, en çok tarih okumayı seviyor. Dostoyevski’den Bukowski’ye, Yaşar Kemal’den Orhan Kemal’e pek çok yazarla büyümüş. Hayata ve sahaya bakışını seyrettiği filmlerle besliyor. Favori yönetmenleri; Coppola, Scorsese, Cameron, Luc Besson,Woody Allen ve Nuri Bilge Ceylan. Bir demizahı ve komediyi çok seviyor. CemYılmaz’ı da sevmesinin sebebi Yılmaz’ın aldığı her pası gole çevirmesi olsa gerek.

        "Savaş muhabiri olmak isterdim"

        Ercan Taner’in içinde kalan ukde, çok kutsal bir meslek olarak gördüğü savaş muhabirliği. Peki Eurovision’u anlatmak ister miydi? “Ben bir Bülent Özveren hayranıyım, ondan daha mükemmel bir Eurovision sunucusu şu an için düşünemiyorum. Ama itiraf etmeliyim, sadece puan anını sunmak isterdim” diyor.

        Hayat fena halde futbola benzerken, kendi hayatını bir maç gibi düşünse Taner, nasıl anlatırdı? En heyecanlı anı? En çok bağırarak anlatacağı saniyeler? Anlatmakta en zorlanacağı dakikalar? Mikrofonlarımız tekrar Taner’de: “7 Temmuz 1990. İngiltere-İtalya Dünya Kupası üçüncülük mücadelesi... Maç başlamadan 15 dakika önce Batuhan Ankara’da dünyaya geldi. Ben İtalya’daydım. Bu en heyecanlı an... Haksızlık ve hainlik en çok bağırarak anlatılacak anlar. Anne ve babanızın ölümü, anlatmakta en çok zorlanılacak anlar...” Allah gecinden versin diyerek soruyorum: “Sizin maçın bitiş cümlesi ne olurdu?” Taner’in cevabı Taner’in sesiyle kulaklarımıza geliyor: “Finallerin finali başladı! Hoşçakalın.”

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ