Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Onur Ünlü, İtirazım var, Serkan Keskin, Ben de Özledim

        HT PAZAR/ Nur TOPRAKOĞLU

        Onur Ünlü’yle yeni filmi İtirazım Var için buluştuk. Sıra dışı imam (eski boksör, sıkı bir satranç oyuncusu, saz çalan türkü söyleyen, bir dedektif gibi cinayetin izini süren...) Selman Bulut karakterini canlandıran başrol oyuncusu Serkan Keskin de oradaydı. Onunla da iki çift laf ettik. Hatta Leyla ile Mecnun’a gönderme bir de fiyakalı fotoğraf çektirdik.

        Bir yıl önce Sen Aydınlatırsın Geceyi için buluşmuştuk. Yılda bir film yapmak kolay olmasa gerek. Ama İtirazım Var’ın senaryosunu 2010’da yazmışsınız. Evet, Sırrı Abiyle yazmıştık.

        Sırrı Süreyya Önder’in hikâye dışında senaryoya da katkısı oldu mu? Orada o kadar keskin ayrımlar yok aslında. Selman Bulut karakteri kafamda vardı. Üzerine konuştuk. Sonra ben biraz daha düşündüm, ana hatlarını ortaya çıkardım. Özetle yaptığımız şu oldu: Hikâyeyi konuştuk, çalıştık. Sonra teknik olarak senaryoyu oturup ben yazdım. O zamandan sonra isimleri, karakterleri değiştirmedim. Birkaç sahne ekledim. Superman karakterini yeni ekledim mesela.

        Siz bugünlerin geleceğini 2010’da görmüşsünüz. Şu an yaşadığımız sıkıntılar o zamanlarda da vardı. Bu kadar aşikâr değildi biz yine çirkin şeylerin olduğunu hissediyorduk. Şimdi su yüzüne çıkmaya başladığı için, daha belirgin. Bundan 4 sene sonra daha da fazlası su yüzüne çıkar..

        ‘PARAYI ÇOK SEVDİĞİMİ SANMIYORUM’

        Çekilmeyi bekleyen kaç senaryo var böyle hazırda bekleyen? Hazırda 2 senaryom daha var. Biri çok eskiden hatta ilk yazdığım senaryo, diğerini de geçen kış bitirdim.

        “Sen Aydınlatırsın Geceyi” filminde gerçeküstü kahramanlar vardı, bu defa da gerçek hayatta çok sık karşımıza çıkmayacak bir karakter yaratmışsınız. Selman Bulut hem çok inançlı hem de aşırı temiz ve dürüst, insanın içini açan biri... Aslında o kadar da temiz değil. Böyle bakınca filmin politik bir yönü var gibi duruyor. Ama politik bir şey yaparken bir tarafta durup olaylara oradan bakarsınız. Bu filmde durum o kadar karmaşık ki sadece durup bakmak ve yapılması gerekeni yapmak sizi politik birine dönüştürüyor. Bu biraz ortamın karmaşasından kaynaklanan bir durum. Yoksa Selman Bulut’un yaptığı şeyler, herkesin yapması gerekenler.

        Ama insanın aklına ister istemez Gezi olayları sırasında Dolmabahçe Camii’nde yaşananlar ve oradaki imamın tavrı geliyor. O adam “Ben din adamıyım, yalan söyleyemem, içki falan içilmedi” dedi sadece. Yapması gerekeni yaptı. Ama cesaret işiydi. Selman Bulut da gözü kara bir adam olduğu için dalıyor olayın içine.

        Siz 4 sene önce yaratmışsınız ama Gezi olayları sırasında karakter gerçek bir insanda vücut buldu adeta... Evet. Ona da filmdeki gibi “Tevafuk yani denk gelme” diyelim.

        Peki insanların parayla ilişkisi Selman Bulut’unki kadar mesafeli olabilir mi? Yoksa sadece “O filmler de olur” cinsi bir durum mu bu? Film parayla yapılıyor, bunun için de paraya ihtiyacımız oluyor. Ama biz para kazanmak için film yapmıyoruz. Sadece bir eser ortaya koymaya çalışıyoruz. Bunun için de öncesinde bir miktar paraya ihtiyaç duyuyoruz. Para yetmiyor, yardımlaşıyoruz, borca giriyoruz, özveride bulunuyoruz. Para kazanmak için televizyona da işler yapıyoruz. Parayla ilişkimiz herkesinki gibi... Ama parayı çok seviyor muyum? Sanmıyorum çok sevdiğimi.

        ‘HAYATA BORÇ ÖDEMEK İÇİN GELMİŞİZ’

        Dışarıdan bakınca “zengin bir adam” duruşu da sergilemiyorsunuz zaten, sizin para konusunda gerçek hayattaki duruşunuzu merak ettim... Çünkü zengin değilim. Hatta borcum harcım var, onları ödemeye çalışıyorum. Onlar bitince yenileri başlıyor. Hayata borç ödemek için gelmişiz. 15 senedir İstanbul’dayım, aynı yerlere gidiyorum, aynı şeyleri giyiyorum, aynı şeyleri yiyorum. Param varken de sabah 2 yumurta yiyorum, param yokken de... 2 yumurtalık hakkım var işte. Dolayısıyla, para gelir gider. Bir süre çok kazanırsın. Sonra hiç kazanamazsın. Elimizdeki tüm imkânları film yapmak için kullanmaya çalışıyoruz. Mümkün olduğu kadar bağımsız olabileceğimiz bir alan yaratmaya çalışıyoruz. Para da burada gerekiyor.

        “Bende Özledim”in yayından kalkması sizi çok zorladı mı maddi açıdan? Bende Özledim değil de, devam eder diye beklerken Leyla ile Mecnun’un bir anda yayından kalkması biraz zorladı. Mağdur edebiyatı yapmak istemiyorum ama ticari açıdan biraz zorlandık. Yoksa TRT ya da bir başkası bizi yıkamaz.

        Star TV de Ben de Özledim’i aniden yayından kaldırdı. Star TV diziyi aniden kaldırmadı. Bizim dizimizi TRT aniden yayından kaldırdı. Star TV ile bir anlaşmamız vardı ve bence biz Bende Özledim’i kıvıramadık. Yeterince iyi yapamadık. Leyla ile Mecnun kadar başarılı bir iş olmadı. Hızlı girdik, hazırlıksız başladık, başarılı olamadık. Dolayısıyla bitti. Sonuçta kanal da babamızın malı değil. O açıdan Leyla ile Mecnun daha başarılı bir diziydi, devam edebilirdi.

        Var mı peki yeni dizi projesi? Düşünüyoruz bir şeyler.

        Yine aynı ekip mi? Aynı ekip de olabilir. Ekibin de ötesinde, biz çok iyi arkadaşız. Sürekli beraberiz. ■ Yaptığınız işlerde de görünüyor bu. Nasıl söyleyeyim, yakın arkadaş ne demekse biz oyuz. Şimdi mesela Ali Atay bir film çekecek, onun başrolünde de Serkan oynuyor.

        Siz ne yapacaksınız o film için? Ben oturup seyredeceğim, “Şurası olmuş, şurası olmamış” diyeceğim. Biz buna “Ali’nin yapacağı iş” diye değil, “Bizim sıradaki işimiz” diye bakıyoruz. Ekipten biraz daha fazla bir şeyiz. Hatta resmi olmayan bir ortaklık durumumuz var.

        Peki bu durum zaman zaman kısıtlayıcı olabilir mi? Oyuncular, yönetmen yani sanat işi yapan insanlar açısından? Yok, olmaz, çünkü ayrı ayrı işler de yapıyoruz. Bir noktada bir şeylerden sıkılırsak söyleriz zaten. Yaptığımız işleri milyonlar izliyor. Bu bir sorumluluk. Dolayısıyla dikkat etmemiz gerekiyor. Birbirimize de, seyirciye de zarar vermemeliyiz.

        ‘FİLM İŞİ TERCİHLERLE YÜRÜR’

        İtirazım Var klişe bir sonla bitiyor. Neden? Bu benim seçtiğim bir şey. Belki de 50 senedir böyle bir polisiye yapılmadı. Artık herkes polisiyelerin aksiyon üzerinden çözüldüğü filmler yapıyor. Bu biraz o polisiye geleneğini sahiplenme dürtüsüyle yaptığım bir şeydi. Aslında işin hası budur. Önce bu vardı. Bu yüzden özüne gönderme yapmak istedim. Film işi tercihlerle yürür. Ben de onu tercih ettim.

        Ben sizden daha başka bir son bekliyordum. Selman Bulut çok sürprizli bir adam ya insan ondan farklı bir şey bekliyor... Sonraki hikâyeleri dehşete düşürecek kadar sürprizli yapmayı planlıyoruz.

        ■ Devam filmleri mi gelecek yani, İtirazım Var 1-2-3 gibi? Devam edebiliriz, hikâyeler oluşuyor yavaş yavaş. İtirazım Var, Hesabım Var, Şikâyetim Var gibi...

        Bunu sizinle yaptığım her röportajın sonunda soracağım sanırım. Ah Muhsin Ünlü’den haber var mı? Yok. Yazıyorum işte, kendi kendime...

        ‘Sırası geldiğinde sert konuşacak insanlar var’

        Peki neye itirazınız var? Filmde anlattıklarınıza mı? Evet yani...7-8 senaryo yazdım. Bana en çok benzeyen karakter Selman Bulut. Onun mevzuya bakışına çok yakın hissediyorum. “Sen nasıl bir adamsın” deseler onu gösteririm.

        Takıntıları olan, güvenilir, açık sözlü, bilgili... Güvenilirlik gibi bir iddiam olamaz, ama durduğu yerle ilgili olarak söylüyorum. Olaylara bakışı açısı, din mevzusunu algıladığı yer gibi. O yüzden bana çok yakın geliyor. Serkan da çok iyi oynadı. Karakter kâğıt üzerinde iyi duruyordu, Serkan oynadıktan sonra çok daha güzel oldu. Geyik gibi gelebilir ama ben gerçekten özlüyorum o karakteri. O adam aramızda olsun istiyoruz.

        O dini bakış da gündelik hayatta gerçekliğini bulmuyor öyle değil mi? Bu şekilde düşünen, davranan insanlar var ama temel olarak, neresinden girersen gir iktidara talip olan insan düşük seviyelidir. Kim olsa iktidara talip olanların hayat kalitesinden şüphe duymamız gerekir. Devrimcilik başka şeydir, iktidara talip olmak başka şey. Selman Bulut da böyle düşünüyor. İktidarla ilişkiye girerseniz çürümeye başlarsınız. Ama bu çarkın dışında kalan, sırası geldiğinde çok sert konuşacak insanlar var.

        ‘Orada olmak hakikaten paha biçilecek bir şey değil’

        Bu defa filmi dağıtacaksınız, aynı anda kaç sinemada gösterime girecek? En büyük dağıtım şirketiyle bütün Türkiye’ye dağıtacağız. Başlangıçta 90-100 kopya olacağız, duruma göre artacağını tahmin ediyorum.

        Bu sene de Altın Lale’de gözünüz var mı? Yok yok, onda gözüm olmaz. Jüri kararları subjektiftir. O 5 kişi gidip başkası gelse, sonuç bambaşka olur. Orada olmak hakikaten paha biçilecek bir şey değil. Zaten çok az insana kısmet olan şeyler bunlar. 8-10 kişiyiz sırayla alıp duruyoruz işte.

        ‘Berbat müzik yapıyoruz’

        Peki Leyla The Band ne durumda? Zirvede bıraktı.

        Nasıl yani? Tam olarak bırakmadı da, işlerimiz yoğun bir boşluk bulabilirsek yine takılacağız.

        Yaptığınız müziği beğenmeyenler, eleştirenler de oldu. Onların bütün eleştirilerine katılıyorum. Berbat müzik yapıyoruz biz. Umarım rahatlarlar bunu duyunca. Ama bu gerçekten umurumuzda değil. Çünkü kendi kendimize takılıyoruz. “5-6 kişi bir şeyler çalıyoruz. Şu tarihte şuradayız. İstiyorsanız gelin” diyoruz, insanlar da geliyor, beraber çalıp söylüyoruz. Küçük Mozart’lar değiliz yani.

        Sizi sevenlerin sayısı da hiç az değil, konserlerde gördük. Konserler çok zevkli geçiyordu.

        Serkan Keskin: Bizim için eğlenceydi. Eğlence olmaktan çıkmaya başladı.

        Nasıl çıktı eğlence olmaktan?

        Onur Ünlü: Reklam teklifleri aldık, menajerler, şunlar bunlar “Ne oluyor” dedik. Serkan Keskin: İnsanlar da rahatsız oldu bundan. Müzik piyasasından eleştiriler aldık. Ama biz kimseye “Tiyatro, sinema yapmayın” demiyoruz. Tabii ki yapabilirler. Rahat olsunlar yani. Ama canımız istediği zaman tabii ki tekrar çalacağız, buna kimse engel olamaz.

        “Rahat olsunlar” derken eleştirenleri kastediyorsunuz sanırım.

        S.K.: Bizim öyle bir iddiamız yok yani. Müzik grubu değiliz. Benim mesleğim tiyatro. Onu savunabilirim ama müziği savunamam. Savunamayacağım bir şeyi sürdürmek de ticari anlamda kötü bir şey.

        ‘Bu işi hep yapmak isterim’

        Sizce gerçek hayatta Selman Bulut gibi bir karakter var mı? Yok. İsmail Abi gibi de yoktu, Selman Bulut gibi de yok. Bunları oynamak güzel, umut verici. Demek ki bunları yazabilen, yaratabilen insanlar var. Çok uzak değiliz o insanlara yani.

        Siz de acayip karakterler çıkarıyorsunuz. İçinizde gerçek anlamda öyle bir deli var galiba? Bunlar bana gerçeküstü karakterler gibi geliyor. Ama oynaması çok zevkli. İnanılmayacak kadar dürüst, iyi adamları oynayıp insanlara umut verebiliyorsam, bu işi hep yapmak isterim.

        Semaver Kumpanya da devam ediyor değil mi? Yeni bir oyunumuz çıktı. Volkan’la yönettik. Adı “Veriler”. Methot da devam ediyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ