Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        İlkini 2016’da seyrettiğimiz serinin üçüncü halkası olan ‘Fantastik Canavarlar: Dumbledore’un Sırları’ (Fantastic Beasts: The Secrets of Dumbledore), İngiliz yazar J. K. Rowling’in ‘Harry Potter’ romanları ve filmleriyle kurduğu Büyücülük Dünyası’nda (Wizarding World) geçiyor.

        İlk film Newt Scamander’in (Eddie Redmayne) çantasının içindeki ‘fantastik canavarlar’a odaklanan, seyirciyi hayal alemlerine götüren ve ekolojik içeriğiyle öne çıkan renkli, hareketli, hafif bir serüvendi. 1920’lerde geçen film, 2. Dünya Savaşı’na kadar uzanacağını anladığımız gergin ve karanlık dönemden karanlık sosyal manzaralar göstermeyi ihmal etmiyordu. Yapımcı ve yazar Rowling, ikinci filmde politik alt metinlerin ağırlığını artırıyor ve karakterlerini Grindelwald - Dumbledore ekseninde iki karşıt gruba ayırıyordu. Bir yanda, insanları soykırımdan geçirmek, dünyaya hâkim olmak isteyen, ırkçılık ve faşizmin temsilcisi, iktidar tutkunu ihtiraslı büyücü Grindelwald vardı. Diğer yanda insanlara zarar vermeye karşı çıkan, barış yanlısı Hogwarts hocası bilge Dumbledore…

        Üçüncü filmin ilk 30-40 dakikasında, seriyi bilen bilmeyen, önceki iki filmi hatırlayan hatırlamayan tüm seyircileri yakalayabilecek sahneler peş peşe geliyor. Her şey sakin bir atmosferde, sürpriz bir randevuyla açılıyor. Tadını kaçırmamak için detaylarına girmek istemediğim bu açılış sahnesinde, hikâyenin finale kadar uzanan ilk düğümü atılıyor. Oyuncuların karizmasından güç alan, diyaloglara dayalı bir karşılaşma bu… İnsanların dünyasında, şehirde bir kafe restorandayız. Fincanda eriyen şeker görüntüsünün verdiği huzur hissi yaklaşan büyük tehdidin varlığını hissetmemizle sona eriyor. Sahne boyunca değişen aydınlatma ve pencereden gelen ışığın güçlenmesi, yükselen gerilimi temsil ediyor. Dahası, yine bu sahnede öyküye damgasını vuran ‘büyülü nesne’ çıkıyor karşımıza. Fantezi ve fantastik türünün vazgeçilmez öğelerinden biridir büyülü nesneler. Çoğunlukla herkesin peşinde sahip olmak istediği doğaüstü güçler taşırlar. Buradaki nesne ise daha farklı. İki düşman büyücü arasındaki bağlılığı temsil ediyor.

        REKLAM

        Karanlık ormanda geçen sahne ise türün vazgeçilmez bir diğer öğesine götürüyor bizi. Öyküyü şekillendiren, iyiler ve kötülerin peşinde koştuğu dost canlısı ‘fantastik hayvan’la tanışıyoruz. Kendi dünyamızda örneğine rastlamadığımız olağanüstü hayvanlar, masallardaki ejderhalardan bu yana, ulaşamadığımız saflığı ve doğayı temsil ederler. Aynı zamanda özel güçlere sahiptirler. Qilin adı verilen hayvanın doğumuna ve filmdeki ilk aksiyona tanık olduğumuz sahnede hikâyenin bir başka düğümü atılıyor. Ama Qilin’lerin büyücüler dünyası için ifade ettiği önem ve hikâyedeki kilit konumu ancak finale doğru netleşiyor.

        İlk bölümdeki diğer sahnelerin de iyi yazıldığını düşünüyorum. Grindelwald’ın mekânında, zihin okuyabilen Queenie Goldstein (Alison Sudol) ve Credence Barebone (Ezra Miller) arasında geçen diyalog mesela… Her ikisinin de yaşadıkları çelişkilerle filmin anahtar karakterleri olacağını hissediyoruz. Eulalie 'Lally' Hicks’in (Jessica Williams) Jacob Kowalski’yi (Dan Fogler) ekibe almak için ikna etmeye geldiği ziyaret sahnesi de fena değil.

        Steve Kloves ile J.K. Rowling’in yazdığı senaryo, ilk bölümde sadece karakterlere açtığı geniş alanla değil, hikâyenin temellerini iyi atmasıyla da öne çıkıyor. Albus Dumbledore (Jude Law), Berlin’e giden trenin kompartımanında yaptığı toplantı sırasında Büyücüler Dünyası’nın liderliğini ele geçirmeye çalışan Gellert Grindelwald’ı (Mads Mikkelsen) engellemenin zorluğunu bir kez daha anlatıyor ekibine. Grindelwald gibi geleceği görebilen bir düşmanla savaşırken uygulayacakları ‘plansızlık’ ve anlık kararlara dayanan kargaşa taktiğinden söz ediyor. Dumbledore hamleleri önceden tahmin edilemeyen bir satranç oyuncusu gibi çıkıyor hilekâr ve zorba Grindelwald’ın karşısına.

        Rowling’in serinin ilk filmlerinden itibaren Grindelwald ile ırkçılık ve faşizm arasında açık bağlar kurduğunu biliyoruz. Yeni filmde de Nazilerin ve Hitler’in Almanya’da iktidara gelmesiyle Grindelwald’ın yükselişi arasında koşutluk görüyoruz. Sözgelimi, Uluslararası Büyücüler Konfederasyonu’nun başkanı Vogel’in (Oliver Masucci) demokrasi bahanesiyle Grindelwald’a verdiği destek hayli kayda değer. Ama bütün olarak baktığımda, Grindelwald ve onun temsil ettiği ırkçı faşizme karşı verilen mücadelenin tabana yayılan kitlesel bir dayanışmadan ziyade birkaç kişinin kahramanlığına bağlanmasının çok hoşuma gittiğini söyleyemem.

        REKLAM

        Harry Potter serisinin son iki filminde yazar olarak iyi iş çıkaran J. K. Rowling, 5 film olarak tasarladığı Fantastik Canavarlar serisinin son 2 halkasında nasıl hikâyeler kurar bilemiyorum; ama üçüncü film, ilk yarısında verdiği umutları ikinci yarısında biraz boşuna çıkarıyor. İlk yarının, önceki iki filme göre daha karanlık ve derin bir havası olduğu kesin. Ama film ilerledikçe ve hızlandıkça hikâye hafifliyor; öngörülebilir bir hal alıyor. Karakterler arası ilişki ve çatışmalar derinleşemiyor.

        Oysa Rowling, Harry Potter’ın son filmlerinde hikâyeyi sadece aksiyon üzerinden değil, karakterlerin zaafları, zayıflıkları ve sorunlu ilişkileri üzerinden de geliştirmişti. Serinin ilk filmi üzerine yayımlanan yazımın başlığını ‘Bir Harry Potter değil’ diye atmıştım. Üçüncü filmi özellikle ilk yarısı itibarıyla daha çok beğensem de genel fikrim hâlâ değişmedi. Rowling, yeni karakterler buldu ama hikâyesini Harry Potter serisindeki kadar heyecan verici hale getiremedi. Aslına bakarsanız, Harry Potter serisindeki iyi – kötü savaşının bir benzerini farklı bir dönemde farklı karakterlerle anlattığı söylenebilir.

        Fantastik Canavarlar’ın dezavantajlarından biri, karakter sayısının fazlalığı gibi geliyor bana. Harry Potter’da da karakter kalabalığı vardır ama merkezdeki üç karakter seriye sağlam bir odak verir. Burada ise ‘merkez’de daha fazla karakter var. Asıl sorun ise Queenie – Jacob aşkı dışında bu karakterlerin aralarındaki etkileşimlerin yeterince ilginç olmaması galiba.

        Ayrıca, Newt Scamander, Harry Potter kadar seyirciyi yakalayabilen bir ana karakter değil. Rowling belki de bunun farkında olduğu için çevresindeki karakterlerin sayısını her filmde artırıyor. İyilerin lideri Dumbledore; kafası karışık Credence, yanlış tarafta konumlanmış Queenie ve cesaretinden başka hiçbir özel yeteneği olmayan Jacob Kovalski aslında iyi düşünülmüş karakterler. Cadı Queenie ile fırıncı Jacob’un ilişkisi ve Credence’ın iki dünya arasında kalmış halleri kuşkusuz ilgiye değer. Ama Rowling karakterler arasında dağılıp gidiyor; hiçbirine yeterince iyi odaklanamıyor. Newt Scamander’in kardeşi Theseus (Callum Turner) ve Senegal asıllı Fransız büyücü Yusuf Kama (William Nadylam) ise ekibin parçası olmanın çok ötesine geçemiyorlar.

        Yine de filmi her koşulda aksiyon ve özel efektler kadar karakterler ve onları canlandıran oyuncuların ayakta tuttuğu kesin. 1930’ların dünyasını karşımıza getiren Stuart Craig imzalı özenli prodüksiyon tasarımı, filmin seyir keyfine önemli katkıda bulunan özel efektler ve George Richmond’un görüntü yönetimini unutmamak gerek. Tüm teknik ekibi orkestra şefi gibi yöneten David Yates’in de adını analım. Rowling’in yapımcı ve yazar olarak fazlasıyla işin içinde olduğunu biliyoruz ama son tahlilde Büyücüler Dünyası’na görsel bir kişilik verip onu hayata geçiren kişi yönetmen David Yates’den başkası değil.

        Son olarak, kendi adıma Mads Mikkelsen’in Johnny Depp’i aratmadığını söyleyebilirim. Üstelik aralarında ciddi bir yaklaşım farkı var. Sonuçta, çok farklı oyuncular. Mikkelsen daha ciddi ve duygusal bir yorum getiriyor. Malum, Depp eski eşi Amber Heard’e şiddet uyguladığını yazan İngiliz tabloid gazetelerine karşı iftira davası açmış ama hukuki süreç umduğu gibi gitmemişti. Bu yüzden, çekimlerine başladığı halde yoğun tepkiler nedeniyle seriden apar topar ayrılmak zorunda kalmıştı.

        ‘Fantastik Canavarlar: Dumbledore’un Sırları’nın, Türkiye’de altyazılı kopyalar dışında Türkçe dublaj ve Imax seçenekleriyle sinema salonlarında gösterildiğini belirtelim.

        6.5/10

        Diğer Yazılar