Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Balçiçek İLter'in konuğu Demet Sabancı Çetindoğan

        Balçiçek İLTER/HT GAZETE

        Demet Sabancı Çetindoğan ile “Sabancı” soyadını, Demsa serüvenini ve iş dünyasında kadın olmayı konuştuk...

        Gözünüzü adeta iş dünyasında açtınız...

        Sabancı Ailesi’nin bir ferdi olarak gözümü iş dünyasının içinde açtım. Rahmetli babam ve annemin desteğiyle iyi bir eğitim aldım. Aile işinden sonra, iş hayatında kendi yoluma gitmeyi tercih ettim. Ama beni tarif eden tek şey iş değil elbette. Hayatımın önemli bir kısmını sosyal sorumluluk projelerine ayırdım. Gönüllü olarak Türkiye’nin geleceğine yatırım yapmak için gayret gösteriyorum. Hırsların değil hedeflerin insanı olmaya çalıştım. Hayatıma ve çevreme denge vermeye gayret ettim. Adanalıyım :) İngiltere Richmond College’de, işletme üzerine eğitim aldım. Evliyim, 3 çocuğum var.

        Adana... Nasıl bir çocukluk? Piyanist olmak istiyormuşsunuz? Bir de çikolata fabrikası hikâyesi var.

        Eee bütün çocuklar çikolata fabrikası kurmak istemez mi? Pilot olmak, itfaiyeci olmak, balerin olmak... Bu çocuk olmakla, masum olmakla, aslında insanın en saf duygularını dile getiriyor olmasıyla ilgili bir durum. Dikkat edin, para yok işin içinde. Hedonik biraz... Ama benimki biraz daha farklı; fizibilite yapmıştım. Ancak en iyi fikirlerin ayakta kaldığı bu dünyada benim çikolata fabrikası fikri çabuk kaybetmişti. Rahmetli babam yatırımın ciddiyetini, yatırım denen bu güçlü kavramın yalnızca insanların hisleriyle yönetilemeyeceğini, her işin ulusal ve sosyal çıktıları olduğunu bana çok güzel anlatmıştı.

        Sabancı soyadıyla dünyaya gelmek nasıl bir his?

        Sanırım bu soru bizim kaderimizin bir parçası. Sabancılar eğer hayallere izin verse, aile ikinci-üçüncü jenerasyonda kendini yenileyemese buralara gelemezdi değil mi? Sabancı Ailesi’nin her ferdi önce dünya vizyonu çerçevesinde yeterli bir eğitim almalıdır. Bu sadece akademik bir eğitim değil, sanat ve düşünceyi, siyaset ve aktüaliteyi kapsayan bir eğitimdir. Hayatın içinde olmaları sağlanır. İlk zamanlarda sadece adınız Sabancı’dır. İnanın siz de Sabancı Ailesi’nin büyüğü olsanız böyle davranırdınız? “Biz Sabancı’yız nasılsa, çocuklarımız gönlüne göre yaşasın” derseniz ortada aile mi kalır? Bu öyle dışarıdan birine anlatılabilecek bir şey değil. Yazıya dökülmemiş bir Sabancı geleneği gibi.

        Peki iş dünyasındaki başarınızın sırrı aileden mi geliyor?

        Bu tek bileşene bağlı bir durum değil. Nice başarılı ailelerin çocukları var, hayatta bir rekabete bile girmiyor ya da öyle bir özgüvenle davranıyor ki savrulup gidiyorlar. Biz ailemizden disiplini, sadakati, devamlılığı öğrendik. “Başarı için ne gerekiyor?” diye en başarısız insana bile sorsanız size anlatır. Çok çalışmadan başarılı olabilir misiniz? Sabancı Ailesi o yüzden çalışkanlığı öğütler. Sadece kendinizi düşünerek etrafınızda bir kitle tutabilir misiniz? Sabancı Ailesi üretken bir liderliği öğretir. Aktarılan şey iradedir, yapıp edebilme gücüdür ve birikimidir.

        Ya Demsa serüveni?

        İşte bu bizim hikâyemiz. Burada Sabancı olmanın ötesinde bir durum var. Demsa bizim projemiz. Yani iş yapma biçimimiz, bizim yatırım tarzımız, bizim kendimizi ifade etme biçimimiz.

        Eşle çalışmak zor mu kolay mı?

        Nasıl çalıştığınıza bağlı. Tıpkı hayat gibi. Biz kendimizi ve işimizi iyi programlıyor ve bu programa uyuyoruz. Birbirimize destek veriyor, eleştiriyor, motivasyon sağlıyoruz. Biz çocuklarımızın ailesiyiz, bu firmanın kurucusuyuz, neden çatışalım ki? Koca bir sistem bizden başarılı olmamızı bekliyor. Eşim de ben de bu sorumluluğu taşıyabilecek insanlarız. Biz sağlıklı ve mantıklı bir işbölümü yaptık ve buna sadık kalıyoruz. Birbirimizi denetlemiyor, destekliyoruz. Güven duyarak çalışmak çok önemli. Sanırım Cengiz de böyle düşünüyor. Biz bu noktada iyi bir örnek olduğumuzu düşünüyorum.

        Leyla Alaton, “Sanki soyadınız iyiyse altın kaşıkla doğduğunuz zannediliyor, oysa çok ama çok çalışmak zorundasınız’’ dedi, katılır mısınız?

        Şimdi bu meseleye bir avantaj ya da dezavantaj diye çok bakmamak lazım. “Ağzında altın kaşıkla doğmak” diye bir tabir var ama o daha çok Batı aristokrasisinin aile yapılanması içindeki elitleri temsil ediyor. Avrupa’da kontun kızı olarak doğuyorsunuz, mavi kan olduğunuz varsayılıyor. Biz bir Anadolu çocuğuyuz. Doğru cevap şu bence: Hayatı açıklamak için kurduğunuz genelleme cümleler çoğunlukla zamanla değişiyor.

        Peki, iş dünyası sizin cephenizden nasıl görünüyor?

        Herkesin kendine göre bir vizyonu var. Bu öyle bir tepsiye koyup başkasına verebileceğiniz bir şey değil. Hani “Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır” denir ya, öyle. Ama kesin olan bir şey var. Kazık atarsanız kazık yersiniz. Çabuk büyürseniz bir anda kaybedebilirsiniz, her risk risk değil, bazısı çılgınlıktır. Bunun ayrımını bilmek gerekir. Her durumda çalışkan olmak lazım ve yaptığınız işin her kademesini bilmelisiniz. Bunlar ilk aklıma gelenler.

        Bugün hayata yeni başlayacak olsanız hangi sektöre atılırdınız?

        Yine şu anda bulunduğumuz sektörler sanırım. Çünkü severek çalışıyorum.

        Yeni başlayanlara tavsiye verin desem...

        “Yapmak istediğiniz işi biliyor musunuz? Yapmak istediğiniz işin dünyadaki durumundan haberdar mısınız?” diye sorardım. Bir de “Para kazanmak için mi çalışıyorsunuz yoksa başarılı olmak için mi?” diye. Ayrıca rekabet çok yoğun. Eskiden iyiler ile kötüler arasındaki mesafe daha fazlaydı. Şimdi herkes daha sıkı hazırlanıyor. Yabancı dil bilen, sosyal merakları olan, dünyayı takip eden, kendi hedefleri olan insan sayısı daha fazla. Bir şey başarmak istiyorsanız, hızlı olmalısınız, yaratıcı olmalısınız, yenilikçi olmalısınız, küresel düşünmelisiniz. Hayata hazır olmak lazım. Her insan kendi modelini ortaya koyar.

        Siyaset-iş dünyası?

        Bu kavramları birbirinden uzak tutmak lazım. Bu alandaki insanların birbiriyle olan ilişkilerinde etik davranılamaması çok büyük sıkıntılar yaratabilir. Benim bu konudaki fikrim bir temenni aslında, ne kadar sorumluluk sahibi ve etik değerlere sahip insanlar bu alana girerse sıkıntı da o kadar az olur.

        ‘Eğitimde daha büyük adımlar atılmalı’

        Kadınlar iş dünyasında hak ettiği yerde mi?

        Kadınlar yatırımcı olarak bence daha iyi yerde. Asıl sorun işgücüne katılımda. Yani alt gelir ve eğitim grubundaki kadınların sıkıntıları daha büyük. Ekonomi bu büyük gücü yeterince devreye sokamıyor. Eğitim gibi bütün toplumu ilgilendiren konularda daha büyük adımlar atılmalı. Yoksa bunları konuşur konuşur unuturuz.

        İşkadınlarına tavsiyeleriniz neler?

        Başarılı bir işkadını olabilmek için öncelikle kararlı ve cesur olmalısınız. Kendinize olan güveniniz ve projelerinize, ekibinize olan inancınız asla değişmemeli, asla ve asla atılım yaparken korkmamalısınız. Elinize geçen fırsatları avantaja çevirmeyi öğrenmek gerek. İşinde ilk olan ve gelişmeye açık olan fikirlere sahip çıkmak, işinizde markalaşmayı önemli ölçüde bir işkolu haline getirmek, cesaretli, yenilikçi ve üretken olmak gerek. Benim sırlarım bunlar.

        'MODA PROFESYONELİYİM'

        Sanat merakınızı biliyorum. Güzel bir koleksiyonunuz var...

        Eşim Cengiz daha profesyonel bu konuda. Ama ben de fırsat buldukça galerileri, müzeleri geziyorum. Renklerin, ifadenin, anlatım biçiminin ve gerçekte anlatılan şeyin anlamını bulmaya çalışmak beni başka bir dünyaya götürüyor. Demsa Koleksiyon, geniş tarihsel perspektifi ve nadir eserlerden oluşan yapısıyla Türkiye’nin en kapsamlı koleksiyonlarının başında geliyor. Koleksiyonun ilk bölümünde 9. ve 20. yüzyıl arasına tarihlenen, hilye-i şerif, kıt’a, Kuran-ı Kerim, levha, murakka, berat ve ferman, dua kitapları gibi nadir İslami eserler yer alıyor. İkinci bölümde 19. yüzyıldan günümüze Türk resim sanatı ve heykelinden örnekler bulunuyor. Son bölüm ise 1950’den günümüze Avrupa ve Amerika’dan önemli isimlerin en iyi dönemlerini temsil eden yapıtlardan oluşuyor.

        Peki gelelim davetlere... Çok konuşuluyor... Nelere dikkat ediyorsunuz?

        Pek dışarıdan anlaşıldığını sanmıyorum ama her birinin ticari, sosyal, kültürel ve özellikle milli bir çıktısı var. Ya uluslararası bir tanıtım yapıyoruz ya bir lansmandayız ya da dostlarımızla birlikte bir izlenim turuna çıkıyoruz; insanımız ve ülkemizle ilgili. O sebeple her şeyin kusursuz ve aslına uygun olmasına dikkat ediyorum. Bu bizim geleneğimiz gibi oldu.

        Sosyal sorumluluk projeleri, hayatında ne kadar yer kaplıyor?

        Bu benim boş zamanım değil, işimin bir parçası. İnsanlara, hayata, geleceğe dokunmanın bir yolu. Özellikle çocuklar ve sanatla ilgili konularda ülkemi ve insanı destekleyecek işlerin içinde olmayı yürekten istiyorum. Bunun beni zenginleştirdiğini, güçlendirdiğini hissediyorum. Bu gurur beni motive ediyor.

        Modaya geçelim o zaman...

        Ben bir anlamda moda profesyoneliyim. Çünkü Türkiye’nin lüks giyim perakendesindeki bir firmanın sahibiyim. Benim modayla ilişkimden ziyade hizmet verdiğimiz insanların modayla ilişkisinin doğru kurulmasına çalışıyorum. Bu son derece profesyonel bir alan. Hani derler ya “Futbol sadece futbol değildir” diye. Moda da sadece moda değildir. Moda bir endüstri. Ne yazık ki bu daha anlaşılamadı. Türkiye’de bu endüstriden geçimini sağlayan her kademede milyonlarca insan var. Ciddi sermayeler yatırılıyor. Kendi seçimim ise, bulunduğum ortama göre giyinmeye çalışıyorum.

        ‘ÖRNEK ALDIĞIM İSİM BABAM HACI SABANCI’

        Seçimler için ne düşünüyorsunuz?

        İş insanı olarak istikrarı, yatırımı, huzuru, büyümeyi kim sağlayacaksa tabii ki gönlüm ondan yana.

        Ekonominin yalpalaması sizi bir iş insanı olarak endişelendiriyor mu?

        Yalpalanma var mı? Şimdi konuşma sırası siyasilerde. Durup, bakalım neler olacak görelim. Erken konuşmamak lazım. Bunlar bıçak sırtı konular.

        İş insanları içinde örnek aldığınız isim?

        Hiç düşünmeden cevabım, babam Hacı Sabancı. Ne mutlu bana ki; onunla bire bir uzun yıllar çalışma şansına sahip oldum. Ayrıca ağabeyim Ömer Sabancı.

        ‘KADIN OLMANIN FARKLILIKLARI VARDIR’

        İş dünyasında kadın olmak nasıl peki?

        Ah işte yine çok sık sorulan bir soru. Ben bu meseleye hiçbir zaman kadın-erkek diye bakmadım. Hayata hazır olan herkes başarılı olur. Kadın olmanın zorluğu değil farklılıkları vardır. Ona bakarsanız erkek olmanın yarattığı dezavantajlar da var. Ben kadının başarısız olacağı önkabulü ile yola çıkıldığını düşünmüyorum. Ama eğer yeterince eğitim almamışsanız, aileniz size birey gibi yaklaşmamışsa kadın olmanın sıkıntısını çekersiniz. Fakat aynı durumdaki bir erkek de başarılı olabilir anlamına gelmez bu. Kötüye değil, iyiye inanmak ve yönelmek lazım.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ