Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Dünya Hüsna, Atta, Linda, Ansi, Karam… Onlar ölü sayısından ibaret değil

        Brenton Tarrant denilen sefil yaratığa daha fazla saplanmanın, beyaz ırkçı ve İslamofobik odaklarca yüceltilecek kıvama getirerek sapkın zihinlerde kahramanlaştırmanın âlemi yok. Christchurch’teki camide 50 cana kasteden caninin bir maşa, tetikçi bir kukla olduğu belli.

        Murat Bardakçı yazdı; “Mâlûm liste onun bu işi tek başına planlamadığını, arkasında bilgi bakımından da donanımlı olan ırkçı, terörist, sapık, vesaire gibisinden bir şebekenin mevcut bulunduğunu gösteriyor. Çünki, silah ve şarjörlerin üzerindeki böyle bir listeyi Tarrant misali caniyi bir tarafa bırakın, en baba tarihçinin bile tek başına hazırlaması imkânsızdır!”

        Esas mesele o terör şebekesini deşifre edip, caniyi de çekeceği mahkumiyete terketmekte. Bunun başka gerekçeleri de var. Teröristin ismi ve cismi uluslararası toplumun belleğine kazınırken, yitip giden hayatların sadece sayı ebadında soluklaşmasını; sanki hiç yaşamamış, varlıklarıyla insanlığa değer katmamışlar gibi geçmişe gömülmelerini önlemek…

        İşte bu nedenle ABD’de İslamofobi’ye karşı en etkili seslerden biri olan hukukçu ve yazar Khaled Beydoun o 50 masum canı, ismi ve cismiyle, geride bıraktıkları yaşantılarıyla hafızalara yerleştirmek için bir harekete girişiyor. Her birini ayrı ayrı anmak için Twitter hesabından hikayelerini aktarıyor. Acılı aile ve dostlardan gelen anı ve fotoğraflarla. İş başa düşüyor, çünkü Batı medyası, özellikle de ABD’de bir kısım medya terör kurbanları Müslüman olunca sadece sayılara odaklanıyor.

        Katliam günü bir TV kanalında görüşlerini açıklarken yaşadığı düş kırıklığı üzerine kararını veriyor Beydoun. Şöyle anlatıyor sosyal medyada: “O yayın bittiğinde içimde bir boşluk hissettim. Yine tüm dikkatler teröriste odaklanmıştı. Kimse kurbanlarla ilgili soru sormuyor, katliamın Müslümanlar üzerindeki etkisiyle ilgili hiçbir duyarlılık gösterilmiyordu. Ve yine öncelikle beyaz erkek ‘terörizm uzmanları’ konuşuyordu. Kendimi orada esmer çehreli kotasını doldurmak için numunelik gibi hissettim, TV ve medyayı kendi haline bırakmaya, bu trajedi hakkında onların düsturuyla konuşmamaya karar verdim. Hikayelerimizi anlatmak için medyaya ihtiyacımız yok…”

        İSLAMOFOBİ’YE MEYDAN OKUMAK

        “Teröristin adını bilmiyorum, bilmek de istemiyorum. Ben esas o isimleri bilmek, onların hayatlarını öğrenmek istiyorum” diye yazıyor Beydoun ve 100 bin takipçisine “Onların yasını tutmanız için Müslüman olmanız gerekmez. Onları anmak, hatıralarına saygı duymak için insan olmak yeterli. Katılın bana, İslamofobi’ye meydan okuyalım” diye çağrı yapıyor. Gelen bilgilerle Pakistan, Bangladeş, Hindistan, Afganistan, Filistin, Somali ve Mısır’dan Yeni Zelanda’ya uzanan hayatları öğreniyoruz birer birer.

        Christchurch'te öğrenciler, Nur Camii önünde İslamofobik terörist saldırı kurbanlarını Yeni Zelanda'ya özgü Haka ritüeliyle anıyor: Karşı taraf korksun!

        Aralarında medyanın da yazdığı, öne çıkan kahramanlık hikayeleri var tabii. Mesela 42 yaşındaki “kahraman” Hüsna Ara Parvin. Kocası Farid ile birlikte 1994 yılında Bangladeş’ten Yeni Zelanda’ya göç etmişler. Hayli zaman önce kocası hastalanıp tekerlekli sandalyeye bağlanmış. O Cuma günü terörist şarjörü boşaltırken kocasının önüne atılıp siper olmuş. Kocası hayatta, o ise artık yok. Önünde uzun bir hayat varken canına kıyılan üç yaşındaki Mucad İbrahim’i tanıyoruz. Abdullahi Dirie de 4 yaşındaydı, Somalili aile hayatta ancak yavrularını kaybettiler. 1979 yılında Sovyet işgali üzerine Afganistan’ı terkedip Yeni Zelanda’ya yerleşen 71’indeki Hacı Davud Nabi’yi de biliyoruz. 21 yaşındaki oğlu Talha ile birlikte can veren 50 yaşındaki Pakistan kökenli öğretmen Naeem Rashid’in caniyi durdurmaya çalışırken cematten birkaç kişiyi kurtardığı da söylendi kameralara.

        REKLAM

        DOKTOR VE MÜHENDİSLER VE HERKESİN ABLASI

        Beydoun’un hesabına, eş dost ve meslektaşların aktardığı anılarla hikayeler büyüyor. Twitter’da takip bakımından isimleri Türkçeleştirmeden aktarıyorum…

        33 yaşındaki bilişim uzmanı Atta Elayyan, Filistinli ama Yeni Zelanda’yı ana vatanı bilmiş. Öyle ki, Yeni Zelanda Futsal Milli Takımı’nda kale bekçiliği yapmış. İki yıl önce baba olan Atta’nın hunharca katledilmesi IT camiasını yasa boğmuş. “Son derece esprili, canayakın, yetenekli ve alçakgönüllü bir insandı. Windows Phone yazılımının geliştirilmesinde görev almıştı” diyor meslektaşları.

        68 yaşındaki Mısır kökenli Mounir Soliman, tasarım mühendisiymiş, cumaları hiç kaçırmaz, sair günler de camiye gider, iş yerinde de kılarmış namazını. Çocuğu yokmuş, geride karısı Ekram’ı bırakmış. 33 yaşındaki Suhail Shadid de mühendismiş. Geçim derdinden gitmiş Christchurch’e, Pakistan’daki ana babasına düzenli para gönderirmiş, iyi bir evlat olarak.

        Ansi Alibava (25), Hindistan’tan gelmiş Lincoln Üniversitesi’nde tarım işletmeciliği öğrenimi görmek üzere. Önümüzdeki mayıs ayında mezun olacağı günü iple çekiyormuş. Cumadan beri kayıptı, haber alınamıyordu. O da terör kurbanları arasındaymış.

        Mathullah Saffi (55), dokuz yıl önce çalışmak için Afganistan’ı bırakıp Yeni Zelanda’nın yolunu tutmuş. Göçmen olarak her işte çalışmış, karısıyla yedi çocuğunu geçindiren mütevazi bir adammış. “Darda olanın yardımına koşardı” diye anlatıyorlar. Saldırı sonrası kayıptı, onun da acı haberi yeni geldi.

        Filistinli hekim Dr. Amjad Hamid, Christchurch’te Müslüman cemaatinin sevilen bir üyesiydi, meslektaşları, “Hayatını yoksul hastalara adamıştı” diye anıyor onu. Geride bir eş ve üç cocuk bıraktı. 63 yaşındaki Karam Bibi sevgi dolu bir anne. Kocası Ghulam ile makine mühendisi olan oğlu Zeeshan’ı ziyarete gelmiş Pakistan’dan. Şimdi üçü de yok artık. Ailenin kızı kalmış geride, Pakistan’da.

        38 yaşındaki Filistinli Kamel Darwish, altı ay önce gitmiş Yeni Zelanda’ya. İş ve ev meselesi iyice kesinleşince, karısıyla üç çocuğunu da getirecekmiş Ürdün’den.

        Ve “Herkesin ablası” Linda Armstrong. Yeni Zelanda doğumlu, Müslümanlığı seçmiş bir büyükanne. Dostlarının anlattığına göre İslamofobi’yle mücadele içinde geçmiş son zamanları. Somali’den gelen dokuz çocuklu Abdülkadir Elmi (70), evliliğinde yarım asırı devirmişti ve bitti...

        İslam'ı seçen Linda Armstrong, İslamofobi'ye karşı mücadele veriyordu; terör kurbanı oldu.

        Detroit Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde öğretim üyesi olan ve İslamofobi’nin köklerini irdelediği “American Islamophobia: Understanding the Roots ve Rise of Fear” kitabı geçen yıl yayınlanan Khaled Beydoun (@KhaledBeydoun) Twitter’da hikayeleri aktarmaya devam ediyor; “Sen de orada ölseydin” diye DM’den yazanı da aktarıyor. “Ölmemi istiyorlar, çünkü Müslümanım. İslamofobi yükseliyor ve hepimizi tehdit ediyor” diyor. Nefret bitmiyor.

        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ