Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler H. Bunu Konuşuyor Hülya Avşar'ın iki büyük sırrı

        "Malakan Curri..."

        Daduk Hanım sarışın, mavi gözlü, güzeller güzeli torununa neşeli bir sesle böyle seslendiğinde aslında memleketin belki de gelmiş geçmiş en büyük medya yıldızlarından birini keşfettiğini bilmiyordu.

        Ne mi diyordu Daduk Hanım?

        "Sarı çiyan" diyordu.

        Bu deyim aslında başdöndürücü güzellikleriyle erkekleri birbirine düşüren kadınları anlatmak için kullanılıyordu.

        Kime diyordu?

        Elbette Hülya'ya.

        "Avşar Kızı"na.

        1963 yılında Edremit'te doğan bu kız çocuğu, Kars'ta başlayan ve önüne çekilen pek çok seti geçerek süren bir aşk hikâyesinin parçasıydı.

        Kars'ta hemşirelik stajı yapan Emral Hanım, yanında çalıştığı doktorlardan birinin kardeşi olan Celal Avşar'la tanışır tanışmaz büyük bir aşk doğmuştu.

        Evlenmeye karar vermişler, her iki tarafın ailesi de buna karşı çıkınca çareyi kaçmakta buldular.

        Emral Hanım hemşirelik mesleğini Edremit'te sürdürdü.

        Kızları Hülya da burada doğdu.

        Avşar ailesi bir süre sonra birçok akrabanın yerleştiği Ankara'ya taşındı.

        Baba Celal Avşar'ın 14 kardeşi, her bir kardeşin de en az beş-altı çocuğu vardı.

        Hülya'nın çocukluğu Sarı Nehir'i geçen Çin ordusu kadar kalabalık bir çocuk grubu içinde geçti.

        Evde Kürtçe konuşuluyordu, bu nedenle hep bir kulak aşinalığı oldu.

        Hülya'nın iki kardeşi daha oldu.

        Baba, kızlarının iyi yetişmesi için elinden gelen her şeyi yapıyordu.

        Kızlar daha küçük yaşlarda yüzme öğrenmiş, lisanslı birer yüzücü olmuşlardı.

        Hülya Avşar lise yıllarına geldiğinde, sadece okuduğu Anıttepe Lisesi'nde değil, neredeyse bütün Ankara'da herkesin birbirine gösterdiği güzel bir genç kızdı.

        Baba Celal Avşar, kızının Mülkiye'de okumasını çok istiyordu.

        Hülya tembel bir öğrenci değildi, kıvrak bir zekası vardı.

        Ama okulu kırıyordu.

        Hem de sık sık.

        Zaten çantasında kitapların altında mutlaka bir jean ve tişört bulunduruyordu.

        Sokaklarda, okullarda çatışmaların yükseldiği sancılı yıllardan geçtiği günlerdi.

        Hülya'nın lisesi, Anıttepe, solcuların elindeydi.

        Semtte ise ülkücüler daha etkindi.

        Anıttepe o günlerde peş peşe katliamlara sahne oldu.

        Hülya'nın başında ise kavak yelleri esiyordu.

        Ziraat fakültesi öğrencisi Mehmet Tecirli'ye çoktan tutulmuştu.

        Kısa bir flörtün ardından evlenmeye karar verdiler.

        Aile itiraz etti ama Hülya dinlemedi, kararlıydı.

        Bir de inadı vardı.

        Ankara Etap Otel'de düzenlenen büyük bir düğünle evlendiler.

        Hülya, eşinin memleketi Antakya'ya yerleşti ama tam bir ev kadını oldu.

        Bakkala bile gidemiyordu.

        Sadece kadınlarla ev ziyaretlerine gidebiliyordu.

        Henüz 17 yaşındaydı, mutluluk getirir diye çocuk yapmaya karar verdi.

        Karnında bebeğiyle Ankara'ya geldiğinde babası kızının mutsuzluğunu fark etti ve geri göndermedi.

        Hülya, karnında bebeğiyle baba evine dönmüştü.

        Babasının hava değişimi olsun diye gönderdiği İstanbul'da ise bebeğini aldırdı.

        MAGAZİN AŞIRI İKON

        Aynı günlerde bir akrabasının bürosunda tanıştığı ünlü reklamcı Nail Keçili ona şöhretin kapısını araladı.

        Hülya Avşar'ın güzelliği karşısında şaşkına dönen Keçili, bir şampuan reklamında oynamasını teklif etti.

        Hülya Avşar bu teklifi kabul ettiğinde şöhret basamaklarının ilkini çıkmıştı.

        Bulvar gazetesinin düzenlediği güzellik yarışmasına katıldı.

        Birinci oldu.

        Evli olduğu ortaya çıkınca tacı elinden alındı.

        Güzelliğinin üstüne bir de skandal eklendi.

        Bu, Hülya Avşar'ın ününe ün kattı.

        Reklam filmlerinden sonra peş peşe sinema filmleri geldi.

        Dönemin ünlü aktörleri ve şarkıcılarıyla kamera karşısına geçti.

        Artık memleketin en ünlü kadınlarından biriydi.

        Sinemaya her zaman özel bir ilgi duydu Avşar Kızı.

        Hem ulusal ve hem uluslararası nice de ödül aldı.

        Sinemadan sonra müziğe el attı.

        Assolistliğe başladı.

        Peş peşe albümler çıkardı.

        Sesi pek de güzel değildi ama aşkları sayesinde hep o konuşuluyordu.

        Önce şarkıcı Coşkun Sabah, ardından İbrahim Tatlıses ile aşk dedikoduları gazetelerin ilk sayfalarındaydı.

        Ama en çok, dönemin gol kralı Tanju Çolak'la ilişkisi tartışıldı.

        Evli ve çocuklu olan Tanju, gazetecilere üç hayali olduğunu söylüyordu.

        "Hülya Avşar'la birlikte olmak, Mercedes sahibi olmak ve bir benzinci açmak..."

        Tanju hayallerini gerçekleştirmişti ama bu Hülya Avşar efsanesini çoğaltmaktan başka bir işe yaramadı.

        O da zaten bu ilişkiden büyük bir pişmanlık duyacaktı.

        İlişkinin bitmesinden sonra Tanju'nun eşini arayacaktı.

        "Ben bir hayvanlık yaptım, çok pişmanım, senden özür diliyorum. Gencim, hata yaptım, aşık oldum. Onun için de senden özür diliyorum."

        Yıllar sonra bu kez İstanbul Üniversitesi profesörlerinden Kaya Çilingiroğlu'nun aynı adı taşıyan oğlu Kaya Çilingiroğlu'yla yaşadığı aşkla gündeme oturdu.

        Kaya ile Hülya'nın ilişkisi büyük sansasyon yarattı.

        Evlendiler.

        Çiftin bugün 17 yaşında olan bir kızları oldu.

        Ama Kaya 'kaçamak' haberleriyle yine magazinin bir numarasıydı, tabii Hülya da...

        Baştan çıkaran kadın bu defa Kaya'nın çapkınlıklarına göz yuman ev kadını rolündeydi.

        Kaya'yı affettiğinde bunun Türkiye'nin gerçekliği olduğunu anlatmaya çalıştı.

        Feministlerin hedefi oldu.

        Ama sonunda pes etti ve 2005 yılında Kaya Çilingiroğlu'ndan boşandı.

        Feraye Tanyolaç ile evlenen ve sonra da boşanan eski eşini geçtiğimiz günlerdi televizyon programına çıkardı.

        Ve sorduğu ilk soru "Neden beni aldattın?" oldu.

        50 YAŞIN GÜZELLİĞİ

        Hülya Avşar kendisini zirvede tutacak her alanda yer aldı.

        Sinemadan müziğe, dergicilikten tiyatroya...

        Bir de üstüne tenis ve golfu koydu.

        Tenis dendiğinde bugün Türkiye'de akla ilk gelen isim o.

        Kendi adını taşıyan dergi bile çıkarttı.

        Şov programlarını revaçta olduğu yıllarda hep ekrandaydı.

        Ses yarışmalarının da vazgeçilmez juri üyesi oldu.

        Kendi imitasyonlarını bile yarattı.

        Onlarla yaşadığı tartışmalar da Hülya Avşar efsanesini daha da büyüttü.

        Aslında o gazete eklerine, magazin sayfalarına sıkıştırılmaya çalışan, sadece bir alışveriş nesnesi, bir ürün olmaya zorlanan kentli kadına yol gösteren bir ikon oldu.

        "Berlin İn Berlin" filmindeki mastürbasyon sahnesiyle, selülitleriyle, bir an da verdiği kilolarıyla da...

        Kentli kadının yaşayan kanlı canlı ve 50 yaşın güzelliğini taşıyan ikonu o.

        Birinci sırrı bu aslında.

        Kendisi de bunun farkında.

        O nedenle tabu yıkıcı gibi davranıyor.

        Her adımı bilinçli atılmış ve emek verilmiş 30 yıllık bir medyatik yaşam.

        KRİTİK DÖNEMLERDE KONUŞTU

        Hülya Avşar siyasetten de hiç geri kalmadı.

        İyi de yaptı.

        Hakkını vermek lazım, Kürt sorunu konusunda Kürt kimliği ile ön plana çıkan Mahsun Kırmızıgül ve Özcan Deniz gibi isimlerden daha duyarlı oldu.

        Yeri geldiğinde İbrahim Tatlıses'ten de bile...

        En kritik dönemlerde de konuşmaktan kaçınmadı.

        Kürt müziğinin en önemli isimlerinden biri olan Ciwan Haco'yu ekrana çıkartan isim oldu.

        Hem de o dönemde sert milliyetçi çizgisiyle bilenen bir televizyonda.

        Ve en son geçtiğimiz günlerde Suriye'den kaçıp Suruç'a yerleşen Kobanili kadınları ziyaret etti.

        Şimdi ise tam olarak siyaset arenasında.

        Hem de anamuhalefet lideriyle yaşadığı polemikle.

        Davalık da oldular.

        Peki, Hülya Avşar'ı ünlü olmanın ötesine taşıyan, onu bir magazin aşırı ikon yapan ne?

        Belki de "Her şeyi yapabilirim, her şeyi konuşabilirim" tavrıyla kendini gösteren bu özgüveniyle, eleştirileri ve dolayısıyla baskıları umursamaması.

        İkinci sırrı da bu bence.

        Tam da bu nedenle hakkındaki en küçük bir ayrıntının efsaneye dönüştürüldüğü günlerde yeni Cumhurbaşkanlığı Sarayı için " Neredeyse benim evim daha şaşaalı" dedi.

        Hedef alınacağını bile bile.

        Aslında o apolitik bir yaşamın yeri geldiğinde politik çıkışlar yapan güçlü bir figürü oldu hep.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ