Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler H. Bunu Konuşuyor HT MASA ekibi, Sibel Can’ın çalgıcılara 1200 TL bahşiş vermesini ve Özgü Namal’ın bebeğini hipnoz yöntemiyle doğurmasını konuştu.

        HT MAGAZİN/ HT MASA

        HT Masa ekibi bu hafta Sibel Can’ın çalgıcılara 1200 TL bahşiş vermesini, Özgü Namal’ın ilk bebeğini hipnoz yöntemiyle dünyaya getirmesini, Madonna’nın Drake’i sahnede öpmesini ve ülkemizdeki sanatçıların sahnedeki özgürlüğünü değerlendirdi.

        "ÇALGICILARI EN İYİ SİBEL CAN ANLAR"

        Sibel Can geçtiğimiz günlerde sokak çalgıcılarına aralarında paylaşmak şartıyla 1200 TL bahşiş verince bir anda gündem oldu...

        Esin Övet: Asgari ücretin bin lira bile olmadığı bir Türkiye’de kendisini çok bonkör buldum. Tebrik ediyorum. Müzisyenin hakkını müzisyene vermiş. Bahşiş olarak mükemmel bir rakam. Zamanında Galata Kulesi’nde çalışıyordu. Bu hayatı yakından biliyor. Bu tür büyük bahşişlere Bülent Ersoy’dan alışığız aslında. 1200 TL benim şu ana kadar duyduğum en yüksek bahşiş.

        Oben Budak: Bilmiyoruz ama kesin Bülent Ersoy daha fazla vermiştir. Bu unvanı başkasına kaptırmaz. Eğer öyleyse de hemen bir sokak çalgıcısı bulur ve 2500 TL’yi bırakır. Sibel Can için eski günlerini yâd etmiş diyebiliriz o zaman... Galiba ben de bir zamanlar bu durumdaydım diye düşünmüş.

        Tayfun Topal: Kendisi çok şık bir davranışın altına imza attı. O da bu yollardan geçti, çalgıcıların duygularını, ihtiyaçlarını biliyor. Onu diğer sanatçılardan ayıran en büyük özelliği duygusal olması ve aynı zamanda polemiklerden uzak kalmasıdır. 1200 TL vermesine ilişkin olarak şunu söyleyebilirim: Sibel Can her hafta sahneye çıkıyor, televizyon programına da başladı. Ekstrası en yüksek sanatçılardan biri.

        Bülent İpek: Sokakta gördüğümüz ünlüler sokak satıcılarını ve çalgıcılarını tersliyor. Sibel Can’ın aksine sokak çalgıcılarını görmezden geliyorlar ve yanlarından uzaklaştırma gayreti gösteriyorlar. Sibel Can o müzisyen kültürünü çok iyi biliyor. Babası müzisyen. Bahşişin kıymetini de biliyor. Sanat hayatına dans ederek başladı. Dansözler bahşişle yaşar. Sürekli Beyoğlu’nda görünen biri de değil tabii ama çantasını karıştırıp bulduğu bütün nakit parayı bahşiş vermesi alkışlanacak davranış.

        O.B.: Bizde “Sen sağlıklı adamsın başka iş yap” diyorlar. Keşke bu sayede yeni bir akım yaratsa da diğer sanatçılar da sokak çalgıcılarına daha çok para verse.

        B.İ.: Bizde sokak sanatçılarına neredeyse dilenci gözüyle bakılıyor. Gelişmiş ülkelerde sokak müzisyenleri o kentin bir parçası olarak görülür. Devlet de halk da onların varlığını destekler. Bizde bir iş dalı ‘sigortalı’ değilse küçümseniyor.

        "ÖZGÜ NAMAL KAMU SPOTUNDA OYNASIN"

        Özgü Namal bu hafta içerisinde hipnoz yöntemiyle bir bebek doğurdu...

        E.Ö.: Günümüzde diyet gibi bu da çok moda oldu. Ben hipnozdan korkuyorum.

        O.B.: Hiç korkma. Ben geçenlerde gluten hipnozuna gittim. Adam beni sözleriyle uyuttu. Biyoenerjisini yaydı. Benden çocukluğuma ait güzel bir anı düşünmemi istedi. Sonrasında adamın ayaklarını takip ettiğimi düşünürken kendisi bir el çırptı. Gözlerimi açtığımda tam karşımda duruyordu. Ben onu yanımda hissediyordum. Bana 5 dakika gibi geldi ama adam yarım saat uyuduğumu söyledi. Beynime subliminal mesajlar verdi diye korktum. Buradan çıkar çıkmaz hastaneye gittim. Sonuç olarak glutenden tamamen vazgeçmedim ama inanılmaz azalttım. Artık ekmeği hapur hapur yemiyorum. İştahımı kestiğini söyleyemem ama canım çekmiyor. Özgü Namal evinde doğurduğuna göre bu hipnoz iyi bir sistem olsa gerek.

        E.Ö.: Özgü Namal’ın evde doğum yapması bana Nurgül Yeşilçay’ı hatırlattı. Bir dönem bildiğiniz gibi suda doğum modaydı. Yeşilçay, insanların aklına bunu sokmuştu. Ben de hipnozun sezaryenden daha iyi bir sistem olduğunu düşünüyorum. Bu sistemlerin moda olmasını çok istiyorum.

        B.İ.: Son yıllarda sezaryen doğum Avrupa ortalamasının çok üzerinde arttığı için devlet, birtakım yeni kurallar koyarak kadınları normal doğuma yönlendirmeye çalışıyor. Yıllardır kadınların bilinçaltına öyle korkular pompalandı ki, doğum hastalık gibi algılanır oldu. Ebe yardımıyla gerçekleşen klasik normal doğumdan korkulur oldu. Özgü Namal’ın evde doğum yapması çok önemli. Bence devlet Özgü’yü kamu spotunda oynatsın. Böylece sezaryene karşı daha etkili olur. Ben bu zamana kadar evde doğuran bir ünlü görmedim. Hipnozla doğum nedir bilmiyoruz ama sanırım çocuğunun babası biyoenerji uzmanı, herhalde ondan etkilenmiş.

        T.T.: Özgü Namal, kritik bir zamanda hayatının en kritik kararlarından birini vermiştir. Benim için nasıl doğurduğu pek önem taşımıyor. Eskiden hastaneler yoktu. İnsanlar dağ başında doğuruyordu. Bunu da unutmayalım. Kesin bildikleri bir şey vardır.

        O.B.: Günümüz şartlarında doğuracak kadının hastanede olması mikrobun vücuda girmesini önlemesi bakımından hayati bir önem taşıyor. Evde steril bir ortamın yaratılması biraz zor gibi.

        E.Ö.: Bülent’e katılıyorum. Zaten sezaryen yüzünden kadınlar uzunca bir süre kendilerini toparlayamıyor, kilo veremiyorlar. Daha sağlıklı bir sistem. Ben bu yaşıma geldim hiç çocuk düşünmüyorum ama çocuk düşünsem normal doğum için kendimi zorlarım. 20’li yaşlardaki genç kızlar bile pat diye sezaryene yatıyor.

        "MADONNA, DRAKE'E RESMEN BADEMCİK AMELİYATINA GİRMİŞ"

        Madonna geçtiğimiz pazar akşamı Coachella Festivali’nde ünlü rap’çi Drake ile birlikte sahne aldı. Sahnede 28 yaşındaki Drake’i öperek festivale damga vurdu...

        E.Ö.: Öptü demek ne derece doğru? Bence resmen kopardı. Madonna ilk İstanbul’a geldiğinde ben 14-15 yaşındaydım. Kendisini İnönü Stadı’nda izlemiştim. O zaman bambaşka bir kadın izlemiştim. O günden sonra yüzlerce yerli yabancı konserler izledim ama hiçbirinden Madonna’dan aldığım tadı alamadım. Nitekim geçtiğimiz yıllarda ikinci konserine de gittim ve orada da aynı şeyi hissettim. Kadın bana bambaşka biri olduğunu 15 yaşımda da kanıtladı, 30 yaşımda da kanıtladı. Sahnede Drake’i öpmesine gelecek olursak, kendisinin buna hiç ihtiyacı yok. Ne yaparsa yapsın beni şaşırtmıyor. Bu iğrenç öpüşmeyi bile kendisine yakıştırdım.

        B.İ.: Şöhreti geçmiş her ünlünün böyle son demlerinde yapabileceği cinsten bir hareket yapmış gibi geliyor. Bu kadarı saçmalığın daniskası. Adından söz ettirmek için yıllardır sahnede ilginç şovların altına imza atıyor. Ben fazla ileriye gittiğini düşünüyorum.

        T.T.: Arkadaşlar ‘show business’ diye bir şey var. Dünya bunun üzerine dönüyor. İnsanlar şöhretlerine şöhret katıyorlar. Bizim ünlülerde cesaret yok. Hâlâ Türkan Şoray kurallarıyla yaşıyorlar. Kadınlarımız bir erkeğin gölgesi altında yaşamayı seviyorlar. Kadın milyon dolarlar kazandığı halde erkeğin dizinin dibinden ayrılmıyor.

        ‘BİZİM ÜNLÜLER DE SERİNKANLI OLABİLMELİ’

        O.B.: Bu hikâyenin başı var. Drake, Madonna hayranı. Son albümünde Madonna adında bir şarkı var. Madonna bunu görüp Instagram’da albümün en iyi parçası diye paylaştıktan sonra o şarkının satışları resmen patladı. Verdiği röportajlarda da Drake’i çok seksi bulduğuna dair açıklamaları oldu. Konserde eline fırsat geçince bunu değerlendirdi. Madonna geçmişte sahnede Christina Aguilera ve Britney Spears gibi isimleri de öptü. Bu öpücükler daha sakindi. Drake’te ise resmen bademcik ameliyatına girişti. Drake’in öpücük sonrası yüz hareketleri çok kötüydü.

        B.İ.: Madonna bu hareketi sonrası aldığı eleştirilere ve alaycı yorumlara yer veren basına, “Pislik çukurunuzda olmak istemiyorum. Benim sadece albümlerimi yazın” demedi. Bizim ünlüler de olumsuz eleştiriler karşısında Madonna gibi serinkanlı olabilmeli.

        O.B.: Madonna birçok caps’e de konu oldu, espriler yapıldı. Karşımızda her daim sert oynayan bir kadın var.

        E.Ö.: Sen göz önünde olan bir isimsen gelecek her türlü eleştiriye açık olacaksın. Etrafa çukurunuzda boğulun demiyor. Jennifer Lopez’den Kate Hudson’a, Rihanna’ya kadar dünya starlarını takip eden biriyim. Onların bugüne kadar “Pislik çukurunuza gidin ve onun içinden çıkmayın” şeklinde bir cümle kurduğunu görmedim. Basınla bir diyalog cereyan ettiğinde de eğlenerek cevap vermesini biliyorlar. İnsanlar şov yaptıklarının bilincinde.

        HUYSUZ’A BİLE TAHAMMÜL YOK

        O.B.: Öpüşme mevzusuna dönecek olursak... Ben genç bir şarkıcı olsam, beni Sezen Aksu yetiştirmiş olsa onu sahnede öpmeyi çok isterdim. Ama Sezen Aksu’nun başına gelebilecekleri düşünebiliyor musunuz? Bize çok uzak bir durum.

        E.Ö.: Bu ülkede tarz olup şovuyla esprilerinin aromasını tutturabilen tek kişi Sezen Aksu’dur aslında. Eminim vokalliğini yaptığı birçok kişiyi öpüp şov yapmak da istiyor. Ama maalesef yanlış bir ülkede doğmuş. Burada bunu yansıtamazsın. Bir ödül töreninde Ajda Pekkan, Burak Özçivit’e iltifatlar yağdırmıştı. Ondan sonra kadın yazarların “Yaşından başından utan, kendine gel” türünden yağdırdığı hakaretler hâlâ dün gibi aklımda. Sanat dünyasının içinde olan yazarlar bile bunu aşamamışken gerisini düşünemiyorum.

        T.T.: Kendisinin ne ruh hali buna izin verir ne de fizik gücü. O bizim Minik Serçe’miz. Madonna’nın Türkiye şubesi olmasına gerek yok. Başka Sezen Aksu mu var? Zaten sizin dediğiniz gibi o öyle bir şey yapmaz. Yapsa da yakışmaz. Sezen Hanım’ı eserleriyle anmak en güzeli. Böyle sanatçıların da bazı yerlerde kendini koruması gerekiyor.

        E.Ö.: Bülent’e katılıyorum. Kendisini Harbiye’de 8 gün üst üste sahne aldığı dönemde takip etmiş biri olarak onun dinlemeye gelenlere her gün farklı malzemeler verdiğini bilirim. O dönem çalıştığım gazete her gün yarım sayfayı Sezen Aksu’ya ayırırdı. Sahnenin önüne gelip magazincilere bacağını açar ve “Çekin nimetlenin” şeklinde espriler yapardı. Sanki eskiden sahne esprileri daha çok kaldırılıyormuş. Şimdi mümkün değil. Huysuz Virjin’e bile tahammül edilemiyor.

        SOSYAL MEDYA YARATICILIĞI ÖLDÜRÜYOR

        B.İ.: Sezen Aksu, Madonna çılgınlığının Türkiye şubesi olabilirdi. Bizim şov dünyasında geçmişteki gibi sıra dışı hareketler, hoşluklar azaldı. Huysuz Virjin’den korkar hale geldik. Toplum olarak çok ciddileştik. Bu yüzden sanatçılar da yaratamıyor.

        E.Ö.: Bir de insanların yorumlarını o kadar çok okuyorlar ki... Eskiden gazetede 3-5 yazar değinirdi, geçer, giderdi. Şimdi öyle yorumlar yapılıyor ki sanatçılar ister istemez etki altında kalıyorlar. Yeni bir şov yaparken “Önceki beğenilmemişti ben bunu yapmayayım” diyorlar. Sosyal medyadaki yorumlara takılmamak lazım. Sanatçıların, yaratıcılığın önündeki en büyük engel.

        B.İ.: Ünlüler, takipçilerinin yorumlarından çok etkileniyorsa sosyal medya hesaplarını profesyonellere emanet edebilir. Hadise böyle yaptı mesela, şifreleri kendisinde değil, menajeri kontrol ediyor.

        E.Ö.: Sosyal medyada gelen yorumlar yüzünden giyim kuşamlarını bile değiştirmeye başladılar.

        T.T.: Bir güruh var ki sosyal medyanın suyunu çıkarmayı kendilerine ilke edinmiş durumdalar. Sanatçılar da bundan etkilenmez mi? Bal gibi etkilenir. Ünlülerin, sosyal medya hesaplarını profesyonellere bırakmasının samimiyetsiz olacağını düşünüyorum.

        MASA'NIN ÜSTÜNDEKİLER

        Artık mezradaki kadının bile sezaryen olduğu ülkemizde bebeğini evinde doğurarak doğumun normal bir olay olduğunu hatırlatan Özgü Namal.

        Marmara Üniversitesi Eğitim Araştırma Hastenesi Onkoloji servisindeki çocukları ziyaret ederek onlara tek tek moral veren Demet Akalın.

        MASA'NIN ALTINDAKİLER

        Önce yasak yere park eden, ardından yasak yerden dönüş yaparak trafik kurallarını hiçe sayan eski milli basketbolcu İbrahim Kutluay.

        Evlilikleri geçen yüzyılda kalmış, kendisi de otelciliğe başlamış olmasına rağmen “Ebru Şallı’yı yaşanmamış saydım” açıklaması yapan Ozan Orhon.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ