Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Röportajlar Barış Yıldız: Oyuncu biraz deli olmalı

        Buse ÖRNEK / HABERTURK MAGAZİN

        ‘Düğün Dernek’ serisinin başrol oyuncuları Rasim Öztekin ile Barış Yıldız, insanların salt gülmek istediklerini belirterek komedi filmlerinin artık eleştirisel yönünün kalmadığını söyledi.

        Rasim Öztekin, bir üstat. Barış Yıldız, yeni nesil oyuncular arasında yıldızı parlayanlardan. Selçuk Aydemir’in ‘Düğün Dernek’ serisinde yaşanan maceraların kilit isimleri olan ‘İsmail’ ile ‘Muallim Saffet’i canlandırdılar. ‘Düğün Dernek 2: Sünnet’in gösterime girmesi vesilesiyle buluşup filmin neden büyük ilgi gördüğünü de konuştuk, Türkiye’deki komedi anlayışını da.

        48 sinema filmi ve dizisi sizin için yeterli midir yoksa az mı buluyorsunuz?

        Kariyer tablonuza baktığınız zaman neler hissediyorsunuz? Rasim Öztekin: 36 yıldır bu işi yapıyorum. Popülerliğimi koruyup devamlı projelerin içinde yer aldığıma göre iyi bir kariyerim var. Mühim olan anlık kariyer değil de sürekli olması ve belli bir çizginin altına düşmeden devam etmesi.

        Barış Bey, Rasim Öztekin gibi bir üstatla çalışıyorsunuz. Kariyerinize ne kattığını düşünüyorsunuz?

        Barış Yıldız: Rasim Ağabey, konservatuvara girdiğim yıl ortaoyuncularda sahnede izlediğim ilk oyunculardan. Akabinde sadece kendisini izlemek için oyununa 4 kere daha gittim. Şöyle demiştim: “Bir insan sahnede nasıl bu kadar enerjik olur? Rasim Öztekin sahneye giriyor, sahne dönmeye başlıyor ve bütün seyirciler yükseliyor. Rasim Ağabey gibi bir oyuncu olmak hedeflerim arasında yer alıyor. Doğal olarak kendisiyle çalışmak benim için bir lütuf.

        R.Ö.: Güzel bir söz vardır: ‘Başkalarına aktarılmayan bilgi, ıslak toprağa yağan kara benzer’ diye. Öğrenme karşılıklıdır. Zaten eğer karşılıklı olmazsa bu bir bilgi alışverişi olmaz. Ben de yeni nesilden günümüzün komedisini öğreniyorum. Çünkü oyunculuk çok değişkendir ve sürekli güncellemek gerekir. Örneğin 1980’deki komedi başkadır, 1990’larda başka. Komedi acayip değişken bir kavramdır. 1980’de izleyicinin yerlere yatarak güldüklerini bugün yapsak “Ne diyor bu?” diye bakabilirler. Dolayısıyla kuşaklar arası alışveriş her zaman olmalıdır. Eğer ben Barış’lardan, Ahmet’lerden, Murat’lardan bir şey öğrenmiyorsam zaten 36 yıldır bu işi yapamazdım. Kendime hep gençlik aşısı yaptım ve yapmaya da devam ediyorum. Yapmadığım zaman çağ dışı kalırım. Ben gençlere kapalı değilim. Bir nevi kendimi onlarla şarj ediyorum.

        B.Y.: İşte böyle. Rasim Ağabey alçakgönüllü bir insandır. Aslında öğrenip, algılayıp uygulaması 10 saniyesini alıyor. Beraber çalışmanın nasıl bir şey olduğunu siz düşünün. Ağabey-kardeş, oyuncu-arkadaş her şey olduk sette.

        ‘HER KUŞAKTA KOMEDI ANLAYIŞI DEĞIŞIR’

        Kuşaklar arası komedi anlayışı değişir mi?

        R.Ö.: Tabii ki değişir. Çünkü zaman değişiyor. Hem de çok hızlı bir şekilde. 1980’lerde siyah beyaz televizyon hakkında yaptığım espriye herkes gülerken bugün tebessüm bile oluşturmaz. Eskiden en çok kullandığımız esprilerden biri “Lütfen televizyon ayarlarınızla oynamayın”dı. Şimdi ise bu espriyi yaptığımız zaman komik duruma düşeriz. 1980’deki politik toplum da artık yok. Tam tersi apolitik bir toplum var. 1980’lerde politik bir espri yapardım ve herkes gülerdi. Şimdi yapsan gülünmüyor. Çünkü insanlar politik değil, apolitik.

        Hangi özelliklerinden dolayı ‘Düğün Dernek’e varım demiştiniz?

        B.Y.: Yeni bir komedi anlayışıydı. Alıştığımız rutin komedi normlarını kullanmayıp başka yerden güldürmeye, başka bir yerden özneyi ortaya çıkarmaya uğraşan bir senaryoya sahipti. Ve birlikte çalışacağım insanları tanıyınca ne kadar doğru bir projenin içinde olduğumu da anladım.

        R.Ö.: Açıkçası Selçuk Aydemir’i de Murat Cemcir’i de Ahmet Kural’ı da tanımıyordum. İnternete girip daha önce ne yaptıklarını araştırdım. Enteresan bir komedi anlayışları olduğunu gördüm. Çok heyecanlandım. Selçuk Aydemir’in çok güzel bir dili var. Hoşuma gitti. Ondan sonra ‘Varım’ dedim.

        ‘O BASKI OTOMATIKMAN OLUŞUYOR’

        İlk filmin 7 milyonluk gişesi, ikinci için sizde bir strese neden oldu mu?

        R.Ö.: Para yatırmadığım için bende bir stres oluşmadı. Aynı rakamı yakalayabilme veya geçebilme adına bir baskı ister istemez oluşuyor. O baskı otomatikman oluşuyor.

        B.Y.: Evet, tabii ki bir heyecan oluyor ama o heyecan 7 milyonun değil, yeni bir filmin heyecanı. Biz elimizden geleni yaptık, Şimdi merakla 7 milyona ulaşıp ulaşmayacağımızı bekliyoruz.

        7 milyonluk gişeyi görünce ne hissetmiştiniz?

        R.Ö.: Ben çok şaşırmıştım. Çünkü 1 buçuk - 2 milyon civarında bir gişe bekliyordum. İkinci filmde birbirimizi daha iyi tanıdığımız için daha avantajlı olduğumuzu söyleyebilirim.

        Siz komediye çok hizmet ettiniz de komedi size yeterince hizmet etti mi?

        R.Ö.: Etti tabii. Rasim Öztekin varsa ki var, neden var? Komedinin sayesinde var. Her dram oynayan komedi oynayamaz ama her komedi oynayan dramı çok rahat oynar. Çünkü komedi duygu ve matematik işidir. Onu çözdüğün zaman, onu iyi oynayan olduğu zaman dramı da çok rahatlıkla oynar.

        "OYUNCULAR BİRAZ DELİ OLMALI"

        Barış Bey bir Andy Kaufman potansiyeli taşıdığınız söyleniyor. Bu konu hakkında neler düşünüyorsunuz?

        B.Y.: Deli bir adam. Bence oyunculuğun içinde biraz delilik de olmalı. Bence bu kötü bir şey değil. Andy Kaufman zamanında çok çılgınca girişimleri olan bir insan. Ben o kadar çılgın mıyım emin değilim ama güzel bir benzetme. Sevdim.

        Siz kariyerinizin hangi döneminde olduğunuzu düşünüyorsunuz?

        B.Y.: Giriş, gelişme, sonuç diye sıralarsak herhalde gelişme bölümündeyim. Şimdilik ben de meraklı gözlerle her yıl yaptığım tüm projelerde ‘Etrafta ne olacak, bundan sonra ne olacak’ düşüncesiyle takip ediyorum. Kısaca ‘Başındayım’ diyelim. ‘

        "TELEVİZYONDA KOMEDİ BİRAZ ZOR"

        Rasim Öztekin ile Barış Yıldız, süre sorunundan ve dağınık bir portföyü olmasından dolayı televizyonda komedi yapmanın zor olduğunu söyledi.

        "BENİM ÖYLE BİR MİSYONUM YOK"

        Komedi filmlerine gösterilen ilginin devam etmesi için siz oyunculara nasıl sorumluluklar düşüyor?

        R.Ö.: Benim ‘Komediyi alıp şuradan buraya getireceğim, dramı da alıp oradan buraya getireceğim’ tarzında bir misyonum yok. Hoşuma giden, içinde olmaktan keyif alacağım projeleri kabul ederim. Bu komedi de olur, dram da.

        Komedi filmlerinin ille de eleştirisel yanı olmalı mı?

        R.Ö.: Eskiden izleyici salondan çıktığında kafasında birtakım soru işaretleri oluşmalıydı. Şimdi öyle değil. Kimse soru işareti istemiyor, tam tersi soru işaretlerinin ortadan kalkmasını talep edip sadece gülmek istiyor. Dönem dönem değişiyor. Bu biraz da apolitik olmamızın getirdiği bir komedi anlayışı.

        "GAZETECİ OLMAK İSTEMİŞTİM"

        Gazetecilik okuduğu halde sonradan oyunculuğu seçen çok aktör var. Kadir İnanır, Tarık Akan, Halil Ergün ve siz. Neden gazeteciliği değil de oyunculuğu seçtiniz?

        R.Ö.: Aslında gençken gazeteci olmak istiyordum. Lisedeyken amatör olarak tiyatro yapmaya da başladım. Profesyonel olmam aşağı yukarı gazetecilik okulunu kazanmamla aynı döneme denk geliyor. Bir süre ikisini birlikte yürütmek istedim. Hangisi ağır basacaksa ona devam edecektim. Oyunculuk daha ağır bastı.

        ‘Düğün Dernek’ ilk 3 günde 572 bin kişi tarafından izlenirken ‘Düğün Dernek 2: Sünnet’te bu rakam 1 milyon 380 bin oldu.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ