Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Müzik Müzeyyen Senar'ın tek aşkı bir notla sona erdi
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Doğduğu zaman, I. Dünya Savaşı'nın sona ermesine 5 ay vardı.

        Cumhuriyet kurulduğunda, 5 yaşındaydı.

        18 yaşındayken, 19 Aralık 1936'da Dolmabahçe Sarayı'nda Atatürk'ün huzuruna çıkıp şarkı söyledi.

        Sonra 4 kez daha Atatürk'ün huzuruna çıktı.

        Torununun torununu gördü.

        Müzeyyen Senar...

        Müzeyyen Senar'ın Atatürk ile olan anıları, Radi Dikici'nin ‘O Devdi Bir Devirdi' adlı kitabında şöyle yer alıyor;

        1936...

        Saz üstadı Nubar Tekyay, Müzeyyen Senar'ın Kazancı Yokuşu'ndaki evinin kapısını çaldı; "Haydi kızım hazırlan, Mustafa Kemal Paşa seni dinlemek istiyormuş, Dolmabahçe Sarayı'na gidiyoruz."

        Yüzü kül rengine dönen, olduğu yere çöken Müzeyyen Senar, "O büyük adam beni çağırıyor, ona şarkı söyleyeceğim. Onu gördüğüm andan itibaren sesim çıkmaz, rezil olurum diye düşünürken Nubar Tekyay'ın "Hemen hazırlan, kocan da seninle gelecek. Aşağıda Paşa'nın gönderdiği araba bekliyor" cümlesiyle kendine gelip hazırlanmaya başladı.

        "Saraya vardığımızda bir yaver bizi aldı ve büyük salona götürdü. Tam karşısına geldiğimde yaver, 'Müzeyyen Senar Hanım huzurlarınızda' dedi. 'Beyefendi de kocası' diye ekledi. Atatürk, 'Öyle mi? Pek güzel. Gel bakalım hanım kızım. Otur şöyle yanıma' dedi. Sağ tarafına bir sandalye çektiler. Çekine çekine sandalyenin ucuna iliştim. Heyecanımı anlamış olacak ki, 'Otur bakalım. Çekinme. Eğer böyle yaparsan o güzel sesini nasıl dinleriz' diye ekledi. Hem de nasıl. Yüzüme dönüp baktığında 'Aaa! Bu saçlarının hali ne?' deyip yavere işaret etti. Kulağına fısıldadı.

        Yaver 'Lütfen beni takip ediniz Müzeyyen Hanım' dedi. Salondan çıkıp siyah mermerlerle kaplı büyük bir banyoya geldim. Birden korkuya kapıldım. Yaver, 'Merak etmeyin efendim, berberimiz sadece sizin saçınızı ve eşinizin bıyığını kesecek' dedi. Sonradan öğrendiğime göre, Atatürk benim enseme topladığım saçlarımı beğenmemişti ve modern bir görünüm almam için saçlarımı kestirmek istemişti.

        Nitekim berber saçlarımı alagarson kesti. Birden görünümüm değişmişti. Ali de bıyıklarını kaybetti. Biraz sonra huzura gittiğimizde 'İşte şimdi mükemmel oldu. Ver bakalım şu koltuğunun altındaki defteri. Herhalde şarkı defteridir değil mi?' diye sordu. Defteri kendilerine uzattım. Bu konuşmaları masada bize yakın olanlar aynen duyuyorlardı. Salih Bozok ile Kılıç Ali benim yanı başımdaydılar. Sonra bana döndü, imtihanların en büyüğü hem de. Tatyos Efendi'nin hicazkâr şarkısını seçmişti. 'Mâni oluyor halimi tâkrire hicâbım / Üzme yetişir üzme firâkınla harabım'ı istedi. Bitince Atatürk, herkesin duyabileceği bir sesle 'Bu ne güzel ses. Hadi bakalım durma, devam bakalım' dedi"

        1937...

        Çalınan kapıyı açtığında Müzeyyen Senar, karşısında bu kez Selahattin Pınar'ı buldu; "Hazırlan, yarın Bursa'ya gidiyoruz. Çelik Palas'ta bekliyorlar."

        Çelik Palas'a vardıklarında yaver, "Müzeyyen Hanım siz yine paşamızın yanında oturacaksınız" dedi.

        Yanına oturdu;

        - Nasılsın kızım?

        - Teşekkür ederim efendim.

        - Bu akşam hangi makamla başlamak istersiniz?

        - Gelirken bir program hazırlamıştık, oradan başlamak isteriz.

        - Hadi bakalım.

        Daha sonra Bursa'da düzenlenen baloda da Atatürk ile 'Ayşe' tangosuyla açılış yapan Müzeyyen Senar, başka bir gün Mudanya'da demirli Ege Vapuru'nda Atatürk'ün zeybek oynamasına da tanıklık etti.

        1938..

        Atatürk'ten aldığı davetle Savarona'ya giden Müzeyyen Senar, o günü şöyle anlatmıştı; "Dikkatle baktığımda, yaklaşık 7 - 8 ay önce gördüğüm Atatürk'ten çok farklıydı. Süzülmüş ve yüzü incelmişti. Sanki saçları da seyrelmişti. Masaya oturmamızı işaret etti. Yine çok heyecanlanmıştım. Sofrada içki yoktu ve sigara da içmediğini fark ettim. Saat 15'te doktorunun tavsiyesiyle istirahata çekilmek mecburiyetindeydi. Ayağa kalkınca bekledik. ‘Teşekkür ederim çocuklar' dedi. Bu bir veda idi. Hepimiz üzüntü içindeydik. Bu benim Atatürk'ü son görüşüm oldu."

        Müzeyyen Senar'ı ilk kez 1997'de Bodrum'da gördüm.

        Bir restoranın önünde beklerken içinden ünlü birinin çıkacağı ümidiyle kapıya yanaşan otomobile doğru ilerledim. Otomobilin kapısı açıldı, karşımda tüm haşmetiyle Müzeyyen Senar vardı.

        İnmesine yardım etmek için elimi uzattığımda "Gülümseyerek bahşiş yok ama" dedi.

        Gazeteci olduğumu söyleyince "O zaman fotoğraf yok, röportaj yok. Hep aynı şeyleri söyleyip duruyorum. Bende yeni haberler olmaz evladım" deyince "Siz Müzeyyen Senar'sınız. Heykel gibi dursanız dahi her zaman güzel bir habersiniz. Hem şu anda Atatürk'ün tokalaştığı eli tutuyorum, onu gören gözlere bakıyorum" diyerek karşılık verince gülümseyip içeri girdi.

        Müzeyyen Senar'a sonraki yıl, önce Bodrum'da dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in de katıldığı Barış Manço'nun tatil köyünün açılışında, daha sonra ise Çeşme'de Tarkan ile çıktıkları tekne gezisinde rastladım. Gezinin akşamında ise Tarkan'ın konserinde...

        Bu kez uzaktan da olsa fotoğraflarını çekmiştim ama röportaj yapmak nasip olmamıştı.

        Bir yıl önce ayaküstü birkaç dakika sohbet etmek de bir ayrıcalıktı.

        Müzeyyen Senar'ı ayrıcalıklı kılan, divası olarak tanımlandığı Cumhuriyetin tüm dönemlerine tanıklık etmesi, Atatürk'e de şarkı söylediği eşsiz kariyeriydi.

        O kariyeri de çocukluk yıllarında kekeme olmasıyla elde etmişti.

        Açılışta Barış Manço, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e Müzeyyen Senar'ın devlet sanatçısı olmadığını, bu durumun da yaralayıcı olduğunu söyledi. Demirel, Müzeyyen Senar'ın devlet sanatçısı olmadığından bihaber olduğunu belirterek "Müzeyyen Hanım'ı devlet sanatçısı yaparız" dedi.

        Keza aynı yıl belirlenen devlet sanatçıları arasında Müzeyyen Senar da vardı.

        Ne var ki Müzeyyen Senar, hem o güne kadar devlet sanatçısı payesinin verilmemesini hem de hak eden kişilerin hâlâ es geçilmesini protesto etmek amacıyla "Ben istemiyorum" dedi. Müzeyyen Senar, o günlerde bu konuda şunları söyledi; "1947'de Paris'te ilk konser veren Türk sanatçısı benim. Turgut Özal, 60 kişiyi devlet sanatçısı yaptı, beni unuttu. Kenan Evren, 40 kişiye verdi yine beni unuttu. Şimdiki ödüllerle beni kimlerle bir tutuyorlar. Düşünün Samime Sanay ödül alıyor. Nuri Sesigüzel'e ödül veriyorlar, çok güzel ama Zehra Bilir yok. Koskoca Türkü Ana yok. 65 yıldır sanatın içindeyim. Ve bir tutulduğum bu insanlar nedeniyle Devlet sanatçısı unvanını reddediyorum."

        Müzeyyen Senar, Bursa'da kıraathane işleten 'Cerrah' lakaplı Mehmet Bey ile sesinin güzelliğiyle tanınan Zehra Hanım'ın üçüncü çocuğu olarak 1918'de Bursa'nın Pınarbaşı köyünde doğdu.

        Müzeyyen Senar, 6 yaşındayken düğünlerde, hamam günlerinde annesiyle birlikte söylediği şarkılarla herkesi şaşkına çeviriyordu.

        Bir düğün sonrasında evine gidip uyudu.

        Sabah kalktığında ise kekeme olmuştu.

        Nazara bağlanan kekemeliği 16 yaşına kadar devam eden Müzeyyen Senar, bu konuda şunları söylemişti; "Müthiş üzüntülüydüm. Konuşamamak beni kahrediyordu... Ancak bugün düşündüğümde, sanki Tanrı bana başka bir şey vermek için kekeme olmamı istemişti. Çünkü konuşamayınca şarkı söylemeye mecbur kalıyordum. Yeni bir usul geliştirmiştim. Artık anlatmak istediklerimi şarkı söyleyerek ifade etmeye başlamıştım. Yani sürekli şarkı söyleyen bir insan haline gelmiştim. Bu, herhalde sesimin gürlüğüne ve kalitesine olumlu etki yapmış olmalıdır. Çünkü bazı heceleri çıkarmak için gırtlaktan farklı sesler çıkartmak durumunda kalıyordum. İşe iyi tarafından bakmak gerekirse, kekeme olmasaydım, belki bugünkü Müzeyyen Senar olamazdım."

        Müzeyyen Senar, kekeme olmasaydı belki de gerçekten 'Müzeyyen Senar' olamayacaktı.

        "Her şer'de bir hayır vardır" deyişi sadece kekemeliği için geçerli değildi.

        Annesinin evi terk etmesi de Müzeyyen Senar için "Her şer'de bir hayır vardır"a dönüştü,

        Annesi Zehra Hanım, eşi Mehmet Bey tarafından aldatılınca evi terk ederek İstanbul'a yerleşti.

        Bunun üzerine Müzeyyen Senar, babasıyla birlikte babaannesinin evinde yaşamaya başladı.

        Geçimini tütün yaprağı dizerek sağlayan babaannesine iki yıl yardım eden Müzeyyen Senar, annesini bulmak için İstanbul'a kaçma planları yapmaya başladı.

        Bir gün, babasının cebinden gizlice aldığı 2 lirayla henüz 12 yaşındayken İstanbul'a kaçtı. Sirkeci'de vapurdan indikten sonra Üsküdar'ı sorduğu kadın Müzeyyen Senar'ın elinden tuttuğu gibi birlikte karşıya geçip annesini bulmasına yardım etti.

        Karşısına o kadın değil de başka biri çıksaydı belki de Müzeyyen Senar ile ilgilenmeyecek, annesini bulamayıp Bursa'ya geri dönecekti. Belki de kötü niyetli kişilerle karşılaşacaktı.

        Bunun sonucunda da başka bir hayatı olacaktı.

        'Müzeyyen Senar' olma yolundaki ilk adımını o gece attı...

        Annesinin de katıldığı musiki toptantılarındaki koro, Ey hüsn-ü cemal sen âleme darb-ı meselsin / Âşıkları aşüfte eden nazlı meleksin'i seslendirirken Müzeyyen Senar da uzaktan uzağa onlara eşlik etti.

        Toplantıda bulunan Necati Bey'in sesini fark etmesi üzerine Zehra Hanım'a Müzeyyen Senar'ı Üsküdar Mukisi Cemiyeti'ne kaydettirmesini salık verdi.

        Annesi bu salığı dinleyerek kızını cemiyete kaydettirdi.

        Müzeyyen Senar, Emin Ongan ve Necati Tokyay'dan usul, nota ve makam dersleri alarak musiki eğitimine başladı.

        Bir yıl kadar sonra Emin Ongan ile Necati Tokyay, Üsküdar Musiki Cemiyeti'ndeki eğitimini tamamladığını düşündükleri Müzeyyen Senar'ı Şark Musiki Cemiyeti'ne yazdırdı.

        Burada önce Kemal Niyazi Serhun Bey ve Hayriye Örs'den, daha sonra ise Sadettin Kaynak, Selahattin Pınar, Lemi Atlı ve Mustafa Nafiz Irmak'tan dersler alan Müzeyyen Senar, eğitmenlerinin tavsiyesi üzerine henüz 14 yaşındayken İstanbul Radyosu'na kabul edildi.

        REKLAM

        Radyo programlarından birinde dikkatini çektiği İbrahim Dervişzade, Müzeyyen Senar'ı 10. Yıl Belvü Gazinosu'nun 1933'ün yıldızlar programına dahil etmek istedi.

        Müzeyyen Senar, teklife sıcak bakmasa da işleriyle ilgilenen teyzesinin eşi, bu konuda ısrarcı davranınca İbrahim Dervişzade'ye 'Tamam' dendi.

        Ne var ki Müzeyyen Senar, reşit olmadığı için sahneye çıkamazdı. Mahkeme kararıyla yaşı 18 yapılan Senar'ın gazinoda sahneye çıkma sorunu ortadan kalktı.

        Sahne başına 10 liraya 15 yaşında gazino kariyeri başlayan Müzeyyen Senar'ın mikrofona yetişebilmesi için ayaklarının altına takoz konuluyordu.

        Gördüğü ilgi üzerine ücretine 20 lira zam yapılan Müzeyyen Senar'ın kazandığı para aile içinde sorun oldu.

        1935'te annesinin hesap işlerinden dolayı tartışıp başka bir eve taşınmalarıyla da eniştesini bir daha görmedi.

        Müzeyyen Senar, bir yandan gazino diğer yandan radyo programlarıyla öylesine ulusal bir şöhret haline geldi ki...

        Dönemin sinemacıları, şöhretinden faydalanmak için Müzeyyen Senar'a filmlerinde şarkıcı rolünde oyunculuk teklifi yağdırmaya başladı.

        FİLMLERİ

        * Nasreddin Hoca Düğünde (1940)

        * Kerem ile Aslı (1942)

        * Sihirli Define (1950)

        * Ne Sihirdir Ne Keramet (1951)

        * Ana Yüreği (1969)

        * Sevgili Hocam (1972)

        Yoğun tekliflere rağmen çok az sayıda filmde kamera karşısında şarkı söyleyen Müzeyyen Senar'ın şöhretinin ne ölçüde olduğu 'Ana Yüreği'nin afişinde gözler önüne serildi.

        'Ana Yüreği'nin yapımcısı Mahmut Dedehayır, izleyicinin dikkatini filme çekmek için afişe şu ibareyi yazdırdı; "Canım dinleyicilerim ANA YÜREĞİ filmine sizleri muhakkak bekliyorum. Sevgilerimle. Müzeyyen Senar"

        Müzeyyen Senar'ın ne ölçüde ulusal bir değer olduğunu gözler önüne seren bir diğer göstergeyse üçüncü evliliğinde çıkan olaylardı.

        EVLİLİKLERİ

        1935... Otel müdürü Ali Senar

        Çocuğu; Ergun Senar

        Bir gün çıkan tartışmada Ali Senar, Müzeyyen Senar'ın üzerine yürüdü. Müzeyyen Senar, o esnada araya giren annesi Zehra Hanım'ı itekleyince eline ne geçirdiyseAli Senar'a fırlattı. Tartışmayla büyük bir hasar alan evlilikleri, o günden sonra fazla uzun sürmedi. Kısa bir süre sonra boşandılar.

        1943... Futbolcu Ercüment Işıl

        Çocukları; Ömer Işıl ile Feraye Işıl

        Müzeyyen Senar, boşandıktan sonra oğlu ve annesiyle birlikte taşındığı Ankara'da futbolcu Ercüment Işıl ile tanıştı.

        24 yaşında ikinci kez nikah masasına oturan Müzeyyen Senar, bu kez mutlu olacağını düşünüyordu.

        Ne var ki Ercüment Işıl ile nişanlı olduğu dönemde intihar girişiminde bulunarak kendini üçüncü kattan boşluğa bıraktı; "İki sene Ankara'da dolaştık. Sonra İstanbul'a yollamaya kalktı beni. Ailesi istememiş güya. Nişanlı olduğumuzu ailesinden saklamış. Ailesi, bir şarkıcı parçasını gelin olarak kabul edemeyeceklerini söylemişler. Ben de kıymak istedim canıma. Üçüncü katın penceresinden attım kendimi aşağıya. Kömürlüğe düştüm. Ne yapayım kurtulmak istedim, hayattan da, o adamdan da, ailesinden de."

        Müzeyyen Senar, intihar girişiminde sırtından sakatlandı. Ondan sonraki bütün hayatını sırt ağrısıyla geçirmek zorunda kaldı.

        Ercüment Işıl, ilişkisini kesme pahasına ailesine karşı tercih ettiği Müzeyyen Senar ile evlendi.

        1953... Suudi Arabistan Büyükelçisi Tevfik Hamza

        Müzeyyen Senar, ilk iki evliliğinde yakalayamadığı mutluluğu, üçüncü evliliğinde bulmuştu bulmasına ama hayranları ve Suudi Arabistan hükümeti bunun fazla uzun sürmesine izin vermedi.

        Müzeyyen Senar, 1950'de Tevfik Hamza ile Beyrut'ta kıydırdıkları imam nikahıyla gizlice evlendi.

        Birkaç yıl en yakınlarının dışında kimsenin bilmediği bu durum, 1953'te gazeteciler tarafından ortaya çıkarılınca Müzeyyen Senar ile Tevfik Hamza resmi nikah yapmak zorunda kaldı.

        Resmi nikah sonrası sefire olan Müzeyyen Senar, artık gazinolarda şarkı söylemesi hoş karşılanmayacağı için sahne çalışmalarını bıraktı.

        Bırakmasıyla da gümbürtü koptu.

        Ulusal değerlerinden birinin ellerinden alındığını düşünen hayranları, Suudi Arabistan Büyükelçiliği'ne açtıkları telefonlarla Tevfik Hamza'yı Müzeyyen Senar'dan boşanması için tehdit etti. Durum öyle bir hal aldı ki evliliklerinin dönüştüğü magazin olayının eşine ne o güne kadar ne de günümüze kadar rastlandı.

        Medyanın her ikisinin de aleyhine haberler yaparak boşanmalarını istemesiyle bir süre mücadele etseler de büyükelçilerinin tehdit edilmesini, büyük bir magazin olayının baş aktörü olmasını hoş karşılamayan Suudi Arabistan yönetiminin tavrına karşı koyamadılar.

        Müzeyyen Senar, bir sabah uyandığında yanı başında bir not buldu; "Beni affet. Sana veda edemezdim. Seni her zaman seveceğim."

        Hayranlarının dediği oldu.

        Evliliği sona erince sahnelere geri döndü dönmesine ama bir yanı hep eksik kaldı.

        Hayranlarını mutlu etmek için kendi mutluluğunu feda eden Müzeyyen Senar, Tevfik Hamza'dan istemeye istemeye boşanmasıyla yaşadığı acıyı ve peşinden Suudi Arabistan'a gitmemesinin pişmanlığını şöyle anlatmıştı; "Ankara'da Suudi Arabistan sefirine âşık olmuştum. Nasıl da güzel bir adamdı, bembeyaz... Sahnelerden çekildim. Sen misin sahneden çekilen. Hem de elin Arabı için.. Kıyamet koptu. Kapıları mı vurmadılar, taşlar mı atmadılar, çirkin karikatürler mi çizmediler, akıl almaz haberler mi yapmadılar. Adamı resmen apar topar yolladılar. Ayrılırken hâlâ aşıktık birbirimize. Ama ben çocukları bırakıp gidemedim. Keşke bıraksaydım. Hayatımda ilk defa omuzlarımdan bütün yükü alacak bir erkeğin beni sevebileceğine inandım. Gerçekten âşık oldum. O, benim onu sevdiğimden daha fazla sevdi beni. Mutluluktan uçtuğum bir evlilik yaptım onunla. Keşke peşinden gitseydim. Yanarım yanarım buna yanarım. Müzeyyen Senar olacağıma bir ev kadını olup sevdiğim adamla yaşlansaydım" sözleriyle dile getirmişti.

        Müzeyyen Senar, dönemin İstanbul Valisi Ethem Yetkiner ile birlikteliğe başladı.

        Mutluluğuna bu kez 1960 darbesi engel oldu.

        Tutuklanarak Balmumcu'daki kışlada tutulan Ethem Yetkiner'e yatak, yastık, kıyafet götürdü.

        Sürekli kışlaya gelip gitmesinden rahatsız olan askerler, Müzeyyen Senar'ı sorguya aldı; "Valinin gizli parası var mı? ABD'de sana hediye edilen otomobili vali mi aldı?"

        Başka bir gün sorguya çağrıldığında Ethem Yetkiner'in hediye ettiği yüzük ve küpeleri takarak kışlaya giden Müzeyyen Senar, şunları söyledi; "Şimdi siz bir durun bakalım. Yaz bakalım aslanım. Ethem Bey, son derece namuslu ve efendi bir insandır. İki senelik ilişkimiz sırasında imkânı son derece kıt olduğu için ancak kulağımda gördüğünüz küpeleri ve parmağımdaki bu yüzüğü hediye edebildi. Belki aramızdaki ilişkiyi merak ediyorsunuzdur. O bekâr, ben bekâr. Gerisinden size ne?"

        Müzeyyen Senar, Yassıada yargılamalarından sonra Kayseri'ye gönderilen Ethem Yetkiner'e sürekli mektup yazsa da cevap alamayınca Senar, soluğu mektuplardan sorumlu kişi olan 'Ayı Vahit' lakaplı albayın karşısında aldı.

        Meğer mektupların hiçbiri Ethem Yetkiner'e ulaşmamış. Nedeni şu; 'Ayı Vahit', Müzeyyen Senar'a âşık olduğu için mektupların Yetkiner'e ulaşmasını engelliyormuş.

        Müzeyyen Senar, Ethem Yetkiner'in izini kaybettikten sonra evliliklerin, birlikteliklerin kısmetinde olmadığını düşünmüş olsa gerek bir daha açmamak üzere gönül defterini henüz 42 yaşındayken kapattı.

        8 Şubat 2015'te tedavi gördüğü hastanede 97 yaşında vefat eden Müzeyyen Senar, yaşamı hakkında şunları söylemişti; "Bana nasip olanlar, kimseye olmamıştır. Ben on bin kadının yaşamını kendi yaşamıma sığdırmış bir kadınım. Her şeyi tattım ben. Fakirliği de zenginliği de. Hep aynı kaldım, hiç değişmedim. Dolu dolu yaşadım ve de sağlıklı. Dahası bazen hiçbir şey içmeden, sadece kendi sesimden sarhoş olacak kadar mutlu. Hayatta her şeyim oldu; mücevher, kürk, ev, han, hamam... Hepsi gitti. Umurum değil..."

        Müzeyyen Senar, şöhretiyle ünlü markaların ilan yüzü de olmuştu. Müzeyyen Senar, ilanlardan döneminin en çok kazanan sanatçısıydı.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ