Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Deniz Gezmiş bugün kim?

        KÜRŞAD OĞUZ

        Yanlış anlamayın, “bugünün Deniz Gezmiş’i kim” değil soru. Bunu aramak mesnedsiz ya da en azından tarihin kendi dinamizmini inkâr etmek olur.

        Sorunun özünde, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının savunduğu fikirlerin bugün neyi ifade ettiği yatıyor ki, Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı dönüşüm dikkate alındığında buna cevap vermek hayati önem taşıyor. Önyargısız ve tabusuz yapmak lâzım bunu da; o fikirlerin bugün bir karşılığı var mı, varsa ne, diye sorarak.

        Türkiye’nin yine karanlık ve tekinsiz günler yaşadığı, kimin kimi kullandığının hâlâ netleşmediği 1971 yılında, 12 Mart muhtırasından birkaç gün sonra sırayla yakalandı üç arkadaş; Yusuf Aslan ve Deniz Gezmiş Sivas’ta Hüseyin İnan Kayseri’de. Anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüsten yargılanıp, 1972’de idam edildiler. Bugün bu idamların yıldönümü.

        Aslında savundukları, istedikleri, özledikleri, bugün hâlâ çoğumuzun gönlünde yatan şeylerdi: Bağımsızlık, özgürlük, kardeşlik… Onlar çoğumuzdan farklı olarak bunu seslendirdikleri, dillendirdikleri, slogan haline getirip yaşatmaya çalıştıkları için öldüler…

        TEMEL HEDEF UNUTULMAMALI

        Bugün, bu kavramlar yine herkesin gönlünde, üstelik itiraf etmek gerekir ki dillendirmek çok daha kolay ve tehlikesiz; en azından asılmıyorsunuz. Ama bu rahatlık, içini de boşaltabiliyor bu kavramların, onları birbirine düşürebiliyor. Herkes kendi yolunda, kendince “kullanıyor” bağımsızlığı, özgürlüğü, kardeşliği… “Bağımsızlık” diye bağıran, “özgürlüğü” göz ardı edebiliyor; “özgürlük” diye bağıran “kardeşinin” özgürlüğünü unutabiliyor. Bu kavramların yeşereceği toprak “demokrasi” çoğu zaman temel hedef olmaktan çıkıyor.

        Hadi daha açık söyleyelim, zaten birkaç yıldır tartışılıyor: “Ulusalcı” kanat da Deniz Gezmiş’i sahipleniyor, “liberaller” de, “muhafazakârlar” da… Ortaya, darbeyi savunanların “ben Deniz Gezmiş’çiyim” diyebildiği; “Kürt sorunu” diyemeyenlerin devrimciliğe soyunduğu bir garabet çıkabiliyor. Bu böyle bölüne bölüne uzayıp gidebilir…

        DOĞRUDAN ÇIKAN YANLIŞ

        Darbe demişken, şunu da açık yüreklilikle söylemeli. Evet, Deniz Gezmiş ve arkadaşları haksız yere asıldılar, bunda hiç şüphe yok. Ama o dönem yaşanan karmaşa da Türkiye’nin ikinci muhtıra – darbesini görmesine neden oldu. Yani bir doğrudan bir yanlış çıktı.

        Belki doğru bu kez bu karmaşadan çıkacak. Belki de en doğrusu, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını sahiplenme ya da onlara bugünden bazı yakıştırmalar yapma yarışını bırakıp bugün bu karmaşayı çözecek anahtar olan gerçek demokrasiyi sahiplenmek.

        Darbelerden böyle uzaklaşıyor bu ülke…

        BEGÜM ÇELİKKOL, farklı kesimlerden isimlere Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının savundukları fikirlerin bugün neyi temsil ettiğini sordu. İşte cevapları…

        **

        CHP Milletvekili BERHAN ŞİMŞEK

        “Bu işler akılla ve bilinçle yapılmalı”

        Barış, kardeşlik adına; demokrasi, özgürlük, Türkiye’nin ulusal değerleri adına, mutlaka böyle insanlar kendi dönemlerinde var olacaktır. Mesele sürecin içerisinde bunu aklıyla yapacak, bilinciyle yapacak birilerinin olmasıdır. Bütün bunları böyle düşünmek lâzım. Bu anlamda da Denizlere baktığınız zaman onlar hiç kimsenin burnunu kanatmamıştır. Maalesef hukukun siyasallaşmasıdır başlarına gelenler. Buradaki karar hukuki bir karar değildir. Ne evrensel hukuk ilkelerine yakışan uygunluğu vardır ne de mahkeme teminatı vardır. O idamlar siyasi karardır. Adnan Menderes’in idamı da siyasi karardır. 18 yaşında bir gencin idam edilmesi de siyasi karardır. Bu ülkede bunun gibi olaylar bir daha yaşanmasın. Bu insanlar bilgileriyle, birikimleriyle yarınki ülkenin farklı alanlarında olacaktır. Gaflet dalalet içinde bu toplumu yönetenler olursa bizim çocuklarımız seyretmeyecek, biz de seyretmedik. Bu sabah Bursa Nilüfer Belediyesi “3 Fidan Anıtı”nı açtı. Orada yüzlerce genç vardı. Bugün Deniz ve Yusuflar yaşıyor, sizde, bende yaşıyor. Haksızlığa, uğursuzluğa, hainliğe karşıysanız, erdemi onuru, kardeşliği arıyorsanız bu fikirler yaşıyor demektir. Denizler’in dedikleri de bunlardı. Köle olmayan, kula kulluk etmeyen bireylerin oluştuğu, bağımsız bir ülkenin, sömürgeyi reddeden bir ülkenin yapılanmasının olması gerektiğini savunuyorlardı. Biz bunları hâlâ savunuyoruz ve savunmaya devam edeceğiz. Bütün bunların bugün hayatta karşılığı olumsuz yönde varsa, olumlu yönden de savunanlar var, bizler varız. 6 Mayıs’ta neden mezarlarına geliyorlar? Bu insanların talepleri bankadaki dolarlarının artması değildir. Bu insanlar toplumun mutluluğunun peşindeydiler.

        Eski Çalışma Bakanı YAŞAR OKUYAN

        “Yaşasalardı onlarla birlikte miting yapardım”

        Deniz ve arkadaşlarının asılması bana göre aradan şu kadar yıl geçtikten sonra bakıldığında çok ciddi bir skandaldır. Bu devlet 40 bin kişinin katili Abdullah Öcalan’ı asmayı bilemedi ama adam öldürmemiş, hiçbir insanın canına kastetmiş, eylemi olmayan üç genci sehpaya götürdü. 2010 Türkiyesi’nden geriye baktığımızda bu olay bir dramdır. Deniz Gezmiş’in savunmasını yeniden okumaları lâzım. Orada “Tam bağımsız bir Türkiye” diyor. Bugün ülkenin en büyük sorunu bu değil mi? O dönemin şartlarında, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının karşısında onlarla mücadele eden bir kimliğe sahibim. O günün şartlarını kim oluşturduydu? O gün böyle bir tezgâh kurulmuştu, insanların birbirine girmesine çalışıldı. Deniz Gezmiş ve iki arkadaşı üzerinden gözdağı vermek içindi idamları ama bana göre adli bir hataydı, skandaldı. Yazık oldu. Şu anda Cumhuriyet ve demokrasi mücadelesi veriliyor. Bugün sağ olsalardı bu mücadelenin en önlerinde olurlardı. Bugün aynı çizgide Yaşar Okuyan olarak da onlarla beraber belki de yürüyüş, miting yapardık.

        68’liler Birliği Vakfı Genel Başkanı SÖNMEZ TARGAN

        "Bu gibi devrimci girişimler hep olacak"

        68’i hazırlayan siyasal ve toplumsal olaylar yaşandığı sürece bu gibi devrimci gençlik girişimleri her zaman olacaktır. Bu mücadelenin doğasında olan bir şey. 68 kuşağındaki mücadelenin temeli antiemperyalist bir düzene oturuyor. Sömürüye, baskıya, faşizme karşı bir mücadeleydi. O mücadelenin tarihsel, toplumsal koşulları bugün fazlasıyla var. Bugün bu hareket hâlâ anılıyorsa, bu mücadelenin bırakmış olduğu siyaseti canlı tutmanın bir göstergesidir. Her sene bir iki yerde anma yapılırdı, bugün birçok yerde anma olacak. Bu sıradan bir anma değil. Bu bir gereksinmeyi ifade ediyor. Bu gençlik hareketleri, faşist idareler oldukça devam edecektir. Hiçbir şey aynen tekrarlanmaz. Bunun karşılığı daha örgütsel, partisel bir mücadeleden geçiyor. Bizler de böyle bir oluşumun yapılmasında, böyle bir merkezin oluşturulmasında katkı koyabiliriz sadece. Tamamen değiştiremeyiz. İktidara yönelecek hareketlere ivme kazandırmanın yöntemidir bu. İktidara gelecek diye bir şeyi beklemek de bir hayaldir ama bu hareketlerle daha önemli bir siyasal hareketin hızlanmasına da katkı koymak gerekir.

        Deniz Gezmiş’in avukatı HALİT ÇELENK

        "Onlara göre huzur ve refah sosyalist düzendeydi"

        Yeni düzenden yeni Deniz Gezmişler çıkabilir. Ama içinde bulunduğumuz düzen buna kolay kolay izin vermez. Mesela Bursa’da belediyenin yaptığı heykeli boyamışlar, ona saldırmışlar. Kimin yaptığını bilmiyoruz. Partilerin hiçbirisi bir tavır içinde olmuyor. CHP, MHP bu çocuklara saygı duyuyorlar. Bunu da kim yaptı bilemiyoruz. Böyle şeyler de oluyor. Bu çocuklar bugün hayatta olsalardı yine kahraman olurlardı. Onlar, bilimsel sosyalizme inanıyorlardı ve ben de aynı dünya görüşünü paylaştığım için arkadaşlarımla birlikte onları savundum. 11 avukat arkadaşımla savunduk. Onlar da Türkiye’nin ancak sosyalist bir süzen içinde huzurlu ve refah bir biçimde olabileceğini düşünüyorlardı. Oysa bugün Türkiye’de olup bitenler çok üzücü. Okullardaki olaylar, küçük çocuklara tecavüzler vs. Bunun kökeninde vatandaşa insan gözüyle bakmamak vardır. İnsan gözüyle bakmayanlar bu tür eylemlere girerler diye düşünüyorum.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ