Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık Türk’ün genetiği kalp sağlığıyla dost değil

        Genetik özelliklerimiz, kalp sağlığımız açısından pek umut vermiyor. Üstüne bir de yaşam alışkanlıklarımızdaki yanlışlar eklenince, koroner kalp hastalıklarından kaçış şansımız tükeniyor. Oysa uzmanlara göre tamamen ortadan kaldıramasak da kalp sağlığımızla ilgili riskleri azaltmak elimizde.

        “Türk toplumu olarak, koroner hastalıkları açısından çok şanssızız. Bu nedenle dünyada bu konudaki ölümlerde

        birinciliği elimizde tutuyoruz...” Bu sözlerin sahibi, Memorial Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez. Prof. Sönmez, bunun en önemli nedeninin HDL adı verilen iyi huylu kolesterolümüzün düşüklüğü olduğunu söylüyor ve Almanya’da doğup onlar gibi yaşayan “3. kuşak” Türk çocuklarında yapılan testlerde bile HDL düzeyinin düşük olmasının ilginçliğine dikkat çekiyor. İyi kolesterolün düşük olması, LDL adı verilen kötü huylu kolesterol düzeyinin yükselmesine neden olduğu için, Türkler arasında koroner kalp hastalıklarına çok fazla rastlanıyor.

        HOMOSİSTEİN’E DİKKAT

        Prof. Dr. Bingür Sönmez’e göre kalp hastalıklarının meydana gelmesinde kanda bulunan bir aminoasit olan ve

        kalp hastalıklarının erken gelişimine zemin hazırlayan “Homosistein”in de büyük etkisi bulunuyor, ama bu değer ciddi şekilde takip edilmiyor. Oysa homosisteinin yüksek olmasının en az kolesterol kadar önemi bulunuyor. Bunun dışında nadir de olsa pıhtılaşma bozukluklarına ilişkin sorunlara rastlanıyor. Özellikle 25-30 yaş arası

        kalp krizi geçiren hastalarda bulunan pıhtılaşma bozukluğu gözden kaçırılıyor.

        İLKOKULDA SİGARA

        Kalp sağlığını tehdit eden en önemli unsurlardan bir tanesinin de sigara olduğu belirtiliyor. Prof. Dr. Bingür Sönmez, yapılan kampanya ve yasaklamalar çok başarılı olduğu için sigarayı bırakmanın kolaylaştığına ve sigara içme sıklığının azaldığına dikkat çekiyor. Buna karşın geçmiş yıllarda sigaraya başlama yaşı 20’yken bu oran günümüzde ilkokul 3. sınıfa düşmüş bulunuyor. “Çocuklu evlerde sigara içilmesi, anne babanın çocuğuna

        yapabileceği en büyük kötülüktür” diyen Prof. Sönmez, bilimsel çalışmaların, evinde bir paket sigara içilen çocukların günde 6 sigara içmiş kadar nikotin aldıklarını gösterdiğini söylüyor.

        YÜRÜME ALIŞKANLIĞI

        “Sağlıklıyım, spor yapmama gerek yok ya da hastayım nasıl spor yapayım?” düşüncesi sağlığa indirilen en büyük darbelerden biri olarak görülüyor. Toplum olarak yürüme alışkanlığımızın olmamasıysa önemli eksikliklerimiz arasında değerlendiriliyor. Sporun çocuklukta başlaması gerektiğine inanan Prof. Dr. Bingür Sönmez, “Bir insan 35 yaşına geldiğinde spor yapmaya karar verirse bu onun felaketi olabilir” diyor ve ülke olarak spor alışkanlığını çocukluk çağına indirmemiz halinde kalp sorunlarının çözülebileceğini söylüyor.

        Her fani bir gün by-pass olacak

        “Koroner kalp hastalıklarına yol açan etkenleri yok etmek, kalp krizi geçirme ya da by-pass olma riskini tamamen ortadan kaldırmak anlamına gelmiyor, bunların yaşanmasını geciktiriyor” diyen Prof. Dr. Bingür Sönmez, sadece sağlıklı beslenmenin kişiyi koroner kalp hastalıklarından kurtarmaya yetmeyeceğini söylüyor. Buna karşın riski azaltmak adına; doğru beslenme, spor yapma, sigara kullanmama, kiloya dikkat etme, stresten uzak kalma, tansiyon ve şekeri kontrol altında tutma gibi konulara dikkat edilmesi gerekiyor. “Kişi kendisini koruma adına gerekli her şeyi yapmış olsa da genetik faktörlerin etkisi çok önemlidir” diyen Prof. Sönmez, “Her fani bir gün bypass ameliyatı olacaktır. Tek yapacağımız şey bunu geciktirmektir” diyor.

        Avrupa’da en genç by-pass olan ülke

        Bir Avusturyalı 67 yaşında bypass olurken Türkler, bu operasyonu 60-61 yaşlarında geçiriyor. Prof. Dr. Bingür Sönmez, genetik yatkınlıktan dolayı erken enfarktüs geçiren, erken by-pass olan ve koroner kalp hastalığından daha çok kayıp veren bir toplum olduğumuzu söylüyor. Bunun yanında spor yapmamamız ve mutfak kültürümüzün ağırlığı da hastalığa davetiye çıkarma nedenlerimiz arasında bulunuyor. Prof. Sönmez, “her gidilen yerde popüler Antep mutfağıyla karşılaşmak yerine bir gün bunun tersi gerçekleşir ve Gaziantep’te Ege ve Akdeniz mutfağıyla karşılaşılırsa toplumumuzun kalp sağlığı çok daha sağlıklı bir noktaya gelecektir” diyor.

        Menopoz sonrası sigara, intihardır

        Yüksek tansiyon, kilo ve diyabet, erkek için kalp krizini hızlandıran faktörler arasında yer alıyor. Östrojen ise kadınlarda damar içindeki yapıyı koruyan ve iyi huylu kolesterolü artıran bir hormon olarak dikkat çekiyor. Östrojenin “emanet bir hormon” olduğunu ve bir yerden sonra bittiğini söyleyen Prof. Dr. Sönmez, kalp sağlığını zora sokan unsurlara, kadın la rın da en az erkekler kadar maruz kaldıklarını belirtiyor. Yoğun stres yaşamak, çocuk sahibi olmamak, geç yaşta doğum yapmak, doğum kontrol hapı kullanmak, bebek emzirmemek gibi nedenler yüzünden birçok kadın hormonlarının onlara sunduğu nimetlerden yararlanamıyor. “Tabiat, kadınları menopoza kadar koruyor, ama menopoz dan sonra şanstamamen tersine dönüyor” diyen Prof.

        Dr. Sönmez, sigara kullanımının östrojeni parçalaması nedeniyle kadınlar için erkeklerden daha büyük tehlike yarattığını söylüyor.

        Gazete HaberTurk - Ceyda Erenoğlu

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ