Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık Güçlü bir hafıza için ne yapmalı?

        Uzun bir ömür sürmek için bilim adamları yıllardır spordan doğru beslenmeye kadar çeşitli formüller üzerinde duruyor. Peki uzun bir yaşamla birlikte güçlü bir hafıza için neler yapmalı? Uzmanlar uyarıyor: “Stresten uzak durun, egzersiz yapın, çevrenizde neşeli insanlar bulundurun ve karşı cinsle vakit geçirin...”

        İÇSEL NEŞE VE MİZAH ANLAYIŞI

        HAFIZANIN baş düşmanı strese karşı en güçlü silahlardan biri neşe. Hayata daha pozitif, gerilmeden bakabilmek, stres seviyemizin korunması büyük önem taşıyor. Graz Üniversitesi’nde uygulanan ve mizah eğitimini daha da geliştirerek uygulanan bir terapi sonucunda, hastaların daha sakin ve daha düşük bir kan basıncına sahip olduklarını gözlemlendi. 2007’de ileri yaş grubuna ilaç tedavisine ek olarak mizah terapisi uygulayan Basel Üniversitesi uzmanları da, hastaların sadece ilaç alan gruba göre hayatla daha barışık olduklarını fark ettiler.

        TAMİR PROTEİNLERİNİ ARTIRMAK

        HAFIZA testlerinde yaşıtlarına göre daha iyi sonuç alan kişiler, beyinlerinde daha az protein birikimi olanlar. Protein birikimi, alzheimer ve parkinson gibi hastalıklarda temel problem. Proteinler hücre içerisinde üretildikten sonra 3 boyutlu hal almak üzere katlanırlar. Bu süreçte ortaya çıkan hücresel stresler (yetersiz kan akımı, yetersiz oksijenlenme gibi) proteinleri yumurta gibi pişirip katılaştırır ve proteinler çökmeye başlar. Çöken proteinler de arttıkça birbirine yapışır ve sonuçta içinde bulunduğu nöron adeta patlayarak ölür. Bunu engellediği düşünülen -antioksidan- ürünlerin kaçının mide asidinden zarar görmeden geçip, beyin bariyerini aşıp, protein çöküşü yaşayan hücrelere ulaşabildiği meçhul. Ama bedenin kendi içindeki hücrelerde üretilen ve Isı Şok Proteinleri (HSP) olarak bilinen proteinlerin, çöken proteinleri tekrar orijinal hallerine çevirdikleri kanıtlandı. Tamir proteinlerini arttırmanın yolu ise yine düzenli egzersiz.

        DOĞRU BESLENME

        SON 50 yıl içinde özellikle gelişmiş ülkelerde yüksek enerji içeren bir beslenme modeli ortaya çıktı. Basit şeker ve yağların ana bileşenleri oluşturduğu bu Batı tipi beslenmeden dolayı, bedende kandan dokulara kan şekeri girişini engellemeye yatkın bir yapı oluşuyor. İleri yaşlarda sağlıklı bir hafıza arzu eden herkes için bu önemli bir uyarı ama stres altındaki beyin mutlu olmak için yüksek kalorili besinlere yöneliyor. Pozitif yaklaşımlar birbirini tetikliyor. Düzenli egzersiz yapan biriyse daha az stres yaşıyor, bedeni yüksek enerjili besinleri daha az arzuluyor. Egzersiz yapmaya üşenenlere ise Dr. Keiko’nun güzel bir haberi var. Shizuoka Üniversitesi’nden Dr. Keiko Unno’ya göre yüksek kalori ile beslenmek, yeşil çay özütü katekin ve kahvede bulunan kafeinle baskılanabiliyor. Ama kahvenin bedene pozitif ya da negatif etkilerine dair araştırmaların oluşturduğu bulanık ortamda, yeşil çay daha akıllıca.

        KARŞI CİNSLE VAKİT GEÇİRMEK

        CALGARİ Üniversitesi’ndeki hayvan deneyleri, erkek feromonlarının dişi deneklerin beyninde yeni nöronlar oluşmasını uyardığını gösterdi. Bu durum, şu anlama geliyor: Sosyalleşirken karşı cinse yeteri kadar vakit ayırmamız, uzun dönemde hafızamıza pozitif yansıyor.

        DÜZENLİ FİZİKSEL EGZERSİZ

        BURADA önemli olan bedenin dizaynını kavramak ve buna yönelik yaşamak. Bir araba nasıl belli aralıklarla benzin koymayı gerektiriyorsa, insan da yürümek üzere dizayn edilmiş bir varlık ve bütün sistem bu mantığa göre işliyor. Kalp kanı pompalıyor ama kirli kanın bedenden toplanması için ikinci bir kalp yok, kirli kanın kalbe dönüşü tamamen yürüyen bir beden üzerinden tasarlanmış. Araştırmalar tempolu yürüyüşlerin sadece kalp-damar sağlığını değil hipokampusu strese karşı korumanın önemli yollarından biri olduğunu da ortaya çıkardı. Egzersiz hipokampusa kan akışını artırıyor ve bu, çok su isteyen ama yağış alamayan bir çiçeği her gün sulamaya eşdeğer.

        DAMARLAR DARALIYOR

        Yaş ilerledikçe damarlar yağ birikimi ve esneklik kaybından dolayı daralıyor. Bu daralma küçük damarlarda daha erken belirti veriyor. Bu yüzden kalp damar tıkanıklığı yaşayan birinin hipokampusunu besleyen damarlarında da tıkanma olma olasılığı fazla. Haliyle günümüzde hafıza kaybında kullanılan tedavilerin büyük bölümü kanı sulandıran ilaçlar içeriyor. Hatta ginko biloba bitkisi de aynı özelliğinden dolayı hafıza problemlerinde kullanılıyor. Yaşla birlikte esnekliğini kaybeden damarların tansiyon gibi problemlerde çatlamaya elverişli hale geldiği düşünüldüğünde, hafıza için en akılcı yol damar esnekliğini genç yaşlardan itibaren düzenli egzersizle korumak ve böylece hipokampusun bolca kanlanmasını sağlamak. Egzersizin stres hormonlarını azaltıcı etkisi de cabası.

        BEYİN UYARICI TEKNOLOJİLER

        DÜZENLİ beyin egzersizleriyle nöronların yaşa ve strese bağlı erimesinin önüne geçilmesi, beraberinde teknolojik ürünleri de getiriyor. Çok net olmasa da, üç ay tetris oynayan kişilerin beyninin belli bölümlerinde kalınlaşma gözlendi. 2009’da Turin Üniversitesi’nden Dr. Caglio, travma sonrası beyin uyarıcı oyunlarla hafızayı geri kazanmanın mümkün olduğunu fark etti. NASA ise beyin oyunları pazarına, beyin dalgalarının joystick gibi kullanılabildiği teknolojik ürünlerle girdi. Ancak işleyen demir ışıldar sözünü hatırlatan bu araştırmaların, kesin kanılar için henüz çok yeterli olduğu söylenemez.

        ÇEVRESEL NEŞE-POZİTİF EMPATİ

        NEŞELİ birini görmek, hiç tanımasanız bile, insanı tebessüm ettirir. Bu refleks beynimize “ayna nöronlar” aracılığıyla kodlanmıştır. Örneğin bebekler gördüklerini beyinde ayna nöronlar aracılığıyla görsel gerçeklik sayesinde egzersiz ettiklerinden, öğrenmeleri kolaylaşır ve böylece zamanla yürümeye başlarlar. Ya da bu nöronlar sayesinde, esneyen birini gördüğümüzde esneme refleksimiz uyarılabilir. Kısaca çevremizde sevdiğimiz, hayatla barışık ve mutlu insanlar bulundurmak beyin sağlığını pozitif etkiliyor. Zira beyin, stres kendi bedenimizde oluşmasa dahi ayna nöronlar aracılığıyla çevredeki insanların gergin ruh halinden etkilenebiliyor. Bu biyolojik mekanizmaları temel alan bazı programlar dünyanın ileri gelen merkezlerinde terapi olarak kullanılmaya başladı. 2008 yılında Anderson Kanser Merkezi’nde Kahkaha Yogası adı altında stres altındaki hastalar bir araya toplanarak ayna nöronların yardımıyla empatik kahkaha atma ve stresi uzak tutma çalışmaları yapılmıştı.

        Derleyen: Ajans Habertürk

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ