Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık Stent yerine cerrahi uygulansaydı o hastalar yüzde 80 daha fazla kalp krizi geçirmeyecekti

        Kalp - damar hastalıklarına bağlı ölümler tüm dünyada en sık görülen ölüm nedeni. Kalp ve damar hastalıkları içerisinde en sık rastlananın ise koroner arter hastalığı olduğu belirtiliyor. Kalbi besleyen ve “koroner arter” adı verilen damarların tıkanması sonucu oluşan hastalık “koroner arter hastalığı” adını alıyor. Hareket halinde göğüste kısa süreli şiddetli ağrı ve nefes darlığı ile sembolize bu hastalığın en önemli sonucunun kalp krizi olduğuna dikkat çekiliyor.

        Koroner arter hastalığının tedavisinde ilaç tedavisi, stent tedavisi ve koroner by-pass adını verilen cerrahi tedavi yöntemleri uygulanıyor. Modern tıpta tedavi yöntemleri günümüzde kanıta dayalı tıp verilerine göre gerçekleştiriliyor. Habertürk’ten Ceyda Erenoğlu’nun haberine göre kanıta dayalı tıpta hastaya uygulanacak tedavi yöntemine, istatistiksel olarak anlamlı sonuçların elde edileceği, denk hasta gruplarının karşılaştırıldığı, çok merkezli ve prospektif ( ileriye dönük ) olarak adlandırılan hastaların onamları alındıktan sonra tedavi yöntemlerinin randomize (rastgele) seçildiği çalışmalara (Klinik çalışmalar) göre karar veriliyor. Bu tür çalışmaların bilimsel olarak çok değerli ama yürütülmesi zor ve pahalı çalışmalar olduğu belirtiliyor.

        STENT Mİ BY-PASS MI?

        Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Selim İsbir, “Kalp ve Damar hastalıklarının son 20 yılına bakıldığında en tartışmalı konulardan biri hangi hastaya stent hangi hastaya by-pass cerrahisi uygulayalım sorusudur” diyor ve devam ediyor; “Koroner arter hastalıklarında tıkalı damarın kalpte beslediği bölgenin tekrar kanlandırılarak kalbin beslenmesi (oksijenlenmesi) işlemine ‘revaskülarizasyon’ adı veriliyor. Bu amaçla ilk uygulanan yöntem 1960’lı yılların sonunda gündeme gelen koroner by-pass ameliyatlarıdır. Bu ameliyatlarda bacak, kol ve/veya göğüs kemiğinden alınan damarların kalpte tıkalı olan damarın ötesine dikilmesi ile tıkalı bölgenin by-pass edilmesi ve bu şekilde kalpte kanlanmayan bölgeye kan götürülmesi amaçlanır. 1970’li yılların ortasından itibaren ince tel ve kateterler ile kasık ve kol damarlarından kalbe ulaşarak damarın tıkalı olan bölgesinde balon şişirilmesi veya buradaki tıkanıklığı açmak için bu damarların içine ‘stent’ adı verilen tüp şeklinde metal cihazların yerleştirilmesi tıkalı damarların açılmasına yol açan çalışmaların başlangıcıdır. Teknolojinin de gelişmesi ile son yıllarda bu yöntemle ilgili önemli ilerlemeler elde edilmiştir. 1990’lı yıllardan itibaren bu iki tedavi yöntemini karşılaştıran çok merkezli, prospektif randomize çalışmalarda her iki yöntemin hangi hasta gruplarında daha faydalı olduğunu belirleyen veriler elde edilmiştir. Bu veriler eşliğinde tedavi kılavuzları yazılmış ve hastaların tedavileri bu kılavuzlara göre gerçekleştirilmiştir. Bu noktadan bakıldığında bilimsel güvenilirlik, hastaların yaşamları noktasında hayati önem taşır.”

        KALP DAMAR CERRAHLARI İLE KARDİYOLOGLAR KARŞI KARŞIYA

        Özellikle stent teknolojisinde ki gelişmelerin koroner arter hastalığının tedavisinde stent yöntemini belirli hasta gruplarında ilk basamak tedavi haline getirdiği belirtiliyor. Ancak son yıllarda bu tür çalışmaların güvenirliliği konusunda şüpheler oluşunca, kalp - damar cerrahları ile kardiyologlar karşı karşıya geliyor. 2010 yılında başlatılan bir klinik çalışmada “sol ana koroner hastalığı” adı verilen ve kalpten çıkıp kalbin yaklaşık yüzde 70’ ini besleyen ana damarın tıkanıklığında ‘stent mi kullanalım yoksa by-pass cerrahisi mi uygulayalım” sorusuna yanıt bulunması hedefleniyor. Bu damar kalbin en önemli damarı olduğu için burada uygulanacak yanlış bir tedavinin hastanın hayatına mal olabilecek düzeyde olduğu belirtiliyor.

        STENT ÜRETİCİSİ FİRMA TARAFINDAN FİNANSE EDİLEN ÇALIŞMA

        Dünya çapında en büyük stent üreticilerinden olan bir firma tarafından finanse edilen bu çalışmada hastaların rapor edilen işlem sonrası 3 yıllık takip sonuçlarında, her iki yöntemin (stent ve cerrahi) birbirinden farklı olmadığı gösteriliyor. Bu bilgiler eşliğinde tedavi kılavuzları yazılıyor ve dünya çapında milyonlarca hastanın tedavisi bu kılavuzlara göre gerçekleştiriliyor.

        Geçen ay BBC’ de çıkan habere göre bu çalışmanın sonuçları yayınlanırken çalışmanın orjinal metodolojisinde yer alan tanımlama kriterlerinin çalışmanın sonuçları noktasında değerlendirilmediği tespit ediliyor. Eğer çalışmanın orjinal metodolojisinde belirtilen kalp krizi tanımlama kriterleri kullanılsa çalışma sonuçlarında stent uygulanan hastalarda yüzde 80 daha fazla kalp krizi olduğu ortaya çıkacak ve bu bulgular ‘stent mi iyidir yoksa cerrahi mi’ sorusunda cerrahinin daha iyi olduğu sonucunu verecekti. Çalışma verilerinin ortaya çıkmasıyla bu konudaki yanlışlığı fark eden ve başlangıçta çalışmanın yöneticilerinden olan Oxford Üniversitesi Kalp - Damar Cerrahlarından David Taggart, çalışma sonuçlarına itiraz ediyor ve sonuç alamayınca ismini makaleden çekiyor. Bunun üzerine Avrupa Kalp Damar Cerrahisi Derneği, geçen hafta bir basın açıklaması yaparak 2018 yılında yazılan tedavi kılavuzunun sol ana koroner hastalığının nasıl tedavi edileceği konusundaki bölümünün tekrar gözden geçirileceğini bildiriyor. Avrupa Kardiyoloji Derneği ise bu konunun sonuçları değiştirmeyeceğini açıklıyor. Bu konunun öneminin, endüstri destekli bu tür çalışmalarda ortaya çıkan güven sorunu olduğu, çalışmaları gerçekleştiren, yöneten ve kılavuzları yazan hekimlerle tıbbi cihaz firmaları arasında finansal ilişki olmasının bu çalışmalara duyulan güveni azalttığı belirtiliyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ