Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem 3. Sayfa SON DAKİKA! Rize'de genç kıza öldüresiye dayak olayı için hukukçular ne diyor?

        Rize’de yoldan geçen herkesin gözü önünde bir binanın önünde Rabia T.’yi öldüresiye döven Besim Güngör’ün adli kontrol şartıyla serbest bırakılmasının hemen ardından tutuklanması kamuoyu tepkisini dindirmedi. Konu sosyal medyada infial uyandırırken bu ve yakın dönemdeki benzer saldırılarda alınan tutuklama kararları da yeniden akıllara geldi. Habertürk TV yayınında Meltem Acet’in sorularını yanıtlayan hukukçular, tutuklamanın bir tedbir olduğunu, koşullarının kanunla belirlendiğini hatırlatarak yargıçların herhangi bir baskı hissetmeden karar vermeleri gerektiği konusunda birleşti. Kamu vicdanının zedelenmemesi gerektiğini belirten hukukçular, mevcut olayı örnek göstererek toplumda “Cezasız kalıyor” algısının oluştuğunu söyledi.

        “CEZA ALMADIĞINI DÜŞÜNDÜRTÜYOR”

        Hukukçu Dr. Mehmet Ruşen Gültekin, tutuklamanın hangi hallerde uygulandığını da anlatarak, şu değerlendirmeyi yaptı: “Bizim hukuk sisteminde tutuklama bir koruma, bir güvenlik tedbiri, bir insanın tutuksuz yargılanması esas. Sosyal medyadaki tepkilerin etkili olmaya başladığını görüyoruz. Yasalarımız tutuklamayı bir tedbir olarak belirtiyor ancak belli olaylarla ilgili olarak yasada sınırları çizilmiş. Her şeyden önce kaçma ya da delilleri karartma şüphesi gerekiyor ya da katalog suçlar dediğimiz suçlara göre karar veriliyor. Takdir hakları ister istemez geniş. Tutuklamayı bir ceza olarak kabul ediyoruz. Yargılama sürecinde kişinin tutuklu olmasını beklemek doğru değildir. Serbest kalması için yargı kişinin özelliklerine göre hareket edecektir. Kişi tutuklanmadığında ceza almadığını düşünmemiz bu noktada infiale yol açıyor".

        REKLAM

        “BU OLAYDA TUTUKLAMA AĞIR DEĞİL”

        Bu olayda tutuklama kuşkusuz ağır bir tedbir değildir. Kişinin suçu işlediği noktada bir şüphe varsa masuniyet karinesini ortadan kaldırır tutuklama. Ama olayımızda tutuklama ağır bir tedbir olarak görülmemektedir. Savcı tutuklamaya sevk ediyor ama tutuklamayan sulh ceza mahkemesi yargıcı. Cumhuriyet savcısı itiraz hakkını kullanıyor ve aynı mahkemece sanık tekrar tutuklanıyor. “

        “YARGICIN COĞRAFİ TEMİNATI ŞART”

        Gültekin, yargıya güvenin çok azaldığını, bu oranın yüzde 90’ın üzerine taşınması gerektiğini belirterek toplumdaki vicdan duygusunun sosyal medyada hak aramaya ittiğini söyledi. Gültekin, “Yargı bağımsızlığı ve yargıçların ve cumhuriyet savcılarının coğrafi teminatlarından geçiyor. Yargıç sabah kalktığında ‘Tayinim İstanbul’dan Van’a çıkacak’ diye korkuyorsa bu yargıcın rahat karar alma mekanizması yoktur” diye konuştu.

        REKLAM

        “YARGILAMA KADÜK KALIYOR ALGISI”

        Avukat Dr. Rezan Epözdemir, “Müessif bir fiil var. Yere düşmüş, savunmasız bir hanımefendiyi tekmeleyen patolojik bir ruh halini görüyoruz hepimiz. Böyle bir davranışı sergileyen vatandaş tutuklanmazsa veya ceza almazsa kamu vicdanı yaralanır. Yargılaması kadük kalıyor algısı oluşuyor, böyle bir toplumsal etkisi var” sözleriyle toplumun tepkisinin neden kaynaklandığına açıklık getirdi.

        “BAŞTA ALMASI GEREKEN REAKSİYON”

        Daha önceki benzer olayların ardından verilen yeniden tutuklama kararlarının hatırlatılması üzerine Epözdemir, toplumda bir tepki oluşunca yargının da reaksiyoner davrandığını belirterek, “Problem bu. Türk yargısının ne yazık ki bir paradoksudur. Yargı zamanında refleks gösteremiyor. Başta alması gereken reaksiyonu gösteremiyor” dedi. Türkiye’de kalıcı bir yargı reformuna ihtiyaç olduğunu kaydeden Epözdemir, tutuklamanın bir standardının olması gerektiğini belirterek “Cezaya dönüşmemeli” uyarısını dile getirdi.

        REKLAM

        “AİLE MAHKEMESİNE BAŞVURMALIYDI”

        Rize’deki olay için 6284 sayılı Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi ve Ailenin Korunmasına ilişkin kanunu hatırlatan Epözdemir, “Kanun sadece aileleri kapsamıyor. Israrlı takip mağduru kanun kapsamında korunur. Bu hanımefendi aile mahkemesine başvurup oradan bir koruma kararı talep edecekti. Bilabedel başvurulabilecek bir mahkeme bu. Belki bu başvuru yapılabilseydi bu vatandaş bu kadar yaklaşamayacaktı. Aynı gün çıkıyor koruma kararı” diye konuştu.

        “HAKİM VE SAVCI BASKI HİSSETMEMELİ”

        Yargılama süjelerinin adalet dağıtması gerektiğini kaydeden Epözdemir, “Dedikodu olur, sosyal medya şunu söyler. bunlardan etkilenmemeli. Müfettiş tehdidi Demokles’in kılıcı gibi tepesinde olduğu zaman sağlıklı karar alma mekanizması işlemiyor. Bir defa bununla ilgilenmeyecek hakim ve savcı, önündeki delillere bakacak. Yani adalet dağıtacak” diye konuştu.”

        REKLAM

        “TUTUKLAMANIN KOŞULU CMK’DA BELLİ”

        Türkiye Adalet Araştırmaları Merkezi Başkanı Dr. Mehmet Sarı, “hakimlerin ve savcıların hukukun kendilerine vermiş olduğu yetkiyi kullanmaları gerektiğini” belirterek, “Hadiseye baktığımızda kişinin vücut bütünlüğüne karşı saldırı var. CMK tutuklamanın koşullarını tanımlamış. Burada tutuklama kararından geri durulmasını gerektirecek bir durum olmadığını düşünüyorum” diye konuştu. Hakimin durduğu noktadan emin olması gerektiğini kaydeden Sarı, tutuklamanın bir tedbir olduğunu hatırlatarak, “Yargılamanın sıhhatli bir şekilde yürütülmesi, kanunun elverdiği tedbirin uygulanması içindir” dedi.

        “GEÇ GELEN ADALET GÜVENİ SARSIYOR”

        Sarı, yargılama sürelerine de dikkat çekerek, “Yargılama seri bir şekilde yapılmalı. Geciken adalet adalete olan inancı zedeliyor. Geçmişte bazı gruplara, çetelere havale etmek suretiyle adalet arama çabası vardı. Son 18-20 yıl içinde gördüğüm, kendini adaletin parçası olarak görenlere karşı mücadele verildi” ifadelerini kullandı. “Hızlı bir şekilde kararın verilmesi, kamu vicdanının tatmin olması gerektiğine” dikkat çeken Sarı, “Cezaların caydırıcılığı tartışma konusu. Geç gelen adaletin devlete ve yargıya olan güveni de sarstığı bir gerçek” diye konuştu.

        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ