Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar ‘Oynadığım roller içimdeki kadını çıkartıyor’, Özge Özpirinçci, Sinan Güler, Ekin TÜRKANTOS, #banabak , röportaj

        Ekin TÜRKANTOS / HT PAZAR

        eturkantos@htgazete.com.tr

        Genç oyuncu Özge Özpirinçci bir şekilde magazin gündemine geliyor ancak hiç konuşmuyordu. Çünkü yapacak çok işi, yürütülecek projeleri vardı. Son olarak yeni gençlik hareketi #banabak’ta aktif olarak yer alıyor. Bu harekette yalnız değil. Başarılı basketbolcu Sinan Güler de projeye destek veren isimlerden... Birlikte üniversiteleri gezip gençlerin doğal güzelliklerini ön plana çıkarmalarına vurgu yapıyorlar. Temeli iyi görünmeyle ilgili endişeleri bir kenara bırakmak olan proje, aslında Özge ve Sinan’ı çok iyi anlatıyor. Birazdan okuyacağınız röportajda ne kadar haklı olduğumu göreceksiniz...

        Bu projeyi kabul etme nedenin neydi?

        Gençlerin dikkatini çekmek önemli. Marka, yapmak istediklerini anlattı, 2 tane teaser çekeceklerini ve manifestoları olduğunu söylediler. “Manifesto mu? Bayılırım” dedim. Sabancı Üniversitesi’nde iş yönetimi okudum ve P&G ile ilgili kaç ödev yaptım hatırlamıyorum. Bildiğim bir grup ve kullandığım markalardı. Hareketin amacı da hoşuma gitti. #banabak güzel bir laf. İnsanın temelinde olana değiniyor ve “Ne giydiğime, çantama, gittiğim okula, oynadığım diziye bakma. Sadece bana bak” diyor. Benim dış görünüşümle ne kadar ilgilenirsen o kadar önyargıya sahip olacaksın, beni tanımak da o kadar zorlaşacak. Projedeki “Herkes beyaz koyun olabilir ama ben siyah kuzu olacağım” mantığı çok hoşuma gitti. Projeye destek veren arkadaşlarım da kendi mesleklerinde duruşlarıyla kim olduklarını gösteren insanlar. Bu ekibin, benim de böyle olduğumu düşünmesi çok hoşuma gitti.

        Sosyal medyayla gençlere ulaşmak daha kolay oluyor. Daha önce hayvan haklarıyla ilgili bir videonu hatırlıyorum...

        Evet, gençlik dediğin bir zamanlar hepimizin olduğu ve bir daha hiçbir zaman olamayacağımız bir dönem. “Ah ben şimdi genç olsaydım” diye söylediklerinde farkına varmıyoruz. Gününü yaşıyorsun çünkü. Sosyal medyada ülke gündemini ilgilendiren bir olay olduğunda herkes bu olayla ilgili bir twit atıyor. Sen bununla ilgili bir şey yazmadığındaysa “Sen kimsin de bu konuyla ilgili yazmıyorsun?” diyebiliyorlar. Belki ben o konuyla ilgili birçok şey yapıyorum ama göstermiyorumdur. Gösterdiğim şeyler belki diğer insanları teşvik etmek amaçlı şeylerdir. Kendi vicdanım rahatsa yaptıklarım ve yapmadıklarımla ilgili sorun yok. Çünkü yapmadığımız şeyler de aslında kim olduğumuzu gösterir bana göre. Mesela kedi, köpek kayboluyor ve bunu paylaşıyorum sosyal medyada. İnsanlar hemen “Siz zaten sadece hayvanları düşünün” diyor. Ya hiç öyle bir şey olabilir mi? “Yardım” dediğin şeyin neye ve kime olduğu çok önemli değil ki. Bunlara sinirlendiğim için artık sosyal medyayı daha dikkatli kullanıyorum. #banabak tarzı projeler bana sosyal medyada bir gücüm olduğunu da hissettiriyor. Çünkü o insanlar benim sadece duruşuma değil sosyal medyadaki gücüme de inanıyor. Sosyal medyayı sırf reklam için kullanmayı da sevmiyorum aradaki dengeyi iyi kurmak gerekiyor.

        ‘MODANIN HIZINA YETİŞEMEM’

        Bir röportajında “İnsan ne kadar mutluysa o kadar güzeldir” diyorsun. Güzelliğe bakış açın nedir?

        Yazları kendimi daha güzel hissederim. Annemin arkadaşları hep “Özge ne kadar güzel bir kız, iç güzelliği yüzüne yansıyor” der, Annem de “Bahtı güzel olsun”. Ben gerçekten bazı insanların iç güzelliklerinin gözüne yansıdığını düşünüyorum. Yaşadığın duygular nasıl göründüğünü etkiliyor. Kendini mutsuz yaparsan enerjin de düşer. Ben soluk benizli biriyim. Bazı markaların gülsuyu pembesinde ürünleri var. Eğer yanımda hiçbir şey yoksa anne usulü yanaklarımı çimciklerim. Kışın vücudum inanılmaz kurur, nemlendirici kullanıyorum. Set ışığı, set makyajı, alkol, sigara, kahve bunlar o kadar çok etkileyen şeyler ki cildi. Şu anda farkına varmıyorum. Ve şanslıyım ki genetik mirasım iyi. Annemin de, anneannemin de cildi yumuşacık ve tazedir. Geleceğe yatırım olarak görüyorum bunu. Aşırı makyaja gerek yok. Ufak dokunuşlar yeter. Yönetmen Baz Luhrmann’ın “Everybody’s Free To War Sunscreen” adlı üniversitedeki söyleşilerinden bir şarkı yapmışlar. Bu benim bakış açımı da yansıtıyor. Mesela bir kadın dergisi okuduğumda kendimi yetersiz hissediyorum. Halbuki o sadece bir referans olmalı, hedef değil. Gençler bunu unutuyor bence. Modayı hiç takip etmem. Şimdi şimdi işlerden dolayı öğrenmeye çalışıyorum ama hâlâ eksiğim var. Hep de olacak, bunu net biliyorum. Çünkü ben modanın hızına yetişemem.

        Her yerde karşımıza çıkan “İnce kal” mesajı bence çok sinir bozucu. Artık normal standartlarda tişört yok kadınlar için farkında mısın?

        Gerçekten yok. Eski tişörtlerimi kesip değiştirerek kullanıyorum. Yakasını kesiyorum, delik açıyorum. Kot pantolonlarımı şort yapıyorum. Şu an piyasada olanlar çok sıkı ve ben bol şort seviyorum. Her yerde rahatlığı şık olmaya tercih ederim.

        Peki hiç moda hataları yaptın mı?

        Bir ara o kadar bol giyiniyordum ki... Genelde kızlar göğüsleri büyürken bol giyinir. Benim öyle bir derdim de yoktu ama babamın tişörtlerini giyerdim.

        ‘Olmasını istediğin değişiklik ol’

        Genç yaşta ünlü olmandan ötürü soruyorum sence gençliğini güzel yaşadın mı?

        Çok güzel yaşadım. Bir dönem Avrupa Yakası’nda otursam da Anadolu Yakası’na geri döndüm. Orada magazin gibi bir dert yok. Sadece insanlar gelip seninle fotoğraf çektirmek istiyor. Bu da güzel bir şey ama sadece bazen zamansız olabiliyor. Yüzümde kocaman bir sivilce çıkmış olabiliyor, kendimi iyi hissetmiyor olabiliyorum ve kibarca “Üzgünüm ama kötü hissediyorum. Ben hep caddedeyim, başka zaman çektirebilir miyiz?” diyorum. Sinirleniyorlar.

        Ünlü olmanın avantajı yok mu hiç?

        Yaptırım gücünü hissediyorsun. Mesela sette yemekler kötü geliyor, o dizinin başrol oyuncusu olarak sesin çıkıyor, isyan ediyorsun. Yapımcıyla konuşuyorsun. Gandi’nin çok sevdiğim bir lafı var; “Dünyada olmasını istediğin değişiklik ol”. Buzdolabımda asılıdır. İyi yaşamayı öğreniyoruz ve bir şeyler yapmaya başlıyoruz gibi geliyor bana. Bu güzel bir değişim. Ve ben de bu değişimin bir parçası olmaya çalışıyorum.

        Gençlerle ilgili bir hareketin öncüsü olsan ilk neyi değiştirirdin?

        Eğitim sistemine el atardım. Birey olarak eğitim ailede başlıyor ve gerçekten önce ailelerin eğitilmesi gerekiyor. Sen bir birey olarak 0-3 yaşta doğru eğitilmezsen topluma yararlı bir birey olman için müthiş çabalaman gerekir. Trafikte giderken bunu net bir şekilde görebilirsin. Biz birbirimizin alanını işgal ediyoruz. Oysa her bireyin bir alanı var. Hep birbirimize ne okumamız, ne giymemiz gerektiği dayatılıyor. Bunlar olduğunda özgün olamıyorsun. Bu değişmeli. Türkiye’deki kadın cinayetlerine bakın. O kadın, senin kardeşin, annen, karın, sevgilin. Senin kadına saygın olmazsa bu dünyada hiçbir şeye saygın olamaz. Öz saygımızı yitiriyoruz böyle böyle.

        ‘Setle birlikte kanaviçeye başlayacağım’

        İnsanların seninle ilgili düşüncelerini önemser misin?

        Hiç tanımadığım birinin benimle ilgili yorum yapması kafama takacağım bir şey değil. Ama kuzenim söylerse, üzerine düşünürüm. Sevdiğim birini kırmak çok üzer beni.

        Kariyerin için vazgeçtiğin bir şeyler var mı?

        Üniversite bitince aklımda Amerika’da yaşayan ağabeyimin yanına gidip biraz sürünüp, oyunculuk kurslarına gitmek vardı. Tam o dönemde dizi oldu. Babam eğitimci ve baktı ki ben bu işe yöneldim, bana eğitim almam gerektiğini söyledi. “Ben de istiyorum ama vakit bulamıyorum” dediğimde “Öyle saçmalık olmaz” dedi. Para kazanıyorsun ve kendini geliştirmeye zamanın yok. Yaşıtlarıma göre güzel para kazanıyorum. Bu parayı öncelikli olarak kendimi geliştirmek için değerlendirmeliyim ki, sistemi değiştirmek için bir şeyler yapmaya çalışayım. Ama onun için güvencem olmalı. O güvenceni elde ettiğinde hop bir teklif daha geliyor. Yola girdiğin zaman insanın öncelikleri kolay değişebiliyor. Ama bazen o dönemi düşünüp “Acaba gitseydim hayatım nasıl olurdu?” diye düşünüyorum.

        “Melekler Korusun”da evin cici kızı, “Aramızda Kalsın”da bambaşka bir roldeydin. Sanki çok oturmadı o rol sana...

        Evet, annem de sevmiyordu beni o dizide. Biraz şansımı zorladım. Hep öyle evin kızı, komşu kız, cici kızken kırılma noktası “Ağır Roman Yeni Dünya” ile oldu. Oradaki Zehir Ahu rolüyle... Gelen projelerde çeşitliliğe dikkat ediyorum. 6 yıldır sektördeyim ve kalkıp “Evet, o rol üzerime yapıştı” dersem emek veren diğer oyunculara haksızlık etmiş olurum. Her rolü oynamak istiyorum.

        Türk sinemasında “Jön” diye sayılabilecek erkekler sınırlı. Sanki kadınlar daha avantajlı. Sen ne düşünüyorsun bu konuda?

        Hikâye olarak değil bence. Baktığında kaç tane kadın hikâyesi var? Yazılmıyor. Ama sonraki kuşakta daha iyi oyuncular çıkacak bence. Fantastik hikâyeler, bilimkurgu hoşuma gidiyor. Mesela bir virüs çıkıyor, herkes enfeksiyon kapıyor, sen tek başına kalıp savaşıyorsun. Böyle filmler beni etkiliyor. Yani dünyada kalan son insan olma durumu.

        “İnsan hikâyesi yok” dedin ya, peki sen bir şeyler yazıyor musun?

        Konsantrasyon problemim var, yazamıyorum. Kelimeyi bulamıyorum, cümleyi beğenmiyorum. Ağabeyim senarist, o yazıyor. Sevdiğim insanların yazılarını okuyup yorum yapmayı severim.

        Sette boş zamanlarda neler yaparsın?

        7 saat ara varsa setten çıkıyorum. Kitap okurum, bulmaca çözerim. Yazı yazamıyorum, resmim kötüdür. Baktığında yeteneksiz bir insanımdır. Geçenlerde kendime bir hırka aldım. Teyzeme o modelin aynısından örmesini rica ettim, güzel örgü örer. Yünleri aldırdı bana, o sırada satıcı bana “Bununla başlamalısınız” diye etamin verdi. Safari temalı bir yastık kılıfı aldım. 2 Ocak’ta set başlayınca etamine başlayacağım.

        Makyajsız dışarı çıkar mısın?

        Çıkarım tabii ama kirpiklerim az, o yüzden rimel sürmeden kendimi çok rahat hissetmiyorum. Bir de allık olmalı. Dudaklarım çok kuruyor, dudak nemlendiricisi mutlaka çantamda olur. Setlerde bazı sahnelerde bitkin görünmek gerekiyor rol için. Orada kendim gidip silerim makyajımı. Kameradaki o kötü görüntüyü seviyorum; ağlamış, rimelleri akmış. Daha inandırıcı oluyor. Ağlarken güzel görünebilmek çok zor bence. Ben de ağlarken hiç güzel gözükmem mesela.

        Bakım için nemlendirme dışında uyguladığın formüller var mı?

        Annem bana kantaron yağı verdi, iyileştirici etkisi var. Berrak’la (Tüzünataç) birlikte New York’a gittiğimizde bana “Bu kremi alacaksın, böyle kullanacaksın” diye birçok bilgi verdi. Gerçekten 1 ay içinde cildim değişti. Ona bir kez daha teşekkür ediyorum. Şu aralar ozon yağı ilgi alanım. Annem eczaneye bir krem yaptırdı mesela, o da dolabımda durur. Ya da soda, limondan buz küpleri yapıp sürerim. Doğal bakımları seviyorum. Şampuan aldığımda bile arkasında yazan şeyleri okuyorum. “Bu beni kaç yaşında kel yapacak” diye.

        Güzel görünmek için asla yapmayacağın bir şey var mı?

        Asla kürk giymem. Timsah, yılan derisi. “Asla estetik yaptırmam” diyemiyorum açıkçası. Çünkü dozunda yapıldığında ne kadar başarılı olduğunu görüyorum. Yaşım ilerleyecek ve ben oyunculuk yapmak istiyorum. Doğal yollarla güzel görünmeye devam etmek istiyorum. Ama benim güzelliğim başka bir canlının eziyetine sebep oluyorsa onu istemem. Hayvan deneylerine karşıyım. Alternatif tıpla ilgileniyorum. Toprakla bağımı kaybetmek istemiyorum.

        Sağlıklı besleniyor musun?

        Vejetaryen olmaya çalışıyorum. Geçen sene “Tatar Ramazan”ın ilk dönemlerinde 4-5 ay vejetaryendim. Hayvanlar için ve beslenme şekli açısından eti hayatımdan çıkarmaya çalışıyorum. Aslında insanların et yemeye ihtiyacı yok. Ama ben spor da yapıyorum. Ve “Spor yapanların et yemesi gerekiyor” diyorlar. Et yemediğim dönemde insanların bana “Özge sana ne oldu?” diye sormuşluğu vardı. “B12’im yok” diyordum. Geç algılıyorum, geç cevap veriyorum. Güncellenmemiş iPhone gibiydim. Şu aralar bulgur pilavı ve kinoaya sardım. Ama kinoayı bile yapamıyorum. Yemek konusunda da o kadar beceriksizim. Çorbayı çok severim. Bazen de pisleşiyorum. Gelsin cipsler, kolalar... Televizyonun karşısında iyi oluyor. Yaş artık belli bir noktadan sonra belli ediyor kendini. O yüzden sporla dengelemeye çalışıyorum. Pilates ve yürüyüş yapıyorum. Ver elini Bostancı, ver elini Fenerbahçe... Yürümeyi çok seviyorum. ‘Güncellenmemiş iPhone gibiydim’

        ‘Üretme coşkusundayım’

        “Karışık Kaset” filmiyle ilgili yorumlar nasıldı? Senin içine sindi mi?

        Ben izlediğimde çok mutlu oldum. Basın gösterimi yapıldığında “Eleştirmenler filmi çok beğendi” dendiğinde “Bu iyi bir şey değil” dedik. Türkiye’de öyle oluyor ya... İçinde bulunduğum için çok mutlu olduğum ilk romantik komedi filmimdi.

        Yeni dizin başlıyor. Biraz da ondan bahsedelim mi?

        “Aşk Yeniden”. Buğra Gülsoy ile oynuyoruz. O da bir romantik komedi. Zeynep adında, tuttuğunu koparan, ne istediğini bilen, kararlı bir kızı canlandırıyorum. O da herkes gibi hata yapabiliyor. Erkek gibi bir kız. Ben de biraz öyleyim gerçekten. Biraz biraz kadınlığımı buluyorum. Oynadığım rol içimdeki kadını çıkarıyor. “Tatar Ramazan”da Alin adlı karakteri oynarken içimdeki dengesiz kadınla tanıştım.

        2015 nasıl geçsin?

        Adaletli geçsin. Benim için kariyer odaklı bir yıl olsun. Şu aralar kariyer odaklıyım. “Ne iş yapayım?” diye bir şey üretme coşkusundayım. Ağabeyimle bir şeyler yapmak istiyoruz. Onu bol bol göreyim. Annemin, ailemin, arkadaşlarımın sağlıkları yerinde olsun.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ